Oya BAYDAR
Kürt sorununda “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin iflas ettiği her geçen gün kan ve acı pahasına biraz daha belirginleşirken Hakkâri’de, Şırnak’ta, Güneydoğu’nun Kürt kentlerinde boş meydanlara konuşan Başbakan’ın öfkesi de giderek büyüyor. Ne var ki Erdoğan’ın diline yansıyan bu keskinlik artık küpüne zarar vermeye başladı. Başbakan öfkesini kontrol edemiyor, edemedikçe de sağduyusunu yitirmekle kalmıyor, yüreği ve vicdanı da meydanlar gibi boşalıyor. Yüreğini, vicdanını yitiren bir siyasi liderden geriye sadece oy hesabı, iktidar hırsı ve davul gibi şişmiş bir ego kalır. İstanbul’u fethederken gemileri karadan yürüttüğü rivayet edilen Fatih Sultan Mehmet’e özenen “çılgın kanal” benzeri projeleri Tayyip Erdoğan’ın şişmekten patlama sınırına gelmiş ego’sunun dışa vurumu olarak da görebiliriz.
Yazının maksadı, aslında çok ilginç olabilecek bir Tayyip Erdoğan çözümlemesi değil. Yeniden iktidar olacağına kesin gözüyle bakılan, kitleler üstünde etkili, partisinde tek adam Başbakan’ın, öfkesine yenildikçe Türkiye’nin bugünkü ve yakın gelecekteki hayatî sorunu olan Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirmesi ve çözüm umutlarına darbe vurması bu yazıyı yazdıran. Boş meydanlar ve o gelince hayalet şehre dönüşen bölge merkezleri karşısında öfkesi gazaba dönüşen Başbakan’ın milliyetçi muhafazakâr atmosfere sahip Ortaanadolu mitinglerindeki söylemi, bırakın halkı çözüme hazırlamayı, hem din -mezhep hem de milliyetçilik üzerinden kışkırtıcı, halklar arasında ayrışmayı ve güven yitimini körükleyici, son derece tehlikeli noktalara varıyor.
Kırıkkale mitinginde, şehitlik mertebesinin “sadece bizim dinimizde” olduğunu, çeşitli retoriklerle besleyerek söylerken “analar ağlamasın” sözlerini çoktan unutmuş görünüyor. Militarizmin ve savaşkan milliyetçiliğin kitleleri savaşa ve ölüme gönderirken kendilerine kalkan, kitlelere afyon olarak sundukları şehitlik kavramını bir kez daha yüceltiyor. Askerine “Mehmetçik” diyenin sadece biz Türkler olduğunu, sadece Türk ordusu olduğunu yine kendi anlatımıyla söylerken, Mehmetçik’in Hazreti Muhammed’den geldiği saptırmasını, hiç de öyle olmadığını bildiği halde kullanıyor. “Bunlar, Kürtlerin dini Zendüştlüktür diyerek Kürt kardeşlerimi kışkırtıyorlar” demagojisiyle din ve mezhep üzerinden vurmaya çalışıyor.
Bunlar Kim?
“Bunlar esnafa kepenk kapattırıyorlar; bunlar sabah namazında camiden çıkan imamı katlediyorlar; bunlar bölgeyi kışkırtarak çıkar avcılığı yapıyorlar; bunlar tehditle halkın mitinglere gelmesini engelliyorlar; Kılıçdaroğlu mitingte BDP’lilere konuştu, terör örgütünün, BDP’nin mensupları o mitinglerdeydi, bunların resimleri var; bunlar, bunlar bunlar... Peki “bunlar” kim? Tayyip Bey’e göre BDP ve yine onun deyimiyle PKK terör örgütü, bir de seçimlere doğru gidilirken hemen her gün sadece Bölge’de değil Türkiye’nin her yanında KCK üyesi diye gözaltına alınanlar, tutuklananlar. Ve tabii ki BDP destekli bağımsız adaylar.
