Vahap COŞKUN
Kongrede, YDG-H’nin bundan böyle molotoflu saldırılarda bulunmayacağı, kepenk kapattırmayacağı, yol kesmeyeceği, hendek kazmayacağı, eylemlerde maske takmayacağına dair bir karar alındı. Halka zarar veren ve halkı rahatsız eden bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin ajan ve provokatör olarak kabul edileceği ilan edildi. Mühim bir karardı bu; zira buna uyulması halinde uzun bir süredir şikayetçi olunan kamu düzeni tesis edilmiş olacak, halkın huzurunu kaçıran eylemler son bulacak ve çözüm sürecinin beklendiği gibi ilerlemesi için uygun bir zemin sağlanacaktı.
Bu esnada PKK ile Hizbullah, HDP ile HÜDA-PAR arasında doğrudan ve dolaylı görüşmeler yapıldığı bilgisi de kamuoyuna yansıdı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Hatip Dicle, 6-8 Ekim Olaylarının arkasından oluşan toplumsal kırılmanın derinleşmesini önlemek amacıyla gerek Avrupa’da ve gerek Türkiye’de tarafların birçok defa bir araya geldiklerini açıkladı. Taraflar arasında gerginliğin yüksek olduğu Cizre’de 25 Aralık’ta Demokratik Bölgeler Partisi yöneticileri HÜDA-PAR’ın ziyaret etti. Siyaset devreye girmişti, tarafların bir masaya oturmuşlardı, dolayısıyla sorunları çözmede ve bir uzlaşmaya varmada daha hızlı yol alınabilecek bir noktaya varılmıştı.
Ortak kanı: Provokasyon
Ne var ki atmosferin olumluya meylettiği bir dönemde Cizre’de korkunç bir olay meydana geldi. Hadisenin nasıl başladığına dair rivayetler muhtelif. HÜDA-PAR’lılar, parti mensuplarının evlerinin işaretlendiğini ve YDG-H’lilerin uzun namlulu silahlarla bu evleri yaylım ateşine tutuklarını belirtiyorlar. HDP’liler ise, YDG-H’nin kurduğu bir nöbet çadırına HÜDA-PAR’lıların girmek istemesiyle olayların fitilinin ateşlendiğini iddia ediyorlar. Nur Mahallesi’nde gece yarısından sonra saat 3’te başlayan çatışmalar 8 saat sürdü. Silahlar sustuktan sonra ortaya yine yürek dağlayan bir bilanço çıktı: Kurşunlar evleri eleğe çevirmiş, bir mahalle harabeye dönmüş ve üç kişi hayatını kaybetmişti.
Tüm taraflar bu yaşananları bir provokasyona bağladılar. Hükümet, süreçte müspet gelişmelerin olduğu her dönemde süreci akamete uğratma çabalarının yoğunlaşmasının altını çizdi, bunu da onlardan biri saydı. HDP Eşgenel Başkanı Demirtaş, iki tarafa da karanlık birtakım güçlerin sızmış olabileceğine dikkat çekti. DTK Başkanı Dicle, yaşananları iki taraf arasındaki bir çatışma olarak tanımlananın doğru olmadığını, amacın iki tarafı karşı karşıya getirmek olduğunu ve gizli ellerin bunun için çalıştıklarını söyledi. Dicle’ye göre, bu meyanda olaylarda üçüncü veya dördüncü bir gücün varlığı göz ardı edilmemeliydi. HÜDA-PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, partileri üzerinden çözüm sürecini sabote edilmeye çalışıldığını belirtti. Yılmaz’a göre de, işin içinde derin ellerin olduğu doğruydu, ama bu karanlık yapılara kimin alet olduğu konusunda bir kez daha düşünülmeliydi. Bölgedeki sivil toplum kuruluşları da kaos ve korkunun bölgeye hakim olmasını amaçlayan bu olaylar bir provokasyonda ve buna gelinmemeliydi.
Bütün tarafların “provokasyon”da mutabık olmaları iki açıdan önemli: Birincisi, provokasyonların etkisini kırmasıdır. Provokasyonların gücü bilinmemelerindedir. Bir provokasyon ancak teşhir edilmezse kendisinden beklenen sonuçları doğurabilir. Teşhir edilen bir provokasyonun ise tahrip gücü düşer. Cizre’deki gibi girişimlerin hedefi, aralarında tarihi veya güncel husumet bulunan tarafları birbirine düşürmektir. Lakin taraflar olay vuku bulduğu andan itibaren bunu açığa çıkarır ve toplumla paylaşırlarsa, o vakit bu hedefi tutturmak güçleşir.
İkincisi, tansiyonu düşürmesidir. Taraflar, olayın provokatif niteliği hususunda bir anlayış birliği gerçekleştirdiklerinde daha sorumlu davranırlar. Hadisesinin önünü ve arkasını düşünür, birbirleriyle kanlı bir mücadeleye girişmeleri halinde bundan kimin/kimlerin karlı çıktığının/çıkacaklarının muhasebesini yaparlar. Daha büyük toplumlar olaylara sebebiyet vermemek için temkinli davranırlar. Bu itibarla denilebilir ki; devletiyle, taraflarıyla ve sivil toplumuyla hemen herkesin Cizre Olayını provokasyon şeklinde nitelemesi yaşanılan sarsıntının daha az hasar ve kayıpla atlatılmasını sağladı.
