Atilla YAYLA
Geçtiğimiz hafta değerli yargıç ve hukuk düşünürü Kemal Şahin Liberal Düşünce Topluluğu'nda yukardaki başlıkla bir seminer Verdi. Türkiye'de yargı erkinin hukukun hâkimiyetinin gerektirdiği anlamda var olup olmadığıyla ilgili fikirlerini bir dinleyici kitlesiyle paylaştı. Seminerde “gerçek yargı" derken kastedilen bağımsız, tarafsız, hiçbir kliğe ait olmayan, hızlı ve etkili işleyen bir yargıydı. Bunun çok önemli bir konu olduğu malum. Adâleti tesis edemeyen bir ülkenin uzun vadede varlığı bile tehlikeye girer. Türkiye'de bu açıdan durumun çok iç açıcı olmadığıysa bilinen bir sır. Nitekim, “Türkiye'de gerçekten yargı var mı ?" sualinin işaret ettiği sorunsal halk arasında “Türkiye'de adâlet yok", “avukat tutma hâkim tut" gibi yaygın şekilde kullanılan sözlerde yansıyor.
Kemal Şahin, mesleğe girerken memlekette gerçek bir yargı olduğuna inandığını fakat zaman içinde umutlarının kırıldığını söyledi. Yargının zihniyet ve uygulama sorunlarını özetledi. Gerçek bir yargıya sahip olmak için yapılması gerekenleri açıkladı ve kapsamlı bir yargı reformunun yol haritasını çizdi.
Şahin önemli bir noktayı şu şekilde dile getirdi: Devletin olmadığı yerlerde ve zamanlarda dahi yargısal fonksiyon icra edildi. Dolayısıyla, yargı temel beşerî kurumlardan biri. Ancak, zaman içinde siyasî gücün ortaya çıkması ve güçlenmesi yargıyı bir taraftan devlet çatısı altına itti diğer taraftan toplum adına devlet gücünü sınırlandırmanın aracı hâline getirdi.
Kemal Şahin'in işaret ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nde yargı tam tersi bir felsefe üzerine kuruldu. Mahmut Esat Bozkurt'un çeşitli sözlerinde ifadesini bulduğu üzere, bizde yargı devleti değil devlet adına ve hesabına toplumu sınırlamak amacıyla kurgulandı. Bu yüzden yargı topluma değil devlete, daha doğrusu devlet içindeki egemen kliğe ait olageldi. Bu dün böyleydi, bugün de fazla değişmiş değil. Bunun sonucunda, karargâhsız olması gereken yargı, bir karargâhın etrafında merkezileşmiş durumda. Yargının itibarı çok düşük. Neredeyse hiçbir toplum kesiminin yargıya inancı ve güveni yok. Yargı içinde 2005'ten itibaren “paralel" veya “otonom yapılanma" adıyla anılan gruplaşma egemen olmaya başladı. Özel Yetkili Mahkemeler bu grubun eline geçti. Bunun yarattığı sorunlar Balyoz, Ergenekon gibi davalarla kamuya yansıdı, ama görünenden ve sanılandan daha fazla. Bu mahkemeler marifetiyle çok sayıda mağduriyet yaratıldı.
