Celal DENİZ
Bizim toplumda siyasetin kutuplaştırıcı etkisiyle empati kültürü yok olmuştur. Ülkede yaşanan toplumsal travmalar, şiddet olayları empati kültürünün yok olmasını besleyen en önemli zeminlerdir.
Oysa bu toplumun empati kültürünü geliştirebilmesi için birbirini anlamaya çalışması ve vicdan siyasetinin siyasal atmosfere hakim olması gerekmektedir.
Ne yazık ki toplum şiddet sarmalına girdikçe, toplumsal bir çürüme tedavisi olmayan bir hastalık kertesine yükselmiştir. Yapılan anketler de gösteriyor ki insanlar kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan, farklı cinsel yönelim yada farklı yaşam tarzına sahip olanlara karşı hoşgörü göstermemektedir. Hele de bu siyasetin, intikam, vatan savunması ,devletin bekası gibi hamasete dayalı söylemleri ile etnik ve siyasal farklılıklara karşı daha da yıkıcı olabilmekte, hezeyan şeklinde gelişen şiddet olaylarını yaşamak fazlaca görülen örnekler olmaktadır.
Ülkemiz tam bir şiddet sarmalına girmiştir. Son bir yılda onlarca bombalı saldırılar yapılmış yüzlerce insanımız yaşamını yitirmiştir. Bu bombalı olayların çoğunda ''canlı bomba'' diye tabir edilen bedenine bombaları bağlamış gençler rol almaktadırlar.
Her şiddet olayından sonra öfkeler kabarıyor, siyaset erbabı halkın gazını alacak hamasi söylemlerle olayı bir kaç gün gündemde tutuyor ve sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi hayat devam ediyor. Ancak son bir yılda yaşanan acı olaylar bir öncekini unuttururcasına çoğalmaya ve acıyı derinleştirmeye başladı.
İşte bu koşullarda şiddetin nedenlerine bakmadan şiddet üzerine sadece konuşmak, kınamak sorunu çözmüyor. Teşhis olmadan tedavi olmaz. Teşhis için farklı yöntemler denenebilir. Başka yazılarımda şiddet üzerine yazdığım için bu yazımda kendini bile isteye ölüme götüren bir eylemde rol alan o gençleri anlamaya çalışmak için hep empati üzerine düşünmek istiyorum.
TDK sözlük, Empatiyi“Kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak söz konusu bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini, denemeksizin anlayabilmesi becerisi” olarak tanımlar.
Empati ve sempati birbirinin yerine kullanılan, karıştırılan sözcüklerdir. Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelere taraf olmak demektir. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati duyduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir, sempatide ise“taraftar” olmak esastır.
Empatinin karşıtı ise antipatidir. Antipati nefreti yani karşı duyguyu içerir. Empati yoksunluğu günümüzde bir davranış bozukluğu olarak görülmekte, kişiliksizleştirilmenin, duyarsızlaştırmanın nedeninin empati yoksunluğundan kaynaklandığı bilimsel verilerle desteklenmektedir.
Şiddeti besleyen en önemli unsurlardan birisi empati yoksunluğudur. Özellikle devlet gibi kutsallaştırılmış değerlerin toplumda empatiyi yok ettiğini, ‘’mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır’’ söyleminin kişileri vicdanlarından kopararak, görev için şiddet kullanmak katlanıla bilinir bir görev olarak algılanmaktadır.
Empati üzerine bu genel tespitleri yaptıktan sonra gerçekten bir birey olarak empati yapabiliyor muyuz?
Mesela; Yirmili yaşlarda bir genç neden canlı bomba olur? Hem öldüreceğini hem de öleceğini bile bile? Bu olguyu sadece kandırılmışlar, uyuşturucu müptelası edilmişler, dış güçler gibi gerekçelerle açıklamak mümkün mü? Canlı bomba olmaya aday gençleri anlamak için toplum olarak ne yapıyoruz?
Şiddeti yaratan birçok etken vardır. bunların başlıcaları, işkence, gözaltında kötü muamele, yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık, inkar, hor görülme, hukuksal çifte standart, kültürel, dinsel ve siyasal dışlanmışlık vb
Bu nedenler kişilerde geleceğe karşı bir güvensizlik hissi doğurmaktadır. Bu bir ''hiçlik'' durumudur. İnkar, asimilasyon, yoksul yaşam, aşağılanma, dışlanma gibi etkenler şiddeti bilince çıkaran bir etmen olarak kişiyi şiddet duygusu ile buluşturuyor. Böyle bir durumda ''canlı bomba'' olmak hiçten bile değildir.
Şiddet sarmalı kişileri bir girdap içine sokmakta, psikolojik olarak her şeyden ama her şeyden nefreti kışkırtmaktadır. O kışkırtılan nefret duygusu bir intikam aracına dönüşmektedir. Sisteme, devlete, yöneticilere vs karşı şiddet kullanımı, kişide ''normal'' bir durum haline gelmekte ve bu bilince çıkmaktadır. İşte o bilinç kişiyi canlı bomba olarak toplumun arasına saldırtmakta, askeri, polisi ya da devleti temsil eden ne varsa ona yönelmektedir.
Şimdi bu nedenleri anlamadan şiddetle mücadele etmek mümkün müdür? Şiddete karşı mücadele edeceksek onu yaratan nedenleri ortadan kaldırmak gerekecektir.
Bu nedenle sosyal adaleti sağlamak, inkar edilenin kimliğini tanımak ve onun kimliğini var edeceği olanakları sunmak, inancını özgürce yaşayacağı imkanları sunmak, merkezi otorite yerine yerel demokrasiler aracılığıyla katılım alanlarını açmak, monolotik bir siyaset yerine çoğulcu siyaseti geliştirmek, kutuplaştırıcı bir siyaset dilini barışçı bir siyaset diline dönüştürmek yaşadığımız şiddet sarmalını tersine döndürebilir. Şiddeti azaltıp giderek yok edebilir.
Bunun yolu toplumsal gerçekliklerimizle yüzleşebilmektir. Yüzleşemediğimiz hiç bir sorunu çözemeyiz, çözülmeyen her sorun er geç bize şiddet olarak dönecektir. Yüz yıllık sorunlar bugün hala kendini yeniden üreterek var oluyorsa bundan ders çıkarmak öncelikle siyasilerin ve tüm toplumun sorumluluğundadır.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017