Ali Türer
Hükümetin acelesi var. Geçen haftaki yazımda Milli Eğitim Bakanlığının böyle bir hazırlık içinde olduğuna, bakanın bir televizyon programındaki açıklamalarından yola çıkarak dikkat çekmiştim. Hazırlık gerçek oldu. 4+4+4=12 yıllık kesintili eğitim yasa tasarısı meclis alt komisyonunda görüşülmeye başladı bile.
Bir önceki yazımda, bu değişikliğin arkasındaki tek tip eğitim anlayışını vurgulamaya çalışmıştım. Bu yazımda bu adımın eğitim sisteminde yaratacağı ilave karmaşa, çocukların hayata hazırlanması üzerinde yaratacağı tahribat üzerinde durmak istiyorum.
Bir kez daha altını çizelim. Sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilirken de hareket noktası bizatihi çocuğun kendisi, ihtiyaçları, ülkenin ekonomik, sosyal gereksinimleri değildi; 4+4+4=12 yıllık kesintili eğitim düşünülürken bu gün de değil.
1997’de alınan sekiz yıllık kesintisiz eğitim kararı, güçlenip iktidara oynayan yeni siyasal elit’i minder dışına itme düşüncesiyle 28 Şubat süreci içinde tezgâhlanmış bir adımdı. Arkasında tek tip insan yetiştirme düşüncesi vardı. Balkondan atılıp kapıdan giren, iktidarı eline geçiren dini seçkinler de, 4+4+4=12 yıl kesintili eğitim düzenlemesi ile 1997’nin rövanşını milli seçkinlerden almaya hazırlanıyorlar. Böylece, iktidarlarını güvence altına alma, sürekliliği sağlama yolunda toplumu şekillendirmenin önünü de açmış olacaklar. Bu adımında arkasında yine tek tip insan yetiştirme düşüncesi var.
Bu girişim karşısında, karşıtlarından, “kız babaları, çocuklarını ikinci dört yılda okula yollamazlar”, “laiklik elden gidiyor” gibi sesler geliyor. Yani endişeleri de, tepkileri de geleneksel.
Bilindiği gibi ergenlik dönemine kızlar on bir, erkekler on üç yaşlarında girmeye başlıyorlar. Yedi yaşından on bir yaşına kadar olan bu dönemi Piaget “somut işlemler dönemi” diye adlandırıyor. Yani çocuğun bilişsel gelişiminin somut olay ve olgular içinde gerçekleştiği dönem. Bedenini, gücünü keşfettiği, cinsel rolünü belirginleştirdiği, mutlaka başarıyı tatması, başarılı olması gereken bu dönemde çocuğun bir kişinin kontrolünde gelişimini sürdürmesi çok önemlidir.
Çocukla ilgili bilgilerin aileden ve gözlem yoluyla elde edildiği bu dönem öğretmen-aile ilişkilerinin diğer dönemlere göre çok daha yoğun olması gereken bir dönemdir. Çocukların sert rekabete sürüklenmemeleri, birbirleri ile karşılaştırılmamaları gerekir. Çünkü bilişsel aktivitedeki eksiklilerin kaynağı henüz belirgin değildir. Ergenlik döneminin gelişimi her çocukta aynı değildir. Ergenlik döneminin ilk yıllarındaki karmaşık gelişimin çocuğun ilgileri üzerinde nasıl bir etkide bulunacağı henüz belli değildir.
İkinci dört yılı kesintili koyduğunuza göre, birinci dört yılın sonunda çocuğu ikinci dört yıla yönlendireceksiniz. Henüz on yaşındaki bir çocuğu bir mesleki alana, ya da akademik alana çocukla ilgili hangi referansa dayanarak yönlendireceksiniz? Buna öğretmen ya da veli nasıl karar verecek? Çocuğun ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarına uygun bir karar, on yaşında verilir mi?
