Alper GÖRMÜŞ
10 Nisan 2021 tarihli “CHP, HDP konusunda tabanını ikna edemezse buradan çıkış yok” başlıklı yazımda, HDP’nin Millet İttifakı’nı desteklemediği bir seçimde Cumhur İttifakı’nın zaferinin kesin olacağı matematik hakikatinden yola çıkarak mevcut durumu analiz etmiş ve Millet İttifakı partilerinin HDP’ye karşı mevcut tavırlarının bu konuda büyük bir siyasi risk yarattığını söylemiştim. (“Kürtler günü geldiğinde tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi bize oy verirler, AK Parti’ye gidecek halleri yok ya” şeklindeki örtük beklentinin ifade ettiği ahlaki soruna ise şöyle bir değinmiş fakat şimdilik tahlil dışı bırakmıştım.)
Peki bu siyasi risk nasıl giderilebilirdi? HDP oyları, siyasi riske yol açmaksızın nasıl muhalefet saflarında konsolide edilebilirdi? Benim önerim, zikrettiğim ahlaki sorunu da izale edecek biçimde HDP’yi ittifakın asli unsuru olarak görmek ve bunun gereğini yapmaktı. Tabii İYİ Parti’nin yapısını göz önüne aldığımızda bu da ancak CHP üzerinden gerçekleştirilebilirdi.
Yazı, bu düşünceleri özetleyen şu paragrafla bitiyordu:
“Bu yazının devamında (…) HDP’yi muhalefetin asli unsurlarından biri yapma görevinin neden CHP’de olduğunu anlatacak, sonra da bütün bu hikâyenin doğal bir sonucu olarak CHP ve HDP’den oluşan yeni bir ittifak (adı Demokrasi İttifakı olabilir mesela) önereceğim. Yani benim ittifak modelim şöyle: Demokrasi İttifakı (CHP-HDP), Millet İttifakı (İYİ Parti-DEVA-Gelecek) ve Cumhur İttifakı (AK Parti – MHP).”
Eksik ifadelerden doğan yanlış anlamalar
Bu yazıya gelen eleştiriler, benim, kafamdakinin bir kısmını ikinci yazıya saklamış olmamın ciddi bir yanlış anlamaya yol açtığını gösterdi. Özellikle görüşlerine çok önem verdiğim bazı arkadaşlarım yazıdan, benim CHP-HDP ittifakını Millet İttifakı’ndan yani toplam muhalefetten kopuk bir ittifak modeli olarak düşündüğüm sonucunu çıkarmışlardı. Benim hatamdı, eksik ifade etmiştim. O nedenle ikinci yazının başlığını ve girişini bu yanlış anlamayı izale edecek tarzda tasarladım:
“(CHP+HDP) + (İYİ PARTİ+DEVA+Gelecek) = Genişletilmiş Millet İttifakı / HDP’nin, içinde İYİ Parti’nin olduğu bir ittifakın asli ortağı olarak kabul görmeyeceği açık. Fakat problem şurada ki, Kürt oyları muhalefetle birlikte hareket etmezse seçimi Cumhur İttifakı’nın adayı kazanıyor. HDP oylarının muhalefet blokunda konsolide edilebilmesinin yolu, CHP ile HDP’nin oluşturacağı, fakat İYİ-DEVA-Gelecekle de birlikte hareket eden ‘üçüncü ittifak’tan geçiyor olabilir.”
Modelin işletim sistemini de yazının sonunda şöyle ifade etmiştim:
“İYİ Parti’yi ‘HDP yükü’nden kurtaracak böyle bir formülün, bir yandan da HDP’yi dolaylı olarak Millet İttifakı’na dahil edecek yönüyle gayet işlevsel olacağı kanaatindeyim.
“Seçim öncesinde ‘Demokrasi İttifakı’ (CHP-HDP) ve ‘Millet İttifakı’ (İYİ Parti-DEVA-Gelecek) oturur anlaşır: İki ittifak da ayrı adaylarla seçime girer, ilk turda hangi ittifakın adayı öndeyse ikinci turda o aday desteklenir… Benim ‘üçüncü ittifak’ modelim de bu.”
