Yıldıray OĞUR
O videoyu görmüşsünüzdür. Bir ilçe seçim kurulu önünde stant açmış, gelen geçeni imza atmak için ikna etmeye çalışan Yeniden Refah Partili gençler, bir cep telefonundan haberi izliyor.
Haberden o anda partilerinin Cumhur İttifakı’na katıldığını ve liderleri Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın da cumhurbaşkanı adaylığından çekildiğini öğreniyorlar.
İnanmak istemiyorlar, bunun “sadece bir yorum”, “spekülasyon” olduğunu söylüyorlar ama çok da emin değiller.
Davalarının lideri, tam tersi bir adım atmadan önce, günlerdir ilçe seçim kurulları önünde dava aşkıyla imza toplayan gençlere mi haber verecekti?
Fatih Erbakan, hiçbir açıklama yapmadan son dakikada Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilip Cumhur İttifakı’na katıldığında kendisi için zahmet edip ilçe seçim kurullarında imza veren kişi sayısı 69.199’du.
Ama herhalde son iki günü Ramazan’a gelen dört gün boyunca seferber ettiği bu 69.199’a kişiden bir helallik bile istemeyecek.
Ne de olsa onlar da kutsal bir dava için küçük bir fedakârlık yaptılar.
Erbakan’ın parti genel merkezinde coşkulu bir mitingle Cumhurbaşkanı adaylığını ve seçimlere parti olarak gireceklerini açıkladıktan dört gün sonra neden sessizce Cumhur İttifakı’na dümen kırdığı sorusunun cevabı, her şeyin dava uğruna olduğu düşünülsün diye imzalanmış, İslamcılık sosuna bulanmış mutabakat metni değil.
Gerçekten İslamcı bir parti, hamasi ümmetçi talepler dışında yanı başımıza kadar gelmiş ümmetin kendisi Suriyelileri ülkelerine geri göndermek diye bir şart ileri sürmezdi herhalde.
Zaten Yeniden Refah’ta ideoloji aramak fazla iyimserlik.
Zaten aşı olanların yarı insan yarı maymun çocukları olacağına inanabilmiş, Facebook’ta dolaşan kuyruklu bebek resimlerini basın toplantısında gerçek gibi göstermiş, Millet İttifakı’nı “ateistlerin, komünistlerin toplandığı yer” diye eleştirebilen Fatih Erbakan’ın öyle bir ideolojik önderliği yapacak bir formasyonu da, motivasyonu da yok.
İsmini 90’larda henüz üniversite öğrencisiyken Balgat’taki parti merkezinin içindeki camiye Cuma namazlarına üstü açık lüks arabalarıyla geldikçe duyduğumuz (bir keresinde gazetecinin sorusuna “daha iyilerine de bineceğiz” demişti), özel bir üniversitede mühendislik okumuş ama mesleği, fikirleri, hitabeti ya da siyasi karizmasıyla tevarüs etmemiş bir isim.
Ama güçlü bir soyadı var. Kısa hayat hikayesinin özeti de o soyadı.
Yeniden Refah da bir soyadı partisi.
Erbakan gibi 50 yıllık siyasi, dini bir hareketin hocasının oğlunun kendisini ve bir grup insanın da onu babasının manevi mirasçısı olarak görmesi ilk kez karşılaştığımız bir siyasi patoloji değil.
Ama bütün bu bol davalı cümlelerin arasına giremeyen gözlerden kaçan önemli bir fark var.
Fatih Erbakan, sadece manevi bir mirasçılık iddiasında bulunmadı hatta ilk mirasçılık iddiası maddiydi.
Bilenlerin zaten bildiği, Saadet Partililerin bilip bağırlarına taş basarak sustuğu bir mesele bu.
Fatih Erbakan’ın Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıkladığı Balgat’taki Yeniden Refah Partisi genel merkezi, bundan dört yıl öncesine kadar Saadet Partisi’nin genel merkeziydi.
Daha önce Fazilet Partisi’nin, ondan önce de Refah Partisi’nin genel merkeziydi.
