Zülfü DİCLELİ
Oyun değişti. Tunus’tan Kahire’ye İstanbul’dan Sao Paulo’ya Gezi, oyunu değiştirdi. Kafalarının “fabrika ayarlarını” reset etmeyenler gelecekte ya oyun dışı kalacak, ya yenilgiye mahkûm olacak.
Oyunun yeni yönelimi şunu gösteriyor: Yatay dikeyi, yumuşak serti, bilgi dezenformasyonu er geç yenecek.
Tanık olduğumuz olaylar direniş, protesto, isyan, kitlesel eylem, eleştiri, pasif direniş; bunların hiçbiri değil, ya da bunların hepsi ve daha fazlası; yeni bir kalite: Gezi!
Gezi, yatay bir küresel ağ. Zamanda ve mekânda mobil bir ağ. Yatay iletişim, açık kaynak ve eşit haklı katılım üzerinde yükseliyor. Etkin düğüm noktası, node olarak dün Tahrir belirdiyse, bugün Taksim ya da Sao Paolo öne
çıkıyor, yarın bir başka yer çıkacak.
Gezi insanlarının sadece meydanlarda boy gösterdiklerini sanmayın. Gezi insanları her yerdeler; onlar alışılmış muhalefet tarzlarına yabancı, onlar her gün yaptıkları faaliyetlerle dünyayı bugünden değiştiren, daha yaşanılabilir kılmaya çalışan, her gün politika yapan insanlar. Mikro-kredi girişimlerinden, perma kültür denemelerine, yeşil enerjiden katılımcı kentleşme projelerine, yeni tür kooperatiflerden sosyal şirketlere, yeni tür bağışçılıktan sosyal fayda üreten girişimlere, Viki’cilerden duran adamlara ve Assange ya da Snowden’lara kadar…
Gezi, küreselleşen dünyada hayatı değiştirmenin yeni tarzı. Sosyal ağlar bugün başlıca değişim aktörü.
Merkezsiz, emir-komutasız, kendi kendine örgütlenen karmaşık sosyal ağların sayısız düğüm noktasında çok kesimli, çok fikirli, çok renkli eylemler, değişimler, sosyal inovasyonlar çağlayanı.
Yeni çağın yatay varoluşunu geleneksel dikey yapılar -iktidarlar, devletler, partiler, merkezi medyalar ve şirketler-hiçbir şekilde anlamıyor; onlar hayatın gelişimine dikey paradigmayla bakıyor. Hayatı hiyerarşiler, emir ve komuta zincirleri, yukarıdan aşağı iletişimler ve ayırıcı sınırlar, kapalı sistemler olarak algılamaya çalışıyorlar. Yatay olarak gelişen açık sistemlerin davranışını ve dolaysız iletişimini, hele yaratıcılığını hiç anlamıyorlar. Onun için tepkileri de dikey oluyor: Dikey müdahaleler, emirler, tebliğler, bölme çabaları…
Görüyoruz, boşuna! Çünkü yatay ağlardakiler ve alanlardakiler kendi içlerinde ve bütün çevreleriyle sürekli iletişim halinde olan, fikir değiş tokuşu yapan, birbirlerini “bilinçlendiren”, bir tür “organik” kalabalık; o yüzden kolay kolay geri püskürtülemiyor, dağılıp dağılıp yeniden toparlanabiliyor ve de sonuç alıcı olabiliyor.
Evet, yatay er geç dikeyi yenecek!
Gezi yumuşak güce dayanıyor. Onun değerleri var. Değer odaklı. Özgürlükçü, katılımcı, doğa ve insan merkezli. Gezi insanları bireysel taleplerini dile getirirken tüm toplumun özlemlerinin ifadesi oluyorlar. Gezi süreç içinde kendi sanatını, kendi sözünü, kendi sesini yaratıyor. Gezinin bu yumuşak gücü sosyal medyada anında küreselleşiyor.
