Mümtazer TÜRKÖNE
CHP'li Selin Sayek Böke'ye karşı işlenen “nefret suçu”nu, Kapıkulu düzeninin işleyişine bir “örnek olay” olarak görebilirsiniz.
Parlak bir politikacıyı, “gelecekte Saray'a karşı tehlike oluşturur” hesabıyla “lekelemek” için bir haber uyduruyorlar. “Vaftiz edilmiş, yani Hıristiyan bir CHP'li politikacı” yaftasını yakasına asıyorlar. “Kripto Hıristiyanların Partisi” olarak CHP'yi, zamanı geldiğinde bu haberi renkli fotokopi ile çoğaltıp dağıtarak herkesin gözüne sokabilirler. “Hayır yalan” cevabı geldiği zaman, “Hıristiyanlara düşmanlığınız ne?” pişkinliği ile karşılaşmak kaçınılmaz. Bu haberin kendisinden çok nasıl üretildiği ve dolaşımda kaldığı önemli. İpek-Koza Grubu'nun Bugün Gazetesi gasp ediliyor ve böylece muhalif niteliği “kapıkulu” olarak dönüşüm geçiriyor. Kayyımın çıkardığı gazeteyi kim okur? Kimse okumuyor. Tiraj kalmıyor ve bu gazete sadece masa başında üretilen “vaftiz olmuş” yalanları ile Saray için “kullanışlı” haberleri kayıt altına alıyor. Kapıkulu düzeni asıl hikâyenin son sahnesinde tam kadro görev alıyor. Selin Sayek Böke, “nefret suçu haberini yapanlar adına utanıyorum” tepkisini dile getirirken, kapı halkının hepsi ortak bir tavır takınarak tam kadro halinde bu basın toplantısında görünmüyor. CHP'nin bu parlayan yıldızı, haber niteliği tartışılmaz bu basın toplantısını boş salona yapıyor.
RTÜK Başkanı'nın verdiği, “Seçim yasakları kapsamında YSK'nın özel televizyonlara ceza verme yetkisi kaldırılacak” bilgisini, bir film tabakası halinde bu “vaftiz” haberinin üzerine yerleştirin. Türkiye'de adil ve eşit şartlarda bir seçim rekabetinin olması, yani demokrasinin varlığını sürdürmesi mümkün mü? Kabataş yalanının yalan olduğunu, Sümeyye'ye suikastın masa başında uydurulduğunu, paralel paranoyasının şizofreni sınırlarını aştığını, Dolmabahçe Mutabakatı'nın 7 Haziran'a yönelik basit siyasî çıkar hesapları uğruna yapıldığını, bugün askeri-polisi şehit eden silahların valilerin önünden resmigeçit yapar gibi geçip şehirlerde depolandığını söyleyecek bir basın gücü olmazsa geriye demokrasi adına ne kalır?
Tek umut var: Bu düzen, kapı halkının birbirinin boğazına ölümüne yapışması yüzünden Saray için taşınması giderek zorlaşan bir yüke dönüşüyor. Bu boğazlaşma, Saray'a karşı “istemezük”lerle sürüyor. Basın tarihinde kalem kavgaları meşhurdur. Bugün iktidar medyasının kendi içinde süren kavganın edep ve ahlâk kurallarıyla çizilen bir sınırı yok. Rögar kapakları açılıyor, kavgada yumruğun hemen öncesinde söylenen en ağzı açılmadık küfürler köşe yazılarının başlığı olarak karşınıza çıkıyor. İktidarı savunmak adına muhalefete saldırı değil, kapı ahalisi, sarayın dış bahçesinde kılıçları çekmiş birbirini doğruyor. Polemik, eskilerin tabiriyle “şahsiyyat” fikirlerle değil kişiliklerle yapılır. Kılıçlar bu sefer iktidarın emin sahillerinde yaşayanların elinde birbirlerine karşı çekildi; ne var ki insan hakları belgelerinin yayımlanmasından bu yana, insan onuru hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Yazık, onlar da insan!
Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik'in çıkışları ile yükselen başkaldırıyı, kamu kaynakları ile finanse edilen iktidar medyasında tırmanan iç savaşı, 2012 yılından itibaren inşa edilen Kapıkulu düzeninin çöküşü olarak yorumlamak lâzım. Hatırlayalım: Kapıkulu devşirmelerden oluşur. Köksüz ve kimsesiz oldukları için Saray'ın müdafaası “köle” statüsündeki devşirmelere bırakılır. Nispeten küçük bu güçle saray korumaya alınır, ayrıca mansıp ve rütbeler sarayın gözüne girme becerisine göre temayüz eden “kul taifesi”ne dağıtılır. İşte bu düzen 2012'de kuruldu, bir süre taşıma suyla döndü, sonunda tıkandı ve çöktü. Düzen işleseydi, sırf bir uydu frekansı tahsisi yüzünden Kanal 7 ile Star grubu arasında -kendi veciz ifadeleri ile- rögar kapaklarının sonuna kadar açıldığı kavgalar başlar mıydı? İktidar medyası işlevsiz, hantal ve çok pahalı. Hem maliyeti yüksek hem bir işe yaramıyor. Kapı halkı ise tensikatta kazandan düşmek endişesi ile birbirine giriyor.
“Kapıkulu” tabiri, Saray'ın gözüne girebilmek adına her türlü boyaya bulanan tetikçiler için Hüseyin Çelik tarafından kullanıldı. Vak'a-i Hayriyye de, galiba onun gibi tavır alanların eseri olacak
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025