Yargı içindeki otonom yapılanmayla mücadele edilmesi şart. Ancak, bu, yargının bir başka kliğin eline geçmesi adına yapılmamalı veya böyle bir sonuç vermemeli. Yargı, şu veya bu kesime değil tüm topluma ait. O zaman yargıda tüm toplum kesimlerinin temsil edilmesi gerekir. Bunu yapmanın çeşitli yolları var. Meselâ, HSYK üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi doğru olur. Bunun yargıda siyasallaşmaya yol açacağı korkuları yersiz ve gereksiz. Yargıda siyasî renkler zaten var. Türkiye'nin siyasî tarihi de bir anlamda siyasî yargılamalar tarihi. Yargı bürokrasisi içinde siyasî pozisyonların alenî olmaması mevcut olmadığı anlamına gelmiyor. Diğer ülkelerde, örneğin ABD'de, özellikle Anayasa Mahkemesi hâkimlerinin siyasî çizgisi bellidir. Mühim olan herkesin açık bir pozisyon alması ve dürüst bir müzakerenin gerçekleşmesi. Şahin'in altını çizdiği bu nokta katılımcılar arasında ilgi gördü. Aslında, başka yerlerde de bu modelin yarar sağladığına ilişkin bilgiler var. ABD'li akademisyen Cass R. Sunstein Why Societies Need Dissent(“Toplumların Neden İhtilâfa İhtiyacı Var") adlı kitabında muhalif fikirlerin müzakere hâlinde olduğu yargı heyetlerinden daha sağlıklı kararların çıktığına işaret ediyor.
Kemal Şahin'in verdiği bilgiler ve yaptığı yorumlar hakikaten çok yararlı ve ziyadesiyle aydınlatıcıydı. Söylediği her şeyi burada aktaramayacağım için, yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerini özetleyerek yazıyı tamamlayacağım. Türkiye'de yargının çok ciddî bir reforma ihtiyacı var. Hükümetin yargıdaki otonom yapılanmaya karşı yürüttüğü mücadele çok haklı, meşru ve gerekli olmakla beraber, reform konusunda yeterince umut vermiyor. Hükümet sadece kendisine karşı yapılanlara karşı harekete geçmemeli. Özel Yetkili Mahkemeler'in baktığı tüm davalar yeniden görülmeli. Her şeyden önce yargının topluma ait olduğu, hiçbir kliğin, kesimin, gücün olamayacağı iyice sindirilmeli. Sonra yapısal alanda ve zihniyetle ilgili reform adımları atılmalı. HSYK üyeleri TBMM tarafından seçilmeli. Danıştay, Yargıtay gibi yerlerde tecelli eden merkezileşme önlenmeli. Merkezileşen yapılar TBMM denetimine açılmalı. Adalet Bakanlığı'nda yargıç–savcı statüsünde olmasına rağmen yemekhane idaresi, inşaatların takibi gibi işlerle meşgul olan meslek mensupları asıl görevlerine iade edilmeli. Hukuk eğitimi yenilenmeli. Yargıda egemen zihniyet devlete/güce bağlılığı önemsemekten kurtarılıp hukukun hâkimiyeti ilkesine bağlı hâle getirilmeli.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Emekli Amirallerin Bildirisi Neden Yanlış?
16.04.2021 - 23 Nisan 100’üncü Yılında Niçin ve Nasıl Kutlu Olsun?
24.04.2020 - Hükümetin Ekonomi Politikasındaki Temel Hata
12.02.2020 - Unutulan ve Unutturulan Mümtaz’er Türköne
13.11.2019 - Su Fiyatları Niye Artırılmalı?
28.07.2019 - Neler Haktır Neler Hak Değildir?
28.05.2019 - Demokratik totaliterizmin kısmî bir örneği: Amerikan totaliterizmi
22.05.2019 - Seçimi sınırları içinde tutmak
14.05.2019 - Seçim sistemimizi ıslah etmeliyiz!
12.05.2019 - AK Parti’nin Yersiz Telaşı
18.04.2019
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
miran
Gülay hanım Kürtçe seçmeli ders projesi Kürt Hareketini tasfiye amaçlıdır.Kürt dil kurumlarıyla ortaklaştırılarak denensin o zaman yorumlarınız objektif zemine oturur.Başka bir örnek vereyim; TRT6 in izlenme oranıyla Kürt televizyonlarının izlenme oranlarını karşılaştırıp konuyla analoji yapsanız yeterli olur.Lütfen bir halkın dilinin hangi alanlarda kulanılıp kullanılamayacağını ohalka bırakın.Yoksa sömürge aydınının kibrinden kurtulamazsınız