Oya BAYDAR
Ağzını ne kadar sıkı kapatırsanız kapatın, hava almaması için en sağlam şişe mantarını, en geçirmez tıkacı tıkayın; lehimleyin, kurşun dökün isterseniz, yine de kötü cin er geç hapsedildiği şişeden çıkar. Cin şişeden bir kez çıkmaya görsün, ne kadar uğraşsanız yeniden şişeye tıkamazsınız. Ağzını özenle kapatıp en gizli köşelere sakladığınız şişedeki kötü yaratık, bilinçaltınızı zorlayıp huzurunuzu kaçırdıkça, tıkacı sağlamlayıp kabı daha derinlere gömmeyi çare sanırsınız. Ama beyhudedir; hiçbir cin sonuna kadar şişede tutulamaz.
Soykırım cini de Osmanlı’dan devralınmış bu kadim düzenin, tellakları değişse de özü hep aynı kalan bu ceberut devletin muktedirlerinin tıktığı şişede bir süredir kıpırdanıp duruyordu. Hrant Dink’in katledilmesiyle tıpa iyice gevşemişti. Ve nihayet Ermeni kırımının, adı tehcir konulan o vahşi sürgün ve katliamın yüzüncü yılında tıpa attı, cin şişeden çıktı. Şimdi o cinle nasıl baş edeceğimizi bilemeden, en iyi bildiğimiz işi yapıyor, cini zapt etmek yerine birbirimizle dövüşüyoruz.
Ne tarihçiler, ne siyasetçiler… Çözümün anahtarı bizde
Cin’i bir daha şişeye sokamayız, bu ve benzeri cinlerle birlikte de yaşayamayız. Üstelik en az yüz yıldır tarihin derinliklerine gömdüğümüz başka cin şişeleri de var; hepsi de patladı patlayacak. Nasıl baş edeceğiz? Son zamanlarda yaşadığımız hoyrat çatışma, düşmanlaşma, toplumsal yarılma ortamını nasıl aşabileceğiz?
Çözümü tarihçilere ya da siyasilere havale etmenin; arşivler açılsın, belgeler saçılsın, vb. demenin hiçbir anlamı yok. Olmadığı çoktan görüldü, görülüyor. Cerahatlenmiş yaranın üstünü kapamak ne yarayı iyileştirir, ne de kangren olmasını engeller. Yarayı iyileştirmek cerahatlendiğini kabul etmek ve uygun ilacı bulup sürmekle olur. Yarayı kim açmış, neden açmış, bıçakla mı, kurşunla mı gibi sorular sonra gelir. Ortada, Ermeni halkının merhem sürülmedikçe azıp kangrene dönüşen ölümcül bir yarası var. Tutun ki abartılıyor, tutun ki başka güçler tarafından siyaseten kullanılıyor, tutun ki Türkiye köşeye sıkıştırılmak isteniyor; ama bir gerçek var ki onu değiştiremeyiz: Topraklarından sürülmüş, tehcire zorlanmış, 1915’te iki milyonken bugün kendi yurtlarında, yani Türkiye’de 50-60 bin kişi kalmış, dünyaya dağılmış ve en ağır mağduriyet anlatılarıyla bilenmiş bu halk; bireysel ve ulusal kimliğini, dünya arenasındaki varlığını, kıtalara, ülkelere dağılmış birliğini uğradıkları ve soykırım olarak niteledikleri derin mağduriyet üzerine inşa etmiş durumda. Bu duyguyu, bu algıyı, bu zihniyet dünyasını, “Hayır, öyle değil, siz soykırıma uğramadınız, aksine atalarınız soykırımcıydı” diyerek değiştiremeyiz. Tıpkı, “Ecdadımıza hakaret ediliyor, ecdadımız soykırımcı olamaz, aslında onlar Müslümanları kırdılar” diyen Türk milliyetçilerinin ve siyasetçilerinin zihniyetini ve bakışını hemen değiştiremeyeceğimiz gibi.
Buluşma, ortaklaşma noktalarını arayalım
Biz: Türkiye halklarının çocukları, öncelikle de Türkler, önce kendimize bakalım. Ermeni meselesinde ne kadar farklı düşünsek, hatta birbimize ne kadar düşmanlaşsak, birbirimizi ne kadar örselesek de, hepimizin -en uçta olanlarımızın bile- buluştuğumuz bir nokta var: Bu topraklarda Birinci Dünya Savaşı sırasında, özellikle 1915’te, Ermeni nüfusunun yoğun yaşadığı bölgelerle sınırlı kalmayan bir trajedi yaşandı. Ermeni halkı, binlerce yıllık yurdundan sürüldü, tehcir edildi. Bu bölgelerde ve yollarda çeşitli kaynaklara ve ideolojik bakışlara göre 300 bin ile 1 milyon 200 bin arasında Ermeni çoluk çocuk, kadın, genç ihtiyar öldü, öldürüldü. (Dönemin resmî sorumlularının rakamlarına göre 950 Ermeni) Açık seçik gerçek: Bir halk neredeyse yok oldu.