Bazen gerçekten merak ediyorum Tayyip Bey Bölge’yi, Kürtleri, Kürt sorununu böyle mi görüyor, konunun bu kadar cahili mi? Çevresi, danışmanları, partisindeki Kürtler böyle mi yansıtıyorlar, yoksa gerçekleri aktarmaya bile çekiniyorlar mı gazab-ı şahaneye uğramamak için?
Bunlar’ın kim olduğunu, kepeklerin neden indiğini, Bölge’de AKP’nin miting meydanlarının neden boş olduğunu, oralardaki insanların ne düşünüp nasıl eylediğini kavramak için mutlak iktidara yönelik oy hesapları, milliyetçilik ve dinsel husumet kaşımaları, tek ülke-tek millet-tek bayrak sloganı, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır” ajitasyonları yeterli değil; sağduyu, yürek ve vicdan da gerekiyor. İki yıl önce o vicdana sahipmiş gibi görünen (ya da kendini öyle gösteren) Başbakan, “bunlar” dan ibaret olmayan Kürtlerin şu günlerde içinde bulundukları psikolojiden asla haberdar değil. Anlamak; oy hesaplarıyla iğdiş olmuş siyasetten önce bir yürek ve vicdan sorunu çünkü. Oralarda herkes, hatta -devlet memurları bir yana- bölgedeki Türkler bile Kürt artık. Açıkça söylemek gerekirse, BDP’yi, PKK’yi, örgütün operasyonlara misilleme eylemlerini, gerillanın sınırdan içerlere sızmasını, yollara döşenen mayınları eleştirseler bile, örgütlere üye ya da sempatizan olmasalar bile, eninde sonunda o baskı ve savaş ortamında yaşıyorlar ve halka yönelen baskıyı, şiddeti, engellemeleri görüyorlar. Ve en önemlisi oralarda herkesin ortak talebi, kimliklerinin tanınması, onurlarının korunması ve bu savaşın bitmesi.
Kürt silahlı hareketini eleştirebilirsiniz, BDP’yi, KCK’yi, yani Kürt siyasal hareketlerini eleştirebilirsiniz, aranıza mesafe koyabilirsiniz. Ancak Cumhuriyet’in adalet mekanizması tarafından dili hâlâ “bilinmeyen bir dil” sayılan; varlığı, kimliği inkâr edilmiş, aşağılanmış, Türk insanı bir eziliyorsa, on ezilmiş, sesini duyurabilmek için, en doğal insanlık ve yurttaşlık haklarını alabilmek için onbinlerce evladını kurban vermiş Kürt halkının tepkisini, isyanını anlamak zorundasınız. Bir de varılan noktada çözümsüzlüğün yarattığı umutsuzluk ve güvensizliğin insanları gün be gün amok koşucuları haline getirmekte olduğunu görmek zorundasınız. Diyarbakır’da, görmüş geçirmiş bir Kürt, “Otuz yıldır süren savaşa rağmen, Diyarbakır hapishanesine, ömür boyu karşı karşıya kaldığımız ayrımcılığa, taş attılar diye çocuklarımızın hapislere konulmasına, insanlarımızın vurulup öldürülmesine rağmen sabrettik, bu halk çok sabretti; düşmanlaşmamak için, yüreklerimizi ayırmamak için de sabrettik. Ama artık bıçak kemiğe dayandı. Biz yine sabrederiz, biz barış için, demokrasi için Türk kardeşlerimizle birlikte savaştık yıllardır; ama gençler, çocuklar sabretmeyecek artık, korkumuz bundandır” diyordu. “Bunlar” bütün bir halk işte. Başbakan’ın sandığı veya öyle göstermek istediği gibi, AKP’nin miting meydanlarını boşaltan, kepenkleri zorla kapattıran da PKK, BDP falan değil artık; halkın ta kendisi. Çünkü beklemekten ve çözümsüzlükten yoruldu bu halk.
