Mücahit BİLİCİ
Bir önceki yazıda sürekli “hat”ta (yani online) oluşumuzun ve sinyal-yoğun vasatta yüzen hayatlarımızın yeni bir toplum tanımı gerektirdiğini söylemiş ve bu yeni hale “plazma toplumu” adını vermiştim. Bu yazıda ise plazma toplumunun nasıl “gözetim”den ziyade “durumsal farkındalık” modunda işlediğini ele almak ve Foucault’nun “terbiye” (disiplin) dünyasından epeyce ötede, yeni bir durumla, bir içeriden fetih durumu ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmak istiyorum.
Foucault hapishanenin tarihini anlatır gibi yaptığı Discipline and Punish isimli kitabında modern çağda gücün işleme şeklini anlatır ve hepimizin aslında görünmez bir hapishaneye düştüğümüzü göstermeye çalışır. Burada bu çalışmayı etraflıca tartışmayacağım. Sadece konumuza bakan bazı vechelerini vurgulamakla yetineceğim. Mesela geleneksel toplumda (18. yy’a kadar) hapishane yerine zindan var. Yerin altındadır. Karanlık, izbe bu mekanda mahkumlar çürümeye terkediliyor. Cezalandırmanın nesnesi bedendir. Numune için bazısı siyaset meydanında sallandırılsa bile gerisi mezbaha gibi gözden ırak yerlerde hall edilir idi. Amaç intikam, acı çektirmek ve baş eğdirmektir. Hakimiyet kendisini göstermek için kan akıtır. Etrafın kanlanması ve insan malzemesinin israf edilmesi gibi çevreci kaygılar henüz yoktur.
Modern çağda ise (19.yy) hapishane bambaşka bir hal almıştır. Artık bodrum katı değildir. Üstelik ışık bombardımanı altındadır. Hapishane, karanlığa hasret kalınan bir açık alan gibi aydınlıktır. Zindanda karanlığa gömülen mahkumlar yerine hapishanede ışığa boğulan mahkumlar var. İlki karanlıkta göze görünmezken, ikincisi ışık sağanağı altında çırılçıplaktır. Işık huzmeleri birer inzibat cihazıdır. Görünmek, nazara yakalanmak demektir. Mahpus, gardiyanın nezaret-hanesi’ndedir (gözetim evinde). Her an birinin gözetiminde olan insan bir süre sonra o nazarı içselleştirmeye başlar ve kendini o nazarın tacizinden azad etmek için kendi kendini o nazara uygun hale getirir. Yani gardiyanın nüfuz eden nazarı, mahpusun içsel edebi halini alır. Artık dayak yerine telkin, işkence yerine rehabilitasyon amaçlanacaktır. Kan yerine kaygı vardır. Disiplin yolculuğuna başlamıştır.
Peki hedef nedir? Gözetim aracılığı ile insan ruhunu formatlamak. Amaç, üretim ve tüketimde insan kaynağı haline gelecek şekilde eğri malzemeyi geri dönüşümden geçirip doğrultmak. Bazılarının maruz bırakıldığı eski işkence, yerini herkese uygulanan umumîleşmiş bir disipline bırakıyor. Zira, disiplin, işkencenin umuma teşmil edilmiş halidir. Gerçekten de modern hayattaki stres, disiplin denilen kansız veya sulandırılmış işkencenin çağdaş bir tezahürüdür.
Disiplin artık bedenleri (yontulmamış doğayı) hamur gibi yoğurmaktadır. İşte bu disiplinin şebeke gibi dağıtılması için yeni bir teknoloji ortaya çıkıyor. Bina suretinde resmedilmiş bir mimari cihaz 19. yüzyılda dikkat çekiyor. Panoptikon denilen bu bina modeli veya mekansal tanzimat cihazı, hapishane, hastane, timarhane, fabrika, kışla, okul ve benzeri ıslah ve terbiye işiyle uğraşan kurumlarca benimseniyor. O kurumlara masrafsız bir hakimiyet imkanı sunuyor. Ortada 360 derece görebilen bir merkezi kule var. Kulenin etrafında kulenin nazarına firesiz yakanan hücrelerden oluşan geniş bir tek kişilik koğuş çemberi var. Bu yapı tarzı sadece bir personel (gardiyan, hemşire vs) ile belki yüzlerce kişiyi teftiş ve kontrol etme imkanı sunuyordu. Gözetim o kadar eksiksiz ve kesintisiz idi ki artık kaçacak yeri olmayan mahkum kendi kendisinin gardiyanı gibi davranacaktır.
