Alper GÖRMÜŞ
Geçen yazının girişinde (Serbestiyet, 18 Ocak), Türkiye’de kabaca 1990-2015 arasındaki çeyrek asrın temel olarak laik-seküler kesimlerle dindar-muhafazakârlar arasındaki mücadeleyle geçtiğini, şimdi ise temel saflaşmanın “laiklik” eksenine göre değil, “millîlik” eksenine göre belirlendiği yeni bir durumun doğmakta olduğunu söylemiştim.
Geçen yazının son paragraflarında ise, bir sonraki (bugünkü) yazıda laiklik tartışmaları ve vurgusu gerilerken millîlik tartışmalarının ve vurgusunun öne çıktığını gösteren belirtiler üzerinde odaklanacağımızı belirtmiştim.
550 ‘millî ve yerli aday’ çağrısı aslında neydi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde, seçmenlerden “Meclis’e 550 millî ve yerli aday göndermelerini” istemesi (20 Eylül 2015), o günlerde gürültülü bir tartışmanın konusunu oluşturmuştu. Çağrının, "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" mitinginde yapılmış olması nedeniyle, Erdoğan’ın sözleri en iyimser bir yorumla “teröre destek veren milletvekillerinin seçilmemesi”ne yönelik bir çağrı olarak algılandı. Bu sözler ağırlıklı olarak ise, “Erdoğan Meclis’te sadece Türk milletvekili istiyor” biçiminde yorumlandı. Oysa bizzat AK Parti’den, kendilerini açıkça “Türk olmayan” diye tanımlayan adayların varlığını düşündüğümüzde, bu sözlerden “teknik” olarak böyle bir anlamın çıkmayacağı hemen anlaşılır.
Peki, Erdoğan ne demek istemişti “550 millî ve yerli milletvekili” çağrısıyla? Erdoğan bu sözlerle, aslında epeydir, nispeten daha az vurgulu cümlelerle dile getirdiği ayrımın Türkiye’de artık temel bir ayrım ve saflaşma ekseni haline geldiğini anlatıyordu: “Millî bir çizgi izleyenler” ve “millî bir çizgi izlemeyenler...”
Çağrıdan sonra iktidara müzahir medya
Tıpkı Erdoğan gibi iktidar partisinin sözcüleri ve iktidarı destekleyen köşe yazarları da son birkaç yıldır millî olmak ve millî olmamak üzerine yazılar yazıyorlardı. Fakat Erdoğan’ın 20 Eylül 2015’teki vurgusundan itibaren bu yazıların tonunda belirgin bir değişiklik olmaya başladı. Yazılarda “millîlik” kriteri her şeyi domine eden bir değer olarak öne çıkıyordu artık. Keza partiler ile başka siyasi güçler ve örgütlenmeler de esasen bu kritere göre değerlendirilip sınıflandırılıyordu. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi değerlendirmeleri bu açıdan açıklayıcı bir örnek gibi görünüyor. Eskiden, bu partinin devletçiliği, vesayetçi güçlerle bağını bir türlü koparamaması, bir türlü özgürlükçü bir parti haline gelememesi vb. sorun teşkil ederken, günümüzde artık “millî olmayan tavrı” öne çıkartılıyor. Geçtiğimiz günlerde Markar Esayan’ın attığı twit aynen şöyleydi:
“Gerçek Atatürkçü CHP’lilerin partilerindeki gayrımilli savruluşu görmeleri, partilerine el koymaları gerekiyor. Milli bir CHP ülkeye lâzım.”
Esayan, daha önce de bazı köşe yazılarında ve televizyon söyleşilerinde bu türden “millîlik” vurguları yapmıştı. Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “550 millî ve yerli milletvekili” çağrısından sonra kaleme aldığı “Milli ve yerli olmak neden küfür gibi geldi?” başlıklı yazısında (Yeni Şafak, 23 Eylül 2015) şöyle demişti:
“(...) Milli ve yerli olma meselesi ise günümüzün en önemli konusudur. Bir cumhurbaşkanı, asıl bunları konuşmazsa sorumluluğunu yerine getirmemiş olur. Bunu entelektüeller ve siyasiler de dert edinmelidir. Çünkü yerli ve milli olamama durumu, son üç yılda ülkenin geleceğini, barışını tehlikeye atacak kadar akımlaşmıştır.”
Dindar-muhafazakârlar da...
Liberal-sol gelenekten gelip “millî ve yerli olma meselesini günümüzün en önemli konusu” sayan başka yazarlar da var. Sayıları az da olsa, bu vurgunun, geçmişte hiç görülmemiş bir biçimde Türkiye’nin liberal-sol kesiminden bazı aydınların da onayını alması, “millîlik” kriterinin nasıl bir etki gücüne sahip olduğunu gösteriyor.
Öte yandan, iktidara müzahir medyada sayılamayacak kadar çok dindar-muhafazakâr yazar, eskisinden çok farklı bir biçimde “millîliğin” her şeyin önünde tutulması gereken bir değer olduğu hususunu sürekli olarak dile getiriyorlar.
Bu yazarlara örnek olarak da, belki Erdoğan’dan bile önce sürekli olarak “millîlik” vurgusu yapan Yeni Şafak gazetesi genel yayın yönetmen İbrahim Karagül’ü gösterebiliriz. Karagül, son makalelerinden birinde (15 Ocak) şöyle yazdı:
“Evet, Türkiye çevrelenmektedir ve büyük bir hesaplaşma ile yüz yüzedir. Coğrafya paramparça edilmekte, kaos fırtınası bu tür girişimler üzerinden Türkiye içlerine servis edilmektedir. Olağanüstü bir dönem yaşanmaktadır. Bugün yüz yıl önceki kırılmanın bir benzeri söz konusudur. (...) Bu büyük küresel hesaplaşmayı algılamayanlar, bilip de bilmiyormuş gibi hareket edenler tahammül sınırlarının çok zorlandığını bilmelidirler.”
Aslında bu çerçeve , çok sayıda dindar-muhafazakâr yazar tarafından paylaşılıyor ve “millîliğin”, “millî duruş”un her şeyden çok daha önemli olduğunun delili olarak sunuluyor.
Kemalistler
Yani kabaca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bazı iç ve dış güçlerce “çökertilmesi” temelinde bir projenin varlığına dayandırılan yeni bir ittifak ekseninden söz ediyoruz.
Türkiye’nin neredeyse kurumsal bir özellik taşımaya başlamış güçlü iktidarının -Marksist literatürden borç alarak söylersek- ülkedeki “temel çelişme”nin böylesine radikal bir biçimde değiştiğini ilan etmesi, doğal olarak safını laiklik-dindarlık eksenine göre belirlemiş güçlerin kendilerini yeniden gözden geçirmeleri sonucunu doğuruyor.
Bu çerçevede en dikkat çekici tavır değişikliği ülkenin Atatürkçü-Kemalist-ulusalcı kesimlerinde görülüyor. İktidar partisinin en sert muhalifleri olan bu kesimlerin iktidarla ilişkilerini hızla yumuşattığı gözleniyor. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, “millîlik” tartışmasının tepesine oturan akademisyenler bildirisiyle ilgili olarak söyledikleri, bu açıdan dikkate değer. Feyzioğlu’na göre bildiriyi imzalayanlar, “mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul'unun sözde aydınlarının kalıntıları”ydılar.
Bu ifade, neredeyse iktidar partisinin bildiriye itirazında kullandığı gerekçelerle örtüşüyor ve bildiriciler gayri millî bir tutum takınmakla suçlanıyor. Nitekim Cumhuriyet gazetesi, Feyzioğlu ile ilgili haberi bu benzerliğe işaret ederek verdi.
Bu arada televizyonlara çıkan emekli askerler de, iktidarın “laikliğe savaş açtığı, irtica peşinde olduğu” eleştirilerini bir yana bırakmış görünüyorlar. Askerler, iktidarın Kürt sorunu konusundaki sert tutumuyla Batı karşısındaki tavrını genel olarak “millî” çizgide buluyorlar.
Nihayet, özellikle Balyoz ve Ergenekon davaları sırasında iktidarı en fazla zorlayan eylemlere öncülük etmiş, seçim başarılarına rağmen AK Parti’nin meşruiyetini kabul etmemiş olan başta Vatan Partisi olmak üzere ulusalcı çevreler de AK Parti’yi gayri millî güçlere karşı ittifak yapılacak bir güç olarak görmeye başladılar.
Bu kadar keskin bir dönüş, ulusalcılığın tabanında şimdilik bazı hazım sorunları doğursa da, bu kesimin siyasi önderleri yeni ittifak konusunda gayet kararlı görünüyorlar; Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, Akit TV’nin programlarına çıktığı için rahatsızlıklarını ileten partili gençlere verdiği cevapta olduğu gibi. (Bkz. Doğu Perinçek’in “Akit TV izleyicisi bizim yurttaşımız değil mi?” başlıklı yazısı, Aydınlık gazetesi, 7 Ocak 2016).
NOT. 25 Ocak tarihli üçüncü ve son yazıda temel saflaşmada laiklik ekseni ile millîlik ekseninin hangi koşullarda, neden yer değiştirdiği sorusunun cevabını arayacağız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025