Ayşe HÜR-Taraf yazıları
26 Ekim 1994’te Başbakan Tansu Çiller, Tunceli’den kendisini ziyarete gelen muhtarlar askerlerin köylerini yaktığından, helikopterlerin de onları desteklediğinden şikâyet edince şöyle demişti: “Devletin köy yaktığını gözümle görsem inanmam. Her gördüğünüz helikopteri bizim sanmayın. PKK helikopteri olabilir. Hatta Rus, Afgan veya Ermeni helikopteri de olabilir.”
Bu konuşmanın üzerinden tam 18 yıl geçti ama devletin uçakları kendi halkını bombalamaya devam ediyor. Bu sefer de istihbaratı verenler, devletin adamları olamaz, PKK’lı olabilir, Amerikalı olabilir diyor büyüklerimiz. Ama eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un nihayet sorgulanması ve tutuklanmasının yarattığı haklı heyecan fırtınası içinde Uludere katliamı unutulmaya başladı bile. Belki de unutulsun diye birileri Başbuğ’u hatırladı, bilemiyorum. Çünkü emir-komuta zinciri içinde hazırlandığı belli olan darbe planları yüzünden, emir kulları yıllardır hapiste yatarken, emir verenlerin başında olması muhtemel İlker Başbuğ’a iki yıldır soru bile sorulmamıştı. Savcının daveti acaba Uludere’den önce mi yoksa sonra mı yaptığını bilmek isterdim. Öte yandan Başbuğ’a gelinceye kadar, Yaşar Büyükanıt, Çevik Bir, Çiller çifti ve Mehmet Ağar gibi önemli aktörler var sorgulanması gereken.
Bu haftanın yazısı, Uludere katliamında yanlış istihbarat vererek veya istihbarat vermeyerek dahli bulunan MİT’in tarihçesi üzerine. Bu konuda yazılmış kitapların hemen hepsi MİT’in internet sitesinde bulunan bilgileri içerdiği ve neredeyse kelimesi kelimesine birbirinin tekrarı olduğu için MİT’in “öteki” tarihini yazmanın kolay olmadığını belirteyim.
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ve onun ünlü ve etkili uzantısı Teşkilat-ı Mahsusa kadrolarını, İtilaf Devletleri tarafından yargılanma telaşı sarmıştı. Bu yüzden, İttihatçı önderlerin ülkeden kaçtığı günlerde İTC’nin adı Karakol Cemiyeti, Teşkilat-ı Mahsusa’nın adı da Umum Âlem-i İslam İhtilal Teşkilatı olarak değiştirildi. Değiştirildi ama Mustafa Kemal’in İttihatçı kadrolarla arasına mesafe koyma politikası yüzünden her iki değişiklik de kâğıt üzerinde kaldı.
Hamza ve Mim Mim
Ankara’nın ilk istihbarat örgütü 23 Eylül 1920’de kurulan Hamza Grubu’ydu. TBMM hükümeti ile Hamza Grubu arasındaki haberleşmede kullanılan şifre anahtarı İngilizlerin eline geçince grup 15 Aralık 1920’de ad değiştirdi. Sırasıyla Mücahid Grubu, Muharib Grubu, Felah Grubu diye adlandırıldı ama istihbarat faaliyeti esas olarak, Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk ve Fevzi (Çakmak) Paşa tarafından kurulan Müdafaa-i Milliye adlı askerî teşkilatça yürütüldü.
3 Mayıs 1921 tarihinde TBMM tarafından tanınan ve adının baş harflerinin Osmanlıca okunuşundan dolayı “Mim Mim” diye adlandırılan teşkilat, İstanbul’da Topkapı, Beyazıt ve Eminönü’nde kurulan üç şubede faaliyet gösteriyordu. Resmî tarihe göre Muavenet-i Bahriye, Yavuz, İmalat-ı Harbiye, Berzenci, Namık gibi başka küçük gruplarla da işbirliği yapan M.M. grubu Anadolu’ya silah, mühimmat ve subay kaçırdı, düşman karargâhlarından elde ettiği bilgi ve belgeleri Ankara’ya aktardı.
