Ümit Fırat
1927 yılında Diyarbakır’da doğmuş. İlk şiirleri, 1948 – 51 yılları arasında DTCF Felsefe Bölümü öğrencisiyken, bazı edebiyat dergilerinde yayınlanmış. 1952–53 yıllarında hapiste yatarken, kendisinden uzun zamandır haber alamayan Diyarbekir’ deki annesi oğlunu merak eder ve kız kardeşlerinden ağabeylerinin durumunu sorar. Önceleri annelerini oyalamayı deneyen kız kardeşleri, bir süre sonra bunu artık başaramazlar ve ağabeylerinin hapiste olduğunu itiraf ederler. Suçunun da komünistlik olduğunu söylerler. Ama bunun ne olduğunu bilmediklerini söylerler. Annesi bir fırsatını bulup tanıdık bir bakkala gider ve komünistliğin ne olduğunu sorar. Aslında bakkal da komünistlik nedir doğru dürüst bilmemektedir; ama ortalıkta dolaşan sözlerden falan edindiği kadarı ile bunun gizli ve devlete karşı bir iş olduğunu biraz sezgi, biraz algı ile de olsa kavramıştır. Anneye de “ gizli bir faaliyet işidir, herhalde devlete karşı bir iştir” açıklamasını yapar. Anne rahatlamıştır; zaten sevgili oğlunun ne kadar dürüst ve kimsenin malında mülkünde gözü olmadığından ve yüz kızartacak bir faaliyetinin olamayacağından emindi. Daha sonra Ahmed’ inden haber alıp almadığını soran komşularına, göğsünü gererek, “ Oğlum İstanbul’ da hapishanededir, suçu da komünistlikmiş” der. Komünistliğin ne olduğunu merak eden komşularına da “devletten gizli-mizli yapılan bir iş olduğuna göre, her hal kaçakçılık gibi bir şeymiş; namuslu adamdır benim oğlum. Kimsenin malında namusunda gözü yoktur, kötü bir şey yapmaz benim Ahmedim.” cevabını verir.
Ahmed Arif’le ilk kez, 1970 yılında Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocağı (DDKO)’ da kendisiyle sohbet için düzenlediğimiz bir toplantıda karşılaşıp tanışmıştım. 1973 yılında Ankara Zafer Çarşısında bir kitapçı dükkânı açtıktan sonra da yakınlığımız çok daha ilerledi. O sırada Ankara da öğleden sonraları yayınlanan “Yeni Halkçı” isimli akşam gazetesinde çalışıyordu. Gazete çıkışından sonra, akşamüzerleri çarşıya gelirdi. Bir süre sonra gazete kapandı. Bir süre için isteğe bağlı sigorta ödeyerek emeklilik hakkını kazandı ve artık emeklilik dönemi başladı. Böylece hafta içi hemen her gün sabah 11.00 sularında dükkâna gelmeye başlamıştı. Üzerine fazla titrediği için “görmemişin oğlu” olarak adlandırdığı sevgili oğlu Filinta’sını sabah bıraktığı Ayşe Abla isimli yuvadan çıkış saati 15.30’ a kadar dükkânda oyalanır, kendisiyle tanışmak, sohbet edip sorular sormak, kitap imzalatmak isteyen gençlerle vaktini değerlendirirdi. 1979’da dükkânı kapatmama kadar böyle devam etti.