Peki bu iki parti kapatılmasına rağmen bu genel merkez binası nasıl Milli Görüş hareketinin elinde kalmıştı?
Neden devlet el koymamıştı?
Çünkü Milli Görüş hareketi 50 yıllık tecrübeli bir hareket ve 1983 yılında kurulan Refah Partisi de hareketin üçüncü partisi. MSP ve MNP daha önce kapatılmıştı.
O yüzden hareket devlete karşı bir tedbir olarak parti üzerine mal varlığı tutmadı.
Balgat’taki parti genel merkezini 1984 yılında ETAŞ Emlak AŞ adlı bir şirket satın aldı.
Şirketin hepsi eşit oranda olan beş kişilik kurucu ortakları partinin mutemetleriydi.
Refah Partisi, bu şirketin kiracısı olarak görünüyordu. Aslında kimse kimseye kira ödemiyordu.
Muhasebe üzerinden kira meselesi giriş-çıkış yapılarak hallediliyordu.
Şirketin Refah Partisi genel merkezi ve parti araçlarının sahibi olmak dışında da başka hiçbir ticari faaliyeti yoktu.
Bu sayede genel merkez binası 1998’de Refah Partisi kapatıldıktan sonra Fazilet Partisi’nin genel merkezi olabildi, 2001’de Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra da Saadet Partisi’nin genel merkezi olarak bir kere daha aynı şirketten kiralanabildi.
2002 yılında ETAŞ Emlak A.Ş.’nin hisse payları yeniden dağıtıldı.
Milli Görüş hareketinin benzer ticari şirketlerinin mutemedi olan, Erbakan’ın kasası olarak bilinen Ankaralı Beşir Darçın en büyük hissedar haline geldi ama şirketin hala tek ticari faaliyeti genel merkez binasına sahip olmak ve kira almaktı.
Şirketin Erbakan soyadlı ya da aile ile akraba ilişkisi olan bir ortağı yoktu.
Ta ki 2008’e kadar bu böyle devam etti.
2008’in Mayıs ayında Erbakan, Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra devletin geri istediği 1 trilyonluk hazine yardımıyla ilgili başlayan ve “kayıp trilyon” olarak bilinen davadan 2 yıl ceza aldı ve bu ceza 11 ay ev hapsine çevrildi.
Bu ceza kararından bir hafta sonra muhtemelen Erbakan ailesinin karar sonrası üzerinde artan maddi yük nedeniyle, Fatih Erbakan ve Erbakan’ın kızı Elif Erbakan ile evli damadı Mehmet Altınöz ETAŞ Emlak A.Ş.’ye ortak yapıldı. 50 bin sermayeli şirketin aralarında Beşir Darçın’ın da olduğu beş ortağı olmuş oldu. Fatih Erbakan ve damat Altınöz ise 20’şer binlik payla en fazla hisse payına sahip ortaklar haline geldiler.
Şirketin hala Saadet Partisi genel merkezi ve parti araçlarının sahibi olmak dışında hiçbir ticari faaliyeti yoktu.
Hem Fatih Erbakan hem de Altınöz Saadet Partisi yöneticileriydi. Ve bu emaneti partili olarak üstlenmişlerdi.
Bu sırada Fatih Erbakan siyasette varlık göstermeye başladı.
Şimdi aynı ittifakta bir araya geldikleri Saadet Partisi genel başkanı Numan Kurtulmuş’a karşı röportajlar verip sert açıklamalar yapmıştı.
2011 yılında Necmettin Erbakan hayatını kaybetti. Hemen ardından Erbakan ailesi miras konusunda mahkemelik oldu.
Erbakan’ın büyük kızı Zeynep Erbakan, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçede diğer kardeşlerini mal kaçırmakla suçladı. Mutemet Beşir Darçın ve benzeri emanetçiler tarafından yönetilen başka bazı şirketler de hak talep etti.
Abbate gömleklerini üreten Öztay Tekstil, Milda Kağıt ve Konya Un, Kanlıca’da 1999 yılında alınan yalı bu tartışmalı mallar arasındaydı.