Bu dönemde İngiliz casusu Hintli Mustafa Sagir’in Mustafa Kemal’i öldürmeye çalıştığının ortaya çıkarılması istihbaratçıların itibarını arttırdığı gibi sarstı da, çünkü Mustafa Sagir’in Anadolu’ya geçmesini sağlayan seyahat belgesinin üzerinde, Yavuz grubundan Yarbay Muğlalı Mustafa’nın vurduğu Karakol mührü vardı. (Mustafa Muğlalı; 1943’te Van’ın Özalp İlçesi’nin Çilli Gediği’nde 33 Kürt köylüsünü öldürme emrini verecek olan kişiydi.)
“Karıştırıcı bir teşkilat”: P
Aynı dönemde kurulan bir başka istihbarat örgütü, merkezi Eskişehir’de bulunan Garp (Batı) Cephesi bünyesindeki Askerî Polis Teşkilatı (APT) idi. Resmî yazışmalarda kısaca “P” olarak geçen teşkilatın önemli işlerinden biri Bakü’den Ankara’ya gelmeye çalışan TKP’li Mustafa Suphi ve arkadaşlarını izlemekti. Bilindiği gibi devletin sıkı takibi altındaki bu grup, 28/29 Ocak 1921 gecesi Trabzon açıklarında yine devletin hizmetindeki katiller tarafından boğulmuştu.
Ordunun sıkı denetimine rağmen, “P” kısa sürede yozlaştı. Örneğin 1921 başında TBMM’de bir konuşma yapan Kastamonu Milletvekili Abdülkadir Kemali (Öğütçü) Bey’e göre “P” elemanları “karıştırıcı idiler”, “üretici değil tüketici idiler”, “para alıp yiyorlardı”. Resmî makamlara yapılan şikâyetlerde “halka korku saldıkları”, “karı oynattıkları”, “gürültü yaptıkları” yazılıydı. Cenup (Güney) Cephesi Kumandanı Refet (Bele) Paşa’nın raporuna göre ise, gizli olması gereken “P” elemanları, üzerlerinde levha bulunan evlerde oturuyorlar, koltuklarının altında çantalarıyla kahvehanelere gidiyorlar, tavla oynarken teşkilatın mührü ile caka yapıyorlardı. Dahası bazı “P” elemanları gece ev basıyor, adam soyuyor, tehditle para sızdırıyor, dolandırıyor, hatta cinayet bile işliyordu. Refet Paşa’ya göre “P” teşkilatı “memleketin uzun müddet lanetle hatırlayacağı” bir oluşumdu. Sonunda Ankara şikâyetleri ciddiye aldı ve “P”, kuruluşundan yaklaşık sekiz ay sonra, “yetki aşımı, gizliliğe riayetsizlik (uymama), keyfî uygulamalar, lakaytlık (ilgisizlik), yolsuzluk” gerekçesiyle kapatıldı.
Kısa ömürlü THA’lar ve GT
“P”nin yerine 1 Nisan 1921’de Tedkik Heyeti Amirlikleri (THA) kuruldu, ancak taşradaki “P” elemanları uzun süre yetkilerinden vazgeçmek istemediler. Bunun üzerine THA’lar Genelkurmay bünyesine alındı. Ancak THA’ların ömrü de çok kısa oldu. Batı Cephesi Komutanlığı’nın 2. Ordu Komutanlığı’na gönderdiği 22 Haziran 1922 tarihli yazıda “...yüksek bütçelerine rağmen bu teşkilatların memleketin ihtiyacına tekabül edememesine binaen bilcümle Tedkik Heyetleri’nin lağvı, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’den emir buyrulmuştur...” deniyordu.
