Melih ALTINOK
Taşındığım evlerin sokağına hatta mahallesine bile girmekten hoşlanmam. Mecbur kaldığımda da çok huzursuz olurum.
Bu sıkıntım sadece mekânlarla ilişkili değil. Geçmişle bugün arasındaki köprüden beraber geçmediğimiz ya da çıkışta farklı mekânlara yürüdüğümüz insanlarla da ilişkim sorunludur. “Mümkünse” görüşmek istemem.
Tahmin edeceğiniz üzere dostlarımın pek çoğu bu “halimi” vefasızlıkla ilişkilendirirler. Bilmiyorum, eğer vefadan anladıkları, dünde kurulan ilişkinin bağlayıcılığına bugün de sadakatse haklı da olabilirler. Evet, kendimi dünden çok bugüne “ait” hissediyorum. Ama küsmelerine üzülsem de, elimden gelen bir şey yok. Zira eski mekânlarda bulununca, ya da “bi ara” verdiğimiz dostlarla görüşünce, geçmişimin girdabının beni bugünümden geriye çekeceğine dair bir korku hissediyorum.
Güzel güzel konuşuyoruz, rica edeceğim bedavadan psikanalizlere başlamayalım. Hayır, öyle unutulmayacak kötü anılarım falan yok. Şanslı bir adamım, mutlu bir çocukluk geçirdim, genel olarak iyi insanlarla tanıştım. Sağ olsunlar saat gibi çalışan savunma mekanizmalarım da, ufak tefek arızaları ustalıkla “unutturmayı” başardılar. Dolayısıyla maziye karşı bu tavrımın nedeni dünden ziyade bugünle ve gelecekle kurduğum ilişkiyle alakalı sanırım. Bugünümden memnunum, geleceğin “daha iyi” olacağından umutluyum. Ve sakıncası yoksa gözlerimi yarına dikip “şu anda” durmak istiyorum.
Dediğim gibi, yeni öznelerle, olaylarla ve pırıl pırıl olgularla, dünün yükünden kurtulma hakkımı kullanarak kurduğum bu bağımsız ilişki her ne kadar vefa tartışmalarına konu olsa da, aslında hakkaniyetli bir tutum.
Çünkü böylece kendimi, varoluşumun yegâne anlamı saydığım özgürlük haline en yakın noktada hissediyorum. Dünle bağım gevşedikçe, hatta yok oldukça, yazacaklarım ve söyleyeceklerim özgürleşiyor. Yeni fark ettiklerimi ya da kavradıklarımı, dünkü dünyamın gerçekliği ile sınırlandırmadan değerlendirebiliyorum. Bu da yeni ile kaygıların söz konusu olmadığı daha nesnel bir etkileşime girmemi sağlıyor. Bu “hak” yeninin anasının sütü kadar helali değil mi?
Yazacaklarımı, söyleyeceklerimi dünün dondurulmuş hudutlarının sınırları olmadan düşünüyorum. Düşüncelerime kızacakların, küseceklerin sayısının azalmasıyla da oto sansürden adım adım uzaklaşıyorum.
Elbette bu durum, “mecbur olduğu” anlatmanın dayanılmaz hafifliğine direnemeyecek sınıra gelen pek çok yazarın da “derdi.”
Hepinizin yakından tanıdığı ve benim de çok sevdiğim bir gazeteci yazar, birkaç yıl önce ofisime gelip bir siyasi mevzu hakkında gün ışığı görmemiş şeyler anlatmıştı. Ardından “yaz bunları” dedi.
“Yazacak mecran var senin hikâyeni niçin ben yazıyorum” diye çıkışınca da, bugünün gerçekliğini esir alan eskiye bağını cesurca itiraf etmişti:
“Ben sana anlattıklarımı yazdıktan sonra mahalleye yine döneceğim. Sen gemileri yaktın, yapabilirsin!”
Dediğini yapmadım. Ama gemileri yakmadığımdan değil. Sadece, onun artık çıkmaya meylettiği mahallesinden kaçışını geciktirmemek için. İşe de yaradı. Alıştığı gibi, artık geçmişin boynuna taktığı zincirin acısını, başkasının özgürleşmesiyle dindiremeyince “koptu.” Geçenler de baktım, o gün anlatmaya cesaret edemediği hikâyesini yazmış.
Ne de iyi etmiş. Mahallede değil, mahalleyle birlikte yaşamamanın belki huzursuz ama kesinlikle daha fazla özgürlük vadeden patikasında yürümeyi keşfetmiş.
Darısı hepimizin başına. Çünkü bu ülkenin, bu dünyanın, bizlerin basan “ağırkanlılığı,” bedeli mutsuzluk olan müzmin bağlılığı, yeni hikâyelerin eksiliğinden değil, dünün atılamayan safralarından kaynaklanıyor.
Elif Şafak cılkını çıkarttı diye, Rumi’nin maziye vefasızlık etme cüreti göstererek kendisini atide yaşatan o muhteşem “Yeniliğe Doğru”sunu hiç olmazsa bazı sabahlar anmayacak değiliz elbette.
Her gün bir yerden göçmek/ Ne iyi / Her gün bir yere/ Konmak ne güzel/ Bulanmadan, donmadan/ Akmak ne hoş/ Dünle beraber/ Gitti cancağızım/ Ne kadar söz varsa/ Düne ait/ Şimdi yeni şeyler/ Söylemek lazım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019