Halil BERKTAY
[11-12 Temmuz 2016] Hayret ve dehşetle farkettim: İlber Ortaylı tamamen saçmalamış; olanca üşengeçliği ve kendini beğenmişliği içinde, bir kere daha en ufak bir kaynak ve literatür kontrolü yapmak ihtiyacını duymaksızın sallamış, üfürmüş Çanakkale’deki Araplar konusunda. Suriye’den Çanakkale’ye nakledilemezlerdi, dolayısıyla yokturlar… buyurmuş. Bu spekülatif akıl yürütme yoluyla, güya halletmiş sorunu. Hürriyet de üzerine “son noktayı koydu” diye başlık çekmemiş mi; güldürürler insanı. Bu adamı da hâlâ otorite sanıyorlar. Ona da geleceğim (üç dört gün sonra).
Ama hazır lâf Nâzım’dan açılmışken, düşmek istediğim bir iki not daha var, bu ve başka güncellikleri ötelemek pahasına. Ali Kemal’e bakışı’nı yazarken, ikinci mısraında “hapisanelerinde yattım”ın geçtiği “Memleketimi Seviyorum”unu tekrar bulup okudum. Gençliğimde, 19-20 yaşlarımda nasıl tutkunuydum, anlatamam. Her adımda karşınıza yeni bir kopyalama hatâsı çıkaran internet versiyonlarını boşverin (halkın sarkık bıyıkları altından “kendi kendinden” bile gizleyerek gülmesini dahi “kendi kendimden” yapabiliyorlar, anlamı hiç takip etmeden). Tam metni için, bkz Adam Yayınları’nın komple Nâzım Hikmet edisyonunun (Şiirler 3) Kuvâyi Milliye cildinin Dört Hapisaneden (117-200) bölümü içinde, 124-125. Kendi hayatında Dört Hapisaneden diye bir kitabı yok, ama Pirâye’nin oğlu Memet Fuat’ın Mart 1966’daki tek ciltlik derlemesine koyduğu bu başlık, şiirin bağlamını çok iyi tarif ediyor. Çoğu, Nâzım’ın 1938’de tutuklanıp yargılanması ve mahkûm edilmesinden sonra, 1941’de Bursa cezaevine nakledilmesi arasında yazdıkları. Yani ilk üç hapishane, (a) İstanbul tevkifhanesi; (b) Ankara; (c) Çankırı. Bazıları daha da sonra (örneğin “Fakir Bir Şimal Kilisesinde”yi, 1946’de bitirmiş demiyelim de, 1946’da anti-faşizmin üzerine anti-Amerikan bir sonuç kısmı eklemiş gibi). Onun için (d) Bursa da dördüncü hapishane olarak devreye giriiyor. Ama hepsi, Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan da, Rubailer veya Saat 21-22 Şiirleri gibi aynı yıllarda kaleme aldığı diğer dizi-denemelerden de ayrı duruyor, farklı bir öbek oluşturuyor.
Öte yandan bazıları, yer yer MİM’le akrabalık, ya da MİM’e hazırlık hissini uyandırıyor. “Memleketimi Seviyorum” da bunlardan, birkaç sayfa sonraki “Türk Köylüsü” de (aynıKuvâyi Milliye cildinde, s. 136). Üstelik kendi aralarında da çok örtüşüyorlar. Meselâ “Memleketimi Seviyorum”daki Memleketim: / Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya, / kurşun kubbeler ve fabrika bacaları / benim o kendi kendinden bile gizleyerek / sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir dizelerine, “Türk Köylüsü”nün Topraktan öğrenip / kitapsız bilendir, / Hoca Nasreddin gibi ağlayan / Bayburtlu Zihni gibi gülendir. / Ferhad’dır, / Kerem’dir, / ve Keloğlan’dır. / (…) / O, “Yunusu biçâredir, / baştan ayağa yâredir” dizeleri denk düşüyor. İkisinde de halkın ve Anadolu’nun içinden değil dışından bir anlatım; simge-isimler üzerinden işlenmiş, henüz nisbeten soyut ve şematik bir halkçılık ve Anadoluculuk söz konusu. İkisi de bu halkın bir gün kalkışıp devrim yapacağı inancına göndermelerle son buluyor. “Memleketimi Seviyorum”da: ileri, güzel, iyi / her şeyi / hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır / çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım / yarı aç, yarı tok / yarı esir… “Türk Köylüsü”nde: toprağın nabzı başlar / onun nabızlarında atmağa. / Ne kendi nefsini korur / ne düşmanı kayırır, / “Dağları yırtıp ayırır, / kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa…”
