Mehmet TIRAŞ
Diktatörlerin ve darbecilerin “Küreselleşmeden” önce ne güzel bir dünyaları vardı…
Dünyadan kopuk ülkelerini keyfe keder zalimce yönetiyorlardı.
O talihsiz toplumlar da dünyanın her yerinde hayatı yaşadıkları gibi sanıyorlardı.
“İnternet yoktu.”
Ne var ki teknoloji emir dinlemedi ve sonunda internet ile, “Toplumların başına bela olan Allah’ın belası sosyal medya“ diye bir güç ortaya çıktı.
Küreselleşme ile diktatörlerin en büyük muhalifi sosyal medya oldu.
Halbuki,daha önce diktatörlerin her söyledikleri doğruydu aksini söyleyenler, kendilerine biat etmeyenler “vatan haini ve dış güçlerin uşağı” idi.
Kendilerine karşı siyasi mücadele verenler siyaset yapmaları şöyle dursun, yaşam hakkı bile tanımıyorlardı.
Muhalif olanlar ya hapishaneyi seçeceklerdi ya da ülkeyi terk edeceklerdi.
Ya da susacaklardı.
Feodaliteyi yok sayarak ortaya çıkan Sanayi çağında delikli demirin icat edilmesi nasıl mertliği bozdu ise…
Küreselleşme, muhalefet ile eşit yarışmayı ve eşit vatandaşlık hukukunu kabul etmeyen diktatörlerin korkulu rüyası oldu.
Mutlak iktidarları sallanmaya başladı.
Sanayi çağını kapatan yeni bir çağ açan ve teknolojisinin ucu açık olan,açtığı çağa ömür biçilemeyen “Küreselleşme” ,kendisine ayak uyduramayanları ve önüne çıkanları, sarp kayadan kopan bir sel gibi sürüklemeye koyuldu.
Yeni Çağ bireyi özgürleştirirken, “temel hak ve özgürlükleri evrensel bir değer olarak ortaya çıkarttı.”
“Ulus devletlerin” de sonunu getiriyor dünyayı da bütünleştiriyordu.
Küreselleşme Tarih açısından çok küçük bir dilim olan 30 yıl gibi kısa bir sürede, muhalefeti yok sayan; tek adam rejimleri olan Sosyalist blokun dağılmasında etkin bir rol oynadı...
Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler dağılırken içinden farklı devletler ortaya çıktı ve bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Örneğin, Yugoslavya’nın dağılmasının ardından, Bosna Hersek,Hırvatistan,Slovanya,Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ ve Kosova’dan oluşan, içinden 7 tane bağımsız devlet ortaya çıktı.
Küreselleşme, dünyanın dört bir yanında otoriter rejimlerin ve darbecilerin korkulu rüyası olmaya hız kesmeden davam etti.
2010 yılında adı Tarihe, “Arap Baharı” olarak geçen hareket, Kuzey Afrika’dan Orta Doğu’ya uzanan İslam ülkelerinde çok büyük kitlesel gösterilere, çatışmalara ve ölümlere neden olurken, bazı diktatörlerin sonunu getirirken, taşları da yerinden oynattı.
Acı ve ıstıraplara rağmen Tarih yol almaya devam ediyor.
Hayat eskisi gibi olmayacak bir menzile doğru yürüyor..
İnternetle ortaya çıkan “sosyal medya” aracılığı ile, milyonlarca birbirlerini tanımayan insanlar özgürlükleri için ortak mücadele verirlerken, deneyimlerini paylaşıp gündem belirlemeye başladılar.
Her birey yaşadığı ülkede nasıl yönetildiğini ve nasıl yaşadığını hem haberdar ediyor hem de öğreniyor.
İnsanlar özgürlük ve refah adına sosyal medya üzerinden örgütlenirken, tüm dünyaya da ortak muhabirlik yapar oldular.
Globalleşme, üç yüz yıllık sanayi toplumunun üretim biçimini değiştirmekle kalmadı, insanoğlunun tüm alışkanlıklarını ters yüz ederken,ezberini de bozdu.
Küreselleşmeyi kavrayamayanlar ve ayak uyduramayanlar; “Neo liberalizmin türettiği”, “Emperyalizmin yeni versiyonu” diyerek, düşünsel bir değeri olmayan, toplumda karşılık bulmayan propaganda yapar oldular.
