Yıldıray OĞUR
“Falsos positivos” aslında bir tıp terimi. Türkçe’de “yanlış pozitif” olarak kullanılıyor. Testin sonucu pozitif çıkan ama aslında negatif olan vakalar için kullanılıyor.
Kolombiya’da ise bu kavram sadece bir tıp kavramı değil, çok acı hatıraları olan siyasi, hukuki bir skandalı hatırlatıyor.
Kolombiya 52 sene boyunca FARC adlı silahlı örgütle savaştı. Bu savaşta devlet çok defa rutin dışına çıktı. FARC da kanlı ve acımasız bir örgüttü.
Ama özellikle 2002’de aşırı sağcı Álvaro Uribe Vélez’in iktidara gelmesinden sonra her şey çığrından çıktı.
Teröre karşı çok sert yöntemlere başvuruldu. Paramiliter çeteler ortaya çıktı. Ama en kötüsü askerlere öldürdükleri FARC militanı başına para verilmesi oldu.
İşte skandal burada patladı. Askerler para kazanmak ve rütbe almak için genç erkekleri iş vaadiyle kandırıp, FARC gerillalarının yaşadığı ormanların derinliklerine götürüyor, üzerlerine FARC üniformaları giydirip, infaz ediyordu.
Sonra da fotoğraflarıyla “terörist öldürme” skoru yapıyordu.
2002’den 2010’a kadar en az 6 bin daha iddialı olarak 10 bin erkeğin bu şekilde öldürüldüğü ortaya çıktı.
İşte daha sonra yargılanıp, hesaplaşılacak bu korkunç skandala da “Falsos positivos” “yanlış pozitif” adı verildi.
Peki bu skandal sırasında ordunun bağlı olduğu Savunma Bakanı kimdi?
Juan Manuel Santos.
FARC Santos 2010 yılında Kolombiya devlet başkanı seçildi.
İktidarı döneminde FARC’la çok sert mücadele etti.
Ama 2012 yılında FARC örgütüyle barış görüşmelerine başladı. Sonra görüşmeler açığa çıktı. Ve anlaşmayla tamamlandı. 2016’da FARC örgütü silah bıraktı ve savaş bitti.
Santos da 2016 yılında Nobel Barışı Ödülü’nü aldı.
Tıpkı De Klerk gibi.
De Klerk, Güney Afrika’da Apartheid rejiminin öncülerinden olan politik bir ailede doğdu. Ailesinden pek çok kişi ırkçı Ulusal Parti’nin yöneticiliğini, bakanlıklarını yapmıştı. Kendisi de aynı yoldan gitti. Milli Eğitim bakanlığı sırasında siyahların üniversitelere de girmemesine öncülük etti. Bir gün gelip ülkesindeki apartheid rejimine son vereceğini, beyazlarla aynı üniversitelere girmelerine izin vermediği siyahların lideri Mandela’yla el sıkışacağına kim inanırdı? Ama zamanın ruhu, dış baskılar, zorunluluklar ırkçı De Klerk’ten 1993’te Nobel Barış Ödülü alan bir De Klerk yaratmıştı.
1994’de Nobel Barış Ödülü’nü alan İzak Rabin’in hikayesi de benzer.
Annesi yüzlerce Filistin köyünü yok eden Yahudi terör örgütü Haganah’ın üyesiydi. Biraz büyüyünce kendisi de aynı örgütün silahlı birliği Palmach’a katıldı. İngilizlere, Filistinlilere yönelik saldırılarda ün yaptı, örgütün operasyon şefliğine kadar yükseldi. 1948 savaşı sırasında Kudüs operasyonlarını yönetti, onbinlerce Filistinliyi evlerinden etti. Gazze’nin işgalinde önemli rol oynadı. Siyasete girdi, başbakan oldu, taş atan Filistinli gençlerin üzerine kurşun attırdı, o ünlü Filistinli çocuğun kol kırma görüntüleri yüzünden adı “kemik kıran”a çıktı. Kimse bu kötü adamın Filistinlilerle yapılmış en ileri barış anlaşmasının altına imza atacağına ihtimal vermezdi ama bunu yaptı. 1993’te Oslo Anlaşması’nda el sıkıştığı Arafat’la 1994’te Nobel Barış Ödülü’nü paylaştı.
Benzer çok örnek verilebilir.
Ama bu örnekler MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye uzattığı elin bir barış sürecinin başlangıcı olduğuna ve samimiyetine kaç kişiyi inandırabilir bilinmez.
