Ali BAYRAMOĞLU
Bizi bir araya yayıncı Mustafa Küpüşoğlu getirmişti. Bugün üçü de aramızda olmayan Ahmet Cemal, Ahmet Güngören, Arda Denkel’le birlikte bir dergi projesine girişmiştik. “Siyaset ve Siyasal Düşünce” bölümünün editörlüğünü ben yapıyordum. Uzun hazırlıklar sonunda dergi, “Dün ve Bugün Felsefe” adıyla 1985 yılının Nisan ayında çıktı. Dergi için çok hevesliydik. Ne var ki pek çok benzeri gibi çok kısa ömürlü oldu, sadece 1 sayı çıkabildi. Ancak bir çeviri ve bir söyleşi üzerinden yıllarca referanslarda yaşamaya devam etti.
Dergide Şerif Mardin’in “Türk Siyasasını açıklayabilecek bir anahtar: Merkez-Çevre ilişkileri” başlıklı ünlü makalesinin ilk Türkçe çevirisi yer alıyordu. Bunca yıl sonra hala, Türk siyasal sosyolojisini kavramak için temel metinlerden biri olan bu makalenin İngilizcesi, çevirisinden 12 yıl önce 1973’te yayınlanmıştı.
Yayınlanmasıyla birlikte makale çeşitli derlemelerde yer almaya, yabancı kaynak bulmanın zor ve pahalı olduğu bir devirde öğrencilere ulaşmaya başladı. Gerek bu derlemelerde gerek daha sonra İletişim Yayınları’ndan çıkacak Mardin’in toplu eserlerinde yer alan çeviri, o dergide yayınlanan metindir. Makalede, çevirmen olarak Şeniz Gönen adı geçer. Başka çevirilerinde de aynı takma ismi kullanmışmıydı bilmiyorum, ancak çevirmen bir dönemin ünlü denemeci ve felsefecisi, Sartre’ı ve varoluşculuğu Türkiye taşıyan ilk isimlerden birisi olan, 2005’te vefat eden değerli Selahattin Hilav’dı. Marksist geleneğin entelektüel isimlerinden Hilav, bu makaleyi çevirmeyi özellikle arzu etmiş, Mardin de bundan özellikle memnun olmuştu. O dönem için anlamlı bir buluşmaydı bu.
Bu makalenin yanında dergide Mardin’le yapılmış bir söyleşi de kalıcı oldu. Hocayı nasıl, kimin ikna ettiğini hatırlamıyorum, ama heyecanımı, söyleşiye hazırlanmamı, elimdeki kitap ve makalelerini tekrar satır satır okumaya çalıştığımı gayet iyi anımsarım. 20’li yaşların sonlarında, üniversitede asistandım. Sevgili dostum antropolog Ahmet Güngören’le birlikte köhne bir büronun üçüncü katında Mardin’le ilk kez karşılaştım. Şerif Hoca, sorulardan ve söyleşinin gidişinden memnun kalmış olmalı ki, yarım saat için geldiği sohbet üç saat sürdü. Mardin’in öyküsünü ve Osmanlı-Türk geleneğinin kimi yönlerini konu alan bir söyleşiydi bu. “Şerif Mardin ile Din ve Devlet Sosyolojisi Üzerine Söyleşi” başlığıyla yayınladı. Akademik çevrelerde epey tartışıldı. Mardin’in söyleşi hakkında tam olarak ne düşündüğünü ise, ancak yıllar sonra, İletişim Yayınlarından toplu eserlerini yayınlarken, bu söyleşiyi eserlerinin arasına katmasıyla anlamıştım.
