Ergun BABAHAN
‘‘Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana – sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.”
Charles Dickins’ın tarihin en iyi girişlerinden biri kabul edilen ‘‘İki Şehrin Hikayesi’’ böyle başlar. Biraz uyarlamayla günümüz Türkiyesini anlatacak bir giriş olduğunu söyleyebiliriz. Askeri vesayet dönemi tabular dönemiydi. Kürt sorunundan bahsedemezdiniz, otoriteye karşı gelemezdiniz, kılık-kıyafet konusunda özgür değildiniz. Medya, Genelkurmay’ın basın bülteni gibi çıkardı.
AKP’nin iktidara gelişi bu tabloyu değiştirdi. Avrupa Birliği yolunda atılan adımlar, mağdur muhafazakarların haklarını almaları için gerçekleştirilen reformlar Türkiye’nin parlak bir patikaya girdiği umudunu doğurdu. Ekonomi gayet iyi gidiyordu, bedelini her zaman, en ağır şekilde solcuların ödediği darbeler dönemi kapanmıştı, medyada tabu kalmamıştı. AKP’nin ilk iki dönemi bu doğrultuda devam etti…
Üçüncü dönemi kazanan Erdoğan, devlet gücünü ele geçirince hızla Kemalizm’e rücu etti. Daha doğrusu Seküler Kemalizm’in İslamcı versiyonuna. Kemalizm gençleri seküler-modern anlayışla yetiştirmeyi amaçlıyordu, Erdoğan muhazakar-İslamcı bir gençlik hayali oluşturdu. Kemalizm’in başı örtülü kadına tepkisinin yerini, Erdoğan’ın Başiktaş’taki ofisinden vapurdan inerken izlediği mini etekli kadınlara duyulan tepki aldı.
12 Eylül rejiminin akademi dünyası üzerindeki baskısı İslamcı bir renkle artarak devam etti. Protesto hakkı ise kanlı bir şekilde bastırıldı. Gezi Parkı’na sahip çıkmanın bedeli onlarca gencin canıyla ödendi. Zamanların en iyisini yaşamayı ümit ederken en kötüsünün göbeğinde bulduk kendimizi…
Ve elbette gazeteciler…
12 Eylül’den daha ağır bedel ödedi gazeteci milleti… Erdoğan ve şürekasını eleştirenler işlerinden oldu, doğruyu yazan muhabir kendine ekmek parası kazanamaz hale geldi. Muhabirin bile ekmeğiyle oynamaktan çekinmeyen bir başbakana tanıklık etti Türkiye. Birer ikişer yayın yönetmenleri, köşe yazarları, muhabirler geleneksel medyadaki yerlerini kaybetti. Televizyon kanalları, gazeteler kapıyı gösterdi hepsine. Çünkü patronların devletten kazanacakları paralar vardı.
Medya havuzculara kaldı sonunda.
Her türlü ahlaksızlığı inanılmaz bir pervasızlıkla savunan şarlatanlar, her dönemin elemanları ortalığı kapladı. Ama Erdoğan’ın bile yenemeyeceği bir güç vardı artık: İnternet… Geleneksel medyadan uzaklaşan gazeteciler kendilerine yeni bir ortam buldu böylece. Sansür edilemeyen, susturulamayan ve satın alınamayan bir ortamdı bu. Evet, para kazanmadan çalışmaya razıydılar ama para uğruna gerçekleri görmezden gelmeye razı değillerdi.
Bugün bu medya girişimlerine bir yenisi ekleniyor. Muhabirlerin ağırlıkta olduğu, haberin ve habercinin öncülük ettiği bu site, meslek ahlakı ve namusuna sahip çıkan gazetecilerin yeni bir kalesi olacak. Cumhuriyet tarihi, doğruları söyleyen, savunan gazetecilerin her zaman ağır bedeller ödediği bir tarih. Atatürk döneminden başlayan, Menderes, Özal ile devam eden bu baskı rejimi Erdoğan ile doruğa ulaştı. Yolsuzluk ve baskıyla anılacak bu dönemin hikayesini önce gazeteciler, sonra tarihçiler yazacak. İşadamlarının siyasetçilerin kucağına oturtulduğu bir pavyon demokrasisinde yaşıyoruz. Gazete patronlarının başbakanla görüşürken telefonda korkudan ağladığı bir Türkiye bu. Doğruları yazanların her türlü iftiraya layık görüldüğü bir Türkiye aynı zamanda.
Karanlık bir tablo çizdim belki ama umut veren bir direniş ruhu da var. Haberci direndikçe, Türkiye kararmayacaktır.
Yolunuz açık olsun…
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021