Tayfun Atay
İktidar, iktidarını sorgulayan herkesi suçlayıp ayakta kalmaya, bu arada İstanbul’u da elde tutmaya çabalıyor
Daha önce pek çok vesileyle değindim. Avrupa’da Modern Zamanlar’ın başlangıcının bir karakteristiği, ama en dehşet verici karakteristiği olan cadı-avı çılgınlığı, özünde kurulu düzeni sürdürmeye ve iktidar sahiplerini yerinde tutmaya yönelik uzun süreli ve büyük ölçekli bir “kurtarma ameliyesi”dir.
Lortlar, prensler, krallarla birlikte feodal kurulu düzenin sahibi Katolik Hristiyanlık, çok ilginçtir ki 15’inci yüzyıla kadar cadılığa inanmamayı değil, inanmayı suç saymış ve bir süpürge üzerinde oradan oraya uçarak Şeytan’la toplantılara (“Sabbat”) katılan cadıların var olmadığını vaaz etmiştir.
Mesela 11’inci yüzyılda süpürge üstünde cadı uçuşları olduğuna inanmak Kilise tarafından yasaklanmıştı. Ama 15’inci yüzyılın sonuna doğru ise bu uçuşların olmadığına inanmak, bunu safsata saymak aynı Kilise tarafından yasaklandı!..
Katolikliği Avrupa’da cadılara inancı safsata saymaktan, cadıları ve onların Şeytan’la iş birliğini inancın tamamlayıcısı saymaya; bunu kitlelere benimsetme yolunda korkunç bir kitlesel manipülasyon ve operasyon başlatmaya; ve bu doğrultuda 15’inci yüzyılla 17’inci yüzyıl arasında ortalama 500 bin suçsuz-günahsız insanın katledildiği cadı-avı çılgınlığının önünü açmaya, “beka sorunu” sevk etti.
Yoksulluk, vergi, kıtlık ve hastalıklarla kırılan umarsız kitleler karşısında kendi “beka sorunu”nu çözme yolunda Katolik iktidar, “cadılar”ı işaret etti. Aralarına sızmış ve şeytanla yatıp kalkan bu “iç-düşman”lar nedeniyle sanki kendisinin değil de kitlelerin bir “beka sorunu” varmış algısı ve kaygısı yaratmaya çalıştı.
Çünkü 13’üncü yüzyıldan başlayarak Katolikliğin hem kutsal ayinler üzerinde kurduğu tekele, hem “Ondalık” denen aşar vergisine (Orta Çağ’da Batı Avrupa’da ekilip biçilen toprakların üçte biri Katolik Kilisesi’ne aitti) hem de Endülijans (“cennete giriş”) belgesi ödemelerine karşı, yine dinsel çehreli ama özünde ekonomi-politik ayaklanmalar belirmeye başlamıştı... Ki bunun Protestan Reformizmi’ne kadar yolu olacaktır.
İşte kendisine “Gayrı yeter” demeye getiren bu kitlesel hareketlilikleri kırmak ve sömürüsüne yönelen dikkat ve tepkileri dağıtmak yolunda Katolik iktidarın ürettiği bir seçenektir cadı-avı çılgınlığı… Yukarıdaki satırları kaleme alırken de referans kaynağımız olan antropolog Marvin Harris’in çarpıcı deyişiyle cadı-avları, din kisvesi altında hüküm süren ayrıcalıklı ve güçlü sınıfların “sihirli fişeği” olmuştur (M. Harris, İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve Cadılar – Kültür Bilmeceleri, İmge Kitabevi Yayınları, 1995, s. 176-202).
***

Neredeyse iki haftadır, AKP’nin kaybettiği “Şehr-i İstanbul”u bırakmamak için sergilediği “cehd”e baktığımda yukarıda aktardıklarım dolaşıyor zihnimde.
İstanbul üzerindeki iktidarı kaybetmeme yolunda AKP adına konuşanların ağzından çıkan bazı sözler, bana Avrupa’da Katolisizmin iktidarını elden bırakmamak için ürettiği “cadı-avcılığı” söylemini (elbette fiziksel şiddet ve kan dökmeye teşvik anlamında olmamakla birlikte) çağrıştırıyor.