Şerif Mardin üniversite sonrası karşıma çıkan dört önemli isimden biriydi. Diğer üçüyle yakınlaşma, yakın çevresinde bulunma ya da çalışma imkanım oldu. İstanbul Siyasi Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanı Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya bunlardan ilkiydi. Fakültenin ilk asistanı, daha doğrusu Tunaya’nın o fakülteki ilk asistanı olmuştum. Gerek fakültede, gerek Türkiye’de Siyasi Partiler kitabının son baskısını hazırlarken evinde aylarca yanında olduğum Tarık Hoca’dan, Mete Tunçay’ın “hepimiz kanatlarının altından çıktık” dediği bu büyük hocadan kısmen feyz alan son kuşaktanım herhalde. 12 Eylül darbesinde Tarık Hoca fakültenin pek çok diğer öğretim üyesiyle birlikte 1402’lik oldu ve üniversiteden uzaklaştırıldı. Tarık Hoca, Yaşar Gürbüz’ün yanına gitmemi istedi. İktisadi ve İdari İlimler Akademisi’nde, Yaşar Hoca yanında, markizmin, pozitivizmin, saha çalışmalarının abidelerinden Prof. Dr. Mübeccel Kıray’la böylece tanıştım. Kıray beni sever, aldığım Fransız üniversite eğitiminin ona göre olumsuz etkilerini kırmak için terbiye etmeye çalışırdı. Asistanı olmamama rağmen doktora derslerine yanında götürdüğünü iyi hatırlarım. Üçüncü isim Bülent Tanör’dü. Tanör benden 16 yaş büyüktü, bana biraz ağabey, biraz arkadaş, biraz hocaydı. Metot üstadı bu anayasa hukukçusu, solcu ve kemalist damardan gelen hukukçuların en parlaklarından biriydi. Evinden çıkmazdım o günlerde.
Yöntem, bilgi, tarih, teori açısından hepsinden öğrendiklerim oldu. Ancak beni en çok etkileyen hiç tanımadığım, diğer üçünün soru işaretleriyle karşıladıkları, dudak büktükleri Şerif Mardin olmuştu. Örneğin Kıray, Mardin’i “sosyal değişimi reddeden, değişim karşıtı sosyolog” olarak tanımlardı. Şerif Hoca’nın benim gibi gençler için tılsımı da aslında buldu. Bir yerden bir yere nasıl gidildiğini, bir dönemden döneme nasıl geçildiğini değil, önce o yeri ve yerleri merak ediyordu. Orada duruyor, içine, kıvrımlarına bakıyor, orayı, oranın geleneği, mantığı ve dilini ihmal etmeden anlamaya çalışıyordu. İlerleme fikri, ilermenin etapları, bunların test edilmesinden oluşan, sorusu ve yanıtı belli, anlamı sınırlı “bilimsel yaklaşımlar”a soğuk duruyordu.
ÜÇ MİTOS
Mardin, Foucault’ın 1968’de “Kelimeler ve Şeyler” yayınladığı günlerde Sartre’a verdiği yanıttaki işi Türkiye’de sahada başarmıştı. Hakim kemalist, marksist, kurumsal yaklaşımların beslediği ilerlemeci toplum ve tarih anlayışı havuzunun mitoslarına çalışmalarıyla dokunmuştu.
(1) Tarihin bir aşamasından bir başka aşamasına geçişin koşullarına yoğunlaşan bir anlayışa hiç yakın olmadı, bu anlamdaki “süreklilik mitosu”nun izini hiç sürmedi. (2) Toplumu sadece bu süreklilik içinde anlamaya çalışan, sürekliliği ise insan özgürlüğünün kaçınılmaz ve doğrusal ilerleyişine indirgeyerek tarif eden “mitosu” hiç anlamlı bulmadı. En nihayet zihniyeti, kültürü, değerleri, kimi evrensel toplumsal ve ekonomik formların belirlediği varsayan (3) “mitos”dan da uzak durdu.*
Mardin, hakim dalgaya soğuk durmakla kalmadı, onu ters yüz eden etkili bir sosyoloji geliştirdi. Osmanlı düşünce tarihi, Osmanlı-Türk modernleşmesi, zihniyet meselesi, din sosyolojisi, bilgi sosyolojisi, hangi konuya el atarsa atsın, (ki bunlar bugün bir zincirin halkları gibi, birbirini takip eden, felsefeye tarihe, sembolizmden epistemolojiye uzanan ve nihayet kendi içinde anlamlı bir bütün oluşturan bir çevreçevede karşımıza çıkar) hemen hepsinde, “subjektif” alan ve yöntemi mesele yaptı. Bu alanı onun ürünlerini, onları üreten dimağı, bu dimağı belirleyen tarihsel ve kültürel unsurları, kendisine haslıkları içinden, ancak kendisine haslığın, tarihselci ya da kimlikçi tuzağına düşmeden, mesafeyi koruyarak, evrensel kavramlarla ve araçlarla anlamaya çalıştı.