Foucault Panoptikon isimli bu inzibat cihazının işleyişini görünürlük (visibility) üzerinden kavramsallaştırarak modern toplumun bir disiplin toplumu olarak hayatlarımıza hücre hücre nüfuz edeceğini, manevi bir büyük kapatılma ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya çalıştı. Şüphesiz burada hapishane bir metafor olarak anlaşılmalıdır. Medeniyetin bu taarruzunu daha önce Nietzsche ve ondan ilhamla Freud da tartışmıştı elbette. Foucault’nun anlattığı geçiş saltanatın ilgasıydı: Hükmün şahsi bir kaynaktan geldiği hakimiyet toplumundan çıkıp, hükmün bir sahibe atfedilmeyecek şekilde kanun, cihaz ve kurum biçimlerini kazandığı disiplin toplumuna geçiş oldu. Deleuze “kontrol toplumları”na dair derkenar yazısında Foucault’nun kapalı mekana kapatılma analojisi yerine artık açık alanda tutunma gayreti safhasında olduğumuzu söyler. Ona göre “insan artık mahkum değil, borçlu.” Yani artık insan hapishanenin kapatılmış mahkumu değil, bankaların sonu gelmez kartlarının borçlusudur. Kurumlara kapatılmışlığın güvence ve sukuneti bile artık yok. İnsan, hareket halindeki trene kolunu kaptırmış gibidir. Her ne kadar Deleuze, Foucault’daki mekansal durağanlık yerine sonu gelmez bir güvence yokluğu halini tarif etse de bugün artık disiplin ve hatta kontrol toplumundan çok öte bir yerdeyiz.
İnternetin değdiği her yere kolları uzanabilen görünmez bir ahtapotvarı canavarın eline düşmüş durumdayız. Panoptikon bir bina idi bu yeni canavar ise yapay zekaya dayalı bir yazılım şirketi. Adı Palantır. Hapishane değil ama bir nezarathane. Hatta bir suikast cihazı. Geleceği görmek, olacağı önceden tahmin etmek iddiasında bir istihbarat şirketi. Her ne kadar sağlık ve idari bazı amaçlar için hedef kitle belirlemek gibi hizmetler de verdiğini iddia etse bile son tahlilde askeri amaçlar ve savaş mantığı için kurulmuş bir şirket.
Hizmet verdikleri taraflar arasında soykırım uygulayanlar ve totaliter bir nüfuz isteyen devletler var. Sağlık bilgilerinizden, sosyal medyadaki beğenilerinize, kameralara görünme yer ve zamanlarınızdan alışverişini yaptığınız bilumum ürün ve alışkanlıklara kadar herşeyinizi biraraya getiriyorlar. Her bir insan hakkında detaylı dosya tutuyorlar. Potansiyel suçluları veya teröristleri önceden tahmin edebilecekleri iddiasındalar. Her bir insanın kendi kendisi hakkında bilemeyeceği kadar çok ve mahrem bilgiyi bu şirket ve benzerleri topluyor ve biliyor. Bu hafiyecilik elbette ki iyi niyetli değil, kötü niyetli bir malzeme biriktirme çabası olarak devreye sokuluyor. Kim ve ne olduğunuz bilgisi ticari, siyasi ve askeri fırsatçılara satılmak üzere istif ediliyor. Seçimleri etkilemek, savaşlarda otonom cihazlarla katliamlar yapmak da mümkün.
Artık bu tarz teknoloji şirketlerinin insafına kalıyor insanlık. Savunmasız vatandaş, algoritmalar üzerinden güdülenebiliyor, şu veya bu içeriklere maruz bırakılıyor, şu veya bu politik tercihlere teşvik edilebiliyor. Yapay zeka ve büyük ölçekli data hasadı yapabilmenin mümkün olması ile birlikte bütün insanlığı kapsayan bir istihbarat toplama ve profil oluşturma gücü ortaya çıktı. İşte Palantir gibi şirketler bu gücü paraya ve savaşa tahvil ediyorlar. İnsanlığı tehdit eden en büyük tehlike aslında bunlar. Özellikle böyle şirketlerin soykırım yapan ırkçı rejimlerin emrinde olması durumunda durum daha da kötü demektir.
