Ali Türer
Anayasa değişikliği referandumunun ardından içeriden bakınca siyasetin, dışarıdan bakınca Türkiye algısının sonuçta tekrar şekilleneceği yeni bir döneme girdik.
Aslında Türkiye coğrafyasında üzerinde anlaşılmış, istikrara kavuşmuş bir siyasal birlik arayışını bir türlü tamamlayamamanın yarattığı sürekli deprem durumudur bu, deprem durumunun artçı sarsıntılarıdır yaşadıklarımız.
Türkiye’de siyasal birliği Türk kimliği altında oluşturma girişimini ağzına yüzüne bulaştıran kimileri (eski Ergenekoncular, eski MHP yöneticileri), Türk milliyetçiliği sosu ile servise sunulan Sünni İslamcılığın öncülüğünü artık kabul etmiş görünüyorlar.
Merkeziyetçi gelenek içinde hareket eden muhafazakâr blok, siyasette ne istediğini daha iyi bilen, muhtemelen daha gözü kara taraf oluyor. Yeni koşullara uygun biçimde yeniden yapılanmak için hiç vakit kaybetmiyorlar.
Kuralları değişen siyaset oyununda yüzde 49’u oluşturan ret cephesinin sahne oyuncuları ise haksız yere ofsayda düşürülmüş futbolcu gibi karışık duygular içindeler. Kaleye topu atacak en uygun pozisyonu bulmuşken, YSK tarafından bu hak ellerinden alınmış gibi oldular.
Üstelik bu duygunun yarattığı incinmeyi henüz aşamamışken, oyunun seyrini belirleyen muhafazakâr bloğun taşıyıcı örgütü, liderini yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek için kolları sıvadı. CHP kanadı ne kadar hazırlıksız olduğunun birden farkına varıverdi. Referandumda ortaya çıkan “Hayır” cephesinin öncüsü -ki Türk kimliği altında siyasi birlik oluşturma girişimini ağzına yüzüne bulaştıran takımın en has oyuncusu oluyor aslında kendisi-, yeni bir tartışma içinde buldu kendini.
“Evet” cephesinde, 2019 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı belli! Peki, “Hayır” cephesinin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Dahası bu aday nasıl belirlenecek? CHP kongresinde mi, %49 oluşturan bileşenlerin temsilcileri arasında gerçekleşecek olası bir uzlaşma ile mi? Bunun için CHP olağan mı toplanmalı, olağanüstü mü?
CHP kongresi olağan toplanacaksa önce delegeler, sonra ilçe yönetimleri, sonra il yönetimleri ve genel kurul delegeleri seçilmesi gerekiyor. Bu da ne kadar elinizi çabuk da tutsanız, sonuçta en az bir yılı aşacak bir zaman dilimi demek. Yani bundan en erken bir buçuk yıl sonra yapılacak olağan kurultayda CHP yeni liderini, yönetimini bulacak, sonra da ortak cumhurbaşkanı için kollar sıvanacak öyle mi?
Bir yandan da CHP için bu, bir buçuk yıla yayılacak bir iç çatışma demek. Peki, bu süre zarfında reddettiği, dahası referandum sonucu itibari ile meşru da saymadığı yeni sistemin uyum yasalarının ortaya çıkmasına CHP mecliste katkı verecek mi? Yargı, meclis, kurumlar, seçim sistemi, siyasal partiler yasası, yani bütünüyle bir sistem, yok sayılan yasalara göre yeniden şekillenirken CHP mecliste ne yapacak? Ya da kendi içinde birbirini yerken mecliste yaptığının ne gibi bir anlamı olacak?
AKP’nin CHP’yi soktuğu şu duruma bakar mısınız? Şimdi buradan bakınca başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP yöneticilerine AKP’nin şu dokunulmazlıkları kaldırma oyununa gelmek nasıl görünüyor acaba?