Bir defasında tatil için gittiği Antalya’da dolaşırken, kendi şiirlerinden dizeler bulunan kartpostallar gördüğü bir tezgâhın önünde birkaç gençle karşılaşmış. Gençler yanına yaklaşmışlar ve Ankara’da üniversite öğrencisi oldukları yıllarda kendisini Ümit Fırat’ın dükkânından tanıdıklarını söyleyerek elini sıkmışlar. O sırada ben cezaevindeymişim. 1986 Mart ayı sonlarında infaz yasasında yapılan bir değişiklik sonucu tahliye olduğumda evine yemeğe davet etmişti. Yıllardır içki içmemiş olduğunu, ama bu akşam çare yok perhizi bozacağını söyleyerek sofraya getirdiği rakı şişesinin üzerindeki etiket fiyatına baktığımda, gerçekten yaklaşık 5 yıldır elini sürmediği anlaşılıyordu. Bana dönerek,
“Ulan senin şöhretin beni geride bırakmış, baksana nerede beni tanıyan biriyle karşılaşsam, beni senin dükkânından tanıdığını söylüyor!” demişti. Yemekte TMMOB yöneticilerinden Oğuz Türkyılmaz’la eşi de vardı. Birkaç gün sonra Oğuz Türkyılmaz’la ortak dostumuz rahmetli Avukat İbrahim Tezan’ın ofisinde tesadüfen karşılaştığımızda, “yahu ben Ahmed Ağabeyin evine yaklaşık 4 yıldır sık sık giderdim ve bu adamla hiç rakı içemedim, o gün beraber içtik. Üstelik siz aranızda durmadan Türkçe konuşuyordunuz, bunu fark ediyordum; ama konuştuklarınızdan hiçbir şey anlamıyordum, nasıl bir dildi bu?” diyerek aramızdaki özel muhabbetin tanımını yapmaya çalışmıştı.
Cumartesi öğlenleri Ankara’nın en güzel lokantası olan, Kızılay Bayındır Sokak’taki Körfez Lokantası’na gider ve rakımızı açardık. Gece 23.30 – 24.00‘e kadar oradaki masamızdan kalkmayacağımız için, dükkânımdaki yardımcım Fevzi Gavremoğlu, o gün bizi arayan arkadaşları Körfez’e ve doğal olarak da masamıza yönlendirdi. Pek içmese de, bazen içki masalarında oturup güzel sohbetinden bizi mahrum bırakmayan rahmetli ağabeyimiz Canip Yıldırım da masamızı şereflendirirdi. Birkaç kez sevgili dostumuz İsmail Beşikçi’yi de masamızda ağırlamıştık. Böylece daha önce hayatında hiç içmediği rakının tadını öğrenmek zorunda kalmıştı. Ahmet Ağabeyin rakı içme teklif ve ısrarına ilk tepkisi direnmek olmuştu; ama Ahmet Ağabeyin “Haydi âlim, senin şerefine!” diyerek, sırtını sıvazlayıp kadeh kaldırmaya azmettirmesi sonucu, ter içinde kalan hoca, fazla direnemedi, çözüldü ve miktarı az da olsa rakının tadını öğrenmek zorunda kalmıştı. İsmail Hocanın ilk kez rakı içmesi ülkede büyük bir mesele olmadı, ama yıllardır kendilerinin başaramadığı bir olayı bizim gerçekleştirmemize kıskançlık duyan başta rahmetli kardeşimiz Zülküf Şahin olmak üzere bazı ortak dostlarımızla aramızda bir ihtilafa neden olmuştu.
1975 yılında Rızgari dergisinde, Fikret Otyam’ ın Nisan 1967’de Cumhuriyet’te yayınladığı bir haber-röportajda, Eruh ilçesinde “Barzani adına vergi toplayan ağa” başlığıyla Halil Çiftçi adındaki bir Kürdü ihbar etmesine yer verilmişti. Dönemin İçişleri Bakanı namı diğer Zehir Hafiye Faruk Sükan olaya el koymuş ve soruşturma açılmış; yıllarca sonuçlanamayan dava dosyası 12 Mart döneminde Diyarbekir Askeri Savcısına intikal etmişti. Aleyhte şahit olarak Fikret Otyam’ ın ifadesine başvurulmuş, Halil Çiftçi’ye çete kurup yönetmekten sekiz yıl 4 ay ağır hapis ve Afyon Vilayeti’nde 3 yıl emniyeti umumiye nezareti (sürgün) cezası verilmişti. Mahkeme başkanı, karar metnini okurken, tek kelime Türkçe bilmeyen ve metindeki Afyon Vilayeti kelimelerinden başka hiçbirini anlayamayan Halil Çiftçi, Avukat Şerafettin Kaya’ ya dönmüş ve Kürtçe “Yahu Şeref Bey, bunlar bizi Sivas’tan bu tarafı bölüp ayırmak istemekle suçluyorlardı, şimdi bu Afyon Vilayeti falan da nereden çıktı?” tepkisiyle unutulmaz bir espri yapmıştı.
