Vahap COŞKUN
HDP herkesin hesaba katmak zorunda olduğu bir sosyolojinin üzerine oturan ve onu temsil eden bir parti. Mamafih, yalnız bir parti. Kimse onunla yan yana görünmek istemiyor. Kamusal alanda herkes HDP ile arasına bir mesafe koyuyor. Bir ilişki kurulsa bile, bu ilişki örtük bir şekilde yürütülüyor
2015’te çözüm sürecinin sona ermesinden sonra devlet bütün gücüyle HDP’ye yöneldi. İktidar bloku, HDP’ye nefes aldırmamak için hem hukuki hem de fiili olarak elinden geleni ardına koymadı. HDP’nin eş genel başkanlarını ve çok sayıda milletvekilini hapse gönderdi. Teşkilâtlarını işlemez hale getirdi. Kazandığı belediyelere kayyım atadı. HDP’ye yakın sivil toplum kuruluşları üzerinde büyük bir baskı kurdu. Gaye, siyasi ve sosyal ağlarının üzerine çökerek HDP’nin hareket yeteneğini köreltmek ve kitlelere erişimini mümkün mertebe kısıtlamaktı.
Maruz kalınan baskıcı muamelelerin yoğunluğu, HDP’de bir sıkışmışlığa sebebiyet verdi. Parti yönetimi, bu tıkanıklığı aşmak adına hukuk devletine, demokrasiye, yeni bir anayasaya ve barışçıl çözüme vurguları öne çıkaran yeni bir tutum belgesi açıkladı. HDP’nin yeni siyasi hattını belirleme iddiasındaki bu belge kapsamında, Edirne ve Hakkâri’den — iki koldan — Ankara’ya doğru olacak bir yürüyüş planlandı. 15 Haziran’da başlayan ve “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü” adı atında yapılan yürüyüşte hedef — başta milletvekillerinin vekillik sıfatının düşürülüp tutuklanmaları olmak üzere — partiye karşı gerçekleştirilen gayri-hukuki uygulamalara karşı çıkmaktı.
Türkiye partisi sembolizmi
Güzergâh olarak Edirne-Ankara ve Hakkâri-Ankara’nın seçilmesinde iki yönlü bir sembolizm var. Bir yandan, Edirne Cezaevi’nde bulunan Selahattin Demirtaş’a selâm ve destek veriliyor. Diğer yandan ise partinin “Türkiyeli/Türkiye partisi olma” kimliğinin altı çiziliyor. Malûm; “Edirne’den Hakkâri’ye …” ile başlayan cümlelere Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü vurgulamak için çok başvurulur. İktidar, HDP’nin Türkiyeli kimliğini sürekli tartışmaya açıyor. HDP de iktidarın bu taarruzuna toplumsal hafızada olumlu bir çağrışımı bulunan “Edirne’den Hakkâri’ye” kalıbıyla karşılık veriyor ve bununla Türkiye’nin tamamını sahiplendiğini göstermeye çalışıyor.
HDP’nin Demokrasi Yürüyüşü’nün demokratik bir hakkın kullanımına denk düştüğü şüphe götürmez. Çünkü Anayasa ve ilgili mevzuat, herkesin önceden izin almaksızın demokratik ve barışçıl toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma hakkını teminat altına alır. Herkese tanınan bu hakka, demokrasilerin asli unsuru olarak kabul edilen siyasi partilerin evleviyetle sahip olduğu izahtan varestedir.
Lâkin bir partinin siyasetinin tayininde salt haklılık yeterli bir ölçüt olabilir mi? Hukuken doğru yerde durmanın çok büyük ehemmiyet taşıdığına kuşku yok. Fakat haklı olmanın yanında, bir siyasi partinin atacağı adımın yol açması muhtemel siyasi sonuçlarını da göz önünde bulundurmak gibi bir mecburiyeti de yok mu? Zira bazen hukuken yüzde yüz haklı olabilirsiniz ama bu haklılığa dayanarak yapacağınız bir hamle size siyaseten kaybettirebilir. Bu meyanda HDP’nin yürüyüşünün üç handikapla malûl olduğu söylenebilir.
Salgında yürümek
(1) Evvela, içinden geçilen sürecin böyle bir etkinliğe müsait olmadığı belirtilebilir. Üç açıdan: İlki, bir salgın tehlikesiyle karşı karşıyayız. Koronavirüs bütün bir hayatı zorlaştırıyor. Pandemi, güvenlik tedbirlerinin alınması yönünde iktidara güçlü bir zemin de sunuyor. Ayrıca, HDP’nin tabanı da önemli bir ölçüde demobilize. Böyle bir ortamda insanları yürüyüşe ikna etmek de güç, yürüyüşü gerçekleştirmek de.
Şahsi gözlemim, toplumda “Şimdi bunun sırası mı? Tepkiyi gösterecek başka bir yol mu yok?” hissiyatının yaygın olduğu yönündedir. Gerekli bütün önlemleri alsalar bile, yürüyüşü tertip edenlerin mevcut şartların böyle bir protestoya uygun olmadığına dair düşünceyi değiştirebilme ihtimalleri düşük.
