Atilla Aytemur
Devlet Bahçeli 11 Ekim 2016 tarihli MHP Meclis Grubu toplantısında yaptığı bir konuşmayla Türkiye’nin gündemini, siyasal iklimini ve önümüzdeki en az bir yılın takvimini neredeyse tamamen değiştirdi. Bu ilk konuşma etkili olmasına etkili oldu, ama muğlak bazı yönleri nedeniyle herkesin kendi meşrebine göre sonuç çıkarmasına da yol açtı.
Bu durumun yarattığı tartışma ve eleştirileri görmüş olmalı ki, Bahçeli bir hafta sonraki, 18 Ekim tarihli Grup konuşmasının büyük bölümünü de bu konuya ayırdı. Hem bu ikinci konuşma, hem de Başbakan Yıldırım’la yaptığı baş başa görüşme sonrasındaki açıklamalar, belirsizlikleri büyük ölçüde giderdi.
Ancak iki konuşmayı da yeterince açık bulmayıp eleştirenlerin sayısı gene de az değil.
“Yenikapı Ruhu”na elveda, hoş geldin referandum kardeşliği
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ortak direnişin yarattığı iklimde AK Parti başkanlık sistemi hakkında bir süre sessizliğe bürünmüştü. Muhalefet partileri de bu durumu başkanlık ısrarından vazgeçildiği şeklinde anlamışlardı. Ya da öyle anlamak istemişlerdi. Arada bir cumhurbaşkanının konumunu tahkim eden tavırları gördükçe rahatsızlıklarını hissettirip, “Eee hani Yenikapı Ruhu vardı” gibisinden yakınmalar sergiliyorlardı.
Halbuki AKP, o direnişte cumhurbaşkanının oynadığı rolü, başkanlık sisteminin gerekliliğine dair eşsiz bir dayanak olarak göstermeye ve kamuoyunu bu temelde ikna etmeye hazırlanıyordu. Devlet Bahçeli’nin Grup konuşmasındaki çıkışı işte bunu kolaylaştırdı.
MHP, siyasette kilitlenmelerin yaşandığı dönemlerde iktidar partilerinin yönelimiyle kendi hedefleri arasında enteresan bağlar kuran bir parti. Özellikle Bahçeli’nin liderliği döneminde bunu bir kaç defa yaptı. Yine öyle bir dönemdeyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin başkanlık sistemi konusundaki, şartları ve yasaları zorlayan, yer yer aştığı söylenen ısrarlarını, MHP’yi kilit parti konumuna taşıyan bir şekilde değerlendirip gündemi belirlemekte tereddüt etmedi. Bir yönüyle AK Parti’yi kendi tercihine bağladı. Ama AK Parti’nin de köprüyü geçerken bazı şeyleri sorun etmeyi düşünmediği görülüyor.
Ne diyorsa o!
Konuşmaları dikkatle okunursa, Bahçeli özetle şunları söylüyor:
“Cumhurbaşkanı yeminini çiğniyor. Anayasa ve yasaların kendisine vermediği yetkileri kullanarak sınırlarını aşıyor ve suç işliyor. Taraf olduğunu alenen gösteriyor. Bu gidişat tehlikelidir. AK Parti başkanlık sistemini inat konusu haline getirmiştir. Hukuksuzluk devlet kaybına yol açabilir. Bu durumu bu şekilde sürdürmek doğru değildir. Şartları doğduğunda halka gitmekten çekinmeyiz. Halk ne derse kabulümüzdür. Türkiye’nin siyasi ve hukuki istikrarı için üzerimize düşeni yaparız. AK Parti önerisini TBMM’ye getirsin, görüşelim. 367 oy çıkarsa kabul edilir. 330 oy çıkarsa referanduma götürülür. O zaman fiili durum hukuki duruma dönüşür. Biz MHP olarak parlamenter sistemin revize edilerek devamından yanayız.”
Bazı yöneticiler partilerinin görüşünün net olduğunda ısrar etseler bile, MHP genel başkanının ikinci konuşmasında da açık olamayan noktalar var. Özellikle de AK Parti’den gelen öneriyi, üzerinde fazla oynamadan referanduma taşıyacak desteği TBMM’de kesin olarak verip vermeyecekleri pek açık gözükmüyor.
Ancak bunun, bütün kozları tek hamlede ortaya dökmemek gibi, siyasetin tabiatında bulunan bir siyasal taktik icabı olup olmadığını MHP’ye bırakıp, konunun kendisini ele almak daha doğru olur.
Biz bu hallere niye düştük?
