Mehmet TIRAŞ
Sanayi toplumu bin yıldan fazla tarihi olan feodaliteyi reddederek ortaya çıktı ve çokta sancılı kan revan bir süreçten geçti.En önemlisi de Fransız ihtilalı bunun somut örneğidir.Fransız ihtilalıyla yazılı ve kurallı bir düzen olan ulus-devlet kavramıyla tanışır olduk ve insanlık yerleşik bir düzen kurdu.Sanayi toplumu toplumsal yaşamımızda üç asırlık bir süreci yaşattı.
Sanayi toplumunun içinden çıkan ve çıktığı çağı tersyüz eden adın da bilgi çağı,küresel çağ,sanayi ötesi toplum,diye adlandırdığımız ve yaşadığımız süreci analiz etmekte çok zorlanıyoruz.Bu çağı sanayi toplumunun üzerinden okuyarak değil de; bu çağın argümanlarıyla sanayi toplumunu karşılaştırdığımızda farkına varabiliriz.
Sanayi devrimiyle köylülüğün başına gelen bilişim teknolojisiyle işçi sınıfının başına geldi..
Sanayi toplumunda toplumların zenginliğinin ölçüsü ”Çelik üretimiydi”bilgi toplumunda ise toplumların zenginliğinin kriteri “AR-GE” oldu.Sanayi toplumunda fabrikalarda makinelerin bakımını yapan; bakım onarım elemanlarını yerini kol gücünün yerini robotlar alınca “bilgi işlem elemanları” aldı.Bilgi çağında bilginin üretimde payı yüzde 75 olurken,diğer yüzde 25’ni ise teknoloji,iş gücü ve hammadde almakta.
Sanayi toplumuyla bilgi çağının üretim biçimi ve teknolojisinin ne kadar farklı olduğu siyah-beyaz kadar görünmüyor mu?
Sanayi devrimini tamamlamayan toplumlar küresel çağa hazırlıksız yakalandılar ve savruluyorlar; bu çağı algılasalar bile alt yapıları yok;buna bizim gibi az gelişmiş ülkelerde dahil.Bizim toplumsal kültürümüzde her beş kişiden biri köylü kültürünün etkisiyle yaşama tutunuyor,bizim ortalama toplumsal eğitimimiz altı yıl.Ama bu çağa yön veren ve hazırlıklı olan ABD,AB üyesi ülkeler ve Japonya sıkıntıları olsa da; zaman içinde üstesinden geliyorlar.Bu çağın alt yapısını silikon vadisine yaptığınız yatırımla karşılıyorsunuz.
Sanayi toplumunun üretim biçimi kol gücüne dayalı olduğu gibi makinesi mekanikti ve üretimin içinde bilginin payı yok gibi bir şeydi,iş gücü ise kol gücüne dayanıyordu.İşçinin tanımı ise, gücünden başka satacak bir şeyi olmayan kişiydi.Bu makineleri kullanan işçinin okur-yazar olmasına gerek yoktu; renk ve işaretlerle makineyi kullanabiliyordu.Kurumları devasal tesislerden oluşan fabrikalar ve yüzlerce binlerce işçilerden,memurlardan oluşan toplu işyerleriydi.
Sanayi toplumunda arabası olan ve evinde telefonu bulunan parmakla gösteriliyor,evinde televizyonu,çamaşır makinesi,buz dolabı olanlar yoksulluk ve zenginlikle kıyaslanıyordu.İnsanların iletişimi telefon ve mektuba dayalı sürüyordu ve uzun bir sürelerini alıyordu. Günlük etkileyici bilgi ise radyo ve yazılı basına dayalıydı, televizyon da yaygın değildi.Sanayi çağı yanlış bir çağ,diye de algılanmamalı bu çağın argümanları ve kurumları ancak bu kadar karşılıyordu insanların arz ve taleplerini,tarım toplumuyla karşılaştırdığımızda ise çok ileri bir dönemdi.
