Vahap COŞKUN
24 Haziran’da halkın önüne konulacak olan sandığın iki önemli ve yeni özelliği var. Birincisi, partilerin seçim öncesinde ittifak yapabilmeleridir. İkincisi de yasama ve yürütme organlarının ayrı seçilecek olmasıdır.
Her iki özellik de belirleyici bir nitelik taşıyor. Partilerin alternatiflerini çoğaltıyor ve onlara geniş bir alan açıyor. İmkânları iyi değerlendirebilenlere avantajlar sağlıyor. AK Parti ve MHP, bu düzenin mimarları olarak, seçimlerin çok öncesinde oyunlarını kurdular. “Milli ve yerli” sloganları eşliğinde “Cumhur İttifakı” adını verdikleri bir ortaklık oluşturdular. Cumhurbaşkanı adayı olarak da Erdoğan’ın etrafında kenetlendiler.
Buna karşılık muhalefet partileri ise seçim tarihi netleşinceye kadar somut bir hamle yapmış değillerdi. Gerçi sağda AK Parti-MHP işbirliğine karşı bir muhalefetin birleştiği bir siyasi zemin inşa edilmesi gereğine dair bir arayış vardı ama bu arayış ete kemiğe bürünmemişti. Bir fikir jimnastiği düzeyindeydi.
“Demokrasi İttifakı”
Ne zaman ki iktidar bloku seçim tarihini netleştirdi, muhalefet de kıpırdanmaya başladı. Önce iktidarın, İYİ Parti’yi seçim dışında tutmayı hedefleyen ayak oyunu CHP eliyle boşa çıkarıldı. Ardından üzerindeki ölü toprağını silken muhalefet, bir birliktelik zemini oluşturmak için harekete geçti.
Yapılan müzakerelerin neticesinde, bugün itibariyle, varılan nokta şu: Dört muhalefet partisi (CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti) parlamento seçimlerine bir ittifak çatısı altında girmek konusunda anlaşmış durumdalar. Gazeteci İsmail Saymaz’ın bildirdiğine göre, ittifak için “Demokrasi İttifakı” veya “Demokrasi İçin Milli Birlik İttifakı”isimlerinin üzerinde duruluyor. Böylece ittifak içinde yer alan partilerin bir baraj sorunu bulunmayacak, her parti oyu oranında milletvekili çıkararak Meclis’te temsil olanağına kavuşacak.
Gül’ün adı
Ne var ki, Meclis için güçlerini birleştirmeyi başaran muhalefet, Cumhurbaşkanlığı için aynı beceriyi gösteremedi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi en çok geçen kişi, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. Bunun son derece mantıki bir nedeni vardı. Geçen yıl, sistem değişikliğini öngören halk oylamasından sonra “Cumhurbaşkanlığı için güçlü bir aday arayanların ilk dönüp bakacakları kişinin Gül olacağını” yazmıştım. Çünkü anayasa değişikliği ile beraber siyasetin doğasının değiştiğini, artık eski tarz siyasetlerden bir netice elde edilemeyeceğini belirtmiştim. Biraz uzun olacak ama Gül’ün adını öne çıkaran iki önemli nedeni alıntılamama müsaade edin:
“Bir, cumhurbaşkanlığı artık sembolik bir makam değil; yürütme doğrudan cumhurbaşkanına bağlanacak. İki, cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Makama oturmak isteyenlerin, halkın en az yarısından bir fazlasını ikna etmesi gerekecek.
Bu meyanda ilk olarak, sistemin doğasının cumhurbaşkanının bazı niteliklere sahip olmasını zorunlu kıldığı üzerinde durulmalı. Ülke yönetimi tamamen cumhurbaşkanına bırakıldığından, cumhurbaşkanı olacak kişinin her şeyden önce halka ülkeyi yönetebileceği noktasında güven telkin etmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı namzedi iç ve dış siyasi sorunlara vakıf olmalı; iktisadi yükün altından kalkabileceği ve insanların refahını daha üst noktaya taşıyabileceği noktasında halka umut verebilmeli. Memleketi çekip çevirebilecek bir kadrosu olmalı. Toplum ona ve ekibine baktığında “Evet, bunlara devlet teslim edilebilir” hissini edinmeli.
Bu durum, cumhurbaşkanı adayının “devlet adamı” olmasının yanında “siyasetçi” vasfını da taşımasını gerektiriyor. Bir kimse iyi bir “akademisyen” olabilir. “Düşünür” kimliği ile toplumda saygı uyandırabilir. “Bürokrat” olarak yıllarını devlette tüketebilir. Lakin tüm bunlar, yeni sistemde onu cumhurbaşkanlığına çıkarmaya yetmez. Siyasetçi olmayan, arkasında siyasi bir geçmiş bulundurmayan birinin, halktan destek görmesi çok zor.
