Alper GÖRMÜŞ
Eski bir Sırrı Süreyya Önder portresi için sunum: Aşağıda okuyacağınız portreyi bundan 17 yıl önce kaleme almıştım. Dün (3 Mart) Habertürk’te onunla yapılmış uzun röportajı dinleyince acaba o zaman ne yazmışım diye merak ettim. Bu merakımı röportaj sırasında sarf ettiği iki cümle özellikle tetikledi.
Birinci cümle: “Beni eskiden herkes severdi, şimdi yarısı sövüyor…”
Aklımda, onu “sevmeyeni olmayan biri” diye anlattığım kalmıştı. Portreyi okuyunca şaşırdım, böyle bir cümle yoktu. Muhtemelen aklımdan geçeni yazmamışım o zaman ama kesinlikle doğruydu. Ve şimdi -ne yazık ki- “yarısının sövdüğü” de doğru. Ama bu onu giriştiği kutsal çabadan soğutacak bir etki yapamazdı, dünkü röportajda bunu bir kere daha gördük.
İkinci cümle: “Ana baba Türkmen bir ailenin evladı olarak burada yoldaşlık ve dayanışma nöbeti tuttum…”
Bu cümle de tetikledi beni 17 yıl önceki portreyi okumam yönünde. Çünkü portrede Önder’in Kürt olduğunu yazmıştım, öyle biliyordum. Portre yayımlandıktan bir gün sonra telefonla aradı, “beni zebun ettin” dedi (bu kelimeyi bilmiyordum, ‘âciz’ anlamına geliyormuş), sonra da gülerek ekledi: “Fakat Kürt değilim.”
Einstein, “bir önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” demişti. Bu iddialı sözü kendinden yola çıkarak onaylamayanlar varsa, ne mutlu onlara; çünkü onlar önyargılarının esiri olmamışlardır ve bu yönleriyle eşi görülmemiş bir başarının temsilcileridirler.
Sayıları ne yazık ki ihmal edilebilecek kadar küçük olan bu büyük başarının sahiplerini saygıyla bir kenara bırakalım… Peki, önyargılarıyla kımıldayamaz hâle gelmiş her siyasi düşünceden, her inançtan milyonlarca insan ne yapacak? Düşüncesinden ve inancından emin, kendisinin bulunduğu yerin dışında duran herkesin “yanlış yerde” durduğuna inanan “ana akım” mensupları; mesela dini inanç sahipleri, mesela laikliği İslamiyet karşılığı bir inanç hâline getirenler, mesela memleketi sadece kendilerinin hakiki manada sevdiğine-sevebileceğine inanan militerler, mesela sağcılar, mesela Türkler, mesela kadınların ikinci sınıflığını içine iyice sindirmiş erkek ideolojisi mensupları…
Bin dil dökseniz yerlerinden milim kıpırdatamayacağınız bu hâkim ideoloji mensuplarını bir de Sırrı Süreyya Önder’le tanıştırın, bakın ne olacak? Bir lâdinî, laikçilikle dalga geçen bir laik, bir anti-militer, bir sosyalist, bir Kürt ve bir kadın dostu erkek olan Sırrı Süreyya Önder’le karşılaşan bütün önyargı sahiplerinin başına ne geldiyse, onların başına da o gelecek. Mesela İTÜ Sözlük’ten “normalşartlaraltındaveodasıcaklığında”nın başına gelenler gelecek:
“Haziran ayı başlarında falan babamın, ‘Meksika sınırı diye bir program var F tipi kanallardan birinde, ama çok güzel, izledin mi hiç’ demesiyle merakımın depreşmesi sonucunda tesadüfen konuk olduğu bir programa denk geldiğim, izledikten sonra daha önce hakkında bir bilgim olmadığı için kendime kızdığım insan. İdeolojiyi, dünya görüşünü falan s..tir et yahu, bu adam direkt bu coğrafyanın yüreğinden konuşuyor. Hani böyle mahallenin delikanlı abileri olur ya; öyle bir söylemi, duruşu var! AKP açılım mı istiyor? Çok dürüstse bu konuda, önce bu abiyle ve o’nun gibilerle görüşsün, sonra lafazanlık yapsın derim kendi adıma!”
Onu “F tipi” bir televizyonda değil de “L tipi” bir televizyonda konuşurken görse daha mutlu olacağı muhakkak İTÜ Sözlük yazarı hoşlanmayacak ama, Sırrı Süreyya Önder’i “Bu coğrafyanın yüreğinden konuşan adam” yapan şeylerden biri de, çocukluğunun Adıyaman’da, “F tipi” bir çevrede geçmiş olması…
“Ben yedi yaşımdan itibaren okuma sürecimin içerisine bütün Risale-i Nur külliyatını da dahil ettim. Çünkü babam böyle bir gelenekten geliyordu. Dayım da insan güzeli, bir Nur şakirdiydi. Ve çocukları çok ciddiye alırlardı.”
Fakat onun gibi bir adalet arayıcısı; her türden eşitsizliği kader, devlete itaati erdem olarak gören bir geleneğin içinde kalamazdı. Aslında ondan önce, Türkiye İşçi Partisi’nin Adıyaman İl Başkanı olan babası çıkmıştı geleneğin dışına.
