Münir AKTOLGA
Pozitivizm, dinin yerine bilimi koyarak yapılan bütün o yukardan aşağıya doğru toplum mühendisliği faaliyetlerinin felsefi-ideolojik zeminidir..
O, toplumsal gelişme yasası olduğuna inanılan belirli bilgi kalıplarını kullanarak mevcut sistemi muhafaza edebilme-sistemi kontrol altında tutma- anlayışı olduğu kadar, aynı zamanda, bu bilgi kalıplarını kullanarak varolan sistemi, niteliğini değiştirmeksizin “değiştirerek” yeni bir görünümle yeniden inşa etme anlamına gelen “devrim” teorilerinin de kaynağı olur!...
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ..1
GENEL OLARAK KONTROL BİLİMİ VE YÖNETME MEKANİZMASI..5
POZİTİVİZM HANGİ TARİHSEL DÖNEMİN ÜRÜNÜDÜR, NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKMIŞTIR..12
SADECE BURJUVA POZİTİVİZMİ YOKTUR, BİR DE İŞÇİ SINIFI POZİTİVİZMİ VARDIR..17
YUKARDAN AŞAĞIYA DOĞRU ULUS YARATMA ÇABASI OLARAK POZİTİVİZM..19
GİRİŞ
Hangi biçim altında olursa olsun (yani, ister idealist ya da materyalist felsefi bir zeminden kaynaklansın, ister burjuva ya da işçi sınıfı ideolojisine yamanmış olsun), her durumda, pozitivizmin özü, toplumsal gelişmenin yasal temeli olduğuna inanılan belirli bilgi kalıplarına dayanılarak, toplumsal mühendislik faaliyeti yoluyla, varolan sistemi korumaya-muhafaza etmeye yöneliktir. Bu ifade o kadar doğrudur ki, onun, bir toplumu “toplumsal yasalar” adı verilen belirli bilgilere göre yukardan aşağıya doğru “değiştirerek” “yeni bir toplum” (örneğin “sosyalist bir toplum”, ya da, bizim İttihatçıların, Kemalistlerin yapmaya çalıştıkları gibi “kapitalist” bir toplum) yaratmak çabası bile mevcut sistemin sınırları içinde gerçekleştirilen onu restore etmeye yönelik bir mühendislik faaliyetinden ibarettir!
Burada denilebilir ki, “ne yani, 1917 “işçi sınıfı devrimini” yapanlar da mı mevcut sistemin içinde hareket ediyorlardı, onlar da mı mevcut sistemi muhafaza etmeyi düşünüyorlardı”? Bakın, onlar elbette ki öyle düşünmüyorlardı! Bırakınız varolan sistemi muhafaza etmeyi bir yana, adam-Lenin-varolan devleti, sistemi “parçalamanın, yok etmenin”, “onun yerine başka bir sistemi inşanın” teorisini bile yapmıştı! Ama, düşünmek ve düşündüklerini gerçekleştirmek için birşeyler-bu “devrim” bile olsa-yapmak ayrıdır, bütün bu eylemlerin sonunda ortaya çıkan sonuç ayrıdır! Peki, aradan bunca yıl geçtikten sonra soruyorum ben size şimdi, 1917 “devrimiyle” birlikte gerçekleşen toplum-“üretim araçlarının mülkiyetinin devlete ait olduğu” o “yeni” “sosyalist toplum”-niteliksel anlamda yeni bir sistem miydi?
Hayır mı diyorsunuz, peki ne idi o zaman o? Onun için hayatını veren, onu yaratan devrimciler ne düşünmüş olurlarsa olsunlar, o, son tahlilde, ne kapitalist, ne de, teoride tanımlandığı anlamda “sosyalist” bir toplumdu-sistemdi. Bir tek gerçek vardı ortada; işçi sınıfı adına devlete sahip olan bir devlet sınıfı ve devletçi bir yapı; öyle değil mi?.
