Markar ESAYAN
Dün Türkiye'deki PKK ve Kürt sorununun, İrlanda, İspanya ve Güney Afrika'dan çok ciddi farkları olduğunu ifade etmiştim.
Bunların başında, PKK'nın bir IRA, ETA veya ANC olmaması geliyor.
PKK, Ortadoğu'nun sınırında, bu kanlı, bol oyunlu, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı talihsiz yerde Kürtlerin davası için ortaya çıktığını iddia etse de, bir hak arama mücadelesi olarak izah edilemez bir yapıya dönüşmüştür.
PKK, bir sorunun ortaya çıkışı ve o sorunun çözülmesi arasında dönüşüm geçirmeye bu nedenle dirençlidir.
Çünkü varlık nedeni Kürt sorunu değildir. Amacı da Kürt sorununun çözülmesi olmayacaktır. Öyle olsaydı, Çözüm Süreci'ni büyük bir fırsat olarak görür, silahı bırakıp dağdan onurlu iniş ve siyasete geçiş adına bunu değerlendirmek için elinden geleni yapardı.
PKK'yı şiddet üretip onu pazarlayan kendinden menkul, çokuluslu bir şirket olarak görmek gerekir.
Özellikle de HDP'ye oy veren veya PKK'ya sempati besleyenlerin, eğer ağır bir sükut-i hayale uğramak istemiyorlarsa, duygusal bakmaktan vazgeçip, nesnel gerçekleri daha iyi değerlendirmeleri gerekir.
Dünyada paradigma değişimi, geçen yüzyılda olduğu gibi, Ortadoğu'daki mücadele ile oluyor. Devletler, güç dengesinde en iyi yeri kapma yarışında, bu talihsiz topraklarda vekalet/proxy savaşlarına girişiyorlar.
Bir madalyonun iki yüzü gibi, DAEŞ ve PKK gibi örgütler, bu vekalet savaşında oldukça işlevsel bulunuyor. Büyük “demokratik” devletler veya Rusya ve İran gibi büyümek isteyen antidemokratik ülkeler, DAEŞ ile PKK gibi örgütleri ve Esed'i birer maşa olarak kullanıyorlar.
Nasıl olsa ölen yoksul, bahtsız Suriyeliler ve sahipsiz başkaları, önemli değil.
DAEŞ ve PKK ise, birisi din, diğeri ırk asabiyesi ile mobilize ettikleri gençleri kanları sebilcesine sahaya sürüyor.
Güçleri de, bunu yapacak insan gücünü oluşturabilmeleri ve onları ölüme gönderme konusunda hiçbir ahlaki kritere sahip olmamalarından kaynaklanıyor.
Türkiye ilk açılım dönemi ve Çözüm Süreci'nde belki de bir devletin esneyebileceği yeri de zorlayarak barışı getirmek ve bu sorunu çözmek istedi.
PKK önce Silvan saldırısı ile ilkini, 6-8 Ekim ve 22 Temmuz saldırıları ile Çözüm Süreci'ni sabote etti.
Bu iki sabotajdan sonra ölen insanların tek mes'ulü PKK'dır. Şehitler ve ölen PKK'lıların kanı PKK'nın elindedir. Her iki denemede de, PKK, bir sonuç getirmeyeceğini bile bile binlerce Kürt gencini hiç yere ölüme göndermiştir.
PKK gerçekten doğru yanlış bir davaya sahip olup, o davanın gereği Kürtlerin iyiliğini savunuyor olsaydı, Çözüm Süreci'ni zehirlemeye asla yanaşmazdı. Yok izleme komisyonuymuş, yok AK Parti diktatörlük kuracakmış gibi, abuk subuk nedenlerle süreci sabote etmelerinin nedeni, Kürtlerin hakları değil, Türkiye'nin içte ve Suriye'de sıkışmasını sağlamak üzere aldıkları ihaledir.
Bu ihaleyi yerine getirmek için kan akıtan PKK, bir Kürt hareketi değildir. PKK parayı bastıranın kullandığı bir şiddet makinesine dönmüştür. Belki de ilk günden beri öyleydi.
IRA, ETA ve ANC örneklerinden bir diğer fark ise, Türkler ve Kürtler arasında, Güney Afrika'daki beyazlar ve siyahlar arasındaki sosyo-ekonomik farklılık, ırkçılıktan tezahür eden kurumsal adaletsizliklerin olmamasıdır.
Güney Afrika'da örgütsel ve anayasal sorunlar çözülmüştür ama, siyahlar hala beyaz azınlıkların her alanda çok gerisindedir.
Aslında değişen bir şey olmamıştır.
Dolayısıyla Türkiye'de PKK silah bıraktığında, devletin demokratikleşmesini tamamlaması ve terörün bölgeden gölgesinin kalkması ile sorun büyük oranda çözülecektir.
PKK'nın kendisi en büyük sorun haline gelmiştir. Kürtleri rehin almak istemektedir.
İşte, PKK'nın büyük korkularından birisi de budur. Çünkü silah bıraktıklarında Kürtler PKK'ya hiçbir şekilde ihtiyaç hissetmeyecektir.
Çünkü zaten siyaset yapmak, hizmet etmek gibi bir dertleri de, ufukları da yoktur.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019