Mehmet KIRARSLAN
Üç yıl boyunca Elmadağ’ın, coğrafi olarak da gelir dağılımı açısından da “aşağı” sokaklarında oturdum. Cihangir’deki işyerime bu üç yıl boyunca yürüyerek gidip geldim. Bazen günde ikişer kez. Gezi parkı yolumun üzerinde değil ama kenarındaydı. Elmadağtarafından geldiğimde solda ilk işyerlerine gelinceye kadar parkın girişini, yeşillik alanı, ağaçları görmek olanaklıydı. Yanında akıp giden yol çok yoğun bir yol olmuştur hep. Her türden kent insanı, yol üzerinde sürekli koşuşturuyor haldedir. Bu yoğunlukla kıyaslayınca Gezi Parkı’nın bu tarafından girişinde yürüyenleri neredeyse parmakla sayılacak kadar az görmüşümdür, çoğu zaman da kimse olmazdı. Çimenlerin üzerinde kent yoksulları oturur, yatar, eyleşirlerdi. Bazen ben yolumu değiştirip Gezi Parkı içinden geçtiğimde de durum farklı olmazdı. Hemen yanıbaşımızda cadde üzerinde akan insan tipolojisiyle buradaki insan tipolojisi; Beyoğlu sokakları ile Tarlabaşının Aksaray yönüne vurduğumuzda kaldırımda gördüklerimiz kadar farklıydı. Tarlabaşı’ndakine daha yakın ama sanki ondan daha varoşlara aitti. Meydana doğru banklarda boylu boyunca uzanmış, bazen ayakkabısını çıkarmışinsanlar görmek her zaman olanaklıydı. Belli ki bir işleri yok ve belli ki geceyi rahat uyumamışlar ve belli ki de bu kentte yeterince tutunamamışlardı. Kadınlar oldukça azınlıkta, banklarda elleri dizinde erkek arkadaşlarıyla konuşan mahçup görüntülü başörtülü bir-iki kız haricinde modern kentli görüntüsü taşıyan kadınları anca hızlı hızlı yürürken belki nadiren görmek olanaklıydı. Gezi’nin içindeki küçük -küçücük- çocuk parkında biraz kadın olurdu. Yaz ayında uzun pardesülü ve başı yazmalı kadınları küçük çocuklarını salıncakta sallarken ya da üstleri başları dökülen ama çocuk neşeleri ve enerjileriyle koşturan yaramazları bankta oturup bekleyen kadınlar... Bazı geceler evden Gümüşsuyu’na giderken ya da dönerken kestirme diye parkın içine girmişliklerim olurdu. Geceleri de boşolurdu gezi parkı. Tam boşsayılmazdı aslında; meydana yakın, meydan ışıklarını alan yerlerin bir-kaç müdavimi olurdu. Sanki günden geceye oradan hiç kalkmamışlar gibi. Bir de daha içlerde Gezi’nin orta yerlerinde iki-üç kişilik küçük kümeleşmeler. Ne yapıyorlar diye yakından bakmaya çağırmazlardı yoldan geçenleri. Ürkütücüydü duruşları. Bu sıralarda eminim ki hemen yanıbaşımızdaki Taksim binlerce, onbinlerce belki bazen daha da fazla insanı ağırlıyordu...
Yanılmışım... Gezi Parkı’nın çok seveni varmış. Gitmeselerde, görmeseler de Gezi Parkı’na ve ağaçlarına ilgiliymişler. Günün birinde Taksim’den, Beyoğlu’ndan, Cihangir’den, üniversite ve liselerden Gezi Parkı’na akacakları günleri bekliyorlarmış. Şöyle küçük bir olasılığı da atlamışdeğilim, ne yalan söyleyeyim: Belki yakınından, içinden geçmediğim son bir yıldır benim anlayamadığım bir şekilde Gezi Parkı hemen yanı başındaki kalabalıkları içine çekmeyi başarmıştır. Malum, Türkiye çok hızlı ilerliyor...
İşte ben bu ilerlemeye pek ayak uyduramıyorum sanırım. Yine ne yalan söyleyeyim, öyle olmalı ki arkadaşsayım (tamam biraz ilginç bir tanım oldu ama derdimi anlayın artık) giderek azalıyor. Popüleri yakalamakta zorlanıyorum. Bu yüzden olsa gerek ki “Emek Sineması Direnişi”ni de anlayamamıştım önceleri. Son işletmecisi bayanın, Emek’çi göstericiler için kullandığı, bu kadar ilgiyi, sinemaya gösterselerdi iflas etmişolmazdık türü yakınmaları bana daha anlaşılır gelmişti.
Aslında, azalmakta olan çevreme son bir yıldır, bütün yaşamım boyunca gördüğüm en yalancı insan ilişkilerine tanık oluyorum dememişolsaydım, bunun niye böyle olduğu üzerine düşünmemişolsaydım gerçekten her şey anlaşılmaz derecede karışık olurdu benim için. Şimdi o kadar değil... Paniğe kapılmıyorum.