Bakın, öyle kolayına kaçarak “devlet kapitalizmi” falan demiyorum! Alakası yok; kapitalizm olmadan devlet kapitalizmi olur mu! Bizdeki Kemalist yapıya benzer devletçi bir yapıydı varolan!.Bizdeki Devlet ne kadar kapitalist devlet idiyse, oradaki de o kadar sosyalist ya da kapitalist idi, o kadar!. Burada, kendini nerede gördüğün, ne olduğunu hayal ettiğin değil, ne olduğun, nerede durduğun önemli oluyor! O yapı, “kapitalizmi, kapitalist üretim ilişkilerini yok eden” o yapı “yıkıldıktan” sonra (gerçekten yıkıldı mı acab!!) niteliksel bir değişim mi yaşadı ki toplum birden, şapkadan tavşan çıkarır gibi bir burjuva toplum-burjuva devlet haline geliverdi? Hayır! Bakın açık söylüyorum: O, daha önce ne kadar “kapitalizmden daha ileri bir toplum biçimi olarak sosyalist bir toplum” idi ise, “sosyalist toplum” ve “sosyalist devlet” “yıkıldıktan” sonra ortaya çıkan devlet ve toplum da o kadar klasik anlamda “kapitalist” bir toplumdur!!.Osmanlı toplumu ve Devleti, daha sonra 1923’te Cumhuriyet olarak yeniden kurulunca öyle hemen birden bire kapitalist bir devlet ve toplum mu oluvermişti!!. Bugün Rusya’da ortada halâ niteliksel olarak bir değişim yaşamayan kadim bir devlet var, bir de bu devlete bağlı, (mafya yöntemleriyle) onun yarattığı devletçi bir “kapitalizm”(!), o kadar!..Yani, Rusya daha halâ 1917’lerde yarım kalan burjuva demokratik devrimini tamamlayamadı; baksanıza, Türkiye bile onu daha yeni yeni tamamlamaya çalışıyor! Çin’i ele alalım; orada da durum aynı değil midir!. O da halâ daha kendi burjuva devrimini tamamlama aşamasında!. Ne yani, Çin’deki devlet sınıfı Çin burjuvazisini mi temsil ediyor? Alâkası yok! Üretim araçlarının mülkiyetinin büyük ölçüde devlete-dolayısıyla da devlet sınıfına-ait olduğu bir rejim burjuva demokratik anlamda kapitalist bir sistem olarak tanımlanabilir mi?
Sorarım size, devlet erkini ele geçirdikten sonra, yukarıdan aşağıya doğru müdahale yoluyla kapitalist bir toplum yaratmaya çalışan bizim o “burjuva devrimcisi” ittihatçılarımız-veya Kemalistlerimiz-hangi üretim ilişkilerinin-sınıfın-içinden çıkıp geliyorlardı, kimi neyi temsil ediyorlardı, ne alâkası vardı bunların burjuvaziyle? Yani, ne öyle, “iktidarı işçi sınıfı adına ele alıp burjuvaziyi yok ediyoruz”, “üretim araçlarını devletin-dolayısıyla da toplumun- mülkü haline getiriyoruz” demekle oluyor bu iş, ne de, bizde olduğu gibi, toplum mühendisliği yaparak “kapitalist bir toplum” yaratma çabasıyla! Pozitivizm, her ne kadar “kendi dışımızdaki objektif mutlak gerçekliği-“ona ait, bizden bağımsız objektif bigileri” temel aldığını” söyleyerek materyalist bir zeminden yola çıkarsa da, ama bakın görüyorsunuz, vardığı yer sübjektif idealizm oluyor! Vakti zamanı gelipte aşağıdan yukarıya doğru bir deprem ortaya çıkınca da yaratılan bütün o kâğıttan şatolar yerle bir olup gidiyor!..
Ne yani, ne yapmaya çalışıyor şu anda bütün o Arap halkları-ülkeleri? Adına “Arap Baharı” dediğimiz devrim süreci nasıl bir devrimdir ki? Kendine özgü bir burjuva devrimi değil midir bu? E peki, öyleyse eğer, iktidardaki o Baas’çılar nedir-ne idi- o zaman? Sovyetlere bağlı, “kapitalist olmayan yoldan sosyalizme geçmeye” çalışan “ilerici-solcu” iktidarlar değil miydi bunlar?!.Bizim solcular bugün bile halâ boşuna desteklemiyorlar Esad’ı! Ellerinde, Batı toplumlarının gelişme süreci içinde ortaya çıkan bir şablom var: “Köleci toplum, Feodal toplum, Kapitalist toplum..Sosyalist toplum” diye gidiyor!..Bakıyorlar, “bu”, diyorlar, “feodal değil”, o zaman ne(?); ne kalıyor ki geriye(!) ya kapitalist, ya da sosyalist olacak? Daha önce-Sovyetler Birliği dağılmadan önce- “kapitalist olmayan yoldan sosyalizme geçmeye çalışan solcu bir iktidar-devlet” falan diyorlardı zaten; sonra, Sovyetler çökünce ortalık biraz karıştı ya, ondan sonra bazıları artık bütün o olup bitenlerden dersler çıkarmış-gerçeği öğrenmiş olacaklar ki (!) artık bu rejimlere “burjuva-kapitalist” falan demeye başladılar!!.Bir Esed, bir Mubarak burjuva, onların temsil ettikleri rejimler de kapitalist oluyorlar öyle mi!! O zaman neyin mücadelesini veriyor Arap halkları bugün?
