Eser KARAKAŞ
Eski bir deyimle yazıya başlamak istiyorum, “Üst düğme yanlış iliklenince, aşağıda işlerin düzelmesi mümkün değildir”, bu ifade ile ibadethanelere, özellikle de cemevlerine resmi statü verilmesi meselesini tartışmak istiyorum bu yazımda.
Bir vadede, çok yakın bir vade olmayabilir ama, Erdoğan, ekibi ve zihniyetinin iktidarı bırakıp gidecekleri kesin çünkü toplum, sistem, batının vazgeçilmez diye gördüğüm ittifak ilişkileri kendilerini yeniden üretemiyorlar; Türkiye ve coğrafyası Erdoğan zihniyeti ve kliğine bırakılamayacak kadar önemlidir.
Ancak, Erdoğan sonrası için de durum şimdiden çok parlak görünmüyor zira çok temel meselelerde bir çalışma yok, bir değişim, dönüşüm programı yok, hatta en sıkıntılı konulara Erdoğan zihniyetinden radikal olarak farklı bir bakış açısı da pek yok.
Bu temel konular neler olabilir?
En genelinde anayasa diyebiliriz ama anayasa tabirinin çok geniş bir kapsamı var, bu kapsamı detaylandırmak lazım; meseleyi parlamenter sistem-başkanlık sistemi parantezine sıkıştırmak hatalı.
Üzerinde en çok konuşulması, tartışılması gereken konu muhtemelen laiklik meselesi zira bu konuda hem akıllar çok karışık, hem de kendilerini farklı kesimlerde görenlerin yaklaşımlarında da çok belirgin bir benzerlik mevcut ve bu benzerlik kanımca laikliğin en temel ilkelerine aykırı bir benzerlik.
Laiklik sadece bir tanım, bir anayasal ilke olarak ele alınamaz, beraberinde bir dizi kurumu da temel ilkeler doğrultusunda tartışmaz isek laiklik meselesi çözümsüz kalıyor; bu kurumların başında Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Hatip liseleri, İlahiyat fakülteleri, cemevleri kaosu geliyor.
Bu satırları bilgisayarımda yazarken cemevi yazdığımda Word programına mündemiç imla programı cemevinin altını kırmızı ile çiziyor yani yanlış diyor ve yazarken “cem evi” diye yazmamı istiyor; oysa cemevi yerleşik bir kavram, sadece toplanma evi anlamına bir cem evi değil ama yerleşik ideolojinin imla programlarına yansıması sonrası program böyle istiyor.
Laiklik meselesinin yanı sıra hepimizin eğitim, yargı, AB süreci, sivil-asker ilişkilerini, vs. detaylarıyla tartışmamız şart.
Bugünkü yazımda sadece Türkiye’de yaşanan cemevleri kaosunu, yanlış düğme ilikleme meselesini tartışmak istiyorum; zaman içinde diğer konularda da detaylı olarak görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, CHP çoğunlukta, imar planlarında cemevlerini resmi ibadethane olarak tescil etti.
Aynı konu İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde de gündeme geldi ama burada CHP çoğunlukta olmadığı için Cumhur ittifakı oylarıyla cemevlerinin resmi ibadethane olarak tescili kabul edilmedi.
Cemevleri kaosu derken bu komik manzarayı kastediyorum.
Siz bu tartışmada 180 derece ters pozisyonlardan hangisini benimseme eğilimindesiniz mesela?
Türkiye tecrübemin bana öğrettiği temel gerçeklerden biri de bu tür tartışmalarda alınan çok karşıt pozisyonlardan her ikisinin de genellikle yanlış olduğudur ama insanların önemli bir bölümü bu tür tartışmalarda üçüncü bir daha doğru yolun varlığını araştırmak yerine hazır iki ters pozisyondan birini tercih etmek eğilimindeler.
Bu satırların yazarının konuya ilişkin görüşü ibadethane kavramının resmi tescile konu olmaması gereken bir kavram, bir kurum olması gerektiğidir. İbadethane derken doğal olarak sadece cemevlerini değil, camileri ve başka dinlerin, inançların ibadethanelerini de aynı kavram içinde değerlendiriyorum ve bu söz konusu ibadethanelerin hiçbirinin resmi bir statüsü olmamalıdır.
Türkiye’de konu ağırlıklı olarak camilere tanınan resmi statünün cemevlerine de tanınması üzerinden yürütülmektedir ama temel yanlış da, yanlış düğme ilikleme de tam da bu noktada gündeme gelmektedir.