Zaten 31 Mart yerel seçimleri öncesi yaygınlaştırılan “beka sorunu” söyleminde, bir tür “cadılaştırma” kampanyasının, kitlelerin bu iktidar tarafından yoksulluğa ve umarsızlığa sürüklendikleri gerçeğini bastırma ve dikkatleri o bağlamdan uzaklaştırma yolunda uygulamaya konmasına şahit olduk biz...
Tıpkı kilise babalarının “içine şeytan girmiş” cadılardan dem vurmasını anıştıran bir dille; içerisine FETÖ girmiş, Kandil’den talimat almış, terörle “Sabbat” yapıp “zillet ya da illet”e batmış olmakla itham ettiler bu ülkenin demokratik meşrulukla kitlelerin önüne çıkan muhalefetini ve onun adaylarını…
Bütün bu çabalarına rağmen yine de kaybettikleri şehirlerde ve tabii esasen İstanbul’da günlerdir tüm dünyanın gözleri önünde adeta “sandığa şeytan girmiş” dercesine çırpınıyorlar, “FETÖ operasyonu bu” iddiasıyla...
Devri iktidarlarının doruk noktasında seçim sandık kurullarını istedikleri gibi belirleme, şekillendirme, denetleme imkânına sahip oldukları bir süreçte;
Oy sayımında geriye düştüklerinde hükümleri altındaki haber ajansının korkudan “İmamoğlu oyları”nı ilan edemediği bir siyasal kudret konjonktüründe;
Ve kaybetmişliğin aslında balkondaki yalnızlıkla ve dillerden dökülen teselli şarkılarıyla aslında ayan beyan ortada olduğu bir atmosferde;
Bakıyoruz İstanbul adına ha bire konuşan AKP yetkilileri diyor ki “seçimde operasyon yedik”.
Ve işaret parmaklarını FETÖ addedilen “sihirli fişek”ten yana doğrultarak toplumun demokrasi, özgürlük ve “Bahar” talebi yönünde akan suları durdurmaya çalışıyorlar.
***
Fakat, heyhat dünya! Sonra bir de bakıyoruz ki ne görelim?..
O AKP adına konuşan ve “seçimde FETÖ parmağı var” diyen bazı ağızlar;
Bir bakıma 11’inci yüzyılda Katolik kilisesinin cadıların uçuşuna inanmayı yasaklayıp, sonra 15’inci yüzyıldan itibaren cadıların uçtuğuna ve Şeytan’la iş birliği yaptığına inanmamayı günah sayması gibi;
Bir zamanlar, FETÖ diye bir “kötülük kategorisi” olduğuna inanmayı değil, inanmamayı teşvik edercesine “Türkçe Olimpiyatları”nda sahnelerde muhabbet dolu muhteşem pozlar vermişler.
Ama şimdi karşımızda, şu İstanbul seçimleri bağlamında bir “kötülük kategorisi” olarak FETÖ’nün sandıklardaki şeytanlığına inanmamayı günah/suç saydıracak şekilde mikrofonların önünde konuştukça konuşuyorlar.
Demek ki bu iktidar için ihtiyaç, bir dönem, şimdi “Cadı”laştırdığı unsurlarla kol kola girmekti; “Türkçe Olimpiyatları”nda olduğu gibi; veya “Barış Süreci”nde, Oslo görüşmelerinde, Dolmabahçe Mutabakatı’nda olduğu gibi…
Ama gün oldu devran döndü ve aynı iktidar şimdi “Cadı” saydıklarının da ötesinde, kendisine muhalif olan, iktidarını sorgulayan ve “Gayrı yeter” diyen herkesi "cadılar"la iş birliği yapan “hainler/alçaklar” diye suçlayıp ayakta kalmaya, bu arada İstanbul’u da elde tutmaya çabalıyor.
Fakat sonuçta tarihten biliyoruz ki korkunun ecele faydası yok. Er ya da geç, olacak ne ise olacaktır.
Ve Hristiyan Katolisizmi için olduğu gibi, "AKP Katolisizmi" için de “beka” niyetine böylesi bir “cadılaştırma ameliyesi”nin mukadder gidişatı değiştirmediğinin tarih sayfalarına işleneceği günler gelecektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019