Resmî tarihe göre 1922 Mudanya Mütarekesi ile 1923 Lozan Antlaşması arasındaki dönemde istihbarat faaliyeti Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti tarafından, I. Ordu Komutanlığına bağlı olarak kurulan “Geçit Teşkilatı” (G.T.) tarafından yürütüldü, ancak bu teşkilatın marifetlerini öğrenmek mümkün olmadı.
Mr. Templeton’ın işleri
1923-1926 arasında istihbarat faaliyetlerini Emniyet Müdürlüğü üstlendi. Bu dönemin önemli işlerinden biri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü elemanlarından Nizamettin Bey’in, 1924-1925 yıllarında kendisine “İngiltere Hariciye Nezareti görevlisi Mr. Templeton” süsü vererek Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyid Abdülkadir’in yakın dostu Palulu Kör Said’le defalarca görüşmesiydi. Ancak Palulu Kör Said, ya tuzağı fark ettiğinden ya da isyan niyeti olmadığından, “Mr. Templeton kılığındaki Nizamettin Bey”in kendisine vermeye çalıştığı 80 bin lirayı kabul etmedi ve plan suya düştü.
20’ye yakın amatör örgütün yarattığı uzun anarşi döneminden sonra Mustafa Kemal, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk modern istihbarat teşkilatını kurma işini has adamı Fevzi Paşa’ya verdi. Mareşal 6 Ocak 1926 tarihli yazı ile yeni teşkilatın kuruluşunu valiliklere şöyle müjdelemişti: “Genel merkezi Ankara’da, şubeleri şimdilik İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Kars’ta olmak üzere bir (Milli Emniyet Hizmeti) kurulmuştur. Bu şubeler doğrudan doğruya genel merkeze bağlanmıştır. Şimdiye kadar Ordu Müfettişlikleri’nce yürütülen istihbarat hizmetleri bundan böyle bu teşkilat tarafından yürütülecektir.”
MEH ve Walther Nicolai
Bu yazının hemen ardından kısa adıyla MEH’i kurmak ve personelini eğitmek için Birinci Dünya Savaşı öncesi ve esnasında Alman Genelkurmay İstihbarat Servisi başkanlığını yapan, daha sonra da Hitler’in istihbarat teşkilatını örgütleyen Polonya asıllı Albay Walther Nicolai gizlice Türkiye’ye getirildi. İlişki bir süre Türkiye’nin Nikolai’ye söz verdiği parayı ödememesi yüzünden bozulduysa da sonunda ödeme yapıldı ve Nicolai aralarında Kurmay Yarbay Şükrü Âli (Ögel), Kurmay Subay Hüseyin Rahmi (Apak), Sosyo-etnolog Hasan Reşit (Tankut), Kemal (Güçsav) beylerin de bulunduğu küçük biri grubu 16 Haziran-10 Temmuz 1926 arasında Almanya ve Avusturya’ya götürdü. Münih’te açılan Savaş Propagandası Sergisi’ni de gezen Heyet Türkiye’ye döndükten sonra Ankara Hacıbayram’da Şehit Keskin Sokak’ta 14 numaralı binaya yerleşti. Ardından Nicolai ile ilişkiye son verildi.
Kuruluşu sadece yazılı bir emre dayanan MEH, 19 Aralık 1926 tarih ve 4507 sayılı Gizli Kararname ile resmiyet kazandı. (Kararname gizli olduğu için Resmî Gazete’de yayımlanmamıştı.) Bu sefer merkez Işıklar Caddesi’nde Kemal Gedeleç Apartmanı idi. Ardından İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır ve Kars’ta MEH şubeleri kuruldu. İlk MEH Başkanı Albay Ali Şükrü (Ögel) Bey oldu. MEH dört şubeden oluşmuştu. A Şubesi İstihbarattan (Espiyonaj): B Şubesi Müdafaadan (Kontr Espiyonaj): C Şubesi Propagandadan; D Şubesi Teknik Destekten sorumluydu.