Evleri, zamanın genç-yaşlı sosyalistlerinin uğrak yeriydi. Önder, babasını kaybettiğinde 8 yaşındaydı. Annesi ve üç kardeşiyle birlikte sığındıkları dede evinde çok yoksul bir hayat sürdü. Lisede ve özellikle de “çalışarak okuma”nın mümkün olması nedeniyle tercih ettiği Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde olgunlaşan siyasi kimliğini bugün de taşıyor. Sırrı Süreyya Önder bir solcu, bir sosyalist…
İnsan olarak gücü nereden geliyor?
Meşrebiniz ne olursa olsun Sırrı Süreyya Önder gibilere kızamazsınız, yüzünüzde geniş bir gülümsemeyle izlersiniz sadece. Bilmiyorum, insanı bundan daha güçlü yapan başka bir şey var mıdır?
Kullandığı “F tipi televizyon” ibaresiyle ve sonraki cümleleriyle “kentli-laik-çağdaş” fakat aynı zamanda çok sayıda önyargıyla malûl kalabalıklara ait olduğunu düşündüğüm (yoksa önyargılı mı davranıyorum) “normalşartlaraltındaveodasıcaklığında”nın başına gelen şey, benzer önyargılarla malûl dindar, muhafazakâr kalabalıkların başına da geliyor. Şu soru ve cevapta olduğu gibi:
Soru: Muhafazakâr kesim için bir sosyalistten beklemedikleri, alışık olmadıkları ihlâslı bir dervişlik hali mi var sizde ne?
Cevap: Estağfurullah. Ya o çok iddialı olur. Bence ben elimden geldiğince samimiyeti ve gerçekliği gözetiyorum. Bu konuda da insanın iddiası olması lazım. Şimdi ben o röportajlarda İslamı referans alan biri olmadığımı söylememe rağmen o insanlar beni kardeşleri gözüyle görüyorlarsa, demek ki meseleye burasından bakmak lazım. Zaten aslolan da budur.
Bence de “aslolan” budur. Bence samimiyet, sahicilik ve iyilik elele verseler ve “ete kemiğe büründük Sırrı diye göründük” diye halay tutsalar yeridir yani… İhtiyacımız olan şey, Sırrı Süreyya Önder’vari bir samimiyet ve sahicilik… Böyle olunca, sizi herkes dinler. Böyle olunca, düşünce ayrılıkları bâki kalır ama, bunlar göz oyma nedeni olmaz…
Sırrı Süreyya Önder’in insan olarak gücü samimiyetinden, sahiciliğinden ve her an gözlerine yansıyan “iyi insan”lığından geliyor.
Sanatçı olarak gücü nereden geliyor?
12 Eylül mahkemelerinde mahkûm olduğu 12 yılın yedisini yatıp çıktıktan sonra marley işçiliği, pavyon çalgıcılığı, uzun yol şoförlüğü, yurtdışında inşaat işçiliği gibi bir dolu iş yaptı. Bu arada her fırsatta “Bu tozlar bu çamurları getirdi” adlı anlatısına bir şeyler ekledi.
2003’te Yılmaz Güney’in “Duvar” filmini izledikten sonra gözüne ilişen bir ilanın izini sürdü, yol onu sinemacı Barış Pirhasan’a götürdü. İlan, senaryo yazmaya heves edenlere yönelikti. Barış Pirhasan ilk olarak neden sinemayla ilgilendiğini sordu. Önder, “Valla biraz öfkeliyim” dedi. Barış Pirhasan, öfkenin sinemaya başlamak için faydalı, devam etmek için zararlı bir şey olduğunu anlattı ona.
Sırrı Süreyya Önder en çok en öfkeli olduğu şeyi, 12 Eylül’ü anlatmak istiyordu. Demek ki başlayabilirdi sinemaya, fakat “Konsey üyelerinin, acıdan kırk Bornova battaniyesi parçalamadan ölmemesi için her gece beddua ederek yatan” bir adam olarak filmin devamını nasıl getirecekti? O öfkeyle, karikatürleştirilmiş bir 12 Eylül eleştirisinden başka bir şey ortaya koyabilmek nasıl mümkün olacaktı?
Sırrı Süreyya Önder’in ilk filmi “Beynelmilel”i izlediğimde en çok, yaratıcısının gerçek duygularıyla bu filmden yansıyan duygu arasındaki farka şaşırdım. Öğrenci, hocasına verdiği sözü tutmuş, gerçek duygularının eserini yaralamasına izin vermemişti:
“Benim bir serinkanlılık meleği gibi dolaşmam, bunun önce sinema olabilmesinin gereğinden… (…) Dostoyevski gibi kahramanlarımıza şefkatle yaklaşmalıyız. Sol ürünlerde faşistler, işkenceciler çok çirkin gösterilir. Sağ ürünlerde de solcular hep parkalı, sakallı, kötüdür. Yarattığınız karaktere saygı duymazsanız yaptığınız şey sanat olmaz. Ekşi Sözlük’te okudum. ‘Gülendam’la Gülendam olmuş. Askerle asker olmuş’ diyor.”
İnsan olarak öfkesi de samimi, sanatçı olarak öfkesini dizginlemeye çalışması da… Bu onu insan olarak da, sanatçı olarak da sahici kılıyor.
Sırrı Süreyya Önder’e her inançtan, her siyasi düşünceden insanların gösterdiği teveccüh, bu “vaka”dan çıkartabileceğimiz en önemli dersi de özetliyor bence: Propagandaya kanmayın, sahicilik hâlâ en revaçta olan değerdir!
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025