Bu genellemeler düzeyinde Nâzım, MİM’in -- adı üstünde -- müşahhas “insan manzaraları”nden henüz hayli uzak. Gerçek hayatlar yok; gerçek hayatların ne/ler olabileceğine (olması gererktiğine) dair, teorik bir tavırdan türetilmiş varsayımlar var. Gene de, emekçilerin kendi kendilerini kurtarmaları, aydınların da emekçilerle bütünleşmelerini öngören bu Marksist teorik tavır, Kemalizmin “halk için halka rağmen”ciliğine kıyasla, en azından prensipte, kağıt üstünde çok daha ileri. O yüzdendir ki, asker-bürokrat zümrenin halkı geri, ilkel, cahil diye olumsuzlamasının karşısında, kendi çalışkan - namuslu - yiğit olumlamalarını sıralıyor. Nitekim ilginçtir; Nâzım sonradan bu ikinci şiiri alıp Kuvâyi Milliye’sine monte etmenin de bir yolunu bulur. MİM’de ve Kuvâyi Milliye’de özel bir ilerici, aydın subay tipi vardır, Nurettin Eşfak diye. Besbelli ki Millî Mücadele’nin solunda, belki hayli solunda yer alır. Örneğin Büyük Taarruz’dan hemen önce, 26 Ağustos sabahı beşe beş kala Kocatepe’de beklerken, Mehmed Âkif’i ve İstiklâl Marşı’nı geleceği “Hakkın vaadettiği günler” diye tarif etmesi üzerinden eleştirir (Kuvâyi Millliye, s. 86). İşte bu Nurettin Eşfak’a özel bir bölüm açar Nâzım, Kuvâyi Milliye’de. Başlığına da Dördüncü Bap. Nurettin Eşfak’ın Bir Mektubu ve Bir Şiiri der. Bu kısa dosyada, önce Nurettin Eşfak’ın kardeşine Ankara’dan yazdığı ve neden öğretmenlikten istifa edip ihtiyat zabiti (yedek subay) olarak cepheye gitmek üzere olduğunu anlattığı mektubu ve ardından, Bir şiir yazdım, / garip bir şiir diye sunduğu “Türk Köylüsü” yer alır. Besbelli ki Nâzım, aşağıdan yukarı bir yaklaşımla Karayılan, Kambur Kerim, Arhavili İsmail gibi halk kahramanlarını anlattıktan sonra, bir de subay sınıfının sesini duyurmak ihtiyacını hissetmiş; bunun için de Nurettin Eşfak’ı seçmekle, hem kendisinin halka/Anadolu’ya (yukarıda değindiğim) dışarıdan bakışını (devrimci şiddet karşıtı hukukî meşruiyetçiliği Tatar yüzlü adama aktarırcasına) Nurettin Eşfak’a aktarmış, hem de öğretmen-subay Nurettin Eşfak’ı bir boyutuyla Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’ndaki (1922) Feride’sinin, diğer boyutuyla Yakup Kadri’nin Yaban’ındaki (1932) Ahmet Celal’inin ve aydın-halk yabancılaşmasının karşısına dikmiş; daha ileri ve ilerici, halkı seven, halk dostu bir münevver zabit modeli olarak sunmaktadır.
Bu açıklama ve bağlantılar temelinde, ben dahil 60’lar ve 70’lerin bütün solcu öğrenci-gençlik kuşaklarının hem “Memleketimi Seviyorum”a, hem “Türk Köylüsü”ne neden çok düşkün olduğunu, dilinden düşürmediğini anlamak çok zor olmasa gerek: Nâzım’ın son tahlilde dışarıdan halkçılığı ve köylü idealizasyonu, (Köy Enstitüleri ve köy romanıyla, Ahmet Arif’le, Ruhi Su’yla, İnce Memed’le, Yılmaz Güney’le yetişen) bizlerin konumumuza ve duygu-düşünce ufuklarımıza fevkalâde uygun düştüğü için.