Sanayi toplumun üretimi stoka dayalıydı, bu insanların tüketimine de yansıyordu,hepimiz günlük tükettiklerimizi de stokluyorduk,çuval ile patates-soğan-un,tenekeyle yağlar,peynirler, kolilerle margarin,zeytin,tonla kömür alıyorduk…Ve bir malın üretim tarihiyle tüketim tarihinden habersizdik her şeyin taze ve yeni olduğunu bilirdik.Arabaların son modeli,kıyafetin ve beyaz eşyanın yeni olduğunu söylerdik.Bilinçli bir tüketici de değildik.Bilgi çağının üretimi ise sıfır stoktu.
Bilgi çağının işretini fişekliyen ne oldu da, sanayi toplumundan farklı bir çağa geçildi.
1946 yılında bilgisayarın bulunması ve uzun bir çalışma sürecinden sonra 1969 yılında Newyork’ta beton bir binaya vinçle otuz ton ağırlıkta devreye sokulmasıyla,bugün üzerinde algılamakta ve okumakta zorlandığımı çağa geçilmiş oluyordu ama nasıl bir süreçten geçeceğine de kimse öngörüde bulunamıyordu.Bilgisayarın günden güne daha donanımlı ve çok fonksiyonlu bir teknoloji olarak gelişmesi üretim biçimine ve iletişime yansıması dünyayı küçük global bir köy haline getirdi.
Bir otomobilin üretimi için sanayi döneminde ayların almasının yerini, dijital teknolojiyle 55 saniyede otomobil, 45 saniyede ise televizyon üretilir oldu,saatlerce görüşmek için postanede görüşmenin yerini birkaç saniyede dünyanın dört bir yanına ulaşır olduk cep telefonlarıyla ve bilgisayar üstünden çetleşmelerle.Bu çağ sınırları delen ülkelerin içişlerini değiştiren üç kavramı ortaya çıkardı;bilgi,sermaye ve teknolojinin vatanı olmadığı gibi tüm insanlığın sosyal hayatını yeniden formatlarken, siyasal değişimlerde yol açıyor,bu çağa ömür biçilemez oldu; çünkü bu çağın teknolojisi olan bilgisayarın son sisteminin olmayışı ve ucunun açık olması birey ve toplum olarak hayatımızı yeniden formatlamaya zorluyordu.Allın teri olan sanayi emeğinin yerini,bilgi teknolojisiyle akıl teri alıyordu.
İnternetin arama motoru olarak kullandığımız adına da internetin ansiklopedisi diye, adlandıran Google’nin piyasa değeri 125 milyar dolar olduğunu da belirtmeden geçemeyiz,sanayi toplumunun böyle bir kurumu var mıydı?
Adına küreselleşme çağı dediğimiz çağ fark yaratma çağı olarak karşımıza çıktı,tabi ki kavrayanlar bunun farkına vardı,kavramayanlar ise değişim karşısında savruluyordu.Artık bu çağda kaç kişi çalıştırdığın değil, kişinin yarattığı katma değer öne çıkıyor,yeryüzüyle ürettiklerini kıyaslamak zorunda kalıyorsunuz,ihraç ettiğiniz üründen yaptığınız ihracatın kilo başına ne kadar dolar kazandığınız hesaplar olduk.Bir Alman ve Malezya bir kilo ihracattan 6 dolar kazanırken Türkiye 2 dolar,Bir ABD’li ülkesine bir saat çalışmasıyla 40 dolar katma değer yaratırken,AB ülkeleri ise 25-30 dolar arasında değişirken,Türkiye de bir saat çalışanın yarattığı katma değer ise 4 dolar da kalıyordu..Verdiğimiz rakamlar karşısında tavşan ile kaplumbağa yarışı düzeyinde olduğunu görür olduk.Bu çağı eğitimi doğumdan ölüme kadar zorunlu hale getirirken,kalem ve defterle eğitim döneminin de son neslinin sonunu da getirmiş oldu,bunu da belirmeden geçemeyiz.Okulsuz bir topluma ve öğretmensiz bir eğitiminde sürecinin başlatmış oldu.