MEH kanunla kurulmadığından, giderleri yıllarca örtülü ödenekten karşılandı. Resmî bir kadrosu olmadığından, A Şubesi’nin personeli Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı subaylardan, B Şubesi’nin personeli Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı personelinden, C Şubesi’nin personeli Dışişleri Bakanlığı personelinden, D Şubesi’nin personeli ise asker ve sivil kişilerden temin edildi.
MEH’ten MAH’a
İçişleri Bakanlığı bir yazıyla MEH’in kuruluş tarihini 6 Ocak 1927 olarak açıkladı. Zaman içinde muhtemelen “Milli Emniyet Hizmeti”nin kısaltması olan MEH kulağa hoş gelmediği için, teşkilatın adı “Milli Amele Hizmet”e (“Milli uygulamalara hizmet”) dönüştürüldü ve kulağa daha hoş gelen MAH kısaltması kullanılmaya başlandı. Bazen de MEHMAH dendi.
1932-1937 yılları arasında iç istihbarat alanında Emniyet (Polis) Teşkilatı ile görev ve yetki paylaşımına gidildi. 1937’den sonra iç istihbarat genel olarak Emniyet’e devredilirken, MAH dış istihbarat konusuna ağırlık verdi. MİT resmî tarihçilerine göre bu dönemin en büyük başarısı 1937’de Fransız Mandası olan İskenderun Sancağı (daha sonra Hatay) ile ilgili olarak Suriye yönetimine Fransa’dan yazılmış bir belgenin ele geçirilmesiydi. Belgede Fransız Dışişleri Bakanlığı “Sancak için dökülecek tek damla Fransız kanı yoktur. Durumun idaresini sizin eşsiz politik dehanıza bırakıyoruz” yazıyordu. İddialara göre bu bilgi Mustafa Kemal’i, Hatay’ın ilhakı konusunda cesaretlendirmiş, onun ölümünden sonra da Ankara kartlarını doğru oynayarak 29 Haziran 1939’da Hatay anavatana katılmıştı.
Çiçero MAH ajanı mıydı?
İkinci Dünya Savaşı yıllarında MAH Genelkurmay’ın kontrolüne girdi. Almanya ile imzalanan dostluk ve işbirliği anlaşması uyarınca Nazilerle dirsek teması halinde çalışan MAH, Zeplin Harekâtı ile Alman ajanlarının Sovyetler Birliği’ne sızdırılmasına yardım etti. Ancak Sovyetler Birliği durumu fark etti ve Türkiye’ye nota verdi. MAH bundan sonra bu tür operasyonlara hevesli olmadı.
İddialara göre İkinci Dünya Savaşı yıllarının ünlü casusu Çiçero takma adlı Elyasa (İlyas) Bazna’nın MAH’la ilişkisi vardı. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Hughessen’in oda hizmetçisi olan Bazna, elçilikten edindiği bilgi ve belgeleri Almanlara aktarmış, belgelerin fotoğraflarının çekiminde kendisine MAH yardımcı olmuştu. Ancak Hitler Normandiya Çıkartması’nın (Operation Overlord) gizli planlarının da aralarında olduğu bu belgelerin gerçek olduğuna inanmadığından Almanlar Bazna’ya borçlarını sahte para ile ödemişlerdi. Böylece tarihin bu en büyük casusluk olayından hem Almanlar hem de Bazna faydalanamamıştı. Bu olaydaki katkısı güme giden MAH ise, 24 Şubat 1942 günü, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Von Papen’e yapılan bombalı intihar saldırısının faillerini birkaç gün içinde bularak, Almanya’nın takdirlerini kazanmayı başarmıştı.
