Atilla YAYLA
Üniversiteye giriş sınavının ikinci ayağı olan LYS yaklaşıyor. Sınava girecek öğrenciler ve aileleri stres, heyecan ve merak içinde günlerin geçmesini bekliyor.
Türkiye on yıllardır üniversiteye girişte merkeziyetçi bir sistem uyguluyor. Bu tür bir sistemi tercih etmenin gerekçeleri kaliteyi yükseltmek, sınav yolsuzluklarını engellemek vb. Artık sistemin başarı ölçüsünü derecelendirmemize yetecek kadar dataya sahibiz. Lafı uzatmadan söylemek gerekirse, mevcut sistem birçok açıdan başarısız.
Talebin arzı aştığı her yerde bir yarışmaya ihtiyaç var. Yükseköğretim arzı ikiye katlansa bile bir taraftan okullaşma oranının artması isteği diğer taraftan bazı sahaların daha yoğun talep görecek olması daima bir seçme sisteminin kullanılmasını zaruri kılacak. Ancak, cari sistemin en iyi ve tek yol olduğu söylenemez.
Merkeziyetçilik hemen her alanda yanlış ve zararlıyken adem-i merkeziyetçilik hemen her yerde daha faydalı ve başarılı. Üniversite giriş sistemi için de bu geçerli. Türkiye’de üniversitelerin sayısının artmasına ve öğrencilerin çoğalmasına rağmen kalitede paralel bir iyileşme ortaya çıkmıyor. Bunun ana sebebi sistem. YÖK kaliteyi yükseltmek için bazı dallara baraj getirme yoluna başvuruyor ama bu hem adâletsiz hem de fazla işe yaramayacak bir yol.
Üniversiteler eleştirildiklerinde topu liselere atmayı seviyor ve asıl sorun liselerden kaliteli öğrenci çıkmaması diyor. Bunda bir doğruluk payı olabilir. Ancak bence merkeziyetçi giriş sistemi liseleri de yozlaştırdı. Öğrencileri adeta robota, test çözme makinelerine çevirdi. Merakları köreltti. Bugün liselerde ana hatta tek hedef üniversiteye merkezî sınavla geçiş. Sınav, merkezî olduğu ve çok sayıda insanı kapsadığı için, test olarak yapılmak zorunda. Oysa öğrencilerin dil, edebiyat öğrenmesi, düşünme ve tartışmada tecrübe kazanması, sosyal sorumluluk projelerine katılması lâzım. Liselerdeki eğitim bazı yerlerdeki münferit çabalara rağmen bunu dışlıyor.
Yapılması gereken belli. Her sene bir iki defa genel yetenek sınavı yapılabilir. MEB bunu üstlenebilir. Sonra üniversiteler kendi sınavlarını yapabilir. Yetenek sınavlarının sonuçlarına ilâveten öğrencilerin sosyal faaliyet, sanat ve spor gibi dallardaki ilgileri ve başarıları da dikkate alınarak üniversitelerin kendi şartlarını kendilerinin koymasına izin verilmeli. Üniversiteler gibi liseleri de daha yararlı yapmanın yolu bundan geçiyor.
Bu tür bir sistem usulsüzlüklere yol açabilir diyorlar. Belki de. Ancak muhtemel usulsüzlüklerden daha fazlası zaten şimdiki sistemde de vuku buluyor. Merkeziyetçi bir sistem her zaman daha büyük riskler yaratır, çünkü yanlışlıkların çapını ve etkisini büyütür. Adem-i merkeziyetçi bir sistemin işlemesine makul süre tahammül edilirse zamanlı mahzurları azaltacak yol ve yöntemler de mutlaka devreye girecektir.
Türkiye üniversiteye giriş sistemini değiştirmek zorunda. Gecikilen her gün kayıp hanemizi zenginleştiriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019