Çevremizdeki insanları, onların sosyal-siyasal-kültürel ilişkilenişlerini hep merak etmiş, üzerinde hep kafa yormuşumdur aslında. Doğal çevremde iyiye gitmeyen şeyleri görmüşlüğüm yeni değil. Üçüncü kuşak kentli, laik, solcu (tamam hepsi bu değil ama başka nasıl anlatabilirim?) olarak sürekli cepten yediğimizi, bizi üstün tutan moral değerlerin bir yüzyıl geride kaldığını, yerine yeni ve iyi bir şey koyamadığımızı düşünürdüm. Tam bu minval düşüncelerle uğraşırken geçen yaz arkadaşlarımın yanına Datça Palamutbükü’ne gittiğimde tanık olduğum bir görüntü beni daha derine indirdi (umarım boğulmam). Yaz gecesi, kıyıya sıfır hatta sıfırın altı-içi gündüz çay bahçesi gece canlı müzikli lokantada oturmuşdemleniyorduk. Bizimkiler saz heyetinde. Yemek ve şarap karşılığı müzik yapıyorlar. Gündüz ağırlıkla Sözcü nadiren Birgün okunan masalar hınca hınç dolu. Bir neşe bir neşe... Hemen karşımda çokça neşeli bir abi var, 55-60 yaşlarında, iştahı yerinde, rakıları kütür kütür götürüyor, ağzı boşaldığında yüksek sesle şarkılara-türkülere eşlik ediyor. Abi müzik aralarında istekte bulunuyor ama herkes istekte bulunduğu için ne dediğini anlayamıyorum. Çok da merak ediyorum. Taktım bir kere ona. Bir süre sonra olsa gerek, sesini müzisyenlere duyurabileceği bir an buldu. Biz de duyduk: Aç insanlar uyur mu, aha Memmed Emmi...
Evet artık başka bir dünyadaydık. Yoksulun çığlığı Palamutbükü’nün evden devşirilmişküçücük havasız mutfaklarında üç kuruşpara için gündelikçi çalışanlarından yükselmiyor ya da oradan oraya koşturan uykusuz göçmen garson yamaklarından...
Sizin de çok tanık olduğunuz çok sıradan bir şey anlattığımın farkındayım. Belki üzerinde siz de düşündünüz, belki de artık düşünülmeyecek kadar sıradanlaştı bu çelişki. Ben burada, bu küçük örnekte çok şey görüyorum nedense. Abinin bir isyanı var tabi, bu anlaşılıyor. Neşesi yerinde olsa da, alttan bir şey “unutmadım” diyor. Çığlık atan türküde kendini buluyor. Onun haklı çığlığını bir kere daha duymak, duyurmak istiyor... ama kendi artık başka yerlerde... Ben görmedim ama yüzünden ter aka aka oraya buraya koşturan garsona, siparişi zamanında gelmediği için bağırmışda olabilir. Kimbilir belki de onunla empati kurmak istiyor. Kim bilir (!).
Gezi parkı ondan hiç yararlanmayan, oraları kent yoksullarına terk etmişseçkin ve duyarlı eylemcilerce işgal edildi. Sonrasını biliyoruz, aşırı şiddetle “bastırıldı”. Memleketin doğusunda Kürt dağlarında kan akması henüz kesilmişken, herkes biraz geri çekilmiş, hassas, çok temkinli bir toplumsal hava içerisinde yegane eylemlerin Silivri kapılarında ve akil insanlara karşı yapıldığı bir sırada (demokrasi manzarası) meğerse ne çok duyarlı ve özgürlükçü toplumsal dinamiklerimiz varmış. Kusur bende, tam iyi izleyememişim. Anlayamadım önce, bir tertip sandım. Neşeli abimize gösterdiğim ilgiyi bu kesimden esirgemişim. Herkesten özür dilemem gerekir. Nedense o neşeli abimi ve onun daha gençlerini görür gibi oldum birden, kusura bakmayın. Biraz kafalar karışık, zaman gidip geliyor ondaki gibi. Çevre duyarlılığı ve sonrasındaki insan hakkı ihlalleriyle başlayan bir “haklılık” unutulmayan ama bir türlü yerli yerinde ortaya çıkmayan bir öfke seline döndü. Böyle bir haklılığı yakın zamanlarda yakalayamamıştık. Allah’ın sopası yok ki, yakaladık işte. Son damlasına kadar, bitirene kadar kullanmak hakkımız. “Sen hâla anlayamadın mı, haydi gel”. Fakat ben anlayamadım. Çokça çaba gösteriyorum aslında. Şunu anladım, birikmişbir öfke var. Özellikle Başbakana karşı birikmiş, biriktirilmişbir öfke var, bu anlaşılıyor. Sorun şu ki öfke tarif edilemiyor. Çevre duyarlılığı ile başlayan ve sonrasında orantısız şiddete tepki ile devam eden eylemler 17 gün boyunca ülkeyi esir alan tersi tarden ”orantısız” bir tepkiye dönüştü. Süreç devam ediyor. Orantısız ve de sahibi yok.... ve de hedefi belli değil. Onbinlerce insanın biriktirdiği öfke bir türlü tarif edilemediğinden bunca zamandan sonra yine çevre duyarlılığı tepkisine geri çekildi. Pazarlıklar, istekler bunun üzerinden yürüyor. Çevre duyarlılığı ise yaşadıklarımızı hiç anlatmıyor. Bana anlatmıyor ama Batı dünyası onları anlıyor... Ne gam.