Genelde bizde barış çok solcu bir kavram olduğu için onu bir milliyetçinin ağzından duymaya bile kimse alışık değil.
Ama dünyada barışları, çözümleri sadece solcular, sadece demokratlar, sadace hümanistler yapmıyor. Hatta genelde onlar yapmıyor.
Barış ve çözüm esas olarak iyiniyetlerin, yüce gönüllüklerin değil, pragmatik kararların sonucu oluyor.
Görülüyor ki, son bir haftada Bahçeli’nin uzanan sürpriz eli, sonraki barış ve Türkiye partisi vurgulu açıklamaları, Cumhurbaşkanı’nın daha da ileri giden konuşması böyle bir pragmatik kararın sonucu.
Muhalifler; Kürtleri iktidar cephesine kaptırır mıyız telaş ve kızgınlığıyla bunun olmamasını istedikleri için hatta her an yeniden “Megri Megri” ihbarcılığına başlayıp başlamama kararsızlığı yüzünden, iktidar destekçileri ise son 10 yılda uçan kuşa terörist deyip, çözüm, barış kavramlarına saydırdıkları için yeni açılımı övecek yüz bulamadıkları için olan biten üzerinde hakkıyla konuşmuyorlar.
Ama samimiyet testleri, güven krizleri gerçeği değiştirmiyor: Siyasetin tüm akışını ve havasını değiştirecek bir kırılma yaşanıyor.
Gelen haberlere bakılırsa bu açılımlar, Öcalan ile İmralı’da başlayan yeni görüşmelerin bir devamı.
Bu sürecin amacı şu anda Kürtlerin meselelerini tümden çözmek değil. Esas amaç PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitirdiğini ilan etmesi.
PKK, bunu neredeyse hiçbir kazanım elde etmeden 2011’de İran’da PJAK için yapmıştı.
Artık adım atamadığı Türkiye’de yapmaması için hiçbir sebep yok. Bu açıklama; terör ve silah gölgesini sadece Kürt siyasetinin değil tüm siyasetin üzerinden kaldıracaktır.
Bunun değerini anlamak için sadece 2023 seçimlerinde Kandil’den gelen açıklamaların seçim sonucunu nasıl etkilediğini bir an için hatırlamak yeterli.
Cumhurbaşkanı’nın şu cümlelerinin ise özellikle altı çizilmeli:
“Tekrar ediyorum; Kobani olaylarının hukuki açıdan hesabı sorulmuştur. 10 yılık gecikmeyle bile olsa, 6-8 Ekim olaylarına dair samimi bir muhasebenin yapılmasını da önemsiyoruz. Böyle bir tavrın sergilenmesinin siyasette inşa etmeye çalıştığımız yumuşama iklimine katkı sunacağı açıktır."
Cumhurbaşkanı’nın Kobani ile ilgili bugüne kadarki tüm siyasi diskurunu terk ettiği bu çağrının muhatabının Demirtaş olduğu açık. Bundan Demirtaş’ın da bu sürece davet edildiği sonucu çıkarılabilir. Demirtaş’ın son iki yıldır izlediği siyasetle böyle bir girişime destek vereceğini tahmin etmek zor değil.
Bu sürecin en büyük güvencesi ise bu kez Devlet Bahçeli tarafından başlatılmış olması.
Ve bütün geçmiş müktesebata rağmen teslim etmeliyiz ki Bahçeli’nin bu yaptığı çok cesurca ve vatanseverce bir hamle.
Olgun bir siyasetçinin, kendisinden sonraki kuşaklara miras bırakmak isteyeceği, türden, bedelini göze aldığı bir elini taşın altına koyma bu.
Ayrıca Türkiye’deki tek pragmatik insan da Bahçeli değil.
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra muhalifler, Bahçeli’nin MHP’sinden CHP’li HDP’li anti-AK Parti koalisyonuna girmesini bekliyorlardı. Olmayınca da buna çok bozulmuşlardı.
Bu tahmin dahi edilemez sürprizlere açık pragmatizm, çözümün ve barış ihtimalinin kimin işine yarayacağı gibi bencilce kaygılardaki pragmatizmden daha sempatik görünüyor.
Üstelik böylesine bir diyalog bütün iklimi yumuşatır, terör sopasını ortadan kaldırır, ifade hürriyetinin alanını açar.
Bundan günün sonunda kimin karlı çıkacağı ise bilinmez.
Barışın girişiminin bile kaybedeni olmaz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025