Gezi’yi, kolluk kuvvetlerinin yaptığı gibi sert güçle, şiddetle, baskı ve yasaklarla sindirmek mümkün değil; varlıkları polisle çatışma performasına bağlı küçük maceracı grupların denediği gibi onu şiddete çekmek de mümkün değil. Duran adam, tek başına ve sadece durarak gezi karşıtlarının zafer çığlıklarını ağızlarına tıktı.
Ekonomide kol kuvvetinin yerini bilgi ve fikre bırakmaya başladığı bir çağda bunda şaşıracak ne olabilir ki!
Evet, yumuşak güç sert gücü yenecek!
Gezi, bir açık sistem olarak hem kendi içinde hem çevresiyle sürekli iletişim halinde, düzenli geribildirim alıyor. Gezi insanları hem eğitimliler hem de sürekli bilgileniyorlar. Yatay iletişimle çok sayıda insan, çok sayıda başka insana, çok sayıda merkez, çok sayıda başka merkeze kendi mesajlarını, ürünlerini, fikirlerini, örgütlenme önerilerini, tekliflerini veya eleştirilerini iletebiliyor. Gezi insanları, aydınlanmış insanlar.
Gezi karşıtlarının tarihsel deneyimi geleneksel örgütlenmelerle, geleneksel kitle eylemleriyle sınırlı. Eski
çağların kalıntısı: Eğitimli insanların küçük bir azınlık oluşturduğu, insanlara herhangi bir şey -üretim, savaş, miting-yaptırabilmek için onları hiyerarşik şekilde örgütleyip, yukarıdan aşağı emirlerle yönetmenin zorunlu olduğu bir çağın. Onlara yaptırtmak istediğiniz şeyin kendi yararlarına olduğuna ikna etmek için de onları sürekli dezenformasyon, yalan, propagandayla beslemek zorunda olduğunuz bir çağ.
Bugün ise bunların etkisi çok kısa ömürlü. Bugün eğitimli insanlar giderek toplumun çoğunluğunu oluşturuyor, ömür boyu öğrenim yaygınlaşıyor.
Bir bilgi işçisi, bir dijital ağ zanaatkârı insani değerleri çiğneyen dev bir çokuluslu şirketin itibarını bir anda yerle bir edebiliyor.
Evet, bilgi toplumunda bilgi, dezenformasyonun, cehaletin mezarını kazıyor.
Gezi insanları yatayı, yumuşak gücü ve bilgiyi temsil ediyor. Onun için geleceğin yollarına işaret ediyorlar. Gezi, yeni sosyal çağın kapısını açan muazzam bir sosyal inovasyon!
Gezi, iş dünyasına, şirketlerimize, yöneticilerimize, reklamcılarımıza ve kurumsal iletişimcilerimize de şimdiye kadar olduğu gibi devam etmenin artık mümkün olmadığını göstermiş olsa gerek. Gezi insanları yarının (hatta çoğu bugünün) çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, yönetici adayları. Yarın işletmelerimizin ağır basan kısmı gezi insanlarından oluşacak, gezi insanlarının kurduğu girişimler tedarikçimiz olacak, müşterilerimiz gezi insanları olacak. Şirketlerimizi onlara emanet edeceğiz.
Özgürlüklerine canları kadar önem veren, değer odaklı, doğaya ve toplumsal olana saygılı, sanatla iç içe, yaratıcı dünya vatandaşları olan bu insanların sayısı ve etkinliği giderek artacak. Kâr odaklı anlayışlarla, sosyal yaşama ve doğaya yıkım getiren iş modelleriyle, hiyerarşik yapılarla, dayatmacı tarzlarla, kapalı sistemlerle bu insanlarla iş
yapmak mümkün olabilir mi? İtibarlı marka, çalışılmak istenen şirket, etik ve kurumsal vatandaş olunabilir mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2024
25.12.2023
21.08.2020
5.06.2020
5.04.2020
21.01.2020
2.02.2019
21.11.2019
19.10.2019
13.10.2019