Mustafa Karaalioğlu
Bazı değerler, kurumlar ve kavramlar vardır, yozlaşma ne kadar yayılsa da oralara kadara gitmez veya gitmemesini umarsınız. İnsanların o kurumlara saygısından doğan ve gelenekle güçlenen bir korunma zırhı vardır. Bazı değerler zayıflar ama oralar değil, bazı kurallar esner ve yok olur ama o kurumların kuralları her zaman, her şartta korunur. Tuz da kokar evet ama oraların tuzu değil…
Vakıflar ve yardım kuruluşları böyle yerlerdir. İnsanlar gönüllü olarak varlıklarını vakfettiklerinden, hayırseverler veya idealleri olanlar bilerek isteyerek sadece başkalarına faydalı olabilmek için yardım ettikleri için adında vakıf olan, isminde yardımlaşma ibaresi olan kuruluşlara saygı duyarız. Çünkü, ahlakı ıskalayanlar, eğer sonuçlarını göze alıyorlarsa yozlaşmadan pay elde etmek için birçok yolu deneyebilirler ama bunu toplumun değer verdiği tabelalar altında yapmazlar. Öyle varsayarız… Niyeti, para kazanmak, servet biriktirmek olanlar için denenmiş çok yol varken buraları kullanmayacaklarını düşünürüz. Yahut da her ne gönüllü iş yapacaklarsa, içine kamu imkanlarını katmayacaklarını…
Gelin görün ki geldiğimiz nokta dilek ve temennilerin, iyi düşüncelerin, bu kadar da olmaz varsayımlarının yerle bir olduğu dünyadır. Gözler önüne serilen Kızılay ve devamındaki hikaye koskoca bir hayalkırıklığıdır. Bu kadar olmamalı, buraya kadar olmamalı, buna tevessül edilmemeliydi. Ne derseniz deyin, ne eklerseniz ekleyin peşine…
Hukukun, demokrasinin, adaletin en çok zayıfladığı darbe ve benzeri dönemlerde bile ilk başta ayakta tutmaya çalıştığımız kurumlar, vakıflar, dernekler bunlar olamaz. Yardımlaşma, fikir, düşünce, eğitim ve politika merkezleri olarak mutlaka korunması gereken, o duyguyla da sahiplenilen kurumlarımız böyle olamaz. Sırtlarını devlet imkanlarına; yani kamu imkanlarına, yani her vatandaşın eşit hakkı olan kaynaklara dayayan kurumlar vakıf senetlerinde, dernek belgelerinde vadettikleri her ne ise onun temsilcisi olamaz.
Öte yandan, ahlak, adalet, fırsat eşitliği ve dayanışma yerle bir olmuşken buna ses çıkarmayan, tepki göstermeyen, tavır koymayan; yani temel mesuliyetlerini yerine getirmekten uzaklaşan kurumlar da bizim kurumlarımız olamaz. Yozlaşmaya itiraz etmesi beklenen, yozlaşmayla mücadele etmesi gereken kurumlar bugün o yozlaşmanın bir parçasına dönüşüyor. Bundan daha ürkütücü bir şey yoktur.
En kıymetli bağış insanların haktan, hukuktan, adaletten, liyakattan yana sorgusuz sualsiz teslim ettikleri itimattır. Para, pul bir yana o itimat nerelere kullanılıyor acaba?
Sadece adı çok geçen vakıflara, derneklere değil sözüm… Ne yazık ki birçoğuna. Fırsatlara, imkanlara kuralsızca tamah edenlere de olup bitene ses çıkarmayanlara da…
Bir gelenek siliniyorsa, bir değer zinciri kopuyorsa, bir zihniyet buharlaşıp uçuyorsa endişe duymak gerekir. Endişeliyiz…
Toz bulutu indiğinde, gerçekten bir söz söylemek veya dayanışmak gerektiğinde; yani insanların saygı ve itimatına ihtiyaç olduğunda asla geri gelmeyecek ahlaki sermayeyi kaybetmeye değer mi? Parası olan herkesin yapabileceği işler için sınırları aşmak yerine, sadece itibarı olan kurumların yapabileceği işlerden feragat etmek nedendir?
Yol yol değildir, gidiş gidiş değildir biliyorum ama bilmem ki titreyin ve kendinize gelin desem, vakit bunun için de geçmiş midir?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025