Celal BAŞLANGIÇ
Sonuç ne olursa olsun, başta Boğaziçi öğrencileri olmak üzere üniversite gençliği Erdoğan’ın despotik tek adam rejimine derin bir çizik attı; gerçek yüzünü teşhir etti.
Üniversite öğrencilerinin bu direnişini sadece Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle sınırlı olduğunu düşünmek büyük bir hata olur.
Öğrencilerin bu isyanı aslında Türkiye’deki baskıcı rejimin toplumun farklı katmanlarını getirdiği ruh halinin öncü bir göstergesidir.
Boğaziçililerin kendi üniversitelerindeki antidemokratik rektör atamasına karşı çıkışları aynı zamanda tüm ülkeyi kuşatan despotik bir yönetim anlayışına da ciddi bir karşı koyuştur.
Saray iktidarı; bu tehlikeyi apaçık biçimde gördüğü için sözcüleriyle, medyasıyla, trolleriyle öğrencilerin barışçıl eylemlerini kriminalize etme çabasına girdi.
Öğrencilerin evleri sabaha karşı koçbaşlarıyla kapıları kırılarak basıldı.
Evlerde bulunanlar çocuk, yaşlı, engelli demeden yerlere yatırıldı, kötü muamele yapıldı.
Uzun namlulu silahlarla yapılan baskınlar büyük bir “terörist avı” görünümüne büründürüldü, çekilen bu “ürkütücü” görüntüler yandaş medyaya servis edildi.
Oysa “terör örgütü faaliyeti” kapsamında değil, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ve görevli memura direnme iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı üniversiteli gençler hakkında.
Belli ki “devletin gücünü göstererek” diğer gençler de sindirilmek istenmişti.
Saray’dan beslenmeli medya ve trol ordusu gençlerin evinde örgütsel dokümanlar çıktığı yolunda yalan haberler veriyordu. Dosya kapsamında herhangi bir örgüte dair propaganda niteliği taşıyan hiçbir malzeme bulunmamıştı.
Saray medyası, trolleri benzer başlıklarla aynı yalanı yaymaya çalıştılar:
“Boğaziçi provokasyonunda DHKP-C marşı!”
Bir de görüntü eklediler bu yalanlarına. Üniversite öğrencileri Ruhi Su’nun sözlerini yazıp bestesini yaptığı “Ellerinde Pankartlar” türküsüyle halay çekiyorlardı; tıpkı 10 Ekim Gar katliamında öldürülen gençlerin yaptığı gibi…
Ama İçişleri Bakanı, Saray medyasının ve trollerin sürdüğü bu yalanı açıklamalarına malzeme yapmakta bir sakınca görmüyordu:
“Terör örgütü marşı okuyanlara üniversite teslim mi edilseydi?”
Oysa o şarkının DHKP-C marşı olmasıyla uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Süleyman Soylu’nun da sözcüsü olduğu iktidardaki zihniyetin ilham verdiği bir türküydü o.
“Kanlı Pazar”ı bilirsiniz değil mi?
16 Şubat 1969’da Taksim Alanı’nda ABD’nin 6. Filosu’nu protesto etmek için toplanıldığı sırada gerici-faşist bir saldırının adıdır “Kanlı Pazar”.
Gençlerin miting yapacağı alanda önce toplu namaz kılan gerici- faşistler tekbir getirerek polisin gözleri önünde ABD 6. Filosu’nu protesto edenlere saldırdılar, iki genci bıçaklayarak öldürdüler.
Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği gibi yapıların başını çektiği bu kanlı saldırıda bulunanların bir kısmı daha sonra AKP’de kurucu, yönetici, milletvekili, hatta TBMM Başkanı bile oldular.
İşte bu şarkının sözleri 1969’da yaşanan kanlı saldırı üzerine Ruhi Su tarafından yazılmış, 1977’de çıkardığı Sabahın Sahibi Var adlı albümde yer almıştır.
DHKP-C’nin dediğiniz o şarkıya temsil ettiğiniz zihniyetin eli kanlı ağababaları ilham kaynağı olmuştu.
Şarkının albüm olarak yayınlandığı 1977 yılında ne DHKP-C vardı ne de onu kuran örgüt Dev-Sol.
Dev-Yol’un bölünmesiyle Dev-Sol 1978’de kurulmuştu ve 1994 yılında DHKP-C olarak partileşmişti.
Yaptıkları koskocaman bir yalana dayalı kara propagandaydı.
Saray rejimi, ayaklarının altındaki iktidar zemini uzaklaştıkça daha çok yalana yaklaşıyor son günlerde.
Daha çok yalana sarılıyorlar, piyasaya sürdükleri yalanlar üzerinden hır çıkartıyorlar.
Bugünlerde kurtarıcı olarak “darbe” ve “başörtüsü” yalanlarına sarılıyorlar bir de.
“Darbe” yalanını üzerine yamalamak istedikleri Gazeteci Can Ataklı ve Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ.
Gazeteci Can Ataklı’nın bir video yayınına yalan yanlış ekleme yaparak, sözlerini resmen çarpıtarak, konuşmasında açık açık darbelere karşı olduğunu söylemesine rağmen bir “darbe söylemi” uydurdular.
İlk işaret fişeğini Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun attı, peşinden kıyamet koptu.
İkinci darbeci olarak da Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ilan edildi.
Başbuğ, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi” serisinin üçüncü kitabında 1961-1980 dönemini incelemişti.
Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e röportaj verirken doğal olarak söz 27 Mayıs askeri darbesine gelmişti.
Başbuğ da “Menderes erken seçim tarihi açıklasaydı 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” değerlendirmesini yapmıştı.
Bu değerlendirmeyi 60 yıldır yapmayan kalmamıştı. DP milletvekillerinin anılarında, döneme ilişkin tarih kitaplarında, hatta kahvehane sohbetlerinde bile bin defa duyulmuştur yıllarca.
Bu zamana kadar da hiçbir iktidar, bu sözden bir “darbe özlemi” çıkartma becerisi gösterememişti.
Buluttan darbe kapmak da herhalde “AKP farkı”ydı.
Vay, sen misin bunu diyen!
Başbuğ da “darbe özlemi içinde olan” muhalefet sözcüsü ilan edildi aynen Can Ataklı gibi.
Oysa Başbuğ’un da Ataklı’nın da hiçbir muhalefet partisiyle ilişkisi yoktu. Başbuğ emekli bir generaldi, Ataklı da bir gazeteci. Sözleri muhalefeti ya da herhangi bir partiyi değil sadece kendilerini bağlardı.
Bu iki yalan ve çarpıtma üzerinden 81 ilde suç duyurularına başladı AKP örgütleri. Büyük bir yaygara kopartmaya çalıştılar.
Çünkü kaybediyorlar, çünkü iktidarlarının altındaki zemin kayıyor. O yüzden daha çok “teröriste”, daha çok “darbeci”ye ihtiyaçları var.
“Terör”le ve “darbe”yle halkı korkutup başörtüsüne tutunarak saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021