Akın ÖZÇER
Dışişleri Teşkilât Kanunu’nda yapılan son değişiklikle, yurt dışındaki temsilciliklere büyükelçi ya da daimi temsilci olarak dışarıdan atananların Türkiye’ye döndüklerinde Bakanlıkta bu unvanlarını koruyarak üst makamlara getirilmelerinin yolu açılıyor. Değişiklikten önce bu imkân sadece başka bir kamu kurum ve kuruluşu mensubu olan büyükelçi ve daimi temsilcilere tanınmıştı; şimdi bu koşul da ortadan kalkmış bulunuyor.
Konunun kariyerle ilgili yönü var kuşkusuz. Üst makamların bir bölümünün kamu kurum ve kuruluşu mensubu olsun, olmasın dışarıdan atanan büyükelçi ve daimi temsilcilerce doldurulması, kariyerlerine Bakanlıkta başlamış olan meslek memurlarının teorik olarak önlerini kesiyor. Dışarıdan yapılacak atamalara bağlı olarak bu makamlarda daha az meslekten diplomat bulunacak. Ama olumsuzluk bu kadarla da sınırlı değil zira bu yoldan Bakanlık Teşkilâtı’na arka kapıdan girmenin de yolu açılıyor. Dolayısıyla bu yasa değişikliğini öncelikle meslek memurları açısından değerlendirmekte yarar var.
Meslek memurları açısından yasa değişikliği
Aslında yurt dışındaki temsilciliklere Bakanlık dışından büyükelçi ve daimi temsilci atanması, her ne kadar meslek memurlarının müstakbel tayin yerlerini kısıtlıyor olsa da, yasal olarak hep mümkündü. Türkiye’de belki fazla kullanılan bir seçenek olmadı ve 12 Eylülden bu yana son yıllardaki atamalara kadar birkaç generalle sınırlı kaldı. Bu uygulama demokratik olmayan yönetimlere özgü değil elbette. Birçok demokratik ülkede seçimlerle değişen iktidarlarla birlikte önemli merkezlere siyasi atamalar yapılıyor.
CHP’nin emekli büyükelçi bir milletvekilinin açıkladığı gibi, sorun dışarıdan büyükelçi ve daimi temsilci olarak atananların bu unvanlarını koruyarak ciddi bir sınavla girilen Bakanlıkta görev alma olasılığından kaynaklanıyor. Bir büyükelçi veya daimi temsilci merkezde Genel Müdür unvanıyla görev yapabilir. Oysa sınavla Dışişleri’ne giren bir meslek memuruna bu unvanı alması için arada yapılan başkâtiplik sınavında başarılı olmak kaydıyla 20-25 yıllık kariyer gerekiyor. Dolayısıyla yasa değişikliği teorik olarak dışarıdan atamalar yoluyla iki sınavlı bu sürecin “bypass” edilmesi sonucunu doğuruyor.
CHP milletvekili, dışarıdan atanan ve dış görevinde belki başarılı da olan bir büyükelçi, üç-dört yılla sınırlı kalan dış politika deneyimiyle Orta-Doğu, NATO veya Batı Avrupa Genel Müdürü olarak görev yaparsa memleketin hali nasıl olur diye soruyor. Bu görüşe Bakanlık dış politika yapan bir kurum olmadığı için katılmak kolay değil. Kendisi de zaten Sayın Davutoğlu’nu eleştirmek niyetiyle konuyu böyle takdim ediyor. Dışişleri Bakanı’nın akademisyen, kitabı olan bir dış ilişkiler uzmanı olduğunu, ama “bu mesleğin içerisinden gelmediği, mesleğin nasıl işlediğini yaşayarak bilmediği için (…) bizim memleketimizi getirdiği durum ortada” diyor. Dışişleri Bakanları ülkenin yararı bakımından diplomat kökenli mi olmalı bilmem ama asıl sorun bu değil; dışarıdan atanan büyükelçi kökenli genel müdür ve maiyetindeki meslek memurları arasındaki ilişkiler. Belirli bir kıdeme sahip bir meslek memurunun, dışarıdan gelen –bir de kendisinden daha genç ve deneyimsizse- bir amirle çalışmasının kabulü zor bir haksızlık ve önemli bir sorun oluşturduğunu kabul etmek gerekir.