Bu konuda, ecdadımıza laf söyletmemekte titizlenenlerden Türkiye Cumhuriyeti’ne kara çalınmasına tahammül edemeyenlere kadar kimsenin (ölü sayısı dışında) bir itirazı yok. Herkes, hepimiz, kötü şeyler olduğunu kabul ediyoruz. Bunu kendi sübjektif kanım olarak söylemiyorum; son günlerde, konuyla ilgili her şeyi okudum, dinledim. Tartışma, kapışma, birbirini hain ilan etmeye varan çatışma bu noktadan sonra birbiri ardına sıralanan ‘ama’larla başlıyor: “Ama Ermeniler Osmanlı’ya isyan etmişlerdi, ama Ruslarla anlaşıp bizi arkamızdan vurdular, ama onlar da Müslüman Kürtleri katlettiler, ama Ermeni çetecilerinin vahşeti, ama şu kadar Ermeni’ye karşı bu kadar Müslüman öldü, ama soykırımı kabul edersek tazminat talebi doğar, vb. vb…
Ben diyorum ki, hangi görüşte olursanız olun, hangi cephede konuşlanırsanız konuşlanın, önce başkalarına yapılmış kötü şeyleri kabul etme noktasında buluşalım. Bir kez bunu başarabilirsek, mesela: “Evet, 1915’te bu toprakların Ermeni halkına yaşatılanları öğrendik, biliyoruz, bir insanlık suçu olarak reddediyoruz, bir daha asla diyoruz” diyebilirsek hep birlikte, sonrasını sonra tartışırız, konuşuruz, öğreniriz ve bir ihtimal, belki de süreç içinde buluşuruz.
Ortaklaştığımız noktada buluşabilirsek (Bu aşamada hiç mi hiç önemli değil tarihte olanın soykırım mı, büyük felaket mi, tehcir, mi katliam mı olduğu, 300 bin Ermeni’nin mi, 1 milyon 200 bin Ermeni’nin mi öldüğü, öldürüldüğü) şişeden çıkan kötülük cinini çıktığı şişeye sokamasak bile sersemletip zararsız hale getirebiliriz.
Travmalar zehirler, hasta eder
Sevgili kardeşim Hrant, hayatına mâl olan yazısında aslında Ermenilere sesleniyor; Türk düşmanlığıyla, Türk fobisiyle kirlenen ruhlarını temizlemek için damarlarındaki asil kana sarılmalarını istiyordu. Mahkemeden mahkemeye sürüklenirken, mahkeme salonlarında Hrant’ın gerçek katili Ergenekoncular; kapıların dışında da, 1915 İttihat ve Terakki ruhunu -bilerek, bilmeyerek- taşıyan anlı şanlı protestocular vardı.
Hrant haklıydı. Yaratılıp beslenen düşmanlıklar kanımızı kirletiyor, ruhlarımızı esir alıyor, aklımızı dumura uğratıyordu.
Tıpkı neşter atılıp temizlemeyen yaralar gibi, yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan, görmezlikten gelinip yok sayılan tarihsel-toplumsal travmalar da toplumları ve insanları zehirler. Eğer bugün, kendimiz bile hayret ettiğimiz ve endişeyle ürperdiğimiz oranda toplumca vahşileşmiş, kötüleşmiş, birbirimize düşmanlaşmışsak, içten içe kanayan, cerahatlenen yaralarımız yüzündendir.
Gelin cesur olalım, korkmayalım. Hiç değilse şu Ermeni meselesinde, 1915’te, en alt ortak paydamızda, hepimizin kabul ettiği noktada buluşalım: Ermeni halkına kötü, çok kötü birşeyler yapıldı, noktasında. Birbirimizi gagalayıp tepelemeye çalışmak yerine, gerçeği birlikte arayalım. Hem atalarına katliamcılığı yakıştıramayanları, bu katliamın suçuna, kirine bulaşmak istemeyenleri; hem de, bencileyin, katliamcılar benim ceddim değil, onlarla ne insanî ne de siyasî bağım var diyenleri anlamaya çalışalım, İkisinin ruh hali aynıdır aslında: Suçtan arınmak… Ve suçtan arınma arzusu saygı değer bir şeydir.
Türkiyeli de, Ermeni de insan olma ve birbirinin acısını anlama noktasında buluşursa, ölü sayısı hesabı, sorumluluk payı hesabı, siyasal getiri hesabı artık işe yaramaz olur.
Son söz: Şişeden çıkan tek cin Ermeni soykırımı cini değil, başka şişeler, başka cinler de var. Ama hepsi aynı kandan, aynı soydan. Ve hepsi de bizi hasta ediyor, bizi kötüleştiriyor, vicdansızlaştırıyor, cinnet sınırına sürüklüyor. 1915 ciniyle yüzleşip hesaplaşabilirsek, bu yüzleşmeyi kimse kimseyi hain veya katil ilan etmeden birbirimizle barışıp uzlaşarak yapabilirsek, diğer cinlerle de baş edebiliriz. Yoksa, vatan millet nutukları atıp bağıra bağıra telef olacağız ve toplumca kötü cinler taifesine karışacağız.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024