Bu kadar kaotik gelişmeye sert kutuplaşmalara, çatışmalara Taksim Gezi Parkı neden oluyor. Çevreciler o kadar ısrarcılar ki “çevre”yi görüyorlar içindeki insanı görmüyorlar... Ne Kürt sorunu var ne anayasa... Daha da inat ederseniz yakarız diyorlar.
Ben okuduklarımdan, yaşadıklarımdan büyük kitle hareketlerinin ya da kitlesel duruşların kitlenin analiziyle ele alınmasının yaşadıklarımızı anlamlandırmak için olmazsa olmaz olacağını düşünenlerdenim. Yani sınıfsal olarak. Kabaca bir bakışla burada çevreden merkeze doğru değil, merkezden çevreye doğru bir hareket görüyorum. Merkezde olanların desteklediği ve merkezde olmayıp ama kendini merkezle özdeşleşmişonun sıkı tedrisatından geçmiştoplumsal kesimlerin hareketi bu. Bu yüzden fazlaca bencil. Toplamı hesap etmektense kendini ifade etmeyi seviyor. Çay bahçesinde yanımda tavla oynayan üniversite öğrencisi gencin gelen telefona verdiği yanıt çok şeyi özetliyor: “Ya, gündüz hareket olmuyor, canım sıkılıyor, gece gideceğim, daha hareketli”. İçinde sayısını bilemediğimiz kadar örgüt, parti, dernek, STK olsa da totalde apolitik bir hareket. Çünkü politik tavrı belirsiz. Politik tedrisatlardan geçmişolanlar öğrendiklerinin hiç bir işe yaramadığını, çaresiz kaldıklarını görüyorlar ama bu “tarihi” eylemden kopmak onlara iflas bayrağı çekmek gibi geliyor. Peki herkesin farklı haklılıkları olsa da merkezden çevreye bir tepki eylemi olsa da, aslen çevrenin durdurulamaz ilerleyişine yani bir bakıma ayrıcalıklarının ellerinden gitmesine tepki gösteriyor olsalar da gösteri yapma hakları yok mu? Var derim. En doğal hakları derim. Tek kusurları, “çevre”nin buna ne tepki göstereceğini hesap edemiyor oluşları demeyi de eksik etmem. Bu kadar apolitik olmalarını yaşadığımız büyük toplumsal olaylara duyarsız olmalarını, kendi karşıtlarını yaratıyor olduklarının farkında olmayışlarını gelecekleri ve ne yazık ki hepimizin geleceği için tehlike görürüm.
Geziye sermaye çevrelerinin, merkez medyanın uluslar arası medyanın ve bunların etkilediği kamuoyu desteğinin etkisi geçicidir. Sermaye çevreleri ve merkez medya hemen çarkedebilir. Nihayetinde destekleri ateşe odun atma şeklindedir. Uluslar arası çevrelerin etkisi ise bir süre sonra buralarda “dinime küfreden müslüman olsa” etkisi yaratacaktır. Bu etki de aslına bakarsanız iyi bir etki değildir.
Gezi Parkı’ndan öteye geçememişbir doğal konsensusla yürütülen bu mücadele sahici ve daha büyük mücadeleler arasında kaynayıp gidecek, bundan eminim. Tek korkum, dağılırken kötü bir anılar toplamı olarak, yavaşça da olsa ilerlemekte olduğumuz toplumsal barışmalara zarar verecek birikimler bırakması.
Ne yazık ki buradan çıkışı yukarıda anlattığım nedenlerle park eylemcilerinin gerçekleştirebilmesi olanaklı değil. Yine ne yazık ki park eylemcileri kendi selametleri için bile karşısında durdukları örgütlü iradeye (ne kadar örgütlüyse) muhtaçlar. Karşısındakiler, bu serseri mayın hareketini bu öfke kaosunu politik alana çekmeyi başarmak zorundalar. En büyük tehlike onu bastırmaya çalışarak aslında daha anlamsız bir büyümeye neden olmaları olur. Onun politik temsilcilerinin oluşmasına izin vermek gerek. Bu olanaklı olursa yaşayan gerçekler üzerinden konuşabilir, politika yapabiliriz.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları


















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.02.2014
30.12.2013
14.11.2013
27.06.2013
15.06.2013