Alper GÖRMÜŞ
Etyen Mahçupyan, “Kürtlerin, barışı ‘almak’ için demokrasiden ‘vermeye’ razı bir görünüm içine girdikleri” yönünde kuşku dile getiren aydınları eleştirdiği yazısında (“Aydınlarımız telaşta”, Zaman, 21 Mart 2013) şöyle demişti:
“Aydınların şu gerçeği içselleştirmesi lazım: Kürt meselesinin çözümü Kürtlerin tatmini ile bağlantılı ve o toplumun isteklerinin ille de aydınların kafasındaki demokratik düzenle çakışması gerekmiyor.”
Ben de geçtiğimiz cuma, benzer bir “aydın telaşı”nın “Müslümanların tatmini”ne yönelik adımlar karşısında da ortaya çıktığını hatırlatmış, özellikle içinden geçmekte olduğumuz tarihsel momentte bu “ikili telaş” üzerinde önemle durmamız gerektiğini imâ etmiştim.
Sebebi açık: Çünkü bu iki kimlik 70-80 yıllık bir ortak bastırılmışlığın ardından ayrı kollardan gelip kendilerini bastıran güçle hesaplaştıktan sonra (kabaca Kürtler için 1980’lerden bugüne, Müslümanlar için 1990’lardan bugüne), şimdi güçlerini birleştirip eski Türkiye’yle vedalaşmak üzere yeni ve tarihsel bir ittifakın eşiğinde buluşmuş durumdalar.
Kafalardaki soru şu: Eski Türkiye’ye karşı Kürtlerle ve Müslümanlarla birlikte yürümüş aydınlar, şimdi, taşıdıkları çeşitli kuşkular nedeniyle onların kurdukları ittifaka karşı bir pozisyona mı yerleşiyorlar?
Cuma günkü yazıyı bitirirken, Müslümanlar için gerçek bir tatmin sağlayacak bazı hamlelerin de, tıpkı Kürtlerle bugünlerde yaşanana benzer biçimde, aydınların kafasındaki kurguyla çakışmadığı için onlar tarafından “anlamlı” bulunmadığından söz etmiştim...
Bu söylediklerimi, “Müslümanların tatmini”ne dönük olarak geçtiğimiz yıl gündeme gelen iki sorun çözücü hamlenin etrafındaki tartışmaları hatırlatarak örnekleyeceğimi söylemiştim... Şimdi sıra o örneklerde...
Birinci örnek: “Seküler mekân”larda mescit
Geçtiğimiz yılın yaz aylarında ortalığı kasıp kavuran bir “mescit” tartışması yaşadık.
Tartışma, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı”nın bir maddesinden kaynaklanıyordu.
Taslağın bu maddesinde, başta eğlence mekânları olmak üzere insanların kalabalıklar hâlinde bulunduğu yerlerde, “çalışanların veya müşterilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kreş, ibadet yeri ve oyun alanı yapılması” öngörülüyordu.
Ortalık birbirine girdi... Türkiye’de uygulanan kati laikliğe karşı mücadeleleriyle tanınan kimi aydınlar bile taslaktaki “ibadet yeri” ibaresine karşı çıktılar, taslağın geri çekilmesini istediler.
Oysa bu, inandıkları dinin kendilerinden günde beş vakit ibadet talep ettiği dindarlar için bir hak; vatandaşlarının maddi ya da manevi ihtiyaçlarını ve hak taleplerini yerine getirmeye gayret etmekle mükellef demokratik ve modern bir devlet için de görevden başka bir şey değildi.
Ben, o günlerde kendi düşüncemi şöyle ifade etmiştim:
“Mesele, içinde bulunduğumuz rejim kurulduğundan bu yana hep öyle olageldiği için hayatını seküler tarzda yaşayanların tümüne ve hatta hayatını dindarca yaşayanların bir bölümüne ‘normal’ gelen bir toplumsal durumun aslında normal olmamasından kaynaklanıyor. Bu toplumsal durumu, ‘dinin olabildiği kadar gündelik hayatın dışına itilmesi ya da gündelik hayatta görünür olmaktan çıkartılması’ diye tarif edebiliriz.
“Bu, dediğim gibi bir ‘cumhuriyet normali’ olarak kabul görse de, ‘cumhur’un büyük bölümünün dindar olduğu bir ülke için açık bir ‘anomali’ydi ve birileri ne kadar arzu ederse etsin, sonsuza kadar sürdürülemezdi.”
Bence aydınlar o tartışmada, Müslümanların “tatmini” açısından çok anlamlı olan bu taleple ilgili olarak çok kötü bir sınav verdiler.
Gelelim ikinci örneğe...
İkinci örnek: Kocaeli’nde kadınlar plajı...
Bu da geçtiğimiz yazın tartışmalarından biriydi... Kocaeli’nin AK Parti’li belediye başkanı açtığı onlarca karma plajın yanı sıra bir de “kadınlar plajı” açınca ortalık birbirine girmiş, basından gelen tepkiler karşısında yılgınlığa kapılan belediye çareyi plajı kapatmakta bulmuştu.
