Umut ÖZKIRIMLI
1950 yılında 46 yaşındayken hayatını kaybeden İngiliz yazar Eric Arthur Blair, ya da eserlerinde kullandığı adıyla George Orwell, edebiyat çevrelerinde 1984, Hayvanlar Çiftliği gibi romanlarının yanı sıra farklı konulardaki denemeleri ve eleştiri yazılarıyla da tanınır.
Bu çok yönlülük ve üretkenlik, Orwell’in adının 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında anılmasını sağlar. Örneğin The Times gazetesi tarafından hazırlanan 1945 sonrasının en etkili 50 İngiliz yazarı listesinde Orwell, Philip Larkin’in ardından ikinci sırada yer alır.
Orwell’in denemeleri arasında en bilinenlerden biri de ilk olarak Mayıs 1945’te yayımlanan “Milliyetçilik Üzerine Notlar”dır.Milliyetçiliği vatanseverlikten kalın çizgilerle ayıran yazara göre milliyetçilik, “insanların böcekler gibi kategorilere ayrılabileceğine ve milyonlarca, on milyonlarca insanın bu kategorilere göre rahatlıkla ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak tanımlanabileceğine inanma eğilimi”dir.
Milliyetçiliği tanımlamak açısından bir o kadar önemli olan bir başka özellik ise her insanın tek bir millete ait olması ve bu milletin çıkarları uğruna her şeyi yapması gerektiği inancıdır. (İlgilenenler denemenin İngilizce orijinaline buradan ulaşabilir).
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle gerçekleşeceğine inanılan daha demokratik bir dünya hayalinin kısa sürede yerini giderek derinleşen bir karamsarlığa bırakmasında önemli bir rol oynayan milliyetçiliğin Orwell’in tanımlarını haklı çıkardığını söylemek yanlış olmaz.
Popülizmden göçmen karşıtlığına, ayrılıkçı hareketlerden otoriter rejimlerin yükselişine son 20-30 yılda siyasi analizlere damga vuran birçok kavram ve süreci, topu topu iki yüz senelik bir geçmişe sahip olmasına rağmen çok güçlü bir aidiyet duygusu yaratan milliyetçiliği anlamadan açıklamak kolay değil.
Şu günlerde “savaş hali” nedeniyle histeri derecesinde bir milliyetçilik krizine tutulmuş Türkiye, bu açıdan eşi bulunmaz bir laboratuvar.
Pınar Uyan Semerci ve Emre Erdoğan önderliğinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Infakto RW işbirliğinde yürütülen ve sonuçları 5 Şubat 2018 tarihinde Bilgi Üniversitesi’nde yapılan bir sunumla kamuoyu ile paylaşılan “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması” doğrudan milliyetçiliğe odaklanmasa da sözü edilen histeri ve bu histeriyi doğuran algılara ışık tutan birçok veri içeriyor.
17 Kasım-20 Aralık 2017 tarihleri arasında Türkiye 18+ yaş nüfusunu temsil eden 2004 kişiyle 16 ilin kentsel ve kırsal bölgelerinde yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen ve rastsal örneklem yöntemi varsayımıyla hata payı yüzde 3 olarak hesaplanan araştırma, AKP’nin iktidarda olduğu son 15 yıl içinde iyice belirginleşen toplumsal kutuplaşma olgusuna siyasi parti taraftarlığı gözünden bakıyor.
Araştırmaya katılan grupların kendilerine en yakın gördükleri kimlik “Türkler”. Burada altı çizilmesi gereken nokta, görüşülenlerin yaklaşık üçte birinin (yüzde 29.6) “tek yanıt vermeleri istendiğinde” Türklüğü seçmeleri.
Bunu yüzde 16.5 ile Atatürkçüler (ki oran araştırmaya katılanlar arasında kendini CHP’ye yakın hissedenlerin oranından düşük), yüzde 12.8 ile “dindar insanlar” izliyor.
“Türkler”den bahsederken “biz” kelimesini sürekli ve sıklıkla kullananların oranına bakıldığında da benzer bir sonuçla karşılıyor. Türklüğü (yüzde 75.9) geçebilen tek aidiyet ise aile (yüzde 90.9).