Gülay Göktürk: “Seçim öncesinde değil, hemen şimdi”
Gülay Göktürk’ün KararTV’de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un birlikte hazırladıkları Bi Karar Ver programında söylediklerini dinleyince, bıraktığım noktadan itibaren bir yazı daha yazmaya karar verdim.
Gerçi ben kendimi tamamen seçimde muhalefetin oy kayıplarının nasıl en aza indirgenebileceği sorusuyla sınırlamış ve o nedenle ‘seçim matematiği’ne odaklanmıştım ama yine de Gülay Göktürk’ü dinleyince, muhalefetin başarısının yolu-yordamı üzerine kaleme aldığım bu yazıların ‘eksik’ olduğu duygusuna kapıldım. İşte bu duyguyla Göktürk’ün o programda ifade ettiği görüşlerini burada özetlemeye karar verdim.
Göktürk’ün, “seçim öncesinde değil hemen şimdi… Seçimi kazanmaya değil yeni bir siyaset ve yönetme tarzı inşa etmek üzere…” diye özetleyebileceğim görüşlerini programdan deşifre ettiğim bölümler üzerinden aktarıyorum:
“Neden artmıyor muhalefetin oyu? Çünkü halk şu anda karşısında dört parçalı, beş parçalı bir yapı görüyor, bu dört beş parçalı yapının nasıl birleşip de Türkiye’yi birlikte yönetebileceğini göremiyor. Bir iktidarın yönetemez hale gelmesi başka bir şey, onun alternatifinin yönetebilir olması başka bir şey. Türkiye’yi birlikte yönetebileceğini göstermiş bir muhalefet yok hâlâ.
“Halk şunu soruyor: Bu dört beş parti nasıl olacak da kaos yaratmadan, üç beş gün sonra birbirine girmeden, bakanlık pazarlığı yapmadan bu ülkeyi yönetme becerisini gösterecek?
“Bence şu anda yüzde 7-8 olarak belirlenen kararsız kitlenin görmek istediği şey bu. Bu demokrasi cephesinin (öyle demeyi seviyorum) Türkiye’yi birlikte yönetebileceği konusunda halkı ikna edebilmesi gerekiyor. Bunun da yolu, muhalefet partilerinin bugünle seçim arasındaki dönemde bir yandan kendi çalışmalarını yürütürken, tıpkı sanki gelmişler iktidara ve birlikte çalışmak zorundalarmış gibi çok ortak çalışma yapmaktan, iletişim kurmaktan geçiyor. Örneğin -sayın Babacan da önerdi bunu- bütün muhalefet partileri ayrı ayrı güçlendirilmiş parlamenter sistem projesi çıkaracağına, gelin oturalım, bir tane çıkaralım, onu sunalım… Mesela 100 gün programları hazırlanıyor partilerde, bir yıllık programlar hazırlanıyor. Bana kalırsa bütün partilerin ekonomi kurmayları bir araya gelmeli, oturmalı, 100 günlük ekonomi programını birlikte sunmalı. Aynı şekilde birlikte bir dış politika programı ortaya çıkarmalılar. Böylece bu çalışma içinde birbirlerini tanırlar, birlikte çalışabileceklerini görürler ve bu ortak çalışmaların ürünlerini topluma sunarlar.
“Bunu geniş bir çerçevede düşünmek lazım, sivil toplumla birlikte. Mesela bir düşünce kuruluşu da oluşturulabilir. Ortaya çıkan ürünler orada da tartışılabilir.
“Bunu yapmak için ama demokrat olmak lazım. Çünkü uzlaşamadığınız noktalar çıkacak ortaya. Uzlaşamadığınız noktalarda şöyle düşüneceksiniz: Ayrı ayrı beşer program getirmektense kamuoyunun önüne, ‘biz bunlar üzerinde anlaştık’ diyebileceğimiz üç öneri getirmemiz daha iyidir, daha doğrudur. Toplum demeli ki, şu iki noktada anlaşamıyorlar, fakat benim önem verdiğim şu üç noktada anlaşıyorlar.