Hakkındaki gizlilik kararı 1943 yılında kaldırılan teşkilat, savaş sonrasında CHP tarafından muhalifleri ve özellikle komünistleri sindirmekte kullanıldı. 1947 Marshall Yardımı Programı’ndan sonra MAH-CIA ilişkisi, İsrail’in 6 Mart 1950’de resmen tanımasının hemen ardından MAH-MOSSAD ilişkisi başladı.
1950’de başlayan Demokrat Parti döneminde ise MAH, dışta bu ilişkilere devam ederken, içeride CHP’lilerin ve (yine) komünistlerin peşine düştü. 1956’da ABD’nin MAH’a yılda 100 bin lira yardımda bulunduğu ifşa olunca hem MAH hem hükümet zor durumda kaldı. Yıllardır süren bu durumdan güya Menderes’in haberi yoktu. ABD’liler gücendirilmeden yardım programına son verildi ama, Menderes’in MAH’ın başına getirdiği Hüseyin Avni Göktürk’ün gazeteci Nimet Arzık’a yaptığı uygunsuz teklifle MAH bir kez daha itibar kaybetti.
Kıbrıs’ta TMT’nin kuruluşu
Dış operasyonlar ise bu dönemde Seferberlik Tetkik Dairesi (1965’te adı Özel Harp Dairesi oldu) tarafından yürütülüyordu. Bu kapsamda, 9 Kasım 1957’de, Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Kenan Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’nın varoşlarındaki bir evde temelleri atılan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ileriki yıllarda Türkiye’nin Kıbrıs politikasının şekillenmesinde hayati rol oynayacaktı. İran’ın SAVAK’ıyla ilişki de bu dönemde kuruldu.
Önemli kadroları askerlerden oluştuğu için MAH 27 Mayıs 1960 darbesinin gelişini hükümete rapor etmedi veya hükümet anlatılanlara inanmadı. Darbeden sonra MAH’ın odalarını subaylar doldurdu, geriye kalan az sayıda sivil istihbaratçı bu subayların getir-götür elemanına dönüştü.
MİT Ajanı Mahir Kaynak
1961 Anayasası’nın ürünü olan Milli Güvenlik Kurulu’na bağlanan MAH, 6 Temmuz 1965 tarih ve 644 Sayılı Kanun’la Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) adını aldı. Ad değişimi sırasında elemanların maaşı eksildiği için (yine de askerlerden fazla alıyorlardı) tadı biraz daha kaçan MİT’in 1970’li yıllardaki faaliyetleri esas olarak sol hareketlere yönelikti. Örneğin 12 Mart 1971 Muhtırası öncesinde, başını Cemal Madanoğlu, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal’ın çektiği ordu içindeki “sol cuntacıların” arasına günümüzün ünlü “istihbarat uzmanı” Mahir Kaynak’ı sokan MİT’in tek yapmadığı, Başbakan Süleyman Demirel’i bu oluşumdan haberdar etmekti.
MİT Muhtıra sonrasında, adeta “gizli polis teşkilatı” gibi davranarak pek çok operasyona katıldı ve pek çok elemanı deşifre oldu. 1973’te dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar, MİT’e çekidüzen verilmesini emretti. MİT Müsteşarı Orgeneral Nurettin Ersin kıta görevine gönderilirken, yerine Amiral Bahattin Özülker atandı. Yine de 1974 Kıbrıs Harekâtı öncesinde ve sırasında, istihbarat MİT’ten değil Özel Harp Dairesi’nden alındı. Bu kurumun istihbarat konusundaki zafiyeti de, Kocatepe Muhribi’nin, Türk uçaklarınca batırılmasından anlaşıldı.