İşin en üzücü yanı ise, kendilerini Marksist ve sosyal demokrat tanımlayan kişiler ve örgütlerin küreselleşmeyi, böyle okumaları…
Üretim tarzındaki değişimin ve üretimin içindeki bilginin gücünü yok saymalarıydı.
Diplomasızların ve liyakat sahibi olmayanların yönettiği bir ülkenin “Marksist” i de bu kadar olur deyip geçelim.
Küreselleşme nasıl ortaya çıktı gelin kısaca tarihçesini hatırlayalım:
“Bilgisayar 1946 yılında keşfedildi ve 23 yıl üzerinde çalışmanın sonucunda, 1969 yılında New York’ta 30 ton ağırlığında idi, vinçle beton bir binaya yerleştirilerek devreye sokuldu.”
Bilgisayar devreye girdiğinde çok hantal, fonksiyonu düşük bir yapısı vardı ve ilk önce arşivlemede kullanılmaya başlandı.
Ağırlığı 30 ton olan bilgisayarın bugün kullandığımız ortalama ağırlığı 200 gram olan akıllı cep telefonlarına dönüşeceğini kimse öngöremedi.
Küreselleşmenin süreç içerisinde, içinden doğduğu sanayi toplumunu devre dışı bırakacağını da, kimse tahmin edemiyordu.
Küreselleşme, doksanlı yıllara geldiğinde tüm dünyada; üç yüz yıllık sanayi toplumunun kavramlarını, kurumlarını, argümanlarını ve üretim biçimini devre dışı bırakırken, insanlığın alışagelmiş tüm ezberlerini bozuyor ve aynı zamanda sınırları da deliyordu.
Yeni Çağ, dünya vatandaşı olmak isteyen, özgürlükten ve refahtan yana olan insanları; inancının esiri, ideolojisinin körü olmaktan kurtarırken, objektif düşünen insanlara sınırsız bir ortam yaratıyordu.
Çünkü:
“Küreselleşme ya da globalleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış-verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir.”
Küreselleşme ilk önce kendini üretim ve iletişimde gösterdi.
Cep telefonunun devreye girmesi iletişimde inanılmaz bir zaman tasarrufu yarattı.
Cep telefonu çok büyük modern bir sektör oldu.
Dünyayı değiştirdi.
Ülkemizde an itibarı ile 80 milyon insanın cep telefonu kullanması ile, cep telefonu satan, teknik servis hizmeti veren binlerce iş yerlerinin açılması ve binlerce insanın da, yeni ekmek kapısı oldu.
Sanayi toplumunda üretimin içinde payı olmayan “Bilgi” globalleşme ile üretimin değişmez temel girdisi olurken.
Bilgisayar insanların olmazsa olmazı oldu.
Bilgi, üretimde kullanıldıkça kıtlığı çekilmeyen ve kısa sürede zenginlik yaratan bir sermayeye dönüştü.
Bilgi, süreç içerisinde üretimin içindeki payı yüzde 90’lara dayanırken, geri kalan yüzde ise enerji, teknoloji ve insan gücü olarak yer alıyor.
Sektörlerde insansız robotlarla üretim yapılmaya başlandı.
Feodaliteyi reddederek ortaya çıkan ve insanoğlunu makinelerle tanıştıran, kara sapandan kurtaran, üç yüz yıllık sanayi toplumu sürecinde; insanlığın yarattığı, “toplam katma değer 10.5 Trilyon dolar” idi.
Küreselleşme ile insanoğlunun son 35 yılda dünyada yarattığı toplam katma değer ise “75 Trilyon doları” buldu ve artmaya da devam ediyor.
Sanayi toplumunda toplumların zenginliğinin ölçüsü “Çelik Üretimi” iken.
Bilgi çağında toplumların zenginliğinin kriteri “AR-GE” oldu.
Globalleşme ile:
“Bilgi sermaye,
Para plastik,
Anahtar şifre,
Güvenlik görevlisi kamera, antensiz ve kablosuz teknoloji hayatımıza hükmetmiş durumda.”