Bu hızlı üretim sıfır stoksuz bir üretime geçişi sağlıyor,hayal bile edemeyeceğimiz bir hayata geçiriyordu ve bu gelişme araba sahibi olmak ve her türlü beyaz eşya sahibi olmak sıradan lüks olmaktan çıktı ve sıradan bir hal aldı bu gelişme; tüketim alışkanlıklarımızı da değiştirdi, stoklamaktan temel gıdalarımızı gram üzerinden günlük tüketeceğimiz kadar alışveriş yapmaya başladık. Paranın plastik,anahtarın şifre,güvenliğin yerini kameraların aldığı,kablosuz antensiz bir teknoloji hayatımıza yön verir,vermekten öte zorunlu bir hal aldı.Kullandığımız teknoloji hem denetlettiriyor hem de denetleyen oldu.Kredi kartı ne peşin para aratıyor,ne kefil ne de senet verdirmediğimiz gibi bir alışveriş yapar olduk, tabi ki kullanmasını bilirseniz.
Bu çağın siyasal etkileri üzerinde kısa başlıklarla duralım:
Küreselleşme ile üç yüz yıllık ulus-devlet modelinin çemberi parçalanırken farklı devlet paradigmalarını tartışmaya başladık;E devlet,teknik devlet,site devlet gibi yeni devlet kavramlarını da tartışmaya başladık.
Ulus-devlet tek dilli,tek dinli çoğunluğa dayalı ama çoğulculuğu yok sayan, devlet bürokrasisine hizmet eden, bireyi dışlayan,temel hak ve özgürlükleri önemsemeyen, bir ideolojinin ve sınıfın eseri olduğu gibi;bir sınıfın güçlü olanın güçsüze hükmettiği, başka bir sınıfın baskı aracıydı..Bilgi çağı bunu tersyüz etti;çoğulculuğu öne çıkartırken,bireyin özgürlüğünün ve insanların öz kimlikleriyle de buluşturuyordu..
Çoğunluk karşısında yok sayılan azınlıkların varlığını kültürel zenginliğin yok edilmesinin de önüne geçmiş oldu.Sanayi toplumunda belirleyici olan iki güç burjuvazi ve işçi sınıfı yeryüzüne yön veren potansiyel ve sermaye gücünün etkisi de belirleyici olmaktan çıktı,çoğulculuk ve birey çevreden merkeze gelmeye başladı.Çoğunluk değilim ama bireyim ben de varım demeye başladık.Bunda da internetin ve cep telefonun,sosyal paylaşım sitelerinin etkisini ve gücünü kısa sürede fark edilmiyor mu?.
Hiçbir ülkenin interneti devre dışı bırakma lüksü var ne de gücü;internet kesildiği anda bankalar işlem yapamıyor,uçaklar kalkmıyor,tren hareket etmiyor ve borsa çöküyor.
‘E’ gazeteciliğin yani internet gazeteciliğinin ne kadar etkileyici olduğunu anlatmaya gerek bile yok.Eğer bu çağın bir inevesyon çağı olduğunu kavrardıysanız,düşünsel,sanatsal ve tasarım konusunda bir şey yaratabiliyorsanız sizi çoğunluk ile kıyaslamaları artık imkansızlaştı.
Bilgi,artık bir azgın nehir gibi akarken kimse bunun önüne set çekmesi mümkün olmadığı gibi; ulaşmak içinde bir tuş ötesi karşınıza çıkarken, kıtlığı çekilmeyen kullandıkça ve ürettikçe bereketi artan bir güç olarak yaşamın her alanına serayet etmeye başladı.
İnternette sörf yapıp eğer bir de evrensel dil olan İngilizceyi biliyorsanız,ulaşmayacağınız ve ulaştıramayacağınız hiç bir engel yok gibi.. Örnek olarak bir olayı cep telefonuyla görüntüleyin ve internet ortamına atın,bir olay,kavram veya sorun üzerine düşüncenizi kalem alın ve google üzerinden yollayın pıtrak gibi her yerde engellenemeyecek şekilde, tüm internet kullanıcılarının karşısına çıkacaktır..