Aynen, bizim Cumhuriyetimizin öyle kurulur kurulmaz birden bir “burjuva-kapitalist” Cumhuriyet olup çıkması gibi! “Osmanlı yıkılmıştı”, “yok olmuştu” ya, e, yeni kurulan Cumhuriyet Sovyetlerdeki gibi Sosyalist bir cumhuriyet de olmadığına göre, ne kalıyordu başka geriye; “feodal” değildin, sosyalist de değildin, demek ki kapitalisttin!!.Pozitivist kafa yapısı böyle çalışıyor işte!..Kafanda Batı toplumları temel alınarak çıkarılmış bir şablom olduğu için herşeyi buna göre değerlendirmeye, buna uydurmaya çalışıyorsun!..
Şimdi, Sovyet devrimcilerini, ya da Kemalistleri falan bir yana bırakalım da, bakın ben size kendimi anlatayım!. Aşağıdaki satırlar benim sitenin (aktolga.de) girişinden:
“Evet, nereden çıkmıştık yola? Dünyayı ve Türkiye’yi kurtarmak için, işçi sınıfını koordinat sistemimizin merkezi olarak alıp, herşeyi ona göre açıklayarak başlamamış mıydık yolculuğa? Aynen öyle! Üretici güçlerin gelişme seviyesine uygun yeni bir üretim ilişkileri sistemini kurarak, insanlığı sömürüden, baskıdan kurtaracak olan sınıf o değil miydi! Evet! Dünyanın başka ülkelerinde de bu böyle olmamış mıydı! 1917 ile açılan süreç, insanlığın kurtuluşu süreci değil miydi! Okuduğumuz o kitaplar böyle demiyorlar mıydı? “İşçi sınıfı bilimi” bunu emretmiyor muydu? Referans noktalarımız bunlardı! “Sınıf mücadelesi” veriyorduk biz (peki, “biz” kimdik ki(?) işte hiç aklımıza gelmeyen soru bu idi! Nasıl gelsindi ki, “biz, daha önce burjuvazi adına burjuva devrimini yapan, bu kez de, işçi sınıfı adına sosyalist devrim yapmak için yola çıkan o pozitivist jöntürk devrimcileriyiz” diyebilir miydik?!.) “Kapitalizme karşıydık”! “Karşımızdaki düşman, baskının, sömürünün, toplumdaki bütün kötülüklerin nedeni olan burjuvaziydi”! Hiç bir uzlaşmaya, ara yola da yanaşmıyorduk! “Her türlü cuntaya karşıydık” (en azından ben öyleydim!). “Sol cunta” heveslilerinin bile baş belası haline gelmiştik! “İşçi sınıfı hareketi” diyorduk! “Bağımsız örgütlenme” diyorduk! Bu düşüncelerle yola çıkmıştık, bir avuç genç insandık. Sonra?.. Sonra bir de baktık ki (burada aslında “baktım ki” demem lazım!), Türkiye’de, burjuvazi falan takmayan, klasiklerdeki tanımlara uymayan apayrı bir Devlet var!! Biz, “işçi sınıfı adına, ‘burjuva devlete karşı mücadele ediyoruz” derken, o “Devlet” de burjuvaziye karşı mücadele halinde!! Bir anda, kendimizi onunla yanyana bulmuştuk! Çık işin içinden çıkabilirsen!”..
Nedir şimdi bütün bunların anlamı? İradi kararlılıksa kararlıydık, ölümlere gitmekse gittik, hani ben de ölebilirdim, neyimiz eksikti? Ama görüyorsunuz, olay bu değil!. Yani, “bilimi”-“işçi sınıfı bilimini” öne koyarak, “bilimsel sosyalist” tezlere göre “devrim yapmaya” çalışmak falan değil!. Sen ne kadar inançlı olursan ol, olay, “bilimin önderliğinde”de olsa, sübjektif iradi bir çabayla yukardan aşağıya doğru toplumu değiştirme faaliyetinin sakatlığıyla ilgili! Sen istersen kendine “profesyonel devrimci” de, ne dersen de, bu durumda en fazla pozitivist bir toplum mühendisi olmaktan daha ileriye gidemiyorsun!.