“Ağır top”
İkinci olarak, cumhurbaşkanlığı için seçmenlerin asgari yüzde ellisinin bir fazlasının oyunu almak mecburiyeti var. Böyle bir oy oranına erişmek, ancak toplumun geneline seslenebilen bir cumhurbaşkanı adayı ile mümkün olabilir.
Topluma bakıldığında ise, AK Parti’nin 2002’den beri toplumsal tabanını genişlettiği görülüyor. Bugün AK Parti -üç aşağı beş yukarı- toplumun yarısının desteğini arkasında buluyor. Bu nedenle, 2019’da cumhurbaşkanlığı yarışına girecek bir adayın başarılı olabilmesi için, evleviyetle AK Parti tabanına da hitap edebilmesi ve bu tabanda herhangi bir hoşnutsuzluğa sebebiyet vermemesi icap eder.
Meclis’teki dört parti açısından değerlendirildiğinde şöyle bir tahminde bulunulabilir: HDP’li veya MHP’li kimliği ağır basan biri daha baştan havlu atar; böyle bir ismin cumhurbaşkanlığı yarışında öne çıkma ihtimali yoktur. Keza CHP kartı taşıyan ya da CHP’nin lansmanını yaptığı bir adayın da ipi göğüsleme olasılığı son derece düşük olur. Zira bu niteliği haiz bir adayın AKP tabanının büyük bir kısmı tarafından benimsenip kabullenilmesi düşünülemez.
Bu itibarla AKP için en büyük tehdit, Erdoğan haricinde bir başka AK Partili “ağır top”un aday olmasıdır. Çünkü AKP sosyolojisi de değişiyor ve mevcut yönetim bu değişime ayak uydurmakta güçlük çekiyor. Eğer AKP içinde bu değişen sosyolojinin taleplerine ses veren bir seçenek oluşursa, 2019 seçimleri Erdoğan’ın siyasi akıbeti için ciddi bir tehlike oluşturabilir.”
Gerçekçi aday
Cumhurbaşkanlığı adayları etrafında olan bitenler, bir yıl önce yapılan bu değerlendirmenin ana hatlarıyla isabet kaydettiğini gösteriyor. İki yönden: İlki, gerçekten Cumhurbaşkanlığı için herkesin ilgisi öncelikle Gül’ün üzerinde yoğunlaştı. Herkes başını ona çevirdi. Saadet Partisi, muhalefet için ortak aday olarak Gül’ün ismini önerdi. CHP lideri Kılıçdaroğlu bu teklife sıcak baktı. Doğrusu Gül’ün aday olması için önemli bir mesafe de alındı.
İkincisi, Gül’ün isminin telaffuzu ve adaylığının ciddiyete binmesi en çok iktidar kanadında endişeye neden oldu. Bir taraftan iktidar güdümündeki medyada Gül’e yönelik bir yıpratma kampanyası yürütüldü, diğer taraftan da Gül’e aday olmaması için aracılar gönderildi. Zira, muhalefetin bir kesimi görmek ya da anlamak istemese de, Erdoğan’a karşı en gerçekçi adayın Gül olduğunu iktidardakiler gayet iyi biliyordu.
İktidarı rahatlatan ise İYİ Parti oldu. İYİ Parti, Gül üzerindeki uzlaşmayı kabul etmedi. Cumhurbaşkanlığı için kendi genel başkanı Meral Akşener’i aday göstereceğini ve hiçbir koşulda da bundan vazgeçmeyeceğini ilan etti. Gül, adaylığı için geniş bir uzlaşma koşulunu ileri sürmüştü. Bu olmayınca Gül de aday olmayacağını duyurdu.
Böylece ortak aday planı suya düştü. Muhalefet de Erdoğan’a karşı en güçlü adayını kaybetti. İYİ Parti’nin en gerçekçi adayı çerçeve dışına çıkaran bu tercihi, muhalefeti zayıflatırken iktidarın elini güçlendirdi.
Bir husus çok net: Ne Akşener’in ne de CHP’nin göstereceği bir adayın Erdoğan karşısında bir şansı olamaz. Dolayısıyla İYİ Parti, aslında en büyük “iyi”liği Erdoğan’a yaptı. Akşener sayesinde 24 Haziran Erdoğan için çok daha rahat geçecek.
İktidarları ayakta tutan hep kendi doğruları değildir. Muhalefetin yanlışları da iktidarları hayatta tutar.
Siyaset üretemeyen ve potansiyeli ile ihtirası arasındaki uçurumu göremeyen bir muhalefet, her zaman iktidarların en büyük yardımcısı olur.
Erdoğan bu açıdan çok şanslı!
* Kürdistan 24, 02.05.2018
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/43a7c2fc-9140-492e-8b16-2b1f9d69070b
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025