Bu çağda İnternetsiz üretim yapmanın,iletişim kurmanın ve hizmet vermenin imkansız olduğu bir süreci yaşıyoruz.
Sanayi sürecinde elektriğin olmadığı yerde “jeneratörle” işinizi görebiliyordunuz.!
Ama bu çağ da “internetin” boşluğunu dolduramıyorsunuz.
İnternet yoksa bankalar çalışmıyor, uçak kalkmıyor, Tren hareket etmiyor, borsa işlem yapamıyor ve kısacası hayat duruyor.
Diktatörler kendilerini ifşa eden interneti kesemedikleri için “sosyal medyaya Allah’ın belası” diyorlar.
Küreselleşme sadece üretim ve İletişim de değişiklikle kalmadı doğal olarak eğitim sistemini de değiştirdi.
Eğitimin, ”Öğretmensiz bir öğretiye, okulsuz bir topluma doğru evrildiğini”, Kovid-19 sürecinde daha iyi anladık.
Hissettik..
Gördük.
Okulların kapalı olduğu süreçte; çocuklara adına on-line denilen uzaktan eğitim sistemi ile evden eğitim verilmeye başlandı..
Peki, toplum olarak böylesi baş döndürücü gelişen bu çağa ayak uydura biliyor muyuz?
Üzülerek kabul edelim ki kaplumbağa hızında ilerliyoruz.
57 İslam ülkesinde yaşayan insanların yüzde 54’nün okur-yazarlığının olmadığını, Astana’da bir toplantıda Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan söylüyordu.
Yarısının okur-yazarı olmayan bir toplum bilgi çağının teknolojisini nasıl kullanacak?
Biz bu çağın teknolojisi olan Bilgisayarın parçası “ÇİP” i hala üretemiyoruz.
Bilgi ekonomisinde istenilen düzeyde olmayınca, bilgiye dayalı üretimde ve ihracatında da etkili olamıyoruz.
Bilgi çağında ortaya çıkan adına da yeni çağın sınıfı diye adlandırılan “Prekarya” sınıfından toplumun çok büyük bir kesimi, habersiz olsa da…
Aslında hepimizin etrafını prekarya sarmış durumda.
Evden işe gitmeden onlayın yöntemi ile yani uzaktan bilgisayar üzerinden işimizi yapmamız,e-gazetecilik,e-ticaret,e-bankacılık,e-alış-verişler, toplumun her kesimini sarıp sarmalamış durumda.
Türkiye’de çalışabilir nüfusun yüzde 70’i hizmet sektöründe çalışıyor.
Küreselleşme ile her şeyin tozpembe olduğunu da söyleyemeyiz.
Başta gelir dağılımındaki adaletsizliğin yanında, demokrasi karşıtı diktatörlerin, sandık yoluyla iktidara geldiğini de görüyoruz.
Hindistan,Macaristan,Türkiye ve Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi seçimle gelip diktatörlüğü seçen siyasiler yok değil.
Bu diktatörler iktidarlarını “Tanrının iktidarı olarak görseler de”, “Bize Allah yanlış yaptırıyor deseler de” küreselleşme karşısında mutlak iktidarlarını sürdüremiyorlar.
Latin Amerika ülkelerinde verilen özgürlük ve refah mücadelesinin sonuçları bunu gösteriyor.
Değişimden ve özgürlükten yana olan partiler ülkelerinde iktidara gelmeye başladılar,Şili,Peru,Honduras,Kolombiya,Bolivya ile sürdü..
Bunun en son örneği Ekim ayında Güney Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da seçimler oldu.
İktidarını “Tanrı’nın iktidarı” olarak gören faşist jair Bolsonara sonunda,solcu lider LULA karşısında seçimi kaybetti.
Globalleşme ile ortaya çıkan tabloya baktığımızda dünyanın küçük bir köye dönüştüğünü görüyoruz…
Küreselleşme: “Demokrasiyi gideceği yere kadar bindiği bir tramvay olarak gören sivil diktatörlerin, bize yanlışı Allah yaptırıyor diyerek,mutlak iktidarlarını sürdürmek isteyenlerin, kılıçla elma soyanların, korkulu rüyası olmaya devam ediyor.”
Sıra bizde bekle Haziran geliyoruz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025