Eser KARAKAŞ
Son zamanlarda ortalıkta bir “yerli ve milli” lafıdır gırla gidiyor. Bu dâhiyane ifadenin mucidi, ilk sahibi kimdir bilemiyorum, aşağıda açıklamaya çalışacağım nedenlerden bilmek de istemiyorum, tahminimin yanlış olmasını temenni ediyorum, çünkü kavram çok anlamsız ama kavramın piyasaya sürülmesinden sonra tüketicisinin, kullanıcısının çok olduğunu biliyoruz, görüyoruz.
“Yerli ve milli” tabirini doğru kullanabilmek için belirli ayırımların, özellikle de özel alan-kamusal alan tanımlarının, ayırımının çok iyi yapılması şart; kamusal alan özel ve tüzel kişilerin, bireylerin, kurumların eylemlerinin, ifadelerinin dışsallıklar içerdiği alandır yani eylem ve ifadelerin üçüncü kişilere pozitif ya da negatif etki yaptığı alandır. Eylemlerin, ifadelerin üçüncü kişilere etki yapmadığı alana ise özel alan diyoruz. Bu tanımda dışsallık kavramının çok özgür bir çerçevede ele alınması da bir gereklilik. Şiddet çağrısı yapmayan her ifade, özerklik, bağımsızlık talepleri dahil, üçüncü kişileri ilgilendirmeyen kıyafet tarzları mesela türban kullanımı özel alanın konularıdır, hukuk bu alanları düzenleyemez. Bu özel alanda insanların, kurumların istedikleri ölçüde yerli ve milli olmalarına kimse ses çıkaramaz, yerli ve milli olmayı tercih edenler de özel alanda tercihlerini yerli ve milli olmama doğrultusunda kullananlara karışamazlar.
KAMUSAL ALANDA KÜRESEL STANDARTLAR GEÇERLİDİR
Kamusal alanda ise başta hukuk ve ekonomi var, yani birey ve kurumların faaliyetlerinin üçüncü kişilere doğrudan, dolaylı pozitif ya da negatif etki yaptığı alanda yerli ve milli tanımı yapmak hem çok zor hem de arzulanır bir şey değil. 21. yüzyıl kamusal alan düzenlemelerinin, yukarıda belirttiğim gibi başta hukuk ve ekonomide evrensel değerlerin, düzenlemelerin egemen olduğu bir yüzyıl olacak; bu belirlenme muhtemelen mutlak, zorunlu bir belirlenme değil, isteyen ülke ya da ülkeler topluluğu hukuk ve ekonomide yani kamusal alanda da yerli ve milli olanı tercih edebilir ama bu tercihin yani hukuk ve ekonomide küresel sistemin dışında kalmanın maliyetinin de çok yüksek olacağını bilmek gerekiyor. İsteyen ülke ya da ülkeler grubu Kore örneğinde olduğu gibi, Güney Kore ya da Kuzey Kore olmayı milli egemenlikleri doğrultusunda tercih edebilirler, getirilerini ve maliyetlerini çok iyi bilerek, çok iyi hesaplayarak.
Hukuk ve ekonomi alanları kamusal alanın yani yerli ve milli olamayacak, olması halinde büyük yükler getirecek durumun en iyi örnekleri. Ekonomide Avrupa Birliği sürecinde 28 ülke bütçe ve para politikalarını, gümrük politikalarını tümüyle ulusalüstü karar alma süreçlerine tevdi etmiş durumdalar. Hukuk alanında da, başta insan hakları alanı olmak üzere, çok çeşitli alanlarda, rekabet hukuku, şirketler hukuku, çevre hukuku, haberleşme hukuku, sermaye hukuku ilk aklıma gelenler, yerli ve milli olana artık pek yer yok. Bu durum üstelik öyle sıradan bir tercih de değil, iktisadi bir zorunluluğun sonucu. Avrupa Birliği bu ekonomi ve hukuk ahenkleştirmesinde dünyada en ileri adımları atmış birlik ama AB düzeyinde olmasa da dünyada başka bu yönde girişimlerde bulunan birlikler mevcut. Farklı amaç ve yöntemler de kullansalar NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi), Şanghay Beşlisi yine ilk aklıma gelenler.