Referandum sonrası siyasi yaşamda tanık olunması muhtemel olası süreç ve bu süreçte muhalefetin lideri olarak üstlenmesi beklenen sorumlulukları ortada iken, Deniz Baykal’ın önerdiği yol haritasına, olağanüstü kurultay çağrılarına CHP’nin kayıtsız kalması düşünülemez. Bu koşullarda CHP parti meclisi, merkez yönetim kurulu önerilerin nerden geldiğine, kimin dillendirdiğine bakmadan sorunu serinkanlılıkla kendi içinde enine boyuna tartışması gerekir. CHP’den bu beklenir.
Fakat işte öyle olmuyor. Ortaya koyduğu yol haritasından çok, Deniz Baykal’ın niyeti sorgulanıyor. Çünkü CHP içinde, geçmişte ortaya koyduğu tutumlar, bu tutumların belirlediği Deniz Baykal algısı, malum. Fikri Sağlar ve Muharrem İnce ise çıkışlarını güçlü kılacak örgüt içi ağırlıktan mahrumlar. Böyle olunca bütün bu çıkışlar, kamuoyunda birer liderlik çekişmesi durumları, örgüt içinde birer disiplin sorunu haline geliyorlar.
Oysa sorun CHP’nin başına, yönetimine kimin/kimlerin geçeceğinden daha derin. %49’u oluşturan “Hayır” cephesi 2019 seçimlerine nasıl girecek? Bu blok hangi ilkeler etrafında birlikte tutulabilir, bir hareket haline gelebilir. Açıkçası CHP nasıl bir Türkiye istiyor, sorun budur.
AKP ve müttefikleri, İslam’ın Sünni yorumu etrafında bir araya gelmiş Türklerden oluşan topluluğun merkez çekirdeğini oluşturduğu, diğerlerinin bu topluluğun iradesini koşulsuz kabul ettiği bir siyasi birlik istiyorlar. Böyle bir birliğe de öyle parlamenter rejim, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, katılımcılık, çoğulculuk, sosyal devlet gibi parametrelerle ulaşılamayacağını, bu birliğin bu parametrelerle bir arada tutulamayacağını görüyorlar.
Peki, CHP ne istiyor?
Hala bu ülkede kendini “Türk” olarak tanımlamayanı vatandaş olarak görmeyecek mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk’üyle Kürt’üyle, Ermeni’si, Süryani’si ile herkesin eşit vatandaşlık bağı ile bağlandığı, hiçbir farklılığın dışlanmadığı ya da ötekileştirilmediği bir ülke olmasını gerçekten istiyor mu? Bir etnik yapının gölgesini üzerinde hissetmeden bu ülkede insanlar kendini tanımlayabilecekler mi, herkes kendi gönencini yaşayabilecek mi? Kürtler ana dillerinde eğitim alabilecekler mi?
Kimlik üzerinden politika üretmeyi, dostunu düşmanını kimlik üzerinden belirlemeyi, kimlik üzerinden kavga etmeyi, ya da barış yapmayı CHP ret edebilecek mi? Türklüğü, Kürtlüğü, Sünniliği bir yana koyup %49, ortak hukukta, ortak etikte, liyakatte bir araya gelebilecek mi?
Bu olmayacaksa “Hayır”ın anlamı ne? İnisiyatif o kimliğin elinde olsa ne olacak, bu kimliğin elinde olsa ne olacak, vesayeti ha o belirlemiş, ha bu belirlemiş bunun bir anlamı var mı? Buradan ortaya çıkacak istikrar ya da siyasi birlik, sonuçta dayatılmıştır, bu yüzden kalıcı olamaz.
CHP en kısa zamanda yaşama biçimi ile ilgili önceliklerini netleştirmek durumundadır. Ve bunu bir an evvel yapmalıdır. Kadim politikalar ile yüzleşmeden, gerçekte sosyal demokrat olmaya soyunmadan bunu yapamaz. Taşeronlaştırılanlara, işsizlere, geleceğinden umutsuz gençlere, yaşama biçimini tehdit altında gören, kendini baskı altında hisseden herkese (Kürtlere, Çerkezlere, Alevilere) somut, içtenlikli politikalarla el uzatmanın zamanıdır.
Bunun gerçekleşmediği yerde, birilerinin işi kolaylaşır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024