Zeynep Erbakan, bu şirketlerin aslında babasına ait olduğunu iddia edip, mirastan pay istiyordu.
Açılan soruşturmada ifade veren Fatih Erbakan, “Babamın mal varlığı üçüncü kişilere emanet edilmemiştir. Bütün mal varlığı kendi adına kayıtlı olup mirasçılarına intikal etmiştir. Benim Konya Un A.Ş.’de yüzde 5 oranında hissem bulunmaktadır. 3-4 yıldan beri bu şirkete ortağım. Kendi tasarruflarımla ortak oldum” dedi.
Elif Erbakan Altınöz ise “Babam herhangi bir malını yeddi emin olarak veya emaneten başkalarına bırakmamıştır. Şikayet dilekçesinde yazılı, Milda Kağıt, Konya Un ve Öztay Tekstil şirketleri babama ait değildir. Bizim bu şirketlerde herhangi bir hakkımız bulunmamaktadır. Benim bu şirketlerde herhangi bir hissem yoktur” diye konuştu.
Soruşturmada Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi Oğuzhan Asiltürk de “Bu şirketlerin ortakları partimizin çalışmaları faaliyetleri sırasında ihtiyaç duyulduğu zaman maddi yardımda bulunan insanlardır. Sürekli partiye yardım ettikleri için Zeynep Erbakan tarafından bu husus yanlış değerlendirilmiş ve şirketlerin mallarının babasına ait olduğu şeklinde bir kanaate varmıştır” diye ifade verdi.
Kardeşler arasındaki kavga gazetelere düştü.
Ama bu mahkeme aşamasında ve tartışmalarda bile Balgat’taki parti genel merkezinin sahibi olan ETAŞ A.Ş. hakkında kimse hak iddiasında bulunmamıştı.
2014 yılında Fatih Erbakan, Saadet Partisi genel başkanlığına aday oldu ve Mustafa Kamalak’a karşı kaybetti.
Bundan sonra Fatih Erbakan ile Saadet Partisi ilişkileri bozulmaya başladı.
Kardeşi Elif Erbakan ile birlikte Erbakan Vakfı’nı kurdu, vakıf her ilde ve ilçede vakıftan çok bir parti teşkilatı gibi örgütlenmeye başladı.
2017 referandumunda Saadet Partisi hayır derken, vakıf adına televizyonlara çıkan Fatih Erbakan, başkanlık sisteminin faydalı tarafları da olduğunu söyledi.
Saadet Partisi’nin iktidar karşısında muhalefetle hareket etmesi sonrası Fatih Erbakan atılması cesaret isteyen bir adım attı.
Hala ETAŞ A.Ş.nin büyük ortağıydı.
Fatih Erbakan ve Erbakan’ın damadı Mehmet Altınöz, Saadet Partisi’nin genel merkezine sahip olan ve parti tarafından emanetçi olarak ortak yapıldıkları ETAŞ A.Ş.’nin büyük ortakları olarak, şirketin diğeri üç ortağı itiraz etmesine rağmen Saadet Partisi’nin kendilerine yıllardır kira ödemediğini ileri sürerek icra takibi davası açtı.
Aslında herkes biliyordu ki ortada ödenmemiş bir kira yoktu. Parti, bina sahibi görünen sembolik şirkete muhasebe kayıtları üzerinden kira ödemesi yapıyordu. 1984’den beri herkesin bildiği ve güven üzerine kurulmuş bir sistemdi bu.
Ama ilişkiler bozulunca güven üzerine kurulu emanetçi şirket ortaklığı bir koza dönüştü.
Fatih Erbakan, yıllardır kiraların ödenmediğini ileri sürerek partiden kiraları faiziyle birlikte istedi.
Bunun üzerine Saadet Partisi de “binanın Saadet Partisi’ne ait olduğu ve ETAŞ A.Ş. ve ortaklarının emanetçi konumunda olduğuna” dair Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde tapu iptal ve tescil davası açtı.
