Mehmet TIRAŞ
Doksanlı yılların başı güneydoğuda tam bir savaş görüntüler ve haberleri geçiyor PKK ile askerler arasında,silahlı kuvvetler ölen PKK’lı sayısını veriliyor tabi bu arada da ülkenin dört bir yanına da PKK ile çatışma da ölen askerlerin cenazeleri dağılıyor..Çatışmada ölen her askerin hangi ilde olursa olsun fark etmiyor tam bir Kürt düşmanlığını körüklüyor,camilerden kalkan cenazeler kitlesel gösterilere dönüşüyor,Kürt kökenli olanların iş yerleri kundaklanıyor veya taşlanıyor,Kürtlere de korku ve tedirginlik düşüyor.
Tabi bu arada derin devlet, devlet bürokrasisinde ve sivil toplum örgütlerinde görev alan Kürt avına çıkıyor, kim varsa onlara kısacası Kürt sorunu var diyenler yargı kararı beklenmeksizin potansiyel suçlu ilan ediliyor, görevlerinden el çektiriyorlar,çektirmekle kalmıyorlar düzmece davalarla hapse bile atılanlar var,darbecilerle iş tutan sendikacı geçinenler ve askere sormadan manşet atmayan haber yapmayan medya da iş başında,askerlerin kılıcının iki tarafının kestiği bir dönem.
Köyler yakılıyor,boşaltılıyor zorunlu toplu göçe tabi tutulanlar,yargısız infazlar,göz altı kayıpları,işkence dersen bir devlet politikası haline gelmiş,Kürtlere dışkı yedirmeler,dışkı yediren subay ceza alacağı yerde terfi ettiriliyor,öldürülen PKK’lıların kulağından anahtarlık yapmalar, öldürülen PKK’lının kellesine basarak resim çektirmeler, bu resimleri medyaya servis ediliyor,ölen PKK’lıyı askeri cemselerin arkasına bağlanarak doğdu ilçede sürükleyerek dolaştırmalar, yani insanlığa sığmayacak bir dönemdi, derler ya Allah düşmanımın başına vermesin denilen bir süreçti..
Bizlerde karınca kararınca insan hakları derneği ve değişik sivil toplum örgütleri olarak paneller düzenliyor, bildireler dağıtıyor,medyaya ilanlar verip bu vahşetin durdurulması ve bu savaşın bitirilmesini anlatmaya çalışıyoruz ama derin devlet her yeri tutmuş bütün medya istisnasız kontrolünde,Genelkurmay başta olmak üzere silahlı ve sivil bürokrasi ve onun önerilerini söylediklerini uygulayan da bir iktidar var,dönemin genelkurmay başkanı Başbakan tak diye söyler ben de şak diye yaparım diyor ama güneydoğudan gelen haberler ve görüntüler insanın kanını donduracak kadar bir vahşet yaşanıyor,internette yeni çıkmış çok yaygın değil, cep telefonu da elit kesimin dışında kimsede yok gibi.Güney doğuda işkence maruz kalanların bu vahşet AİHM’ne taşımaları ve AHİM’si bu baş vuruları devlet aleyhine mağdura tazminat ödemeye mahkum ediyor.
1994 yılının 24 Mart’ında Şırnak’ın kuşkonar ve koçağalı köyleri askeri savaş uçaklarıyla bombalanıyor çoğu kadın ve çocuktan oluşan tam 38 Kürt vatandaş katlediliyor.Bu davanın mağdurları konuyu AİHM’ne taşımış davayı haklı bulan mahkeme, Türkiye Cumhuriyetini mağdurların yakınlarına 2 milyon 305 bin euro ödemeye mahkum etmiştir;işin tuhaf yanı bu dava da zamana aşımına uğratılarak askeri savcı tarafından düşürüldü ve katilleri ortaya çıkartılmadı.
Ogünler gitsin de gelmesin denilecek bir günlerdi, medya da bir elin parmakları kadar ölümü ve işsiz kalmayı göze alarak yazanlar var ama onlarında belli bir yere kadar yapabiliyorlar,İnsan Hakları Derneği önemli bir işlev üstlenmiş durumda, fakat derneğin üzerinde de görülmemiş baskılar var polisler bu derneğin şubelerini ablukaya almış önünde cırıt atıyor,her kim bu derneğe girip çıkıyorsa ya fişleniyor ya kısa süre gözaltına alınıp işkence yapılıyor tehditler ediliyor ,gözdağı veriliyor,parlamento da birkaç milletvekili bu insanlık dışı uygulamaları meclis kürsüne taşıyor basın toplantısı yapıyor ama gören ve dinleyen şöyle dursun, karşı bir linçe tabi tutuluyorlar bu konuları gündem getiren milletvekillerini,vatan söz konusuysa gerisi teferruattır;biz bu devleti sokakta bulmadık diyorlardı..