Tabii Rızgari dergisinin her sayısı çıkar çıkmaz toplanırdı. Ben de polislerin toplatma kararıyla ilk geldikleri dükkânlardan birinin sahibi olarak polise vermek üzere 2-3 tanesini ayırıp gerisini ciddi bir arama dışında pek de göze çarpmayan bir yerlere gizlerdim. Dergideki yazıyı okur okumaz Fikret Otyam’la çok yakın bir arkadaşlığı olduğunu bildiğim için Ahmed Ağabeye söyledim. Fikret Otyam yakın bir tarihte düzenlediği bir fotoğraf sergisinde fotoğraf altlarına Ahmed Arif’in şiirlerinden dizeler yerleştirmiş ve fotoğraflarla oldukça uyumlu olan dizeler nedeniyle, sergi neredeyse Fikret Otyam - Ahmed Arif ortak sergisi gibi değerlendirilmişti. Ahmed Arif, olaydan emin olmak için avukat Ruşen Arslan’dan ve Halil Ağa’nın infaz için yattığı Adana cezaevindeyken orada yatan yayıncı arkadaşımız Abdullah Nefes’ ten de soruşturarak, çok eski ve en yakın arkadaşı olan Otyam’la ilişkilerini kesti ve ölünceye kadar da bir daha barışmadı.
1 Mayıs 1990 gösterilerinde yaralanan Gülay Beceren isimli genç bir üniversiteli ile hastanede küçük bir röportaj yayınlanmıştı. Felçli olarak hastanede ölüm kalım mücadelesi veren Gülay’ın başucunda ‘’Hasretinden Prangalar Eskittim’’ kitabı vardı ve bu, Ahmed ağabeyi çok etkileyip duygulandırmıştı. Kendisini hastanede ziyaret etmek ve kitabını imzalamak için İstanbul’a gelmek istediğini söyledi. Arkadaşlar da bu vesileyle Cumhuriyet Kitap Kulübünde bir imza günü düzenleyip İstanbul’a gelmesine ayrı bir vesile daha yarattılar. Çok yağmurlu bir günde Cumhuriyet’ten Esat Pala kendisini havaalanında karşılayıp Cağaloğlu’na getirdi. Oradan hep birlikte Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde Gülay Beceren’i ziyarete gittik. Gülay’ın başucunda durup elini tuttu ve bir şiirini okudu. Bildik bir şiiriydi, ama sanki ilk kez dinliyormuş gibi bir heyecana kapılıp duygulanmıştık; şiir bittiğinde hastane odasında bulunan hepimizin gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Kasım 1990’da Tüyap Kitap Fuarı için İstanbul’a gelmişti. Cem Yayınevi sahibi Ali Uğur, akşam birlikte yemek yenileceğini bildirdi. Şair Refik Durbaş’ı da ben davet etmiştim. Daha önce Ahmed Arif’le pek bir doğrudan ilişkisi olmamıştı ve kendisini daha yakından tanımaktan memnun olacağını söyledi. Yemeğe otururken Refik’e bir uyarıda bulunarak, -Kulaklarını iyi aç, Ahmed Ağabey konuşurken kullandığı cümleleri iyi dinle ve kafanda alt alta dizmeye çalış. Bir şair olarak alt alta dizdiğin cümlelerin sonunda bir şiir olduğunu göreceksin. Refik mest olmuştu. Mutlaka bir röportaj yapmak istediğini, çok katı davrandığını bildiği için de bu işi benim ayarlamamı istedi. Yalvar yakar kabul ettirebildiğim röportaj, önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi ve sonra da kitap olarak yayınlandı. Kendisiyle yapılmış en uzun röportaj da bu oldu. Çok da iyi oldu tabii.