İkincisi, insanların sokağa çıkması için çok güçlü bir gerekçe olmalıdır. Yanlış anlaşılmak istemem;“dokunulmazlıkların kaldırılmasının abartılacak bir tarafı yoktur” demiyorum. Halkın iradesinin türlü oyunlarla fesada uğratılmasının hukuki ve siyasi olarak ne denli mühim olduğunu biliyorum. Anlatmak istediğim, bunun insanları harekete geçiren ve sokağa çıkmaya iten bir neden olmadığıdır.
Normal siyasi bakışı kaybetmek
Üçüncüsü, bu eylemin provokasyonlara açık olmasıdır. Bağlamları ve işaret ettikleri noktalar farklı olsa da bir kışkırtmanın olabileceğine ilişkin şüphe hem iktidar hem de muhalefet cenahında var. HDP’liler de benzer bir kaygı içindeler; bunun için taraftarlarını tahriklere kapılmamaları için uyarıyor ve onlardan azami bir dikkat istiyorlar.
Ancak Türkiye’de toplumun bazı kesimlerinde yer etmiş olan ve son zamanlarda bilinçli bir şekilde tırmandırılan negatif bir HDP algısı var. Bu nedenle, HDP ne kadar hassas davranırsa davransın, bilhassa milliyetçi grupların etkin olduğu yerlerde ne yazık ki bu partinin faaliyetlerine bir provokasyonun karışması ihtimali, potansiyel olarak bulunuyor.
HDP’yi çokça sınırlandıran bir işlev görüyor bu durum. Çünkü HDP herhangi bir siyasi çalışma yapmak istediğinde, bu çalışmanın farklı güçlerce rayından çıkarılması tehlikesinin var olduğunu biliyor. Bunu engellemek için tedbirlere yoğunlaştığında da normal siyasi bakışını kaybediyor, siyaset yapma sahası daralıyor.
Kadere dönüşen yalnızlık
(2) HDP hem milletvekili sayısı hem de aldığı oy itibariyle Türkiye’nin üçüncü büyük partisi. 31 Mart ile 23 Haziran’da tescil edildiği üzere anahtar bir parti. Herkesin hesaba katmak zorunda olduğu bir sosyolojinin üzerine oturan ve onu temsil eden bir parti.
Mamafih, yalnız bir parti. Kimse onunla yan yana görünmek istemiyor. Kamusal alanda herkes HDP ile arasına bir mesafe koyuyor. Bir ilişki kurulsa bile, bu ilişki örtük bir şekilde yürütülüyor. HDP için bu yalnızlık bir kadere dönüşmüş gibi.
Demokrasi Yürüyüşü’nde de HDP yalnız; diğer muhalefet partileri bu yürüyüşü tasvip de etmiyorlar, destek de vermiyorlar. CHP, eylemi yanlış bulduğunu açıkladı. CHP açısından bu tavrın bir rasyonalitesi var. Çünkü CHP, çok sayıda önemli büyükşehri idare ediyor. Kılıçdaroğlu, yerel yönetim hizmetleri aracılığıyla halka ulaşmanın ve gerginlikten uzak durmanın CHP’ye kazandırdığını görüyor. Tansiyonun yükselmesinin iktidarın işine geldiğini düşündüğünden HDP’nin yürüyüşünden uzak duruyor.
Yani iktidar HDP’ye tamamen karşı, muhalefet de HDP’ye arka çıkmıyor. Bu tabloda HDP’nin eyleminin kitlesel bir yansımasının olmasının ve müspet manada ses getirmesinin olanağı yok.
Sokak siyaseti
(3) İktidar, ilk andan itibaren bu eyleme izin vermeyeceğini belli etti. HDP’nin il binalarını ablukaya aldı, insanların toplanmalarını ve yürümelerini engelledi, şehirlere giriş-çıkış yasağı getirdi. Birçok yerde HDP’liler ile güvenlik görevlileri karşı karşıya geldiler. İtiş-kakışlar oldu, arbedeler yaşandı, bazı partililer gözaltına alındı.
İktidar bloku, bu olayları siyasi bir fırsata dönüştürecektir. Kavga-dövüş görüntülerini sokakları kullanan bir muhalefet algısı yaratmak için kullanacaktır. Muhalefeti “sokak siyaseti” çerçevesinin içine yerleştirerek HDP’yi şeytanlaştırmaya hız verecek ve muhalefeti daha fazla susturmaya yönelecektir. Genel bir otorite beklentisini tetikleyecek ve tabanını tahkim etmeye çalışacaktır. Belki bu tarz bir kutuplaştırma siyasetinin eskisi kadar iktidara kazanç sağlamadığı söylenebilir. Doğrudur, ancak yine de bu siyasetin tabanın bir kesiminde karşılığının olduğu ve onları oldukları yerde tutmada iş gördüğü unutulmamalıdır.
Yani iktidarın “sokağa düşmüş muhalefet” taşıyla vurmayı hedeflediği birçok kuş var. Oysa HDP’nin attığı taşın ürküttüğü kurbağaya değeceği şüpheli.
(*) Perspektif, 17.06.2020https://www.perspektif.online/tr/siyaset/sokaga-dusmus-muhalefet.html
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025