Güzel olmasına hâlâ güzel de… Ne o heyecan bir daha geri gelir, ne de o dünya. Daha sâkin ve analitik baktığımızda, 75 yıl önce nasıl bir memleketmiş Nâzım’ın yaşadığı ve sevdiği; daha doğrusu, sevgisinin nasıl anlatıyor? Başlıca iki öğe üzerinden: bir, insan; iki, maddî çevre (doğa, nesneler, coğrafya). İnsan unsuru üç yerde geçiyor (bazılarını ikinci defa alıntılıyorum): (a) ikinci kıtada, Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya / (…) / benim o kendi kendinden bile gizleyerek / sarkık bıyıkları altından gülen halkım; (b) üçüncü kıtada, bir kere olsun gidemediği için utandığı güneyin pamuk işleyenleri; (c) en sonda,ileri, güzel, iyi / her şeyi / hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır / çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım / yarı aç, yarı tok / yarı esir…
Tekrar pahasına: bu referanslar hep genel, soyut ve folklorik. Maddî çevreye gelince, ilk bakışta algılamasanız da, çaktırmadan şiirin yarısından fazlasını kaplıyor. (1) En baştaki dağınık fragmanlar: çınarlar… hapisaneler… tütün… Sakarya… kurşun kubbeler [camiler]ve fabrika bacaları. (2) İçeriği görece sıradan, ama iyi terennüm edilmiş bir coğrafya (büyük kısmı, bazı uç noktalar üzerinden, dengeli ve âhenkli bir yer isimleri sıralaması):Memleketim ne kadar geniş: / dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana. / Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum . / Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum / ve güneye / pamuk işleyenlere gitmek için / Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye / utanıyorum.
Ve şimdi geliyoruz daha canalıcı bölümlere. (3) Gerilik ve yoksulluk çağrışımları:Memleketim: / develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler, / kavak / söğüt / ve kırmızı toprak. / (…) / ve sonra karasaban / ve sonra kara sığır.
(4) Uzun bir canlılar, bitkiler ve hayvanlar kataloğu: Memleketim. / Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven / alabalık / ve onun yarım kiloluğu / pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla / Bolu’nun Abant gölünde yüzer. / Memleketim: / Ankara ovasında keçiler: kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması. / Yağlı, ağır fındığı Giresun’un. / Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması, / zeytin / incir / kavun / ve renk renk / salkım salkım üzümler (bundan sonra karasaban, kara sığır ve final kısmının insanları geliyor, yarı aç yarı tok, yarı esir).
Fakat ne kadar klasik imgeler -- ve ne kadar tarımsal bir ülke! İki kelime “fabrika bacaları”; bir söcük “tren”; iki sözcük “Ford arabaları” (ve onlar da hayli döküntü olmalı). Gerisi fındık, incir, üzüm, elma, zeytin, kavun (ve tiftik yünü). Aynen, çocukluğumun Yerli Malı Haftaları gibi. 1930’lar ve 40’ları anlarım. Büyük Bunalım gelip çatmış; neo-merkantilizm kol geziyor. Herkes kendi derdinde; ithalâtı kısma, ihracatı artırma, dövizi ülke içinde tutma peşinde. Türkiye de kendi yağıyla kavrulma çabası içinde. Gelin görün ki bu ideolojik miras, olduğu gibi devrildi 1950’ler ve 60’lara. Yerli malı yurdun malı / Her Türk onu kullanmalı. Böyle tekerlemeler vardı ezberlediğimiz. İlkokul 2, 3, 4. Yerli Malı Haftası gelir çatar; herkes evlerinden hep aynı şeyleri getirip koyardı, sınıfın bir köşesinde kurulan masaya. Ne bir parça dokuma, ne herhangi bir araç gereç; ne bir pil, çekiç, tornavida, iplik makarası, dikiş makinası, elektrik ampulü. Yok efendim. Varsa yoksa elma, armut, portakal, kestane, [İzmirli olduğumu unutmayın] zeytin ve zeytin yağı, üzüm ve kuru üzüm, incir ve kuru incir. Tıpkı, ama tıpkı Nâzım’ın listesi.
Düşünüyorum. Herşey değişti, hepimiz değiştik. Dünya, Türkiye, bizler. Nâzım gibi, memleketini gerçekten seven biri çıksa ve bu sevgiyi bugün, 21. yüzyıl başlarında, şu 2016 yılında, aşağı yukarı aynı somutlukta anlatmak istese… Acaba ne gibi imge ve simgelere başvurabilir?
Yoksa acaba öyle kollektivist, genelleyici ve bütünleyici bir “biz” şiiri, artık mümkün değil mi?
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024