Açılımdan Bugüne Nasıl Gelindi?
Tayyip Erdoğan’ın ve partisinin; çeşitli sorunların çözümünde ve siyaset yapma tarzında, içinden çıktığı muhafazakâr, İslamî, milliyetçi tasavvur dünyası kadar, sözcülüğünü yaptığı ve kendisinin de içinde bulunduğu yeni sermayenin ideolojisiyle de sınırlı olduğu; attığı ve atacağı her ileri adımın bu sınırlarla belirlendiği, bu köşede birkaç kez yazıldı. Tayyip Erdoğan, zaman zaman kendi sınırlarını da zorlayarak özellikle AB’ye adaylık sürecinde demokratik özgürlüklere doğru ve geleneksel devlet vesayetine karşı küçümsenmemesi gereken adımlar attı. Toplumun değişim talebini ve ihtiyacını iyi okuyarak cendereleri gevşetmekte cesur ve başarılı bir yıkıcılık görevi üstlendi. Attığı bütün adımlar kendi sınıfsal-ideolojik çıkarları ve ufkuyla sınırlıydı, başka türlü olması da mümkün değildi, kendi sınırlarına geldiğinde de durdu. Demokratik açılımlar ve Kürt meselesinde çözüm konusunda Erdoğan’ın, partisinin, neoliberal uygulamalardan nemalanan sermayenin daha fazlasına ihtiyacı yoktu; ancak Türkiye’nin çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Erdoğan, insan ve doğa boyutunu hiçe sayan kalkınmacılık ve ekonomik büyüme konularında, vahşi neoliberal söylem ve uygulamalarda ne kadar pervasızsa, Kürt meselesinin çözümü için atıhlacak adımlarda o kadar ürkekti.
Bu konuda sınır: Mem û Zin’in Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanması, TRT Şeş’in yayına başlaması gibi, geçmişe kıyasla ileri bir adım sayılabilecek olan kimi iyileştirmelere kadardı ancak. Çok daha önemlisi, Erdoğan’ın zihniyetine göre Kürt halkına ihsanda bulunuluyor, haklar “veriliyor” ama bu nankör halk kıymetini bilmiyordu. Başka bir deyişle, Devletlû’nun teba’ya verdiği ihsanlar ve sus paylarıydı bunlar. Oysa Kürt halkı artık ihsan falan değil, acıyla kanla kazanılmış, meşruiyeti toplumun gözünde de kanıtlanmış gaspedilmiş haklarını istiyordu ve bu hakları almaya kararlıydı.
Sanırım, açılım yapmaya soyunmuş Erdoğan’ı Kürtlere düşmanlık psikolojisine vardıran ve öfkesini kışkırtan Kürt halkının ihsan değil hak istediğini fark etmesi oldu. Onun kültür ve zihniyet dünyasında, söylem ne olursa olsun aslında “hak alınmaz” muktedir tarafından ne kadar uygun görülüyorsa o kadarı “verilir”.
Açılım’ın Erdoğanı’ndan, en şiddetli saldırılarını BDP’ye ve Kürt siyasal hareketlerine yönelten Erdoğan’daki söylem değişikliğini sadece seçimlere ve oylara bağlamanın, seçimler sonrasında mucizevi çözümler ve gerçekten demokratik bir anayasa beklemenin yanılgı olduğunu düşünüyorum. Peki, ne olacak, nasıl çözülecek sorun, barış nasıl sağlanacak diye soracak olursanız, cevabım: Türk ve Kürt demokratlarına, barışçılarına, siyasetçilerine, aydınlarına önümüzdeki günlerde çok iş düşeceği ve epeyce güç günler geçireceğimiz olacak. Şimdi yakınlaşmaya, birbirimize kenetlenmeye, birbirimize güven tazelemeye ve sağduyuya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları






































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024