Provokasyonlara dur demek
Ancak provokasyon tespitinde bulunmak, tarafların tüm sorumluluklarını yerine getirdikleri anlamına gelmez. Aksine bu, asıl sorumluluklarının başladığı yerdir. Taraflar, a) eylem ve davranışlarıyla provokasyonlara yol açmamalı, b) içlerinde provokasyonlara karışan veya buna sebebiyet verenleri tespit etmeli ve ayıklamalıdır. Başlıca yükümlülükler bunlardır. Bunlara riayet edilmediğinde provokasyonların arkası kesilmez. “Bu bir provokasyondur” denilen her bir meş’um hadisenin ardından bir başkası gelir. Ve zamanla provokasyonları önlemenin ve bunlardan kaynaklanan olumsuzlukları absorbe etmenin imkanı kalmaz.
Eğer Cizre benzeri hadiselerin önüne geçilmek isteniyorsa öncelikli olarak alınması gereken iki tedbir var. Birincisi, eğer bir provokasyonun gelişmesi istenmiyorsa, burada asıl yükümlülük PKK’dedir. Zira provokasyon üreten ortam, çoğunlukla PKK’nin eylemlerinden besleniyor. YDG-H, çoğunlukla ifade edildiği üzere, şiddet ortamında doğup büyüyen “fırtına gençliğin” öfkesiyle biçimlenen spotane bir yapı değil. Kandil hiyerarşisine bağlı; eylem tarzı, taktikleri ve amaçları Kandil tarafından belirleniyor. Evet, gençliğin bir kesiminde öfke ve nefret var; ama bu öfke ve nefreti bir forma sokan ve ona bir güzergah tayin eden Kandil otoritesi.
YDG-H’nin işlevi
PKK için, YDG-H gibi yapının iki önemli işlevi var. Biri, PKK’nin çıplak otoritesini göstermesidir. YDG-H’nin büyün eylemleriyle, aslında anlatılmak istenen tek bir husus var: “Gerçek iktidar biziz, kamu hayatını kendi kabullerimize göre göre düzenleriz ve herkes de buna uymaya mecbur. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, kendilerine reva görülen sonuca katlanırlar.” Diğeri ise, toplum üzerinde baskı oluşturmasıdır. YDG-H, çok örgütlü, hızlı harekete geçebilen bir yapı. Gözü kara ve gündelik yaşama anında müdahale edebiliyor. PKK tarafından tehdit ve tehlike algılaması içinde yer alan bir kişi, grup veya parti, bu yapı tarafından hemen -hem sokakta, hem de sosyal medyada- hedef haline getiriliyor.
Yol kesme, kimlik kontrolü, hendek kazma, özerk alan ilan etme, kepenk kapattırma, ses bombası ve molotofla yapılan saldırılar, vb. gibi YDG-H eylemleri, bir taraftan PKK’nin otoritesini konsolide ediyor, ama diğer taraftan da provokasyonlara kapı açıoyr. Hem de sonuna kadar. Bu nedenle yapılması gereken, YDG-H’nin kongre kararına uymasıdır. Gerçekten de tüm bu eylemleri sonlandırmasıdır. O zaman provokasyon ihtimalinin asgariye düşeceği görülür.
Bazı gözlemciler, YDG-H’yi kontrol etmenin zor olduğunu, bu nedenle bazen Kandil’in talimatlarının dışında hareket ettiğini söylüyorlar. Bunun gerçekliğe tekabül etmediği kanısındayım. Elbette istisnai bir-iki vaka olabilir, ama istediği takdirde Kandil YDG-H’nin bütün faaliyetlerini çok kısa bir süre zarfında durdurabilir. Durdurmalıdır da. Hatta bana kalırsa, Kandil’in YDG-H’yi tasfiye etmesi, hem Kürt halkına ve hem de çözüm sürecinin akıbetine yapılabilecek en büyük iyiliklerden biri olacaktır.
Kalıcı uzlaşma
İkincisi, PKK ile Hizbullah arasında 1990’lı yıllarda açılan ve halen kapanmayan bir yara var. Tedavi edilmediği için bu yara, kritik dönemlerde bu yara kaşındırılıyor ve kanıyor. Bu nedenle PKK ve Hizbullah, HDP ve HÜDA-PAR bu sorunun giderilmesi için bir mutabakat oluşturmaya çalışmalılar. Siyasi görüşmeler yoluyla soruna köklü bir çözüm bulmamalılar. Yoksa 6-8 Ekim ve Cizre benzeri olaylar tekrar yaşanabilir. Bu da 1990’larda olduğu gibi hepimizin kaybetmesi anlamına gelir. .
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025