Tartışmayı tersine çevirmek ve cemevlerine resmi statü talep etmek yerine başta camiler olmak üzere tüm ibadethanelere resmi statü verilmesine karşı çıkmak gerekmektedir.
Laiklik tartışmalarını doğru yapmak derken muradım da biraz budur çünkü laiklik kavramı devlete ilişkin bir kavramdır, devlet tüm inançlara, felsefi yaklaşımlara eşit mesafede durmaz, bu tabiri sevmiyorum, hepsi karşısında kördür, hiçbirine resmi statü veremez, kamu parası aktaramaz.
Laik ülke, laik toplum, laik vatandaş tabirleri doğru tabirler değildirler, laik olacak kurum sadece devlettir, bireyler sadece laik devletten yana ya da karşı olabilirler, karşı olanların görüşleri de, şiddet, nefret söylemi içermedikleri ölçüde ifade özgürlüğü kapsamı içinde ele alınması gereken görüşler, ifadelerdir.
Laikliğin devlete ilişkin mutlak bir kavram ve tanımının da kamu parasının kullanımından (sıfır kamu parası tahsisi) geçtiğini anladığımız ve benimsediğimiz zaman önümüzdeki anlamsız tartışmaların da çok önemli bir bölümü sonlanacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Hatip liseleri tartışmalarını da çerçevede ele almak gerekmektedir; cemevlerinde dedelere de maaş bağlanmasını değil, cami görevlilerinin kamu parasıyla maaş almalarını tartışmaya açmalıyız; bu tartışmada ilk gündeme gelen camilerde cemaatlerin kontrolünün nasıl sağlanacağı olmaktadır ama bu tartışma baştan aşağı yanlış bir tartışmadır, cemaatlerin ön denetimi anlamsızdır, gerçek anlamda güçlü bir devlet önleyici önlem olarak hukuka, özgürlüklere karşı tavır almaz, suç oluştuğu anda da kolluğu ve yargısıyla etkin müdahalede bulunur, mahallelinin sorumluluğuna bırakılabilecek ibadethanelerde anayasaya, yasaya, uluslararası sözleşmelere aykırı olaylar yaşanırsa devlet (kolluk, savcı, hakim) devreye etkin ve caydırıcı olarak girer, başka derneklerde olduğu gibi, mesele bu kadar nettir.
İmam Hatip liseleri meselesini de başka bir yazıda tartışmak istiyorum, detaylı bir konu ama laik bir devletin inançlara yönelik eğitim için de olsa kamu parası kullanamayacağını unutmayalım, ama İmam Hatip türü kurumlara azımsanmayacak bir kamusal talebin varlığını da inkar etmeden laik devlet ilkesi çerçevesinde bir ara çözüm üretelim; mesela bu okullarda genel eğitim dersleri kamu parası ile, din eğitimi dersleri ve bu dalların hocalarının maaşları ilgili ve gönüllü vakıflar tarafından karşılanabilir, devletin etkin ve demokratik denetimi hep saklı kalmak kaydıyla.
İlk yapmamız gereken şey bu tür tartışmalarda gelenekselleşmiş iki uçlu pozisyon almalardan kendimizi sıyırmak ve üçüncü ve çok daha demokratik ve etkin bir yolun olabileceğini keşfetmektir; ibadethanelere resmi statü verilmesi tartışmasında olduğu gibi.
Cemevlerine resmi statü vermeyelim, tüm ibadethanelerin (Lozan saklı kalmak üzere) resmi statüsünü kaldıralım, dini alanlara daha büyük özgürlük alanı açalım ama kamu parası tahsis etmeyelim.
Türkiye’de Diyanet konusunda, DİB başkanlarının saçma sapan açıklamaları dışında, AKP ve CHP arasında kurumsal yapı konusunda inanılmaz bir paralellik mevcuttur.
Bu paralellik İmam Hatip liselerini sahiplenme konusunda da çıkmaktadır; CHP’nin dert ettiği kurumsal yapı, finansman değil, kamu kadrolarına daha fazla İmam Hatip liselinin yerleştirilmesidir sadece.
CHP cami imam ve müezzinlerinin devlet memuru olmasına da ses çıkarmamaktadır, dedelere de maaş fikrine ise sıcak bakmaktadır.
Mesele anlaşılıyor değil mi?
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2025
30.05.2025
29.05.2025
13.05.2025
29.04.2025
22.04.2025
19.04.2025
15.04.2025
4.04.2025
1.04.2025