MHP’ye yönelik kızgınlıklarını ortaya döküp “biz bu hallere niye düştük” diye dertlenenler için, biraz geriye doğru yaşananlara bakalım ve hafıza tazeleyelim. Bunu yaptığımızda, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden beri malum anayasa nedeniyle epey problemli hale gelen siyasal sistemimizin, iyice içinden çıkılmaz hale sokulup deve mi kuş mu belli olmayan bir şekil almasının asıl sorumluların başında CHP’nin geldiğini görüyoruz. En azından tarih önünde adil olmak bakımından bunu hatırlamak icap ediyor.
Bilindiği gibi, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığının son yılları AK Parti dönemine rastlamıştı. Yeni cumhurbaşkanının seçimi yaklaşınca, vesayetçi sistemden pek rahatsızlık duymayan parlamentodaki merkez sağ ve sol partiler, orayı siyasal İslâmcılara kaptırılmaması gereken son kale olarak görüp engellemenin yollarını aradılar.
Askeri vesayetin ve ulusalcılığın kuşatması altındaki CHP, DYP ve ANAP, emekli yargıtay başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun hukuk dışı önerisinin peşinden gitti. Anayasaya göre, TBMM’de cumhurbaşkanının seçilmesi için ilk turda 367 oy alması gerekiyor. Kanadoğlu, TBMM genel kurul toplantısının açılması için de gereken milletvekili sayısının 367 olduğunu iddia etti. MHP’nin haricindekiler bu öneriye kuvvetle sarıldı. Mecliste “Kanadoğlu kuralı”na uymaksızın yapılan oylamanın sonucu da, bu aşamada tamamen vesayet güçlerine katılmış bulunan Anayasa Mahkemesi’nden döndü.
Demokrasi dışı bu macera, Türkiye’yi siyasal krize soktu ve erken seçime sürükledi. Sonuç, DYP ve ANAP’ın siyasetten tasfiyesi ve CHP’nin yerinde sayması oldu. Yeni Meclis Abdullah Gül’ü seçti. Ayrıca, AK Parti cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini referanduma götürdü ve öneri yüzde 70’e yakın bir oyla kabul edildi.
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak, herhalde bu demekti.
Demokraside hepsi mümkün
Gelelim bugüne.
Şunları baştan kabul edelim; demokrasinin evrensel değer, ilke, kurum ve uygulamalarını hakkıyla gerçekleştiren başkanlık sistemi de, yarı başkanlık sistemi de, parlamenter sistem de çeşitli ülkelerde başarıyla uygulanıyor. Bu bakımdan bu sistemlerden herhangi birinin prensip olarak demokrasiye aykırı veya birinin diğerlerine göre (gene ilkesel düzeyde) daha üstün olduğunu ileri sürüp tartışmayı bu noktadan yürütmek pek doğru olmaz.
Peki, ülkemizin siyaset âlemine özgün katkılarından olmaya namzet “partili cumhurbaşkanı” modeli derde deva olur mu derseniz, nüfusun yarısı halen bundan hoşnut değilken hakkında iyimser şeyler söyleyebilmek şimdilik kolay görünmüyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde Celal Bayar’ın Demokrat Parti’nin kısaltması DP harflerinin bulunduğu bir bastonla dolaşmış olması da bu konu için yeterli bir örnek sayılır mı, bilemiyorum.
Ama biz demokrasi fukarasıyız
Lâkin yaşadığımız sorunun esası, tercih edilen sistemin o ülkenin zaman içinde oluşmuş siyaset geleneğiyle, mevcut yapılanmasıyla ve genel olarak halkın beklentileriyle uyum sağlayıp sağlamıyacağı. Başka ülkelerde mükemmelen işleyen kimi sistemler, pekâlâ başka bir ülkede, şartları, siyaset geleneği ve yerleşik kurumları nedeniyle halkın arayışlarına olumlu yanıt vermeyebilir.
Örneğin bizde 1946’dan beri çok-partili parlamenter sistem vardı. Ama kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme hiçbir zaman doğru dürüst işlemedi ve hep sorun oldu. Parlamento hep iktidar partisinin işlettiği kadar var oldu ve bazen kanun dairesi muamelesi gördü. Yargısıyla, askeriyle vesayeti ise hiç hesaba katmıyorum.
Hiç şüphesiz bu arızalarına rağmen Türkiye, Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Asya’nın kimi ülkelerine kıyasla, özellikle bazı demokratik kurum ve uygulamalar bakımından hep görece daha ileri noktada oldu. Ama bu durum, dünya genelindeki demokratik ülkeler klasmanında iyi bir yerde bulunduğunu hiç mi hiç göstermiyor.
Kabul edelim ki Türkiye olarak, kökleşmiş ve kronikleşmiş demokrasi sorunları yaşayan bir ülkeyiz. Belli dönemlerde kısmi demokratikleşme adımları atılır gibi olsa da kabuğumuzu bir türlü kıramadık. Halen temel sorunumuz gelişmiş ve güçlü bir demokrasi olamamaktır. Demokrasi alanındaki “eksiklerimiz nedir” diye bir fihrist düzenleyecek olsak, inanın sayfalarında yer kalmaz.