Keza kısaca Sèvres sendromu olarak tanımladığımız milliyetçi-komplocu bakış açısı hala toplumun ezici bir çoğunluğu tarafından benimseniyor. Araştırmaya katılanların yüzde 87.6’si “Avrupalı devletler, geçmişte Osmanlı devletini bölüp parçaladıkları gibi, şimdi de Türkiye’yi bölüp parçalamak istemektedirler” önermesine katılıyor.
Avrupa’nın bölücü örgütlerin güçlenmesine yardım ettiğine inananların oranı yüzde 87.5, Avrupa Birliği’ne üye olmak için yapılan reformların kapitülasyonlardan farksız olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 77.3, bu reformları Sèvres Antlaşması’nda talep edilenlerle benzer görenlerin oranı ise yüzde 73.2. Görüşülenlerin yüzde 77.6’sı “Avrupalıların Türkiye’ye karşı tutumlarının arkasında Haçlı ruhunun yattığına inanıyor.
Araştırmaya katılan 2004 kişinin yarısından biraz fazlası (yüzde 52.7), kendilerini en uzak hissettikleri siyasi parti sorulduğunda ise HDP’ye işaret ediyor. Bu oran, “Ortaklıklarımız” başlığı altında sunulan bölüme dahil edilmese de, Kürtlere ve Kürtlüğe yönelik olumsuz bakış açısının çoğunluğu birleştiren az sayıda faktörden biri olduğunu gösteriyor.
Ortaklıklar arasında elbette din, muhafazakar aile anlayışı gibi “Türklüğü” temsil ettiğine inanılan değerler de var. Daha önceki araştırmalarda ulaşılan bulguları büyük ölçüde doğrulayan bu sonuçlara son dönemde “mülteci düşmanlığı” da eklenmiş.
“Suriyeliler ülkelerine geri gönderilmeli” diyenlerin oranı AKP taraftarları arasında yüzde 83.2, CHP taraftarları arasında ise yüzde 92.8 (kendini HDP’ye yakın hissedenlerin yüzde 75.9’unun da bu soruya “evet” yanıtı verdiğini belirtmeden geçmeyelim)!
Bu bulguların ilk bakışta daha önceki yazılarımda; ısrarla tekrarladığım, Türkiye’nin, bırakın milleti, asgari müşterekler etrafında birleşmiş bir toplum bile olamadığı görüşünü çürüttüğü iddia edilebilir.
Sonuçta karşımızda kendini Türk olarak tanımlayan ve sayıca çoğunluğu oluşturan bir kitle var. Ancak bu kitle, farklı “cemaatlerden” oluşuyor ve bu cemaatlerin Türklük anlayışı farklı. Bunu görmek için sunumun 19. sayfasında yer alan “Parti Tabanları ve Birincil Kimlikler” başlıklı “Mütekabiliyet Haritası”na bakmak yeterli.
Haritada Türkiye’nin milliyetçi-dindar-muhafazakar değerler, laiklik-Atatürkçülük ve Kürtlük şemsiyesi altında birleşmiş (bu küme, kendini solda tanımlayan ufak bir azınlığı da içeriyor) üç büyük cemaatten oluştuğu net bir şekilde görülüyor.
Elbette daha önce vurguladığım gibi, bu cemaatler de yekpare bir bütün değil; kendi içlerinde daha ufak cemaatler içeriyor. Bu da ilk Ahval yazılarımda kavramsallaştırmaya çalıştığım cemaatler takımadası tablosunu oluşturuyor.
Durum buyken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çeşitli kurumları “Türklük ile alakası olmamak”, “Türkiye’ye layık” olmamakla suçlamasına, e-devletin soyağacı sorgulama “hizmeti” sunmasına, yazılı basının amiral gemisinin “ortamlara uyum sağlamakla” ünlü başyazarının “Eline silah alıp ülkesini savunabilecek durumda olan Suriyelilerin, ülkelerini savunmak için harekete geçmek yerine...
Türkiye’nin nargile kafelerinde keyif çatmaları”nin “kanına dokundugu”nu yazmasına da şaşmamak gerekiyor.
Sonuçta Orwell’in dediği gibi:
“milliyetçilik ancak kendini kandırarak var olabilen bir iktidar arayışı”dır: “Her milliyetçi en bariz yalanları bile doğru olduklarına samimi olarak inanarak rahatlıkla söyleyebilir, çünkü kendinden daha önemli, daha kutsal bir davaya hizmet ettiğini düşünmektedir.”
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020