Bu süreçte temel hak ve özgürlüklerden yola çıkarak Güney doğu ve Doğu Anadolu da olan insanlık vahşetini teşhir etmek için,faili meçhul cinayetleri(faili belli de) güncelleyerek sayılarının binleri geçtiğini.. bu arada ölüm kol geziyor dönemin başbakanı PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının tespit ettiklerini açıklıyor,Kürt işadamları sapanca-bolu -izmit üçgeninde öldürüldükleri haberleri ortaya çıkıyor,DEP’li milletvekilleri TBMM basılarak gözaltına alınıp tutuklanıyor,PKK ile işbirliği içinde olan gazetecilerin listeleri yayınlanıyor,medyanın amiral gemisi Hürriyet gazetesinin baş yazarı bu hainleri tanıyalım diye yazılar yazıyor, iş tam çığırından çıkmış bizlerde her türlü baskıyı göze alarak, işkenceleri,faili meçhul cinayetleri,yargısız infaza gidenleri ve gözaltında kayıp olanların listelerini yayınlıyoruz kendi çapımız da,silahlı ve sivil bürokrasi ve onun taleplerini önerilerini yerine getiren hükümetin içişler bakanı eski emniyet genel müdürü devlet kademesinde almadığı görev kalmamış kişi,ben bin tane operasyon yaptımsa bunu MGK’nun kararlarıyla yaptım, diyerek medyaya açıklamalar yapıyor,hükümet ve silahlı ve sivil bürokrasi topluma bir algı yaratmak için “tutturmuşlar bir insan hakları” diye demokrasiden, hukuktan yana olan güçleri hedef gösteriyorlar yani ortalık toz duman bir adım ilerisini göremiyoruz.
Kürt sorunu ve insan haklarından bahsedenleri ve bunları yazıp çizenler vatan haini,bölücü PKK’nın medya da ve sivil toplum örgütlerindeki temsilcileri diye teşhir ediliyorlar,insan hakları derneği genel başkanı Akın Birdal’a silahlı suikast düzenleniyor, ölüm dönüyor ve bir elinden sakat kalıyor,televizyonlar canlı yayınlarla bunu veriyor,işte insan haklarından Kürt sorunundan bahsedenlerin sonu böyle olur dercesine..
Bu arada demokrasiden yana güçlerin imdadına susurluk olayı patlak veriyor ve derin devlet bir trafik kasıyla suç üstü yakalanıyor,ortaya çıkan resim çok net olmasa da üzerine ışık tutuldukça bu resim günden güne netleşiyor bütün renkleriyle.
Demokrasi mücadelesi verenler “bir dakika karanlık sürekli aydınlık” hareketi ortaya atılıyor ve ülkenin gündemine oturmasıyla başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde her akşam ışıklar saat yirmi birde, bir dakika yanıp yanı söndürülüyor,sokaklarda her akşam sokak gösterileri başlıyor ve Susurluk olayı derin devletin hukuk tanımazlığı ülke gündemine oturtuyordu.
Herkesi Türkleştirmek isteyip,homojen bir toplum yaratmaya çalışan darbecilerin darbeye ve hukuksuzluğa karşı çıkanların ensesinde boza pişirildiği günleri hatırladım,Erdoğan’ın ve havuz medyasından beslenen gazeteci esnaf takımının tutturmuşla bir 17/25 aralık yargı darbesi sözlerini hatırlayınca..
Bu havuz medyasının 17/25 Aralık yargı darbe söylemi; Erdoğan’ın Roboski katliamının katillerini ortaya çıkart diye kamuoyunda büyük baskı gelince, Erdoğan Tutturmuşlar bir Roboski,her kürtaj bir roboski diye karşılık vermişti.
Erdoğan ve onun tetikçi takımı görevini yerine getiren havuz medyasından beslenenler; şimdi de yatıp kalkıp paralel devletin adamı yaftalamasına soyundular,dün Kürtlere yapılan operasyonlar ve cadı avı bugün paralel devletin adamı diye “yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkartan” polislere,yargı bağımsızlığından söz edenlere,savcılara ve hakimlere yapıyorlar..
Gerçi hakim ve savcıları göz altına alınmıyorlar ama yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkartan, bir dönem kahraman ilan ettikleri savcıları taşraya sürüyorlar,dosyaları başka savcılara veriyorlar, hakimleri değiştiriyorlar, haklarında suç duyurusunda bulunuyorlar,kendileri hakkında bu kadar yolsuzluk ve rüşvet iddiaları yargıya taşıyacakları yerde yavuz hırsız rolünü oynuyorlar.
Bir ülke de Yargı bağımsız değilse o ülkede ne insan hakları korunur ne de yolsuzluk ve rüşvet önlenir..
Bağımsız ve tarafsız bir yargı özgürlükler babında ekmekten daha önemlidir, su ve hava gibidir yerini başka bir şey dolduramaz.
Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmediği,yolsuzlukların ve rüşvetin önlendiği evrensel hukukun ilkleriyle yönetilen devlette karşılık bulur.
Diktatörlük peşinde olanlar hukuk önünde eşit bir yargılanmayı kabul etmedikleri için,tutturmuşlar bir 17/25 Aralık yargı darbesi diyenlerden rahatsız oluyorlar.
Biz tek bir şey istiyoruz bu ülkede savcının ulaşmayacağı kimse olmasın,başka da bir şey istemiyoruz..Nerede görülmüş yönetenlerin savcılar tarafından ifadeye çağrıldığı ülkede onun adı darbe olacak.
17/25 Aralık iddiaları yargıya taşınıp suçlananların yargıda sonuçlanana kadar, bunu ömrümüz yettiği sürece dillendireceğiz.
Açık bir çağrımız var, eğer kendinizden eminseniz 17 ve 25 Aralık’ta yargıya mı darbe yapıldı yoksa yargı mı hükümete darbe yaptı,yargıya müdahale etmeyin ve iddia edilen suçları yargıya taşıyın.
Ne dersiniz?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025