Aslında Bakanlıkta bu yasal değişiklikten önce de her şey dört dörtlük değildi elbette. Özellikle tayin ve terfilerdeki sorun, yakın geçmişe kadar üç meslek memurundan ikisinin büyükelçi olamayacağı cümlesinde ifadesini buluyordu. Yeni açılan misyonlarla bu kontenjan artmış olmalı ki şaka gibi şimdi de 40’lı yaşlarının başında her diplomatın büyükelçi olacağından söz ediliyor. (!) Ama kabul etmek gerekir ki asıl sorun, Bakanlığın yükselme ve atamalarda objektif ölçütlerini bir türlü belirleyememiş ve belirli bir zaman dilimi içinde kararlılıkla uygulayamamış olmasından kaynaklanıyor. Kişilere özel farklı uygulamalar yapılması, gerekçelerinin arkadan oluşturulması hakkaniyet ilkesi açısından ayrı bir tartışma konusu. Hele bir dönem unvanlarıyla manşetlerde olanlar arasından parlak meslek yaşamları sona erdikten sonra kişisel yetenekleriyle toplumda ön plana çıkanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyorsa…
Siyasi bakımdan yasa değişikliği
Konunun bir de siyasi yönü var elbette. Bu yasa değişikliğinden sonra dışarıdan atanacak temsilciler şimdiden “AKP büyükelçileri” olarak damgalanıyor. Hatta konuyu “İmamlar monşer oluyor” gibi, her iki mesleğe de saygısızlık içeren başlıklarla sunan medya temsilcilerine bile rastlanıyor. Bu durumda, atamaları üçlü kararnameyle yapılan meslekten büyükelçilere hangi sıfatın lâyık görüleceği sorusu takılıyor insanın aklına. “Onlar devletin büyükelçileri” diyenleri duyar gibiyim ama devletle hükümet nasıl birbirine karşıt oluyor ki?
Genelde bürokraside rastlanılan vesayet sistemine özgü “devlet kalıcı, hükümetler gidici” yaklaşımı Dışişleri kadrolarına da hâkim elbette. O bakımdan bir köşe yazarının başlık olarak kullandığı “AKP büyükelçileri” kavramının kendisine ait olduğunu düşünmüyorum. Nitekim CHP’nin eski büyükelçi milletvekili konuyla ilgili açıklamasında AK Partili meslektaşlarına “Dışişleri Bakanlığı personelinin profilini kendinize çok uygun bulmayabilirsiniz” diyor ve bunun yolunun dışarıdan adam almak değil Dışişleri giriş sınavının daha geniş bir kitleye açılması olduğunu vurguluyor.
Karşı olduğum nokta bu son derece makul öneri değil, meslek memurlarının profili konusu; çünkü basitleştirilmiş bir “yaşam tarzı” farkı üzerinden devlet (atanmışlar) ile iktidar partisini (seçilmişler) karşı karşıya getiriyor. Yaşam tarzını siyasileştiriyor ve iktidar partisinin karşısına çıkarıyor. Eğer yasa değişikliği Anayasa Mahkemesince iptal edilmezse, “istifa etmek, etmemek meslekte olan arkadaşların kendi tercihidir ama ben meslekte olsaydım istifa ederdim” diye ekliyor.
Haksızlık olduğuna inandığınız şeyleri değiştiremiyorsanız, kariyerinize nokta koymanın erdemli bir davranış olduğunu takdir ediyor, bu istifa tavsiyesini çok iyi anlıyorum. Ama aynı zamanda seçilmiş siyasetçilerin dördüncü bir erk gibi karşılarına dikilen bürokrasi kalelerini kontrol etme çabalarını da. Demokrasilerde kendisini seçilmişlerden bağımsız olarak devletin temsilcisi gören bir bürokrasinin yeri olamaz elbette.
Kişisel görüşüm o ki vesayet sisteminin geri çekilmekle birlikte devam ettiği Türkiye’de siyasetçilerin bürokratların tayin ve terfilerinde sözünün daha çok geçmesinde yarar var. Dışişleri boyutunda önemli başkentlere dışarıdan büyükelçi ve daimi temsilci atanması da bu görüşle örtüşüyor. Bunu siyasetin bürokrasi içinde bir tür “kadrolaşması” olarak değerlendirmek mümkün ama bürokrasiyi kendi içinde kadrolaşmayan, kliklerden arındırılmış saf bir memurlar topluluğu kabul edersek… Öyle olmadığını kanıtlamak için somut örnekleri ardı ardına sıralamaya gerek yok. “Devlet” ve “AKP” büyükelçileri ayrımı her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor aslında.
http://www.hispanatolia.com/bolum/25/id_cat,2/id,352/devletin-degil-akp-nin-buyukelcileri-
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları



















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025