Yıllarca bir ağabey kardeş olarak süren yakınlığımıza rağmen bazı konuları hiç konuşmamıştık. Son görüştüğümüz (27 Mayıs 1991) gece bir sürü soru sordum. Şiirlerindeki aşkının kahramanının kim olduğunu, bu şiirleri yazdığında Aynur Ablayla henüz tanışmadığını ve bu şiirlerin hayal mahsulü ve içi boş aşk şiirleri olmadığını söyledim. Şiirlerinde ifade ettiği sevdanın mutlaka gerçek bir muhatabı veya muhatapları olmalıydı. Bunları sordum. Sanki içine doğmuş gibi o soruları sormamı belki de yakın bulduğu ölümüyle ilişkilendirmiş ve bana Leyla Erbil’i ve bilmediğim birkaç hikâyesini anlatmıştı. Sanki bunları mezara götürmeden öğrenmek istemiştim. Mutlu bir evliliği, saygı duyduğu bir eşi ve canından çok sevdiği bir oğlu vardı ve bu sırlarını kimseyle paylaşmazdım. Ertesi sabah Ankara’ya döndü.
O gece bana bir de müjdesi olmuş, yıllardır beklenen yeni kitabını hazırlamaya ve Kasım ayındaki TÜYAP Kitap Fuarına yetiştirmeye karar verdiğini söylemişti. Bir arkadaşım, ölümünden sonra yayınlanmak üzere Uluslararası Pen Kulübü arşivi için Ahmed Arif’le bir belgesel çekimi yapmak istediğini ve bu teklifini uygun bir dille kendisine anlatıp ikna edecek yegâne insan olduğumu da belirtmişti. Bunu O’na nasıl anlatabilirdim? O gece iletme şansı yakaladım. Yine kendisinin de tanıdığı bir başka arkadaşım daha belgesel yapmak istiyordu, onu da söyledim. Hüzünlü bir ifadeyle olur dedi; ama hele önce ikinci kitap çıksın diye ekledi.
Belgesel için bir senaryo yazılacaktı. Dağlarına bahar gelmiş ve çiçekler açılmış olduğunda memleketimize gidip çekimlerin bir bölümünü gerçekleştirecektik. Ama hayal ettiğimiz o bahar bir daha gelmedi.
5 gün sonra 2 Haziran Pazar günü eşi Aynur Abla telefonla aradı ve sözü uzatmadan, “Ümit! Bu sabah Ağabeyini bir kalp krizinde kaybettik, cenaze töreni yarın öğlen Maltepe Camii’nde” dedi.
Son zamanlarında bazen artık fazla ömrü kalmadığını söylerdi. Her defasında da durumunu abarttığını, tıpkı yıllarca böbrek hastalığını abarttığı gibi, kalp yetmezliğini de abarttığını söyler ve sözlerini ciddiye almazdım. Hiç beklemediğimiz ve hazır olmadığımız bir olaydı ve bu kez haklı çıkmıştı. Erken bir ölümdü, daha yapılacak, tamamlanacak epeyce işi vardı.
Benim hayatımda ne kadar değerli bir yeri olduğunu biliyordum. Ama yine de O’na, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi davrandığımı öldükten sonra fark ettim. Keşke yaşanmış bazı anılarımızı tazeyken bir yerlere kaydetmeyi akıl edebilseydim. Günün birinde benim de kendisi hakkında bir şeyler yazabileceğimi akıl edememişim.
Ahmed Arif’le ilgili yaşanmış belki de en zengin anılara sahip olmama rağmen, yıllar sonra bunları eksiksiz olarak aktarabilmek pek mümkün değil tabii. Ne kadar önemliymiş meğer yaşadıklarımız, şimdi daha iyi anlıyorum. Elinizdeki gazetede bana ayrılan koca bir sayfada ancak bu kadar anlatabildim; belki ilerde başka bir yazıda biraz daha detaylı şeyler yazabilirim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018