Mahkeme partiyi haklı gördü ve binanın tapu kaydı üzerine Saadet Partisi Genel Merkez lehine ihtiyati tedbir kararı koydu.
Bu arada Erbakan ve Altınöz emanetçi sıfatıyla ortak oldukları şirketteki haklarını kullanarak, yine şirketin sahibi olduğu genel başkan Temel Karamollaoğlu’nun makam aracı, genel merkeze ait diğer araçlar partinin tapu kayıtları ve banka hesaplarına haciz işlemi başlattı.
Bunun üzerine Saadet Partisi, Erbakan ve Altınöz’ün istediği kira ve faizi ödedi ve haczi kaldırdı.
Ama Fatih Erbakan ve Mehmet Altınöz burada durmadılar.
Yeniden mahkemeye başvurdular.
Bu arada 2018 yılında Saadet Partisi bir adım daha atıp Millet İttifakı’nın ortağı olmuştu.
Davaya bakan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi, Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan ve damadı Mehmet Altınöz’ün taleplerini haklı görerek Saadet Partisi’nin Ankara Balgat’taki genel merkezi tahliye etmesi yönünde karar verdi.
Saadet Partisi karara Yargıtay’da itiraz etti ama Yargıtay da Kasım 2018’de tahliye kararını onadı.
Saadet Partisi’nin ek süre talepleri reddedildi. Parti bir süre tahliye kararını uygulamadı.
Ta ki 31 Mart 2019 yerel seçimlerine kadar…
Yerel seçimlerde Saadet yine Millet İttifakı ile hareket etmiş, İstanbul seçimlerinde de aday çıkarmıştı.
Devlet ve hukuk Fatih Erbakan’ın tarafındaydı.
11 Nisan 2019 günü Fatih Erbakan’ın açtığı haciz davası sonucu Saadet Partisi genel merkezine gelen icra memurları, polis nezaretinde binayı tahliye etti.
Saadet Partisi, cılız birkaç açıklamayla olan bitene tepki gösterdi.
Zor bir durumda kalmışlardı. 50 yıldır içinde oldukları Millî Görüş hareketinin liderinin oğlu kendisine emanet edilen şirkette sahiplik iddiasında bulunmuştu.
Uzun süre Saadet Partisi genel merkez binası aradı, nihayet açılan yardım kampanyasıyla geçen ay Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı bina tutuldu.
Balgat’taki genel merkeze kim taşındı peki?
Tabii ki Yeniden Refah Partisi.
Geçen hafta Fatih Erbakan’ın kendisini coşkuyla alkışlayan taraftarlarının karşısında Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı genel merkez.
Hikâyenin sonunda Yeniden Refah, “ateistler ve komünistler Millet İttifakı’nda, CHP’yi iktidar yapmamak için” gibi klişe sağcı gerekçelerle Cumhur İttifakı’na katıldı.
Cumhur İttifakı, AK Parti, MHP, BBP, HÜDA-PAR, Yeniden Refah ile yerli ve milliğin voltranını oluşturdu.
Herhalde seçim kampanyası da dini mubin-i İslam, bayrak, ezan bu tarafta diye gidecek, muhalefet tekfir edilme sınırlarında dolaşacak.
Ama LGBT, İstanbul Sözleşmesi, 6284, Fullbright, Erasmus’a karşı yükselen İslami hassasiyetler; emanet ile ilgili İslam’ın net emir ve yasaklarının bu kadar net ihlaline karşı çalışmıyor.
1984 yılında dava parasıyla o binayı satın alındığında, 5 yaşında olan davanın liderinin oğlunun gün gelip insanlara güven üzerine kurulmuş bir sistemi ihlal edecek kişi olacağını herhalde kimse düşünmemiştir.
Saadet Partililer de herhalde bu hayal kırıklığıyla bu duruma karşı yüksek sesle ses çıkarmadılar.
Hala da çıkarmıyorlar.
Kutsal davalarla çıkılan yolların sonu genel de böyle büyük hayal kırıklıkları oluyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025