Onun-pozitivizmin- bu farklı paradoksal görünümleri sakın sizi şaşırtmasın! Çünkü, daha sonra göreceğimiz gibi, bütün o, yukardan aşağıya müdahale yoluyla “yeni bir toplum yaratma” çabaları hep, toplumsal DNA’larını değiştirmeden (çünkü bu öyle sadece istemeyle olacak bir iş değildir!) bir toplumu yeni bir görünüm altında yeniden yaratma çabasından ibarettir. Eğer “devrim” denilen şey, her durumda, eski sistemin içinde gelişen yeni üretim ilişkilerini temsil eden bir sivil toplum-sınıflar- tarafından yapılıyorsa, “sosyalist devrimi yapan” o “devrimci işçi sınıfı” kapitalist toplumun içinde gelişen hangi sivil toplumu-hangi komünal üretim ilişkilerini temsil ediyordu acaba? Ya da o, yukardan aşağıya doğru “ulus yaratma” hedefine yönelik “milli kurtuluşcu”-“antiemperyalist devrimler”, onları yapan “devrimci” elitler, hangi kapitalist üretim ilişkilerini-ve sivil toplumu temsil ediyorlardı (sakın “burjuvaziyi” demeyin bana!)? Belirleyici olan bu sorulara verilecek cevaplardır.
Dikkat ederseniz bütün bu örneklerde başrollerde oynayan “devlet” adı verilen bir instanz var hep ortada! “Devrimi” yapan, devleti ele geçiren de mevcut sisteme ait bir güç-devletçi bir insiyatif hep! Halbuki biz, gerçek anlamda devrimin, devletin dışında, ona bağlı olmaksızın gelişen bir sivil toplumun-onun temsil ettiği yeni üretim ilişkilerinin-ürünü olduğunu biliyoruz, öyle değil mi!
Daha sonra ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi, bütün bu örneklerde ortaya çıkan pozitivist devrim anlayışı toplum mühendisliği harikası olmanın ötesinde bir anlam taşımıyordu aslında. Ama, 19 ve 20.yy’ lara özgü o skolastik kafa yapılarıyla minareyi kılıfına uydurmaya çalıştık hep!. Yok efendim, bunlara “siyasi devrimler” denirmiş de, “önce varolan iktidarı devirerek siyasi devrim yapmak” gerekirmiş, “sosyal devrim de bunun arkasından” gelecekmiş!..Uydur babam uydur!.. Ne olacak ki, şabloma uymayan durumlar da “kendine özgü” denilerek açıklanıyordu hep, ve olup bitiyordu! “Kapitalist toplum, feodal toplumun içinde gelişebiliyordu, ama, sosyalist toplum kapitalizmin içinde gelişemezdi”, bu yüzden de, “önce ‘siyasi bir devrim’ yapılarak işçi sınıfının iktidarı ele alması sağlanmalıydı ki, daha sonra bu “geçiş iktidarı” üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini gerçekleştirerek sosyalist devrimin yolunu açabilsindi”!.Bunların hepsi pozitivist safsatalardır!.
Peki, nasıl yani, hepsi uydurma mıydı bunların!. Eğer öyleyse, nasıl oldu da bunca yıllar insanlar inanabildi bu masallara!. Az buz değil, milyonlarca insan öldü gitti bu arada?..
Böyle düşünmek işin kolayına kaçmak olur! Hem sonra nasıl bir üstün irade-insiyatifti ki bu, bu türden hikâyeler uydurarak insanları avutabiliyordu! İşin özü bu kadar basit değildir, çok daha derinlere dayanıyor olay. Tarihsel toplumsal gelişme sürecinin belirli bir momentine-işçi
sınıfı ve burjuvaziyle birlikte kapitalist toplumun gelişme sürecinin ergenlik çağı özellliklerine dayanıyor.