İnsan hakları konusunda mesele Avrupa Birliği çerçevesini de aşmış, Avrupa Konseyi üyesi olan kırk yedi ülkeyi kapsayan bir çerçeveye genişlemiş durumda. Türkiye de kuruluşundan bu yana Avrupa Konseyi üyesi, 1987'den beri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yargı yetkisini kabul etmiş, 2004 senesinde ise Anayasa'nın 90. maddesinin son paragrafında yaptığı değişiklikle TBMM tarafından usulünce onaylanmış uluslararası temel hak ve özgürlükleri düzenleyen sözleşmeler aynı konuyu ele aldıkları ölçüde kanunlarımızın da üzerine çıkarılmış.
İnsan hakları alanı, temel hak ve özgürlükler alanı, mesela ifade özgürlüğü alanı yerli ve milli olana sonuna kadar kapalı bir alan, tüm standartlar küresel olarak, en azından da Avrupa Konseyi, AB tarafından belirlenmiş ve bizim de uymamız zorunlu standartlar. Anayasa da, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen, yurttaş-devlet ilişkilerini belirleyen metin olarak tanımlandığı ölçüde yine yerli ve milli olana tümüyle kapalı bir belge olmak zorunda.
YERLİ VE MİLLİ BİR ANAYASAMIZ OLURSA…
Peki Anayasa, kanunlar, temel insan hakları yasaları ve anlayışı, temel hak ve özgürlüklerin ele alınış biçimi, özgürlükler ideolojisi AB ve Avrupa Konseyi standartları ile bire bir örtüşmek yerine yerli ve milli olursa neler olur, neler olabilir? Çağımızda hukuk-ekonomi ilişkisi ve belirlenmesinde hukuk lokomotif görevi görüyor artık; başka bir ifade ile hukukta evrensel ya da AB standartlarına ulaşan, mülkiyet haklarını bu standartlara kavuşturan ülkeler küresel tasarruf piyasalarından daha fazla pay çekebilecekleri için daha hızlı büyüyecekler; hukukta, anayasada yerli ve milli olanı tercih eden ülkeler ise daha fakirleşecekler, daha fazla insanları işsiz kalacak.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geçtiğimiz hafta 2015 Genel Raporu'nu açıkladı (http://www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=echrpublications&c); bu Rapor ve sonuçları sadece insan hakları, ifade özgürlüğü duyarlılıkları yüksek kesimler için değil yüksek ekonomik büyüme, artan refah ve artan refahı daha hakkaniyetli paylaşmak, paylaştırmak isteyenler için de çok önemli bir başvuru kaynağı. Bu Rapor'da Avrupa Konseyi üyesi kırk yedi ülke için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddeleri bazında AİHM'nin verdiği ihlal kararlarının sayısal dökümü var; başka bir ifade ile bu Rapor'un verilerinden hareketle Türkiye dahil olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkelere ilişkin hukuk standartları sayısal, mukayese edilebilir, sıralanabilir bir hale getirilebiliyor. Türkiye'nin bu sıralamada, kırk yedi ülke içinde, durumu çok kötü. Bu sıralamada, göreceksiniz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin maddeleri bazında haklarında daha az ihlal kararı çıkan ülkeler 21. yüzyılda daha müreffeh, daha zengin ülkeler olacak; vatandaşlarının özgürce yaşıyor olmaları da muhtemelen refahtan bile daha önemli. Yerli ve milli hukuk standartlarını tercih eden ülkelerin, yönetimlerin vatandaşları daha fakir kalacak, insanları da daha az özgürce yaşayacaklar.
Detaylarına girmiyorum ama yerli ve milli insan haklarının ne demek olduğunu, ne gibi sonuçlar verdiğini görmek, bilmek isteyenler yukarıda verdiğim AİHM 2015 Genel Rapor linkini tıklayıp Rapor'un en arka sahifelerindeki istatistik bölümünü iyi incelesinler. Bu incelemelerden çıkaracakları sonuçlar önümüzdeki günlerde gündeme gelecek anayasa yapım sürecinde yol gösterici olabilir. Ancak, tercih de yurttaşlara, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ifadesiyle millete aittir. Millet ısrarla AB, ABD düzeyinde bir hukuk sistemi yerine Kuzey Kore, Şanghay Beşlisi düzeyinde bir hukuk sistemini tercih ederlerse de yapacak fazla şey yoktur. Bizlere de ısrarla, bıkmadan, usanmadan evrensel hukuku, milli ve yerli olmayan hukuku istemek, hatırlatmak kalır. Türkiye tipi yerli ve milli bir anayasa da Türkiye yurttaşlarının çok uzun bir dönem için fakirlik ve düşük demokrasi standartları tarafından rehin alınması olacaktır.
Zaman
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
23.09.2025
8.09.2025
1.09.2025
29.08.2025
25.08.2025