Mehmet ALTAN
Libya’nın Arap dünyasının en uzun süre iktidarda kalan firari lideri Muammer Kaddafi’nin iki aydır kuşatma altındaki memleketi Sirte’de öldürülmesiyle 42 yıllık despotik idaresi resmen sona erdi.
Kaddafi, Tunus’ta Zeynel Abidin bin Ali ve Mısır’da Mübarek’ten sonra Arap Baharı’nın devirdiği üçüncü diktatör oldu.
Çağ değişiyor...
***
Çağ değişiyor ama Türkiye’de rejimin niteliğini belirleyen Prusya tipi ‘ordu-millet’ anlayışı ve bunun altyapısını üreten ‘mecburi askerlik’ 1916 yılından beri değişmiyor...
Mecburi askerlik sona ermedikçe Prusya tipi askeri rejim de sona ermez...
Çünkü ordu ‘milletin parçası’ propagandası, gerçek bir denetimi de, profesyonelleşmeyi de önler...
Çocuklarımız boş yere ölmeye devam eder...
Demokratik ülkelerde ordu ‘devletin’ parçasıdır ve çok sıkı bir şekilde denetlenir...
Ama siz mecburi askerliği kaldırmadıkça, orduyu da profesyonelleştiremezsiniz...
***
Avrupa Birliği’nin iki önemli ülkesi Fransa ve İngiltere’de zorunlu askerlik çoktan kalktı.
Sadece oralarda mı?
Hollanda, İtalya, Polonya, İzlanda, Sırbistan, İrlanda, Belçika, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Malta’da da zorunlu askerlik kalktı, bu ülkelerin tümü ‘profesyonel orduya’ geçti.
Düşünün ki İngiltere’nin sadece yüz bin kişilik ordusu var...
Demokratikleşmenin ve Prusya tipi bir askeri rejimden kurtulmanın da gereği zaten bu...
***
Bırakın ‘mecburi askerliği’, Türkiye’de ‘vicdani retçi’ olanın bile hayatı kararıveriyor...
Hâlbuki tüm çağdaş ülkelerde vicdani ret, temel hak ve özgürlüklerin bir parçası...
Neyse ki artık Türkiye de böyle olmak mecburiyetinde...
Çünkü AİHM son verdiği bir kararda ‘vicdani ret’ hakkını, ‘din ve vicdan özgürlüğü’nün ilgili dokuzuncu maddesi kapsamında değerlendirdi.
Artık ‘vicdani ret’ bir angarya meselesi değil, temel hak ve özgürlüklerin ayrılmayacak bir parçası...
Böylece Türkiye de dâhil tüm Avrupa Konseyi üyesi ülkeler, 1. Daire’nin aldığı ve kesinleşen bu karara uyma mecburiyetinde...
Hükümetin ise bu konuda çıtı çıkmıyor...
Gördüğüm o ki...
Ordunun profesyonelleşmesi ve demokratikleşmesi sürekli savsaklanıyor...
Acaba 2007 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından açıklanan ‘profesyonel ordu’ konusunda neden henüz ciddi bir gelişme sağlanamadı?
Aradan dört yıl geçmesine rağmen profesyonelleşme adına ilerleme olmadı.
Hâlbuki 2008 yılında tüm sınırlarda profesyonel askerlerin görev yapması hedefleniyordu. Ancak şu an bölgede terörle mücadele kapsamında operasyonlara hala üç ay eğitim almış erler çıkıyor.
Acı sonuçlarını da yaşamaya devam ediyoruz...
***
Başbuğ’un Isparta’da kamuoyuna yaptığı açıklamaya göre, güya alan taraması yaparak teröristleri etkisiz hale getirmekle görevli komando tugaylarında Mayıs 2008’den itibaren yedek subaylar görev almayacaktı. 2009 yılı sonuna kadar da erbaş ve erlerin bu birliklerde görevlendirilmesine güya son verilecekti.
Hâlihazırdaki altı komando tugayı da güya yüzde yüz profesyonel hale gelecekti.
Bu karar kapsamında, Eğirdir Dağ ve Komando Okul Komutanlığı’nın komuta seviyesi, Yüksek Askeri Şûra toplantısı sonrası güya tuğgeneralden tümgenerale çıkarılacaktı.
Dağ Komando Okulu’na bağlı olan ve erlerle erbaşların eğitim gördüğü komando alayı da güya ‘İç Güvenlik Okulu’ olarak yapılandırılacaktı.
İç güvenlik taburlarında görev alacak er ve erbaşlar güya bu okulda eğitilecekti.
Nerede?
Ordu istemiyor, peki hükümet ne yapıyor, neden sallanıp duruyor?
***
Türkiye demokratikleşsin...
Çocuklarımız ölmesin istiyorsanız...
Mecburi askerliği ve ‘ordu-millet’ anlayışına dayalı Prusya tipi askeri rejim yapısını ortadan kaldırın.
Ordu profesyonelleşsin, devletin denetlenebilir bir kurumu olsun...
O zaman askeri darbeler de, her baskında yaşanan hezimet de ve çok daha önemlisi halk çocuklarının boş yere ölmesi de sona erecek...
Ankara neden hala sallanır, anlaşılır gibi değil doğrusu...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Basın Tarihi (7): Simit
27.11.2025 - Alev rengi hüznüyle sonbahar…
25.09.2025 - Basın Tarihi: “Al sana misilleme”…
17.09.2025 - Basın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı
10.09.2025 - Basın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor…
4.09.2025 - Basın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik…
28.08.2025 - Basın Tarihi: Alevi Hakları…
22.08.2025 - Basın Tarihi: Rojava Hep Gündem…
14.08.2025 - Basın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm”
7.08.2025 - Basın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl…
1.08.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























hayri irdal
uzun uzun okumaktan kurtarayım sizi, yıldarado üstat der ki kürtler akpye biat etsin. aksi halde kemalist ergenekoncu olurlar mazallah..