Yukarda pozitivizmin farklı felsefi görünümlerinden, idealist ve materyalist pozitivizmlerden, onun sübjektif idealist özünden bahsettik. Bunların ne anlama geldiğini daha sonra göreceğiz. Ama şimdi ben bunlara bir de burjuva ve işçi sınıfı ideolojilerine dayanan pozitivizmleri ilave ediyorum. Çünkü, pozitivizm deyince şimdiye kadar anlaşılan hep birincisi olmuştur; yani, başrollerde hep burjuvazinin, ya da, burjuva ideolojisini benimseyerek kendisine “burjuva devrimcisi” diyenlerin yer aldığı bir dünya görüşü-bakış açısı anlaşılmıştır. Pozitivizm denilen çocukluk hastalığının işçi sınıfına özgü biçimi üzerinde pek o kadar durulmamıştır. Çalışma boyunca olayın bu tarafının da altını çizmeye çalışacağız. Aslında bu konu o kadar önemli ki, bu işin altında bütün bir yakın tarihle-20.yy’ la hesaplaşma yatıyor. Bu hesap görülmeden, yani 20.yy’ da olup bitenler anlaşılmadan 21.yy’ı anlamak mümkün müdür sizce!.
Pozitivizm hangi tarihsel koşulların ürünü olarak ortaya çıkmıştır; daha sonra nasıl, kapitalizmin gelişmekte olan ülkelere kültür ihracının (ve buna bağlı olarak da, yukardan aşağıya doğru bir toplum mühendisliği olayı olarak hayata ğeçirilen kültür ihtilalinin) zemini-aracı ideolojik bir virüs haline gelmiştir; onun ideolojik felsefi temelleri nelerdir; bu zihinsel virüs gelişmekte olan ülkelerde kendisine nasıl zemin bulmuştur, bu çalışmada bütün bunları ele alarak incelemeye çalışacağız. Pozitivizmin ontolojik-varlık bilimsel- ve epistemolojik-bilgi teorisi- temelleri ise başka bir çalışmanın konusu olacak..
İsterseniz önce, pozitivizmin toplum mühendisliği özünden yola çıkarak, onun pratikte nasıl varolan bir sistemi kontrol-yönetme mekanizması haline geldiğini göstermeye çalışalım!..
GENEL OLARAK KONTROL BİLİMİ VE YÖNETME MEKANİZMASI
Pozitivizmin çıkış noktasından başlayalım: Nasıl ki, doğada geçerli olan yasalara dayanarak, fizikten kimyaya, astronomiye kadar bütün bu alanlarda sahip olduğumuz bilgileri-yani doğa bilimlerini- kullanmak suretiyle yürütülen mühendislik faaliyetleri sonucunda doğal sistemleri kontrol altına alabiliyorsak, aynı şekilde, eğer toplumsal düzeyde geçerli olan yasaları da bilirsek, bu bilgiler aracılığıyla yürütülecek toplumsal mühendislik faaliyetiyle de toplumsal alanda mutlak bir kontrole sahip olabiliriz (onun üzerinde istenilen değişiklikleri, düzenlemeleri yapabiliriz)!..Pozitivist dünya görüşünün özeti budur!..
Önce, doğal sistemlerden örnekler vererek başlayalım: İki atom hidrojenle bir atom oksijenden oluşan basit bir su molekülünü ele alıyoruz. Sisteme ait bu bilgiye sahip olmamız bize laboratuar ortamında hidrojen ve oksijen atomlarını biraraya getirerek bir su molekülü elde etme olanağını verecektir..Daha başka bir örnek mi?: Dünyanın Güneş etrafında neden-nasıl döndüğüne ilişkin bilgilere sahip olduğumuz taktirde, bu bilgileri kullanarak uzaya uydular gönderme olanağına da sahip olabiliyoruz!...Bunlara benzer sayısız örnekler verilebilir. Bütün bir yapay zeka-ve medeniyetimiz- bu zemin üzerine oturmaktadır. Bütün mühendislik faaliyetlerinin-ve “yapay zekanın”- özü, doğada geçerli olan yasaları bilmeye, sonra da bu bilgileri kullanarak yapay sistemler yaratmaya dayanıyor. Elektromagnetizmden tutun da, optikten kimyaya, ya da kuantum fiziğine kadar her alanda geçerli olan mühendislik faaliyetlerinin esası budur. Doğal sistemlere ilişkin bilgileri elde ederek bunları doğayı kontrol-değiştirme yolunda kullanmak..
Buraya kadar bir sorun yok. Bütün bunların (ilk bakışta) pozitivizmle bir ilişkisi de yok . Ama siz tutarda buradan yola çıkarak derseniz ki, “madem ki, toplum da, son
tahlilde, “objektif bir gerçeklik” olarak doğal bir sistemdir, o halde, aynı şekilde, eğer toplumsal yasaları da bulup çıkarabilirsek, bu bilgileri kullanarak yürütülecek mühendislik faaliyetiyle başka toplumsal sistemleri de kontrol altına alabiliriz”!