Kesire Öcalan MİT’çi miydi
1974 yılında Kesire Yıldırım, Haki Karer, Cemil Bayık ve Kemal Pir’le ilk örgütünü kuran Abdullah Öcalan, daha sonra karısı olan Kesire Yıldırım için “Son derece iyi eğitilmiş ve çekiciydi. Büyük ihtimalle objektif olarak da sübjektif olarak da kanıtlayamadığım MİT ajanıydı” demişti. Öcalan’ın bu ifadesi ve Kesire Yıldırım’ın babası Abdullah Yıldırım’ın 1937-1938’de Dersim Valisi General Abdullah Alpdoğan için istihbarat ve milis toplayan biri olması, sonra da MAH ve MİT’e çalıştığı iddialarının inkâr edilmemesi, yıllarca PKK’yi, Barzani çizgisindeki gizli Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’ni (T-KDP) kontrol etmek için MİT’in kurdurduğu iddiasına dayanak yapıldı. Ancak bugüne kadar bu iddiayı destekleyen somut bir kanıt ortaya çıkmadı.
MİT’in yeniden yapılanması 1976’da oldu. Ankara Kavaklıdere’deki bir evin çatı katında birlikte oturmaya başlayan Hiram Abbas ve Mehmet Eymür’ün ilk başarısı, 1977 yılında MİT’in İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığını yürüten Albay Sabahattin Savaşman’ın ABD (CIA) lehine casusluk yaptığını ortaya çıkarmak oldu. 17 yıl hapse mahkûm olan ve 1985’e kadar askerî cezaevinde yatan Savaşman ileriki yıllarda, casusluk yapmadığını, çünkü söz konusu bilgilerin hepsinin zaten CIA’da olduğunu söyleyecekti.
12 Eylül’de MİT’in suskunluğu
MİT, 1979’da Bülent Ecevit Hükümeti’ni düşürmek için CIA’in yağ ve akaryakıt krizi çıkarmasına yardımcı oldu. Süleyman Demirel’in deyimiyle “Afrika’daki kabilelerin iç işleri hakkında bile bilgi veren, sadece darbeler hakkında bilgi vermeyen” MİT, 12 Eylül darbesine meşruiyet kazandırmak için işlenen siyasi cinayetleri ortaya çıkarmadığı gibi Sivas, Çorum ve Maraş olayları gibi büyük katliamların örgütlenmesinde de rol aldı. Elbette, “Bizim çocukların” yaptığı 12 Eylül darbesini de sivil iktidara haber vermedi.
1983’te “CIA casusluğu” ile suçlanan MİT elemanı Kurmay Albay Turhan Çağlar kendini şöyle savunacaktı: “Nasıl olsa bütün hükümetler ve Genelkurmay başkanları Amerika hesabına çalışıyor. Ben yapınca mı suçlu oluyor?” 27 Mayıs’ın albaylarından biri olan Turhan Çağlar’ın 15 yıldır casusluk yaptığını açıklaması ve cezaevindeki şüpheli ölümü (intiharı?) MİT’in güvenilirliğinin bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.
1990’larda (Çiller döneminde) Abdullah Çatlı gibi kiralık katilleri istihdam eden, Erol Evcil ve Alaaddin Çakıcı gibi mafya babalarıyla ilişki kuran, komşu ülkelerde hükümet devirme işlerine karışan MİT’in hamurunu ve imajını düzeltmek için AKP hükümetinin epey uğraşması gerekiyor. İşe, Uludere’de MİT’in (ve elbette diğer devlet kurumlarının) rolünün ne olduğunu açıklamakla başlaması iyi olur.
Özet Kaynakça: Fethi Tevetoğlu, Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, TTK Yayınları, 1988; Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri,Genel Kurmay Yayınları, 1993; Emin Demirel, Teşkilat-ı Mahsusa’dan Günümüze Gizli Servisler, IQ Yayınları, 2005; Kaya Karan, Türk İstihbarat Tarihi Yıldız İstihbarat Teşkilatı ve Teşkilat-ı Mahsusa’dan MİT’e, Truva Yayınları, 2008; Erdal Şimşek,Türkiye’de İstihbaratçılık ve MİT, Kumsaati Yayınları, 2004.
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012