Etyen MAHÇUPYAN
Geçen ayın son günlerinde yapılan Eğitim Kongresi’nin tematik açılış konuşmasını Ahmet İnam yaptı. Artık emekli bir öğretim üyesi… Belki de bu özlemişlikle epeyce uzun bir sunum oldu ve irticalen neredeyse bir buçuk saat konuştu. Sonlara doğru birçok kişi sıkılıp ayrıldı. İnam’ın tekrarlara düştüğünü düşünmüş olmalılar ya da belki konunun ‘soyutluğu’ onları cezbetmedi. Oysa İnam’ın konuşması bir spiral gibi kendi üzerinde inşa edilmişti ve duymaya açık kulaklar için gerçek bir şölendi…
İnam’ın temel sorusu başlıkta yer alıyor: Bizim hikâyemiz ne? Her toplumun, medeniyetin, geleneğin içerdiği bir hikâye vardır. Eğer kendini idame ettiren bir toplumsal ve kurumsal hayat mevcutsa, muhakkak ki bunun arka planında yer alan ve onu besleyen bir zihinsel ve estetik atmosfer de söz konusudur. Ve her zihinsel ve estetik atmosferin kendine has temaları, özneleri, hikâyeleri mevcuttur. Bu hikâyeler hem yerli bir varoluş halinin duygusal ve zihinsel derinliğini yansıtırlar, hem de evrensel bir anlayışın parçası olurlar. Burada anlatılan menkıbeler veya Dede Korkut hikâyeleri değil… Bu toprakların kendine has bir tane ‘hikâyesi’, diğer bir deyişle evrensel insanlık kültürüne ilave edeceği kendi sesi.
İnam hikâyesi olmakla hikâyeyi anlatabilmek arasında bir mesafe olduğunu ihsas eden bir giriş yaptı. Bize ait bir hikâyemiz olduğundan kuşkusu yoktu. Ama bu hikâyeyi bırakın anlatabilmek, henüz bildiğimizi bile söylemenin zor olduğunu ima etti ve tüm konuşması söz konusu ‘bilmenin’ yolunu döşemeyi hedefledi. Ama daha girişte herhangi bir hikâye anlatımının, ancak diğer hikâyeleri dinlemek ve duymakla mümkün olduğunu belirtme ihtiyacı duydu. Böylece bu gidilecek yolda kendini beğenmişliğe, kibre ve hamasete yer olmadığının altını çizdi.
İnam’a göre kendi hikâyemizi arayıp bulmanın, zenginleştirip sunmanın temelindeki kritik kavram açıklıktı. Bunun cesaret istediğini söylemekle yetinmedi, felsefik bir bakış gerektirdiğini ve ‘stratejik davranma’ dürtüsünün buna tamamen ters olduğunu söyledi. Diğer bir deyişle ‘milli menfaat’ kaygısının aslında felsefik arayış açısından bir tür tutukluk, hatta korkaklık ima ettiğini vurgulamış oldu. Fikir tartışmasında galip/mağlup olmayacağı, ancak öğrenme imkânının doğacağından hareketle, öğretirken öğrenmeyi öne çıkaran ‘eğitişim’ kavramına dikkat çekti.
Bu vesileyle açıklık kavramına geri dönem İnam, önce onu bir ‘ayıklama’ işlemine tabi tuttu. Aşağılanma ihtimali nedeniyle açıklıktan korktuğumuzu söyledi. Böylece zihniyetten söz etmeden ataerkilliğin nasıl bir ayak bağı yarattığına değinmiş oldu. Ardından açıklığın sadece bir dürtü, irade veya niyet meselesi olmadığını hatırlatmak üzere, açık olabilmek için açıklama yeteneğine sahip olmamız gerektiğini vurguladı. Diğer bir deyişle hikâyemizi anlatmak sadece yerellik hassasiyetiyle olacak şey değildi. Bilimsel ve analitik bir uğraşı, evrensel bir kaliteyi talep etmekteydi. Böylece sıra açık olabilmenin doğrudan önkoşullarına geldi. Öncelikle içtenlik gerekmekteydi. Yani düşündüğünü ve hissettiğini, nasıl etkilendiğini karşındakine anlatabilme… Bunun için ise özgüven lazımdı ve bunun temel eğitim evresinde edinilebileceğini kavramak dinleyiciler için zor olmadı.
Böylece eğitimin nitelikleri bahsine gelen İnam önce düşünmekten niçin korktuğumuzu söyleme ihtiyacı duydu: Düşünce bizi zihnimizde bilmediğimiz bir yere götürmekteydi ve bizler hep bildiğimiz yere gitme ihtiyacı içindeydik. Yani ‘kişi’ olmakta zorlanıyorduk. Bu zorlanma nedeniyle her eksiği kapamak için müfredata bir ders ekliyorduk. Ahlak dersi gibi… Dersi koyarak öğrencinin ahlaklı olacağını sanmak İnam’a göre bariz bir yanılgıydı. ‘Ne’ ile uğraşıp duruyorduk ama eğitime asıl damgasını vuran işin ‘nasıl’ yapıldığıydı.
Düşünmeyi teşvik ve talep eden bir eğitim sistemi, kendi hikâyemizi bulmanın ve onu evrensel bir kalıba dökmenin yoluydu. İnam bu yolda yürürken gelenek karşısında mütevazı olmanın, had bilmenin altını çizdi. “Hiçbir düşünür kendi kültürü dışında düşünemez” dedi. Evrensel özelliklere sahip olsalar da kendi zeminleri üzerinde bir üslup geliştirdiklerinin altını çizdi. Ama aynı zamanda “hiçbir düşünür kendi düşüncesini başlangıç olarak almaz” da dedi.
İşin özü şu ki özgür bir zihin kendi düşüncesinin dışına çıktığında kimle, hangi başka düşünceyle karşılaşacağını bilemez. Bu nedenle yerellik sınırlayıcı bir etken olduğunda ölümcüldür… Kendi hikâyemiz her şeyden önce kendimize bakarken cesur olmamızı gerektiriyor. Yüzeysellikten, hamasetten, kolaycılıktan sıyrılmayı, kendimizi yerliliğimizle temasta özgür bırakmayı gerektiriyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024