Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Abdullah Gül’den razı mıyız?
18.06.2015
3429

 Gazeteci Ahmet Sever’in “Abdullah Gül ile 12 Yıl” isimli kitabı gündemi fena karıştırdı. İtiraf edeyim Sever hakkında bu güne kadar hep olumlu şeyler duydum. Görevi esnasında en muhalif gazetecilerle dahi insani ilişkisini kesmemiş, entelektüel seviyesi yüksek bir insan olduğu bilinir. Sanırım bir davette o olduğunu bilmeden tanışmışlığımız da var ama o kadar.

Ahmet Sever, AKP iktidarının canımıza ot tıkamaya çalıştığı dönemde Abdullah Gül’ün perde arkasında verdiği mücadele hakkında önemli açıklamalarda bulunuyor.

Ahmet Sever’in tanıklıklarının doğruluğu hakkında hiçbir şüphe taşımıyorum.

Hatta bu hafızanın kamuoyu ile paylaşılmasının kıymetli olduğunu söylemek isterim.

Belli ki bu kitabı daha çok konuşacağız. Fakat ilk günden medyaya yansıyanlara bakacak olursak meğer Gül’ün frenlemeleri olmasa daha çok gazeteci tutuklanacak, polis millete daha çok kurşun sıkacak, iktidar önlenemez şekilde coşacakmış da ucuz atlatmışız.

Gül’ün, veto etmesine gerek kalmadan müzakere ile bazı anti demokratik yasaları taslak aşamasında durdurduğunu, bazılarında değişiklikler yaptırdığını, Dink cinayeti hakkında hazırlattığı Devlet Denetleme Kurulu Raporu’nun çok önemli olduğunu, bazı şüpheli isimlerin üst mevkilere atanmasına karşı çıktığını biliyorum.

Yine Gül’ün Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemden itibaren evrensel demokrasi ölçülerine sadık kalmaya çalışan, Batı standartlarını anlamış, yol yordam bilen tavrıyla son dönemki AKP kadrolarıyla kıyaslanmayacak kadar farklı özellikler taşıdığını da teslim etmeliyim.

İyi de yazlık arkadaş grubumuza yeni eleman ya da kızımıza hayırlı damat falan aramıyoruz ki?

Bu saatten sonra Abdullah Gül, Sever’in “tanırım, iyi çocuktur” dediği için görev yaptığı dönemin tüm mevzularından azat edilecek bir konumda olabilir mi?

“Erdoğan’a orada posta koydu, Erdoğan burada ona acayip gider yaptı” mealindeki dedikoduları okumak elbette keyifli olabilirdi.

Eğer ki mevzunun içinden kan geçmeseydi…

Gül’ün başkomutanı olduğu ordu köylüleri bombalamasaydı.

Tepesinde olduğu devlet çocukları katleden bir canavara dönüşmeseydi.

Başında olduğu memleketin istihbarat örgütü Serap’ı otobüste yakmasaydı, çetelere silah taşımasaydı.

Dört tane bakan yargıdan kaçırılıp AKP Genel Merkezi’nin arka bahçesine saklanmasaydı.

Kendi hazırlattığı DDK raporunda cinayet imasında bulunulduğu halde Muhsin Yazıcıoğlu meselesi tarihçilere havale edilmeseydi.

“İnterneti kapatmasak mı yaaa” diye göz kırpmasına rağmen onayladığı yasayla dünyaya rezil olmasaydık.

Maalesef bu listeyi uzatabilecek çok vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.

Bu memleketin kadim bir teamülü vardır.

Devlete bizim iyi çocukları gönderince devlet hayırlı bir şeye dönüşmüyor.

Bizim “iyi çocuklar” devlete dönüşüyor.

Bu teamül bu günlerde cemaatin de kulağına küpe olmuştur sanırım.

Evet, sivilde Abdullah Gül ile oturup kahve içsek keyifli olurdu kanaatindeyim.

Fakat işlenen tüm suçlar karşısında, Gül’ün üzerinde dünyada da ahirette de hakkımız var.

Ahmet Sever sadece bir kitap yazdı.

Fakat Abdullah Gül bu devleti yönetti.

Hepimizden çok bilgi ve belge edindi.

Çıksın ve gözlerimizin içine bakarak anlatıversin.

Emri kim verdi?

Aramızdan koparılan dostlarımızın katline, katillerinin gizlenmesine, devletin bulaştığı tüm suçlara ferman verenler kimlerdi?

Adalet bekleyen tüm davalarımız adına ondan razı olmanın yolu buradan geçiyor.

Diğer türlü ben hakkımı helal etmiyorum arkadaş…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar