Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’nin en yetkin anayasa hukukçularından Prof. Kemal Gözler, birbiri peşi sıra çok önemli iki makale kaleme aldı: Hukuk Nereye Gidiyor?* ve Demokrasi Nereye Gidiyor?**
Gözler, her iki makalesinde de bazı gözlemlerde bulunduktan sonra, kendisinin “hazır ve kesin çözüm önerilerinin” olmadığını teslim ettiği bir dizi soru soruyor. Kendilerini kabaca “liberal demokrasi” savunucusu olarak görenlerin, “doğru” cevaplarını neredeyse ezber ettiği sorular bunlar; yani Kemal Gözler, liberalleri ve demokratları, demokratik ezberlerini gözden geçirmeye davet ediyor.
Kemal Gözler, özellikle ikinci makalesinde öyle kritik, öyle beyin kurcalayıcı sorular soruyor ki, bunların, başta hukukçular olmak üzere Türkiye’nin hukuk ve demokrasi sorunları üzerine yazıp çizen kesimleri arasında ancak pek cılız bir ilgi ve heyecan uyandırabilmiş olması, umut kırıcı...
Bu son paragrafla, Türkiye’nin vesayetçi demokrasiden kurtulma mücadelesinin bir parçasını oluşturan ve kabaca 2000-2010 arasına tarihlenen hukuki düzenlemelerin isabetine dair soruları kast ediyorum ki, Kemal Gözler, zamanında çoğunu kendisinin de onayladığını teslim ediyor.
Hangi demokratik ezberler masaya yatırılıyor?
Soruların entelektüel açıdan ne kadar kışkırtıcı, dolayısıyla onlara gösterilen cılız ilginin ne kadar umut kırıcı olduğunu gösterebilmek için, bu soruların hangi alanlara dair olduğunu birkaç örnekle dikkatinize sunmak isterim...
Mesela (1): Seçim sistemlerinin, “Popülist liderlerin parlâmentolarda anayasayı değiştirme çoğunluğunu tek başına elde etmeleri”ni engelleyecek şekilde yeniden düzenlenmesi...
Mesela (2): Popülist liderler, anayasaları değiştirmek için parlamentoda nitelikli çoğunluğa ulaşamadıklarında yüzde 51’in yettiği referandumlara baş vuruyorlar... “Bu nedenle anayasa değişikliği sürecinde referandum usûlüne yer verilip verilmemesi hususu”nun yeniden tartışılması...
Mesela (3): “Çağdaş batı demokrasilerinde ve keza bizde, anayasa mahkemelerine yürütme ve yasama organlarının belli oranda üye seçmesi makul bir çözüm olarak görüldü...“ Fakat bu uygulamanın yaşanan sonuçları, bizi bu konu üzerinde düşünmeye sevk ediyor. (Kemal Gözler’e göre aynı şey Hâkimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu seçimleri için de geçerlidir.)
Dahası da var... Fakat gerek yukarıda verdiğim birkaç örneğin açılımları, gerekse de demokrasiyi geliştirmesi umulduğu halde tam tersi yönde etki yapan başka “demokratik ezber”ler, 24 Aralık pazartesi günkü yazımın konusunu oluşturacak.
Bugün, Kemal Gözler’i demokratik ezberlerimizi gözden geçirmeye sevk eden ve ona “nerede hata yaptık?” sorusunu sordurtan kendi “gözlemler”ini ele alacağım.
Türkiye ve benzeri ülkeler
Hemen belirtmek gerekir ki, makalelerin konusunu münhasıran Türkiye oluştursa da, Kemal Gözler, demokrasiyi ve hukuku cendere altına alan iktidarların aslında bir kategori oluşturduğunu ve bunların küresel çapta bir “dalga”nın ürünü olduğunu savunuyor. Gözler’in makalelerinin doğrudan Türkiye’nin tartışıldığı bölümlerine geçmeden önce, Türkiye’deki hukuk ve demokrasi sorununun dünyadaki hangi “dalga” üzerine oturduğunu ele alan satırları arasında bir tur atalım:
“Aşağı yukarı on yıldır, Türk demokrasisi bir gerileme dönemi içinden geçiyor. Yıldan yıla demokrasiden uzaklaşıyoruz.
“Hemen belirtelim ki, bu olgu sadece bizde değil, derecesi farklı olmakla birlikte, Rusya, Macaristan, Polonya, Venezuela, Bolivya gibi başka ülkelerde de görülüyor.”
***
“Bu olgunun gözlemlendiği ülkelerin rejimi, tam bir otoriter rejim değildir; zira bu ülkelerde seçimler yapılmaya devam edilmektedir. Ancak bu ülkelerin rejimi tam anlamıyla demokratik de değildir; çünkü bu ülkelerde temel hak ve hürriyetler yaygın olarak ihlâl edilmekte, hukuk devleti ilkesi çiğnenmekte, çoğulcu toplum yapısı adım adım ortadan kaldırılmaktadır.”
***
“Son iki yüzyıldır demokrasinin gerilemediğini, tersine geliştiğini söyleyebiliriz. Ancak bu gelişme doğrusal bir gelişme değildir. Demokrasinin seyri, sarkaç modeli bir seyirdir. Sarkacın bir sağa, bir sola gitmesi misali, demokrasinin gelişme çizgisinde ilerleme ve gerileme dönemleri birbirini izler.”
***
Demokrasi dalgaları ve “ters dalga”lar...
“Huntington’a göre ‘demokratikleşme dalgaları (waves of democratisation)’ arasında ‘ters dalgalar (reverse waves)’ bulunur. Örneğin 1820’lerde başlayıp 1920’lere kadar süren birinci demokratikleşme dalgasını 1922’de başlayıp 1943’e kadar süren ‘birinci ters dalga’ izlemiştir (24). Burada altını çizerek belirtelim ki ‘ters dalga’ sona ermeden yeni bir ‘demokratikleşme dalgası’ başlamıyor.”
***
“Kanımca 2000’lerin başında gerek Türkiye’de, gerekse diğer bazı ülkelerde, mevcut demokrasi dalgasının tükendiği ve 2010’larda bir “ters dalga”nın başladığı söylenebilir. Bu ters dalganın kaç yıl süreceği ve nasıl sona ereceğini ve sona ererken arkasında ne kadar büyük bir yıkım bırakacağını söylemek şu an için çok zor. İkinci Dünya Savaşından bu yana şu ya da bu şekilde süren demokrasi dalgasının büyük bir karşı dalga enerjisi biriktirdiği ve bu nedenle de karşı dalganın kolayca sona ermeyeceği ve belki daha yıllarca ve hatta on yıllarca devam edeceği ve derecesini daha da artıracağı tahmin edilebilir.”
Hukuk profesörlerine değil, gazetecilere bak
Kemal Gözler, yaklaşık 10 yıldır “ters dalga”ya maruz kalan Türkiye’nin hukuk düzenindeki değişimleri anlatırken çok çarpıcı ve hazin gözlemlerde bulunuyor.
Gözler’in, gözlemlerini neden somut örneklerle desteklemediğini izah ettiği şu satırlar bile nerede olduğumuzu göstermeye yeter aslında:
“Ben burada örneklere girmek istemiyorum. Zira somut örnekler vererek bu gözlemleri dile getirmek artık cesaret istiyor. İçinde bulunduğumuz akademik özgürlük düzeyi buna müsait değil.”
Gelelim gözlemlere... Hiç araya girmeden bir tur da orada atalım:
“Hukuk burnunun üstüne kocaman bir yumruk yedi.
“Temel hak ve hürriyetleri korumak amacıyla tasarlanan anayasal ve hukukî mekanizmalar, temel hak ve hürriyetlere müdahale etme aracı hâline dönüştü.
“Hâkimler, temel hak ve hürriyetleri koruyan değil, tersine temel hak ve hürriyetlere müdahale eden görevliler hâline geldi.
“İktidarı sınırlandırmakla görevli organlardan birincisi olan Anayasa Mahkemesi, iktidarı sınırlandıran bir unsur değil, tersine onu tahkim eden bir unsur hâline dönüştü.
“Kısacası hukuk, siyasetin longa manus’u hâline geldi.
“Artık hukuk, siyaseti çerçevelendirmiyor; tersine o siyasetin cenderesi altında bulunuyor.”
***
“Artık anayasa veya kanunlardaki kurallara bakmak, karşılaşılan hukukî sorunun nasıl çözümleneceği konusunda bir fikir vermiyor. Örneğin anayasa mahkemelerinin önündeki bir iptal davasının sonucunu tahmin etmek için anayasanın ne dediğine bakmanın bir yararı yok. Zira artık anayasa mahkemesi kararları anayasaya değil, birtakım hukuk dışı faktörlere bağlı. Belirli bir davada anayasa mahkemesinin ne yönde karar vereceğini anayasa hukuku profesörleri değil, gazeteciler daha iyi tahmin ediyorlar.
“Aynı şey idare ve ceza hukuku için de geçerli. İktidarın önem verdiği bir idarî işlemin idarî yargı tarafından iptal edilme ihtimali neredeyse sıfır.”
***
“Yorum teorisi konusunda yıllarca çalıştım ve bu konuda pek çok makale yazdım. Artık üzülerek görüyorum ki, hiçbir yorum teorisi, hâkimler üzerinde, hâkimlerin siyasal çevrelerden aldıkları sinyallerin yarattığı etkinin yarısı kadar bile bir etki yaratmıyor. Genç meslektaşlarıma yorum teorisi üzerinde çalışıp bu işe yaramaz bilgilerle yıllarını heba etmek yerine, hakimlerin kişisel geçmişleri ve çalışırken hangi etkilere maruz kalarak karar verdikleri gibi unsurlar üzerinde çalışmalarını tavsiye ediyorum.
“Keza belirli bir hâkimin önünde davası olan kişilere de davanın nasıl sonuçlanacağı konusunda hukukçulara değil, gazetecilere veya bu etkiler konusunda bilgi sahibi olan diğer kişilere danışmalarını salık veririm.”
Kemal Gözler, ikinci makalesinde, sonuçlarını işte böyle özetlediği “ters dalga”ya direnebilecek bir hukuki çerçeveye sahip olmadığımızın artık iyice ortaya çıktığını; başlangıcında hem demokratik hem etkili olduğu düşünülen bu çerçevenin neden işlemediğini; hatalardan ders çıkarmak için hangi sorulara cevap aramamız gerektiğini (başka bir deyişle hangi demokratik ezberlerimizi ameliyat masasına yatırmamız gerektiğini) tartışıyor.
Yukarıda dediğim gibi, bu da Pazartesi günkü yazının konusu.
*Kemal Gözler, "Hukuk Nereye Gidiyor? Gözlemler ve Sorular", www.anayasa.gen.tr/hukuk-nereye-gidiyor.htm (Yayın Tarihi: 6 Aralık 2018).
**Kemal Gözler, "Demokrasi Nereye Gidiyor? Nerede Hata Yaptık?", www.anayasa.gen.tr/demokrasi-nereye-gidiyor.htm (Yayın Tarihi: 12 Aralık 2018).
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025