Bu bakımdan, arızalı demokrasimizin tepesine ne konduracağımızdan çok, acil ve köklü bir demokratikleşme reformunun ne zaman yapılacağı, doğrusu beni daha çok cezbediyor.
Ama siyasetin kendi realitesi, dengesi ve akışı, köklü bir demokrasi reformunu değil, özel olarak başkanlık sistemi tartışmasını önümüze getiriverdi. İster istemez bir süre daha onun etrafında debelenip duracağız.
AK Parti’nin gönlünden geçeni bulması zor
Öncelikle şu belirtmek isterim ki, şayet AK Parti’nin gönlünden ABD’deki gibi dört başı mamur bir başkanlık sistemi geçiyorsa, şartlar hiç de onun beklentisine yol verecek gibi görünmüyor. Böyle bir tercih, temel karakteri icabı Türkiye’nin bütün idari yapılanmasını kökten değiştirmeyi ve yerel yönetimlere özerklik (hattâ federasyon) konusunu dahi tartışmayı zorunlu kılacak bir adım olur.
Ne mevcut siyasal şartların buna imkân verebilir, ne de özel olarak MHP bunun tartışılması ve referanduma götürülmesine razı olabilir. Zaten AK Parti’nin de, bir zamanlar dönemin başbakanı Erdoğan’ın müsteşarı Ömer Dinçer tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in itirazıyla gündemden düşen Kamu Reformu Tasarısı’nda yer alan (AB normlarına epey yakın diyebileceğimiz) görüşlerden hayli farklı bir yere geldiği de gerçek. O nedenle, bu ölçekte bir değişiklik önerisinin AK Parti’nin getireceği anayasa paketinde yer almayacağını rahatlıkla öngörebiliriz.
“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” reformu uzak
Klasik parlamenter sistemin, bizdeki uygulamasının ortaya çıkardığı zaafların giderilmesi suretiyle güçlendirilmesi hedefi de, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerince sık sık ifade ediliyor. Ama cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesiyle ve AK Parti’nin durumun en azından böyle sürdürülmesi ve daha ötesine geçilmesinde ısrar etmesi nedeniyle, oraya dönmenin ve bu kapsamda bir reform yapmanın yolları en azından şimdilik kapanmış görünüyor.
Bu durumda, sanıyorum MHP’nin atabileceği adımın sınırlarını dikkate alan AK Parti’nin Meclise getirebileceği öneri, zayıf bir ihtimal olarak yarı başkanlık veya çok büyük ihtimal olarak parlamenter sistemle uyumunun sağlandığı ileri sürülen “partili cumhurbaşkanı” formülü olabilir. Öneri getirilirken MHP’nin anayasa konusundaki şartları ve endişelerinin de gözetileceği belli. Bu sistemin adının da “Türk tipi başkanlık” konulması şaşırtıcı olmayacak.
Sürecin soruları ve sorunları çok
Her neyse; Meclise gelince nasıl bir şey olduğunu göreceğiz. Ama bazı sorular ve sorunlar var ki, şimdiden herkesi üzerinde kafa yormaya zorluyor.
Fethullahçı darbenin ardından bir süreliğine de olsa gerilimden uzaklaşmıştık. Zayıf da olsa bir uzlaşma iklimi doğmuştu. Yenikapı Ruhu deniliyordu ve artık sonuna gelindi. Şimdi hava tekrar tersine döndü ve tartışma yerine hakaretamiz atışmalar kendini gösteriyor. Bunun parlamento ile sınırlı kalmayıp topluma da sirayet edeceğini az çok tahmin edebiliriz. Demokratik, katılımlı, serinkanlı ve makul bir sistem tartışmasını ve onun üzerinde yükselecek, geniş bir uzlaşmaya dayalı bir anayasa değişikliğini, nasıl ve ne zaman gerçekleştirebileceğiz?
Bunun bir yolu yok mu?
OHAL varken, etkinlikler kolaylıkla yasaklanıyorken, çok sayıda muhalif gazeteci, akademisyen, yazar, öğretmen tutukluyken ve birçok medya organı kapatılmışken, bu tartışma demokratik, katılımcı ve adil bir şekilde olabilir mi?
Gecikmeden OHAL’in kaldırılması gerekmez mi?
Başkanlık sistemine geçme istekleri dillendirilirken, parlamenter sistemin kurumsal yapılarının ve denetleme mekanizmalarının yönetimi zayıflattığı ve yürütme sürecini ağırlaştırdığı gibi bir eleştiri AK Parti tarafından hep ifade ediliyordu. Peki, MHP’nin Meclisten geçişine kerhen destek vereceği, önemli bir toplum kesiminin ise karşısında durmaya devam edeceği bir öneri, referandumda yüzde ellinin biraz üzerinde evet oyu alırsa, bu, beklenen güçlü yönetim hedefine ulaşıldığı anlamına mı gelecek?