Çağ dönüşümlerini,üretim biçimindeki değişiklikler kırılma noktası olarak toplumların önüne çıkmaktadır..Üretim biçiminin değiştiği yerde örgütlenme biçimi de kaçınılmaz olarak değişmek zorunda..Bu çağın en etkili sektörü “hizmet sektörü” olduğu gibi mesleği de “tasarımcılık” olarak kendini her alanda ve her ülkede kendini gösteriyor.Ama bu çağın hastalığını da bilmeliyiz o da “stres”bu sorunda psikolojik bir travma yaratıyor hepimize, bunun da farkında olalım.
Bu çağı değişim çağı; çoğunluktan çoğulculuğa,çoğulculuk içinde bireyin özgürlüğünü yaratırken;doğanın kanunları gibi yok sayılmayacak kadar etkili bir şekilde her alanda kendini göstermeye başladı. Artık bu çağ ile insan hakları bir ülkenin içişleri sorunu olmaktan çıktı ve tüm insanlığın ortak sorunu olarak,yeryüzünde rejimi ne olursa olsun insanlığın “lirik bir duygusu” haline geldi.
Fransız ihtilalının üç ilkesi olan “eşitlik,özgürlük ve kardeşlik” sloganına bilgi çağı üç kavram daha ekledi buna;”saydamlık,değişim ve güvenlik” öne çıkarken;çoğulcu, katılımcı,çağdaş,evrensel hukukla örtüşen demokrasi, toplumların ortak sistemi olarak benimsendi.
Tabi ki bu çağı her şeye ilaç olmadı ama çok büyük umutlar yarattığını da görmeliyiz.
Dünyanın önünde duran en büyük üç sorundan biri;” barış, doğanın hor kullanılması ve diğer ise gelir dağılımındaki adaletsizlik” olarak daha önümüzde uzun ve meşeğatlı zor bir yol olduğunun da farkında olalım.
Not:Bu çağı anlamak için dört kitabı hararetle öneriyorum okurlarıma;benim “Küreselleşen Dünyada Özgür Birey Zengin Toplum”,Alvin Tofler’in “Üçüncü Dalga” sı,Peter Drucker’in “Kapitalizm Ötesi Toplum” ve Mehmet Altan’ın” Küresel Vicdan”, yer yüzünün ve çağın yol haritasının büyük resminden kareler göstermektedir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İSRAİL İRAN SAVAŞI “YAPAY ZEK” SİLAHI…
18.06.2025 - THOMAS MANN 150 YAŞINDA…
16.06.2025 - “ALTIN KAÇAKÇISI VEKİLLER…”
9.06.2025 - DEMOKRATİKLEŞME YOK İSE,ÇOK ZOR…
2.06.2025 - ERDOĞAN “İMAMOĞLU”NUN SAVUNMASINI OKUDU MU?
26.05.2025 - “YAPAY ZEKÂYI” NASIL BİLİRSİNİZ?
19.05.2025 - “ANAN GURBAN SEN MİSİN?”
16.05.2025 - TOPLUMSAL CANAVARLAŞMA VE KADIN CİNAYETLERİ!...
12.05.2025 - DEŞİFRE…
5.05.2025 - YOZGAT MİTİNGİ MİLAT MI OLACAK?
28.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Azinlik mallarinin geri verilmesi konusunda es gectiginiz birsey var. Bu karar ABD kongresinde tartisilip, Turkiyeye "gasp ettiginiz mallari iade edin" mesaji gonderildikten sonra gerceklesti. iktidarda CHP de olsa fark etmezdi. Sam Amca emretti, mallarin iadesi hakkinda karar cikti ve zaten bundan kacis da yoktu. 2 milyarlik mal da iade edilmis degil henuz. Basbakanin abartili rakkamlarina aldanmayin. Rum ve Ermeni Vakiflarinin yoneticilerine sorun, gercek rakkami bilmek istiyorsaniz. Bu tur rakkamlari 10la carpip abartan bir basbakanimiz var. "Turkiyede 100 bin kacak Ermenistanli var" sozunu hatirlatmak isterim.