Mensur Akgün
Statüko bildiğiniz gibi var olan durum anlamına geliyor ve arkasından ya korumak ya da değiştirmek fiiliyle birlikte kullanılıyor. Genellikle de ülke içi veya dışı bir duruma atfen anılıyor. Memnun olanlarla olmayanları, adaletsizlikle istikrarı aynı anda içinde barındırıyor. Dünya siyaset sahnesinde statüko diye adlandırılan durumun değiştirilme teşebbüsünde bulunulması ise bazen krizlere, bazen de savaşlara yol açıyor.
Tarihin belli bir anında birileri varılan durumu “statüko” kabul edip tıpkı Aralık başında Rusya’nın yaptığı gibi artık korunması gerektiğini söyleyebiliyor. Birliklerinizi, silahlarınızı daha ileriye sürmeyin, ittifakınızı daha fazla genişletmeyin, Ukrayna ve Gürcistan’ı üye yapmayı aklınıza getirmeyin, Soğuk Savaş sonrasından günümüze geldiğiniz yerle yetinin diyor. Bir de ciddi olduğunu göstermek için Ukrayna sınırına asker yığıyor.
Bu kadar açık söylendiğinde de risk doğal olarak artıyor. Karşı tarafın bunu bir meydan okuma ya da yenilgi olarak görmesi ihtimali güçleniyor. Kimsenin ittifak tercihine ipotek konamayacağı söyleniyor, NATO’nun ne kadar güçlü olduğu hatırlatılıyor, AB’nin ve ABD’nin Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayacağının altı ısrarla çiziliyor. Fakat neyse ki müzakereler de başlıyor. Bir yanda NATO ile Rusya, diğer yanda ABD ile Rusya ayrı ayrı konuşuyor.
Sorunun da zaten NATO’ya olan talepte değil arzda olduğu biliniyor. Hatta arz fazlasında, genişlemenin işsiz kalan ittifaka çare olacağının düşünülmesinde, üyelik perspektifiyle jeopolitik istikrar yaratılacağına inanılmasında olduğunu görülüyor. Bu yüzden de Foreign Affairs’de yazan Michael Kimmage’in vurguladığı gibi NATO’nun kapılarını yeni üyelere kapatıp asli görevine, savunmaya, caydırıcılığa dönmesi gerekiyor.
Gerçekten de istikrarın korunması için var olan güç dengesinin sürdürülmesi, bir tarafın diğerinin aleyhine daha fazla büyümemesi, genişlememesi şart. Tek yapılması gereken de malumun ilanı. NATO’nun artık yeterince genişlediğinin, kendi içine dönüp kendi sorunlarını çözmesinin vaktinin geldiğinin kabulü. Bu Kimmage’in de söylediği gibi Rusya’yı sevindirmek için değil ittifakın hayatiyetini korumak için gerekli.
Unutmayalım ki 30 üyeli bir ittifaktan ve karşılanması, çare olunması gereken yüzlerce sorundan, güvenlik garantilerine ilişkin onlarca bilinmeyenden söz ediyoruz. Sadece Türkiye’den bile baktığımızda ittifakın pek çok tehdide karşı cevap üretemediğini görüyoruz. Mesela Fransa ve/veya Amerika Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarını dikkate almıyor. Yunanistan müttefikiz diye Ege’de, Akdeniz’de daha adil, daha hakkaniyetli bir tutum sergilemiyor.
Birbiri için yok olmayı göze alarak ittifaka üye olan devletlerin çoğu birbiriyle geçinemiyor, birbirine güvenemiyor. Rusya tehdidi ideolojik tutkal olup diğer güvenlik sorunlarının arka plana atılmasına yol açmıyor. Ayrıca kimse de nükleer bir savaş çıkarsa ABD’nin kendisini savunacağına inanmıyor.
NATO pek çok üyesi açısından artık içinde olunmasından ziyade dışında kalınmaması gereken bir ittifaka dönüştü. Ortak savunma örgütü olmaktan çıkıp bir tür silahlı AGİT ya da BM’ye benzedi. Güvenlik dışarıdan gelecek tehditler kadar üye olunmaması halinde içeriden, üyelerden gelebileceklere yönelik olarak da tahayyül edilmeye başlandı.
Belki statüko korunurken, korunmasına şans tanınırken bu durumun değişmesi, NATO’ya yeni bir yön ve misyon verilmesi de sağlanabilir. İttifakın misyonu ilk Genel Sekreteri Lord Ismay’ın yıllar önce tanımladığı üçlü fonksiyonun, yani Rusya’yı dışarıda, Amerika’yı içerde, Almanya’yı aşağıda tutmanın ötesine taşınır. Üyelere yönelik tek tehdidin Rusya’dan gelmediği, birbirleriyle de sorunları olduğu görülür.
Umut bu ya bakarsınız müttefiklik ne demek, ittifak ne anlama gelir gibi tanımlar yeni bir stratejik konseptin içine sığdırılır. Ya da fırsattan istifade ittifakın tek amacının Rusya’yı dengelemek, üyelerine karşı saldırıda bulunmasını önlemek olduğu söylenir. Belki “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” diyen beşinci madde daha sarih hale getirilir. Ya da kim bilir belki alan dışı müdahale anlayışı gözden geçirilir. Bunların hiç biri yapılmasa bile umarım statüko dondurulur…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024