Onun için Weberci derler, hatta “Mardin Türk Weber’idir” şeklinde tanımlayanlar oldu. Belki. Anlamaya Weberci bir yöntemle girişti. Sosyolojiye bir ilişki yumağı olarak baktı, ilişkilerde kişilerin eylemlerine o kişilerin verdiği anlamı, bu anlamı üreten referansları, değerleri kavramaya çalıştı. “Neden başörtü takılır” değildi sorusu. Suali şuydu: “Tesettürlünün ve çevresinin ona verdiği anlam nedir”. Tesetttürü ve inancı tarihsel ilerlemenin belli bir aşamasına yerleştirerek açıklama fikrini bu çerçevede elinin tersiyle itti. Ama Weber’in toplumsal ve ekonomik formlardaki geçişlerin nedenlerini sorgulayan, bunun, dolayısıyla tarihin itici gücü olarak rasyonalleşmeyi merkez alan bakışından uzak durdu. Montesquieu’den Weber’e, Langer’den Cassirer’e, Dahl’dan merkez-çevre kavramını ödünç aldığı Shils’e, kültürün psiko-dinamiği olabilir mi, kişilik ve kimlik arasında geçişler var mıdır sorusuyla Erikson’a kadar, karşısına çıkan anlamlı bulduğu tüm yöntemleri ve araçları “anlamak” için kullandı ve denedi. Ama hiç birinin parçası olmadı. Soruları, merakı ve derinliği ve, onu felsefi, angajmanlardan uzak tuttu.
MERAK VE DERİNDEKİ ÇEKİRDEK
Mardin pek çok söyleşinde sık karşılaşacağınız cümle şuydu: “Tamam öyle ama bunun arkasında ne var, bunun ötesine geçebilir miyiz acaba?”. Onu tanımlayan merak, soru ve derindeki ana çekirdeğin arayışıydı. Yaptığımız o söyleşide peşinde koştuğunu şöyle tanımlamıştı: “Benim işim insanın kültürden aldığı araçlarla kendisini nasıl insan
yaptığını anlamak…”
Mardin bu arayış çerçevesinde Türk toplumu ve siyasetinin temel ve kurucu çelişkisini en net ve kalıcı tanımlayan isim oldu Bu ülkede, “dindar-muhafazakâr” ve “seküler-laik” cemaatler 150 yıldır, gerek varlıkları gerek ilişkileriyle belirleyici rol oynarlar. Biri toplumun merkezine konumlanmıştır, diğeri çevresini oluşturur. Bu iki büyük cemaat birbirlerini yaşam biçimlerine tehdit olarak görür, uzlaşmaz iki değer sistemini temsil ettiklerini düşünürler. Kah iktidar, kah siyaset, kah gelenek üzerinden kendi alanlarını ötekinin aleyhine, keyfi biçimde genişletmeye çalışırlar. Bu iki farklı tasavvur bu yolla ve birlikte, siyasi ruhumuza yıllar yılı cemaatçi bir siyasi kültür zerk etmişlerdir. Kimlikçi algılar, keskin doğrular, bu nedenle biraz da kader gibi, siyaset anlayışımızın temelini oluşturur.
45 yıl önce yayınlamış “çevre merkez makalesi” bugün hala güncelliğini bu nedenle korur.
Şerif Mardin bu ülkede akademik çalışmalarda düşünce kodları ve hakim paradigmayı yerinden oynatan kişi oldu. Onu tanısın tanımasın, bir kaç nesil onun öğrencileri olup, onun açtığı yoldan yürüdü. İyi ki, bu topraklardan gelip geçti.
* Foucault der ki, her kim bu mitoslardan birisine dokunursa “tarihe tecavüz, tarih karşıtlığı” çığlıkları yükselir. Mardin’in karşılaştığı “değişim düşmanı, tutucu” “eleştirileri” de bu çığlıklardandı.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025