Öte yandan mesleki kişiliğin oluştuğu, billurlaştığı yıllar 23-24’lü yaşlar. Yani bu kadar uzunca bir sürece yayılan mesleki olgunlaşmayı niye ille de ikinci dört yıldan başlatmak istiyorsunuz ve bunu zorluyorsunuz. Üniversiteye geçişte uygulanan katsayı uygulamasını mesleki eğitimin gelişmesinin önündeki tek engel ilan ettiniz. Kaldırdınız. O halloldu, şimdi de ilköğretimin sekiz yıllık kesintisiz olmasını mesleki teknik eğitimin önündeki başlıca engel ilan ediyorsunuz. Bunu da hallederseniz sırada ne olacak?
Mesleki eğitimde gelişimin önünde başlıca engel, bence bu zihniyetin ta kendisi. Çünkü İmam Hatipleri meslek okulu olarak ilan edip, imam hatiplerin önünü açmaya çalışırken mesleki eğitiminin önünü açacağını ilan etmek; mesleki eğitime ne kadar yabancı olunduğunu yeterince ortaya koyuyor zaten.
Öte yandan “şura kararlarını uyguluyoruz.” diye kendinize boşuna gerekçe yaratmaya çalışmayın. 2006 da on yedinci şuranın toplanmasından dokuz ay kadar önce; katsayı uygulamasını bertaraf etmek için yaptığı girişim o günkü YÖK’ün karşı çıkması ile yargıdan dönünce; Milli Eğitim Bakanı basının önüne çıktı; “biz de On Yedinci Şurayı toplayıp, bu meseleleri orada tartışırız” dedi. Şura geleneğine o açıklamayı yaptığı zaman gölge düşmüştü zaten.
Mevcut örgün eğitim içinde en sağlıklı işleyen biricik alan sınıf öğretmenliğidir. Çocuğun gelişiminin bir öğretmenin gözetiminde ve sorumluluğunda sürdürüldüğü tek dönemdir. İlköğretim ikinci kademeden itibaren çocuğa kimin sahip çıktığı belli değil. Çocukların özelliklerinin branş öğretmenleri arasında konuşulmasına fırsat verecek tek kurul şube öğretmenler kuruludur. Ama o da işlevsel olmaktan çoktan çıktı. Yapılmıyor. Her öğretim yılı sonunda branş öğretmenleri tarafından tutulan gözlem formları ve bunlar üzerinden dönem sonunda hazırlanan yöneltme formu ile çocuk sözde yönlendirilmiş oluyor. Öğretmenlerin angarya olarak gördükleri bu formlarla çocuğun sağlıklı yönlendirildiği iddia edilebilir mi?
Okullaşmada en sorunlu alanımız genelde ortaöğretim, özel olarak da mesleki teknik eğitimdir. Ortaöğrenimi, mesleki teknik öğretimi sağlıklı bir biçimde yapılandırmadan, yönlendirmelerin sağlık bir biçimde yürümesini güvence altına almadan birinci kademeyi dört yıla indirmek; ikinci kademede ve orta öğretimdeki karmaşanın içine çocuğu biraz daha erken sokmaktan başka bir anlama gelmez. Faydası olmaz zararı olur.
Öte yandan Yaşantımızla ilgili bu kadar ciddi, önemli sonuçları olabilecek bir karar bu kadar kolay alınabilir mi? Çocuklarımızın geleceği ile ilgili böylesine ciddi, sorumluluk isteyen bir konuda bu acelecilik nedir? Konuya hakim bilim insanları arasında, kamu oyunda tartışılmadan böyle saldırgan bir tutumla akşamdan sabaha eğitim sisteminde köklü bir değişime kalkışmak, sırtında yumurta küfesi taşıyan sorumlu yöneticilerin yapacağı iş midir?
Eğitim alanında gelişigüzel atılacak her adım, akşamdan sabaha gidilecek değişiklik sistemdeki karmaşayı daha da derinleştirmekten, moral dayanakları daha da yıpratmaktan başka bir işe yaramaz.
AKP iktidarı sosyal, kurumsal alanı dilediğince yapıp bozacağı, oynayacağı kum bahçesi olarak görüyor. Bunun böyle olmadığını göstermek de; eğitimcilerin, öğretmen örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, biz velilerin boynunun borcu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024