İşte tam bu noktada işler değişiyor! Peki neden değişiyor, bu mantığın-analojinin çıkış noktası doğru değil midir, yani, toplum da son tahlilde “objektif bir gerçeklik” olarak doğal bir sistem değil midir? Ne fark var arada? Madem ki, genel sistem yasaları evrenseldir, yani bunlar bütün sistemler için geçerli olan yasalardır, o halde, yukardaki mantık toplumsal sistemler için neden geçerli olmuyor? Daha açık konuşmak gerekirse, bir atomla bir toplum arasındaki fark nereden kaynaklanıyor? Neden bunlardan biri için geçerli olan diğeri için geçerli olmasın? Bakın bu konuda daha önceki bir makalede neler yazmışız:
İNSAN BEYNİ İLE KOMPÜTER ARASINDAKİ BENZERLİK VE FARKLILIKLAR..YAPAY ZEKÂNIN SINIRLARI ...
“Bu evrende yer alan bütün varlıklar-varolan herşey-son tahlilde, dışardan-çevreden-gelen informasyonları kendi içlerinde kayıt altında olan-“sahip oldukları”- bilgiyle (“bilgi temeliyle”) değerlendirerek işleyen, sonra da, ortaya çıkan sonuçlarla-çıktılarla- çevreyi etkileyen bir informasyon işleme sistemidir . Bu nedenle, basit bir atomdan bir moleküle, astronomik sistemlerden tek bir hücreye ve de çok hücreli bir organizmaya, hatta, daha da öteye bir topluma kadar “herşey”-ve de bütün bir evren-son tahlilde, belirli bir “programla” işleyen bir informasyon işleme sistemi olarak düşünülebilir. Bu noktada, yani, her ikisinin de son tahlilde bir informasyon işleme sistemi olması açısından, insan beyniyle bir kompüter arasında prensipte hiçbir fark yoktur. Zaten, adına “yapay zekâ” dediğimiz teknoloji de, bu ilkeden-insan beyninin de bir informasyon işleme sistemi olması ilkesinden- yola çıkılarak, bu, örnek alınarak geliştirilmiştir”..
Evet, “herşey”, son tahlilde, belirli bir programa göre işleyen bir informasyon işleme sistemi olarak bir kompüter gibidir; ama, organizmanın-insan beyninin- (ve de tabi bir toplumun da) buna ek olarak bir de, yaşamı devam ettirme mücadelesi içinde yeni bilgiler üretirken, yeni davranışların temelini oluşturacak yeni programlar yapabilme-kendini yeniden programlayabilme-, mevcut programlarını genişletip-değiştirme yeteneği de vardır. İşte, yaşamı devam ettirme-çevreye uyum mücadelesi içinde sürekli yeni programlar yaparak kendini yeniden üretebilen organizmayla-insan beyniyle- (ve de bir toplumla) yapay zeka zemininde işleyen bir kompüter arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Yani evet, herşey, bir informasyon işleme sistemi olarak son tahlilde bir kompüterdir, ama, her kompüter KENDİNİ-kendi programını- üretme yeteneğine sahip değildir!.Değildir, çünkü, yapay zeka ürünü bir kompüterin benliği, kimliği-selbst, self-diye birşeyi yoktur!!..
Buna itiraz olarak denilebilir ki, “ne yani, yapay zekâ zemininde geliştirilen bir kompüter de “öğrenebilir”, o da, “bilgi temelini” genişleterek mevcut programına ilâveler yapabilir”!. Evet ama, yapay zekâda bu da gene en başta yapılan programa uygun bir şekilde gerçekleşiyor! Yani, bir kompüter-yapay zekâda-hiçbir şekilde mevcut programının dışına çıkamaz, çevreden gelen “YENİ VE ÖNEMLİ” informasyonları değerlendirerek yeni bilgiler üretip, üretilen bu yeni bilgiler zemininde KENDİNE yeni programlar yapamaz. Çünkü o, yaşamı devam ettirme mücadelesi içinde her an yeniden üretilen bir kimliğe-selbst, self- sahip değildir! Burada kimlik-selbst, self-olarak ifade ettiğimiz şey, yeni bilgiler üreterek varolurken bir programa sahip olma yeteneğidir.
DEVAM EDECEK
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023