Mehmet TIRAŞ
İktidar ve çevresinin toplumun ahlakını değer yargılarını bozan ve yozlaştıran diye gündemden düşürmedikleri İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızı çekeceğiz toplumun ahlakını bozuyor dedikleri sözleşmeye yakından bakalım.
İstanbul Sözleşmesi internet Sözlüğü WikiPedia’da nasıl tanımlanıyor:
”Kadına yönelik ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleyi ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir.”
İstanbul sözleşmesi 11 Mayıs 2011 yılında İstanbul’da imzaya açılıyor 1 Ağustos 2014 yılında da bu sözleşmeye imza atan ülkelerde yürürlüğe giriyor. Bizde de şiddetin önlenmesi dair 6284 sayılı çıkartılan kanun 30 Eylül 2014 yılında yürürlüğe girdi ve fiilen de yürürlükte.
Bu sözleşmeyi imzalayan ülke sayısı 46 uygulayan ülke sayısı ise 33.
Bugün hem öncüsü olup ilk imzayı atan Türkiye şimdi de bu sözleşmeden imzasını çekmenin yollarını arıyor.
Bu sözleşmeye ev sahipliği yapan iktidarın bugün de imzasını çekmesi manidar değil mi?
Güya İstanbul Sözleşmesi eş cinselliği özendiriyormuş, boşanmaları teşvik ediyormuş, LGBT’li olmaya ilgiyi artırıyormuş. Bu gelişmeler toplumun ahlakını bozmakla kalmıyor toplumu da değerlerinden uzaklaştırıyormuş. Olmayan ahlakı nasıl bozuyorsa.
Bu kara propagandayı kimler yapıyor ve bu gündeme nasıl geldi.
Korono-19 Virüs süreciyle Diyanet İşleri Başkanlığı(DİB) görünmez virüsü LGBT’lilere bağladı ve toplumun ahlakını bozuyor diyerek tartışmanın işaret fişeğini patlatırkan,aslında bu açıklama sahibnin sesiydi.Peşinden İstanbul sözleşmesi birden toplumun gündemine girdi ve Partili Cumhurbaşkanı da biz İstanbul sözleşmesinden imzamızı çekebiliriz böyle bir çalışma içerisindeyiz demesi ile bu konu gündemden düşmez oldu.
Bu konunun gündemde tutulmasının nedeni ekonomik buhranı gündeme getirmemekten başka bir şey değil.
Peki İstanbul sözleşmesinden Türkiye’nin imzasını çekmesini kimler isityor?
Cemeatler,dinci vakıflar, tarikatlar ve din referanslı örgütlenen dernekler ve bunları referans gösteren yazılı ve görsel medyanın tayfası, hergün topluma bu sözleşme üzerinden ahlak dersi verip namus bekçliği yapıyorlar.
İstanbul sözleşmesininim içeriğini bilmedikleri halde gerici ve cinsiyetçi kesimler onların yayın organları kadınları adeta şeytanlaştırdıklarını görüyoruz.
İşin garip yanı Saray’a yakın bir araştırma şirketinin yaptığı araştırmasında İstanbul Sözleşmesi konusunda ortaya çıkan verilerde bunu teyit ediyor. Sorulan sorulara verilen cevaplarda insanların yüzde 84’ünün bu sözleşmenin içeriğini bilmediği ortaya çıkıyor. Bu araştırmanın sonucunu 20 Temmuz 2020 tarihli Hürriyet Gazetesinin köşe yazarı Abdulkadir Selvi sütununda detaylarıyla anlatıyor.
Sözleşmenin içeriğini bilmeyen toplumun, bu sözleşmeye karşıymış gibi algı operasyonu yapılması ne kadar ahlaki,bu kadarına da pes demekten başka bir şey aklımıza gelmiyor.
İstanbul sözleşmesinde ne var bir kısaca bakalım:
“Sözleşme taraf devletlere,aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kılmaktadır.”
-Ev içi şiddeti(fiziksel,cinsel,psikolojik veya ekonomik)
-Taciz amaçlı takip;
-Tecavüz dahil,cinsel şiddet;
-Cinsel Taciz;
-Zorla evlendirme;
-Kadınların sünnet edilmesi;;
-Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
-Çocuk yaşta evliliklere zorlamanın önlenmesi.
-Şiddetin önlenmesi.
-Kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve kadın-erkek eşitliğini önemli ölçüde yaygınlaştırmak.
İstanbul sözleşmesi sadece kadınları değil çocukları,bakıma muhtaç erkekleri,engellileri ve bir çok grubu kapsamaktadır.
İstanbul sözleşmesinden çekilmek ayrımcılık olduğu gibi AB ve demokratik dünyadan dışarıda kalmaktır.
Amaç burada anlattıkları gibi eşcinselliğe özendirme meşrulaştırma iddiası asılsız.Sözleşmenin yalnızca bir maddesinde ‘cinsel yönelim’ ifadesi geçiyor.
Boşanmaları artırdığı iddiası ise külliyen yalan.
Şiddete uğrayan kadının uzaklaştırma kararı ile kadının failinden korunması,kadınların can güvenliği açısından önem taşıyor.Boşanmalarda sosyoekonomi nedenler ve kadınlara uygulanan şiddet öne çıkmaktadır.
Bu sözleşmenin hangi maddesi toplumun ahlakını bozuyor yazılanları ve konuşulanları okuyup duydukça anlamakta güçlük çekiyoruz.
Hiç kimse kusura bakmasın ve karnından da konuşmasın ‘İstanbul Sözleşmesine’ karşı çıkanlar kadının erkekle eşit olmasını istemiyorlar.Kadını sosyal hayattan koparıp eve kapanmasını, çocuk doğurmasını, çocuklara bakmasını ve erkeklere hizmet etmesini istiyorlar.
Ahlaktan ve dinden bahseden dinbazlar kadın cinayetlerini,tacizi,tecavüzü ve şiddeti niye görmüyorlar? Siz hiç bir gün olsun camilerde ve bu dinbaz kesimlere ait vakıfların,tarikatların ve derneklerinin yayın organlarında televizyon kanallarında, kadınlara yapılan tacizi,tecavüzü konu ettiklerini kadın cinayetleri üzerine konuştuklarını duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunlar namus ve ahlak anlayışlarını kadınlar üzerinden açıklarlar, karı da benim kız da hem döverim hem de severim derler.
Resmi kayıtlara göre son dört yılda 1563 kadın erkekler tarafından katledilmiş..Görüldüğü gibi her gün birden fazla kadın erkekler tarafında öldürülüyor.
İş cinayetlerinden sonra artık kadın cinayetlerinin de çetelesini tutacağız.
Baba öz kızına şehvet duyabilirden sonra,Diyanet İşler Başkanı(DİB) üvey torunla evlilik helaldır diye açıklama yapıyorsa; İstanbul sözleşmesi daha da önem kazanıyor.
Allah aşkına İstanbul Sözleşmesi bu toplumun olmayan ahlakını nasıl bozuyor, biri bize anlatsın?
Kadının üretimde,yönetimde,temsil ve sosyal hayattaki yeri üzerine yazmaya haftaya devam edeceğim.
Not: Ben bu yazıyı bitirdiğimde bir kadın daha Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin bir erkek tarafından öldürüldüğü haberleri ajanslara düştü. M.T.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları











































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025