Başkanlık tartışmasında milliyetçi söylemlere yer var mı?
Halen bir darbe girişiminin yarattığı sorunlarla meşgulüz. Ülke topraklarında teyakkuz halindeyiz. Her gün bir haberle, bir tehditle sarsılıyoruz. Dahası, TSK Irak ve Suriye’de enikonu bir savaş yürütüyor. Dış politika sorunlarının neredeyse bütün hayatımızı işgal ettiği yıllardan geçiyoruz.
Böyle bir ortamda başkanlık sisteminin başat olduğu bir anayasa değişikliği paketini tartışıp, şayet Meclisten geçerse referanduma götüreceğiz.
Bizzat başkanlık rejimine dair konuları tartışacakken, işin rotasından sapması, milliyetçi duygu ve söylemlerin referandum kampanyasının asıl belirleyeni haline gelmesi tehlikesi yok mu? Ya da, daha açık söyleyeyim, gidişatın seyrine bakıp söylemlerini bu mecraya akıtanlar olursa, sonucu böyle belirlemek isteyenler olursa, bir tür seçimdeyiz deyip bunu makul mü bulmalıyız?
Bu tartışmada milli-gayri milli ayrıştırması yapılacak mı?
Konu mevcut siyasal rejim içinde bir sistem arayışı ve tartışması olacaksa, bunun hiç şüphesiz tarafları da olacak. Bu taraflardan biri veya birkaçının “gayri milli” olarak nitelenmesi bu tartışmada gündeme gelecek mi?
Bu sorunun ortaya atılmasının sebebi, son dönemde özellikle iktidara yakın olduklarını ima eden bazı kesimlerin ve medya kuruluşlarının, farklı düşünenlere ve kimi muhaliflere bu sıfatları yapıştırmada çok rahat davranmaları.
Bu dilin, zaten çok yatkın olduğumuz kutuplaşma ve ötekileştirme eğilimlerimizi beslediği belli. Yine öyle mi olacak?
Bu meselenin bu tür endişelerden uzak bir şekilde; sorunların hakiki çehreleriyle, geniş ve ferah bir zamanlamayla, herkesin bulunduğu yerden katılmasıyla ele alınması mümkün olamaz mıydı?
Bunlar çok mu naif yaklaşımlar?
Her tartışmamızın meydan savaşı gibi geçtiğini düşününce, bana pek öyle gelmiyor doğrusu.
“Tek adam” endişesi hafife alınmasın
Toplumun muhalif bir kesimi, Türkiye’nin hızla otoriter bir tek adam yönetimine sürüklendiğini (bazıları şimdiden bir dikta rejiminin kurulduğunu) ileri sürüyor. Bunu yalnızca yeminli Erdoğan karşıtlarının düşündüğü de sanılmasın.
Özellikle darbe girişimi nedeniyle ilan edilen OHAL ve uygulamaya konulan KHK’ların yanı sıra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sistemdeki rolüve etkinliğinin de bu yönde arttığını belirtiyorlar.
Başkanlık yönündeki tercihin bunu pekiştireceğini; demokratik hakların, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin; inanç ve yaşam tarzlarının ciddi bir tehlikeyle karşılaşacağını düşünüyor ve bu nedenlerle karşı çıkıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı gibi konumların kimseye tapulu olmadığı, siyasi şartların pekâlâ değişebileceği ve böyle mevkilerin siyasi güçler arasında el değiştirebileceği dikkate alındığında, bu tür endişelerle ortak noktalar bulmak mümkün olabilir. Konuya ona göre yaklaşılabilir.
AK Parti’nin umduğu çıkmazsa ne olacak?
Malûm; anayasa değişiklikleri hakkında siyasi partiler gruplarını bağlayıcı karar alamıyorlar.
Ağırlıklı tahminler farklı olsa da, şayet AK Parti’nin getirdiği paket meclisten 330 ve üzerinde oy alamazsa veya referandumda benzeri tablo çıkarsa ne olacak? AK Parti bu konudaki ısrarı ve kararlılığını sürdürecek mi, bu da merak ediliyor haklı olarak.
Aynı soru Cumhurbaşkanı Erdoğan için de ortaya atılıyor. TBMM’de veya referandumda beklentilerinin tersine bir sonuç çıkarsa bunu nasıl karşılayacak ve nasıl davranacak? Örneğin, Bahçeli’nin ve diğer muhalefet önde gelenlerinin işaret ettiği sınırlara çekilecek mi? Tartışmalar ve referandum öncesinde bu konuda bir şey söyleyecek mi?
Can sıkıcı gibi görünse de, bunlar birçok insanın aklında dolaşan sorular.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022