Serdar KAYA
Tarihteki herhangi bir dönemi ele alan hiçbir film ya da dizinin, muteber kaynaklara dayanmaksuretiyle gerçeği bire bir yansıtabilmesi mümkün değildir. Her şeyden önce, hiçbir tarihî dönem hakkında her şeyi biliyor değiliz. Bildiğimizi düşündüklerimiz ise, çoğu zaman farklı şekillerde yorumlanmaya müsait. Bu da, aynı dönemi ya da olayları farklı şekillerde sunan eserleri mümkün ve doğal kılıyor. Dolayısıyla, tarihî bir dönemi ele alan herhangi bir yapımı izlemeden önce, ilgili çalışmanın bir noktadan sonra yorumlar ihtiva etmesinin kaçınılmaz olacağını baştan bilmek gerekli.
Konunun bir diğer yönü ise, sahnelenen her metnin ciddi ölçüde dramatizasyon içermek durumunda olması. Sahne sanatlarının niteliği ile ilgili olan bu durum, hakkında detaylı bilgi sahibi olunan olayları dahi belgesellere özgü bir formatta aktarmayı imkânsız kılar. Gerçeklik iddiasında olan filmlerin bile gerçekleri bire bir yansıttıklarını değil, yaşanmış olaylara “dayandıklarını” (based) ya da yaşanmış olaylardan “mülhem” (inspired) olduklarını belirtmekle yetiniyor olmalarının nedeni de bu.
Bir dizi
Bu gibi eserlerin yanı sıra, bir de tarihî gerçeklere sadık kalmak gibi bir kaygıya baştan sahip olmayan ve öncelikli amacı seyirciyi eğlendirmek olan popüler yapımlar var. Muhteşem Yüzyıl adlı dizi de böyle bir popüler yapım. Gerçi her popüler yapım, zorunlu olarak gerçeklerle gevşek bir bağa sahip olmak zorunda değil. Ancak Muhteşem Yüzyıl, (muhtemelen biraz da başına bir iş almamak için) gerçek olaylara dayanmadığını açıkça belirtiyor. Ancak buna rağmen, bazı insanlar, dizinin tarihî olayları kurgulayış şekline itiraz ediyorlar. Bu, özünde meşru bir tepki. Hatta böyle bir tepki, ilgili dönem ve şahıslar hakkında fanatik bir tutum içerisinde olan kimselere özgü olmak zorunda da değil. İnsanlar zaman zaman sadece gerçeğe duydukları saygıdan hareketle bu yönde taleplerde bulunabilirler, bulunuyorlar.
Ancak Muhteşem Yüzyıl’a getirilen itirazlar biraz tuhaf. Şöyle ki, diziye tepki gösterenler, bir yandan dizinin içeriğinin gerçek dışı olduğunu iddia ederlerken, diğer yandan da, dizidekine oranla gerçeğe daha yakın olduğu kolay kolay söylenemeyecek bir başka kurgu öneriyorlar. Özetle, bir taraf Harem’de gününü gün eden bir padişah imgesi tasvir ederken, diğer taraf ise, Harem’in bir okul olduğunu vurguluyor ve padişahların ömürlerini at sırtında geçirdiklerini iddia ediyor.
Bu aslında bir tartışma değil, Cumhuriyet tarihi ile yaşıt olan ve hâlâ olgunlaşamamaktan ileri gelen birçekişme. Dolayısıyla da, bu çekişmenin (ve benzeri diğerlerinin) bir yere varacağı yok.
Sonsöz
Cumhuriyet dönemi ders kitapları, Osmanlı padişahlarını, sadece kendi zevklerini düşünen ve halkı ezmekten adeta zevk duyan insanlar olarak yansıtır. Amaç, yeni rejime meşruiyet kazandırmaktır. İslami kesimin, kendisi değil, halkı ve dini için yaşayan padişah imgesi ise, resmî tarihin bu aşırı tavrına verilmiş bir tepkidir. Rasyonellikten epey uzak olan bu tepki, resmî tarihin iddialarını alıp diğer uca taşır. Bu nedenle, Cumhuriyet’in padişahları Harem’den çıkmazken, İslami kesiminkiler İstanbul’a bile uğramazlar.
“Harem bir okuldu” argümanını, daha çok bu ikinci uç sahipleniyor. Peki, “Harem bir okuldu” derken tam olarak nasıl bir okuldan söz ediyorlar? Kasıtları, Harem’deki (Halil İnalcık’ın sözünü ettiği) “dikiş-nakış, rakkaslık” gibi dersler mi? Olay bunlardan mı ibaret?
Kitap notu
“Harem bir okuldu” ekolünün magnum opus’u herhalde Ahmet Akgündüz’ün Osmanlı’da Haremadlı kitabıdır. Halil Berktay, verdiği historiyografi derslerinde bu kitabı, “olabilecek en kötü tarihçilik örneklerinden” biri olarak okutuyormuş. Tarihçi Y. Hakan Erdem, 2008 yılında yayımlanan Tarih-Lenk adlı önemli kitabının farklı bölümlerinde, Akgündüz’ün bu ibretlik çalışmasını ciddi bir kritiğe tabi tutar. Okunmaya değer bir eleştiridir.
Siyasetbilimci İsmail Kara’nın 1998 yılında yayımlanan Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafeadlı kitabı ise, daha geniş anlamda, Türkiye’de İslami kesimin ülkenin tarihine ve kültürel birikimine nasıl bakageldiği konusunda kıymetine az rastlanır kimi makaleler ve Kara’nın kendisine özgü üslubuyla bir parça örtülü dile getirdiği gayet sağlam eleştiriler içerir.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014