Murat BELGE
"Yedi yüzüncü haftaya geldiler" dendi. Cumartesi Anneleri, çocuklarını siyasi nedenlerle kaybetmiş insanlar. Kaybettikten epey sonra bu oturma eylemine başlamışlar ve bugüne kadar getirmişler. Eylemin devam ettiği yedi yüz hafta boyunca kaybettiği çocuğunun izini bulan bildiğim kadar, yok. Ama bıkmadan usanmadan her cumartesi geliyorkar. Galatasaray'daki meydanda oturuyorlar. Onların oradaki varlığı, Türkiye'nin nasıl bir siyasi hayatı-tarihi olduğuna dair bir deklarasyon gibiydi.
Cumartesi Anneleri'nin bu eylemlerinin muhatabı AKP ve Erdoğan iktidarı değildi. Bu tip olaylar onların iktidarından çok önce başlamıştı. Dolayısıyla bu iktidarın, hem de pek bir celalli bir biçimde yedi yüzünce 'oturum'u engellemeye girişmesi bir tuhaf oldu.
'Tuhaf' olmasının bir başka nedeni de yıllar önce, Tayyip Erdoğan başbakanken ve bugünkü Tayyip Erdoğan olmaya karar vermemiş ya da verdiyse de bu kararını henüz açıklamamışken bu annelerden bazılarıyla görüşmüş, onları dinlemiş ve sorunlarının çözüleceğine dair söz vermiş olmasaydı. Bunlar yazıldı çizildi ama tekrarlamam gerekiyor. Bu yazılanlardan, Erdoğan'ın bu görüşmeyi Meclis grubuna anlattığı ve bazı AKP milletvekillerinin 'gözyaşlarını tutamadığını' öğrendim, daha doğrusu hatırladım. Peki, oradan buraya nasıl gelindi?
'Nasıl' gelindiği, hâlâ cevaplandırılmamış bir soru. Ama sonuç, nasıl olursa olsun, gelindiği gelinmiş olduğu için, İçişleri Bakanı olarak bu tip işlerin dolaysız sorumluluğunu kabul eden kişi, bu saygıdeğer insanlara 'paçoz' diyebiliyor.
Arkasını da getiriyorlar. Bundan böyle bu insanların Galatasaray'da toplanmalarına, oturmalarına izin verilmeyecekmiş. Yani, birtakım yeni vahşet sahneleri seyretmeye hazır olmalıyız.
"Bu da oldu" deyip geçecek bir olay gibi görünmüyor bana. Şüphesiz siyasi hayatta hep süreçler vardır; iktidarı bu noktaya fgetiren süreç de epeydir başlamıştı. Ama süreçlerin bazı dönüm noktaları olur; oraya gelince geri dönülmez bir noktaya erişilmiş olur, bir şeyler kesinleşir.
Bir süreden beri Tayyip Erdoğan iktidarının bir zamanlar sık sık andığımız 'derin devlet'le bir ittifaka girdiği söyleniyor. Erdoğan, 'Gülenci' taife ile arayı bozma kararı verince, Zekeriya Öz gibi kadroları 'baş düşman' ilan edince ittifaklar politikasında da çizginin öbür yanına geçmiş oldu. Kürtler konusunda da 'Barış Süreci'nden vazgeçince, çizginin o yanında olanlarla anlaşması kolaylaştı. Bunun kamuya açık yüzünde Erdoğan'ın yanında Bahçeli ve Destici'yi de görür olduk. Suyun altında kalan kısmında başka kimler olduğunu bilmiyoruz. İktifarın bugün Annelere karşı benimsediği tavır bu süreçte belirli bir aşamaya gelindiğinin işareti oldu sannıyorum.
Tayyip Erdoğan, "Bunları yapan ben değilim. Ama böyle de olsa yapılanların sorumluluğunu üstüne alıyor ve yapanları esirgeyici kanatlarım altında koruyorum" demiş oluyor. Başında bulunduğu sağ koalisyonun her türlü 'iaşesini, ibatesini' üstleniyor Erdoğan.
Aydınlar Ocağı'nın pişirip sunduğu 'Türk-İslam sentezi', Eylül generallerinin de hoşuna gitmişti ve bunu resmi ideoloji haline getirmek için birkaç adım atmışlardı. Ama bu, tarihin içinde görece erken bir aşamaydı ve bu 'sentez'in iki ayağında yer alanlar da öbür ayakta duranlarla sıkı fıkı bir ilişki kurma önerisine fazla yakınlık duymamışlardı. 2013'ten, Gezi'den beri gözlemlediğimiz Tayyip Erdoğan ise 'Türk-İslam sentezi' olarak dünyaya gelmiş birini andırıyor. Son 30 Ağustos konuşmalarında da '16 Türk devleti'ne selam göndermezlik etmedi.
Onun için, 'Cumartesi Anneleri' karşısında alınmış tavrı, adı yok ama kendi var 'Türk-İslam sentezi'ne geçişin ilanı olarak değerlendiriyorum. Evet, o 'sentez'in egemen olduğu yerde Erdoğan'ın onaylamadığı annelere de yer yok.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025