“Bu ittifakı sadece bir aritmetik gereklilik gibi görmemek lazım. Ondan öte, yeni bir siyasi kültürün inşası olarak görmek lazım. Mesela ön koalisyon diye bir uygulama var. Koalisyon kuracak partiler seçimden sonra emrivaki yaparak çıkmıyorlar seçmenlerinin karşısına. Seçmen bir partiye oy veriyor ama partisinin kiminle koalisyon yapacağını bilmiyor. Aynı zamanda seçmene saygısızlık… Ne yapıyorlar? Kendi programlarını açıklıyorlar, ama bir de ortak ön koalisyon protokolü açıklıyorlar. Tek başıma iktidar olursam kendi programımı uygulayacağım, şunlarla koalisyon yaparsam şöyle ortak bir programın parçası olacağım. Sonuçta, hangi muhtemel koalisyona oy vereceğini de biliyor seçmen.
“Eski tip koalisyonlardan söz etmiyorum”
“Seçimlerin ertesinde ilk işin bakanlıkları paylaşmak olduğu eski tip koalisyonlardan söz etmiyorum, önerdiğim şey bu değil. Birlikte yönetmekten söz ediyorum. Türkiye birlikte yönetmeyi öğrenemedikçe bu krizlerden çıkamaz. Çünkü bir kısır döngü yaşıyoruz. İktidar dışında kalanlar dört beş yıl boyunca mağdur edildiklerini düşünerek, dişlerini sıkarak kendi zamanlarının gelmesini bekliyor. İktidara geldiğinde de bunun acısını çıkartıyor; kadrolaşma bakımından, devlet imkânlarını kullanma bakımından vb her bakımdan…
“Tek parti iktidarları istikrar adına savunuluyor. Oysa dünyada artık seçmen dediğimiz kitle müthiş çeşitlenmiş durumda. Sağcılar solcular, cumhuriyetçiler muhafazakârlar… Böyle değil. Böyle olmadığı için de o gitti öbürü geldiyle toplumsal huzuru bulmanın imkânı yok. Toplumsal huzur olmayınca siyasi istikrar da sağlanamaz.
“O zaman siyasi aktörlerin ne yapıp ne edip, hiç değilse bir beş yıl bu ülkeyi birlikte, konsensüs içinde, ortak akıl oluşturarak yönetmeyi öğrenebilmesi lazım. Ben bunun kolay olduğunu söylemiyorum, fakat bunun yegâne çıkış yolu olduğunu düşünüyorum.
“İki yıllık bir çalışmadan söz ediyorum. Partilerin kurmayları bu süreç içinde birbirlerini tanıyacaklar, arkadaş olacaklar, birlikte ter dökecekler, iletişim artacak. İletişim artınca, anlaşamayıp bir kenara koydukları konulara tekrar dönebilirler ve belki bu defa anlaşabilirler.
“Böyle bir çalışma, toplum açısından henüz zamanı gelmemiş fikirlerin eleneceği, buna karşılık geniş kesimlerin üzerinde anlaştığı konuların bir bileşkesinin ortaya çıktığı bir çalışma olacaktır.
“Tekrar ediyorum, bunun kolay bir şey olduğunu söylemiyorum, sonuçta böyle bir çalışmadan umulanın çok azını da gerçekleştirebilirsiniz büyük bir bölümünü de gerçekleştirebilirsiniz… Fakat bu çalışmanın bizatihi kendisi büyük bir ortak yönetim eğitimi çalışmasıdır, büyük bir stajdır.
“Başarı ancak birlikte olabilir, muhalefet partilerinin bunu anlamaları lazım. Yegâne yol bu.”
Gülay Göktürk’ün muhalefetin başarısı konusundaki görüşleri işte böyle. Ben, bunların tartışılmasının gereğine inanıyorum, o nedenle burada geniş bir biçimde özetledim.
Hani “muhalefetin hikâyesi yok” denilip duruluyor ya. Ben doğrusu bu önerinin kendisinin bir hikâye olduğunu düşünüyorum.
Muhalefetin en güzel ‘hikâye’si: Biraraya gelmek ve birlikte yönetmeye söz vermek…
Bu kadarıyla bile bir ‘hikâye’ bu… Fakat sonuçta ikna edici bir öneri çıkar, muhalefetin kavgasız gürültüsüz ortak iktidarını yaşarız ve böyle de olabileceği topluma gösterilir: Eh, o zaman da roman olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025