Oysa bu da “kalabalık mekânlarda mescit” faslından, yurttaşların makul ve haklı bir talebini karşılamaya dönük bir girişimdi...
Kamu otoritelerinin görevi, meşru toplumsal talepleri karşılamak değil mi? Kamuoyunda böyle bir talebin, hem de genişçe bir talebin olduğunu kim inkâr edebilir?
Ben, tıpkı mescit meselesinde olduğu gibi bu olayda da aydınların mesela cemevleri konusundaki,“Cemevleri meşru bir toplumsal taleptir ve hükümetin görevi bu talebi karşılamaktır”şeklindeki tepkilerini yinelemelerini beklerdim, fakat onlar ortalığı birbirine kattılar...
Hem inançlarının gereğini yerine getirmek hem de denize girmek isteyen kadınlar için büyük bir“tatmin” sağlayacak bu hamle de aydınlara “anlamlı” gelmemişti... Oysa mesela “kadınlar kahvesi”nde hiçbir sorun yoktu, o “şık”tı!
“Feminizmin Müslüman kızlara karşı geliştirdiği düşmanlık”
Aydınların, bir dönem birlikte yürüdükleri kimliklerin ve grupların tatminine yönelik talepler karşısında gösterdikleri bu türden haksız tepkilerin, o gruplarla aralarında manevi bir kopuşa yol açacağı aşikâr...
Nilüfer Göle, Ayşe Çavdar’ın kendisiyle gerçekleştirdiği nehir söyleşi kitabı Mahremin Göçü’nde, bu türden bir kopmayı tesettürlü kadınlar ve feminizm ilişkisi bağlamında şöyle anlatıyor:
“Örtünen kızlar feministlere büyük bir güç kazandırabilirler. Bence zaten örtünen kızlar feminizmden çok şey öğrendiler. Ama feministler örtünen kızlardan öğrenmeyi reddediyorlar. Bu çok korkunç bir şey. Feministler kendilerini kızların karşısında buldular. Bence feminizm bu yüzden bitti. Tarihle randevusunu Müslüman kızlara karşı geliştirdiği düşmanlık yüzünden iptal etti.” (s. 128).
Umalım ki, feministlerin örtünen kızların manevi tatminlerini “anlamlı” bulmamalarının yol açtığı kopukluğa benzer bir kopukluk, aydınlarla Kürtler ve Müslümanlar arasında yaşanmaz.
***
Arşiv diyor ki... Arcayürek, Balbay, Özkasnak, Dağ
İçinde bulunduğum bir kitap çalışması, son on yılın gazeteleri arasında iğneyle kuyu kazmamı gerektiriyor... Bu vesileyle giriştiğim kazı çalışması sırasında karşıma çıkan bazı “maden”leri sizlerle paylaşmaya karar verdim... Bu “maden”ler zaman zaman bu sayfada “Arşiv diyor ki...” başlığı altında yer alacak. Bugünkü “maden”, 27 Kasım 2003 tarihli Hürriyet’te çıktı karşıma... Turan Yılmaz, Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek’in 28 Şubat’ı anlattığı kitaplardan biri olan Büyüklere Masallar Küçüklere Gerçekler’in ilk tanıtımını yapıyor... Aşağıda okuyacağınız bölüm, tanıtımdaki “kutu”lardan birinde yer alıyordu:
25 Ocak 1997 tarihinde saat 19:00- 22:15 arasında Gazi Orduevi’nde yemek yeniliyor. Yemekte, iki sivil, iki de asker karşılıklı durum değerlendirmesi yapıyorlar. Sivillerin ikisi gazeteci. Birisi,Cumhuriyet Gazetesi’nin şimdiki Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, diğeri ise aynı gazetenin köşe yazarı Cüneyt Arcayürek. Karşılarında ise Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak ile Genelkurmay Halkla İlişkiler Başkanı Albay Hüsnü Dağ yer alıyor. Diyalog şöyle:
Arcayürek: Bunlar [RP] ordu ile Susurluk konusunu birleştirmek istiyorlar. Şöyle: “İşte biz generalleri çağırdık, ayağımıza geldiler, sorguladık” diyecekler.
General Özkasnak: Bizim saptamamız da bu. Ama Koman Paşa gitmeyecek komisyona.
CA: Yazı ile yanıt versinler. Sonra ordunun Susurluk’la ne ilgisi var ki... TSK’da Söylemez çetesini tasfiye ediverdi.
Konuşmanın ilerleyen bölümlerinde, samimiyet daha da ilerliyor ve Arcayürek Özkasnak’a soruyor:
“Darbe yapacaksanız, ya da herhangi bir müdahaleye hazırlıklı mısınız?”
General Özkasnak: Biz hazırlıksız hiçbir şey yapmayız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025