Panoptikon ile Palantir arasında bazı önemli farklar var. Evvela, Panoptik hakimiyet biçiminde gözetim dışarıdan olurdu, Palantir tarzı nüfuz ise içeriden bir nüfuz. Gözetimde kamera “görsel gözaltı” yaparken, bu yeni ele geçirme modelinde hariçten, fiziki anlamda görsel yakalanma şart değil. Ritimler, konumlar, ilişkiler, bağlantılar, tüketimler vesaire hepsi sinyal ve anlık data olarak seni içeriden peyderpey ele veriyor. Çünkü yapay zeka ve digital data boyutlarına nispetle görsel yakalama devede kulak kalıyor. Sağlık app’leri kullananların kalp atış ritimleri ve telefon pillerinin sıcaklık derecesini bile biliyorlar. Ve bunu bütün dünya ölçeğinde yapabiliyorlar. Profilin oluşturulması için uzun süreli ve herşeyi kapsayan bir gözetleme gerekir. Sonuçta, üst üste gelen bu darbelerle insan kalesi düşürülür. Bireyler artık dijital bir işgal altındadır. Sadece görünür davranışların değil, korku, istek ve düşüncelerin de gözetimin eline geçmesi sözkonusu. İnsanlara ne düşünmeleri gerektiğini empoze etme tehdidi yerine ne düşündüklerini bilmeyi onlara karşı silah olarak kullanma tehdidi ile karşı karşıyayız.
Disiplin toplumunda iktidar seni bilmek istemiyordu. Sadece sana bildirmek istiyordu. Seni yoğurmak ve şekle sokmak istiyordu. Disiplin kültüründe seni muti (itaatkar) bir vatandaş yapmak için seni formatlama arzusu vardı. Buna eski usul totalitarizm diyelim. Rejime itaat etme şartıyla aklından geçenin bir hükmü yoktu. Yeni totaliterizm ise çok daha sinsi. Seni öyle kendi haline bırakmıyor. Kalbinden geçenleri bile bilmek istiyor. Ama işin kötü tarafı pasif bir istihbarat toplayıcısı değil. Zihninden geçmesini istediklerini timeline’ından gündemine sokuyorlar. Vitrinine baktığın ayakkabı magazasının kamerasından seni görüyor, yerini biliyor ve hatırlamadığın ayakkabı numarana kadar sana hitaben hazırlanmış reklam füzelerini ateşliyorlar. Dronla seni dinlemekten yine dronla seni öldürmeye kadar uzanan geniş bir yelpazede seni tehdit gücüne sahip bir yeni iktidar biçimi. Bir açıdan bir merakli kulak, bir bilgi hırsızı. Başka bir açıdan bir fısıldayan dudak, bir lümme-i şeytaniye gibi çalişıyor. Geniş propaganda, telkin ve manipülasyon imkanlarına sahip. (Eskiden sadece devletlerde olan bazı kabiliyetler artık şirketlerin elinde karşımıza çıkıyor. Devlet gücünün gittikçe özel dijital teknoloji şirketleri aracılığıyla istihbaratlaşması gibi bir olgu var. Demokrasinin namusu olan özel alan özel şirketler ile içiçe hale gelmiş kamu gücü eliyle payimal oluyor.)
Bu yüzden bugünkü tehdit epeyce farklı. Eskiden gözetim uysal ve iyi olmaya teşvik için idi. Yani kurumsal disiplinin amacı terbiye idi. Lakin bugün insanların muhatap olduğu küresel gözetimin amacı kontrol değil, şantaj. Günahtan alıkoymak değil, günaha teşvik etmek. Suça bulaştırıp, borçlu çıkartmak. Tüketime teşvik aracılığıyla bağımlılık ve zaaf husule getirmek. Bu yeni teknolojiyi kullananların amacı senin kendi farkında olman değil, onların senin farkında olmasını sağlamak. Amaçları, sana hükmedebilmek için seni senden daha iyi bilmek. Sana dışarıdan değil içeriden hakim olmak. (O yüzden Epstein gibi adamlara ihtiyaç kalmayacak. Sabotaj gibi şantaj da artık algoritmalarla yapılabilecek). Amaç herkesi kırılgan, suçlanabilir, mahçup, korkak ve suçlu yapmak.
Bilincin işgalini bir tarafa bırakın, aslında bilinçaltının gaspı sözkonusu. İnsanları bilinçaltından yakalamanın idari, ticari ve askeri bir silah olarak kullanılabildiği bir takip kabiliyeti ve farkındalık gücü ile karşı karşıyayız. Ve bu artık özel şirketlerin elinde. Bireyin mahremiyet hakları ve özel alanın kutsallığı (Amerika örneğinde vatandaşların federal devletteki bilgilerinin özel şirketlerin eline geçmesi ile birlikte) iyice tehdit altına girdi. Bu ticari-siyasi elektronik-kuşatma hali karşısında kitleler özgürlüklerini nasıl koruyacak? Yeni dönemde Amerikan toplumundaki ve coğu başka toplumdaki siyaseti şekillendirecek önemli sorulardan biri bu olacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025