Fehim TAŞTEKİN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini bloke etmesinin yol açtığı krizi illa “NATO’culuk” ve “NATO karşıtlığı” bağlamına oturtmanın pek faydası yok. Erdoğan, NATO hizmetinde önde giden bir lider. Mesele iktidarın tutarsızlıkları, zikzakları ve at pazarlığı! Daha önemlisi silsile halindeki tüm hükümetlerin dış ilişkileri esir eden iç siyasi tercihleri! Bu noktayı atlayarak İsveç ve Finlandiya’nın siyasi sicilini cımbızlamak bizi sadece polemik zengini yapıyor. Kuşkusuz “terörle mücadele” söylemi devlet, iktidar ve muhalefet bileşenlerini geniş bir mutabakatta buluşturduğundan Erdoğan müthiş bir manevra alanı buluyor. Veto kartı “PKK’ye destek” gerekçesine bağlandığında muhatapları kem-küm ediyor. Açık sözlüleri “PKK’yi terör örgütü olarak kabul ediyoruz ama YPG-PYD farklı” demeye çalışıyor. Ankara aynı tartışmayı Moskova ile yürütemiyor. Rusya hem ortak savunma müttefiki değil hem de PKK’yi terör örgütü olarak görmüyor. Rus siyasetinin iç tutarlılığı bu tür bir tartışmaya izin vermiyor!
AVRUPA'DAKİ UZUN ELLER
Her uluslararası krizde dönüp dolaşıp aynı kayaya tosluyoruz: Türkiye çözüm üretmediği Kürt sorununu bagajında her yere taşıyor. Sadece Irak ve Suriye’deki askeri harekatlar değil mevzu. Müttefik, dost, hasım, taraflı, tarafsız ne varsa hepsiyle ilişkiler dinamitleniyor. Türk diplomasisi yıllardır Batılı müttefiklerin çelişkilerine yapışarak kendisine paye çıkarmak için mesai tüketiyor. Bununla bir yere varılamadı. Aksine Avrupa’yı Türkiye’nin sürgün coğrafyası haline getiren darbeler, zorbalıklar, hukuksuzluklar ve işkenceler Batı cephesi ile olan çelişkileri büyütüyor. Avrupa’nın her bir köşesinde kendilerine güvenli limanlar bulan insanlar belediyeler, hükümetler, parlamentolar ve sivil örgütlerde yer ediniyor. Türkiye’nin sorunlarına da Avrupa’nın değerler manzumesinden bakan söylemler gelişiyor. Ankara’yı hırçınlaştıran da bu. Buna karşı geliştirilen strateji de içerdekinin dışarıya ihracı şeklinde: AKP’nin yıllardır Avrupa’daki Türklere nüfuz çabası sadece oy devşirmeyle ilgili değildi. Aynı zamanda ‘beşinci kol’ faaliyetleri için kaynaklar bulundu. Batı’daki muhaliflere güvende olmadıkları hissini yaşatırken kentleri terörize edip Avrupa’nın iç siyasetini felç edebileceklerini düşündüler. AKP-MHP ortaklığına paralel Avrupa’da da İslamcı ve Ülkücü melez bir kitle oluştu. Bindirilmeye elverişli kıtalar, AKP’den klonlanmış minik partiler, siyasallaştırılan DİTİP ve ağını genişleten MİT entegre bir yapılanma arz ediyor. Bu şekilde ilişkiler zehirleniyor.
ASIL PAZARLIK ABD İLE FAKAT O KAPIDA SORUN BÜYÜK
Şimdi Finlandiya ve İsveç’in üyelik hedefiyle Avrupa’nın güvenlik mimarisi kritik bir viraja girerken Erdoğan fırsatlara oynuyor. Önce olumlu sinyal veren ardından İsveç ve Finlandiya’ya “Türkiye'ye geleceklermiş, zahmet etmesinler” diyerek kapıyı kapatan Erdoğan’ın niyeti pazarlık masasını ABD’yle kurmak. Halk Bank davasının düşürülmesi, F-35 programının üzerine soğuk su içtikten sonra F-16 paketinin geçmesi, savunma sektörüne getirilen yaptırımların kaldırılması, YPG’ye verilen desteğin kesilmesi, aranan PKK ve FETÖ üyelerinin iadesi diye pazarlık başlıkları uzuyor.
Erdoğan İsveç ve Finlandiya heyetine kapıyı kapatırken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Washington’a gönderdi. Al Monitor’dan Amberin Zaman’a göre ön hazırlıklar çerçevesinde Pentagon’da Müsteşar Colin Kahl’la görüşen Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’a Suriye Demokratik Güçleri’ne desteğin süreceği söylendi. Çavuşoğlu'nun mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmesinden de bir şey çıkmadı.
İbrenin nereye gittiğini gösteren tavır Başkan Joe Biden’ın 19 Mayıs’ta İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’yü Beyaz Saray’da ağırlaması sırasında belirdi. Biden, “İsveç ve Finlandiya’nın güçlü demokratik kurumlara ve neyin doğru olduğuna dair ahlak anlayışlarına sahip olduğunu” söyledi. Türkiye’nin mesele ettiği konularda İsveç ve Finlandiya’daki cari sisteme güvenini vurgulamış oldu.
Pek çok gözlemci nihayetinde sorunun bir Amerikan müdahalesi ile aşılabileceğini düşünüyor. Daha sofistike yöntemlerle İngiliz anahtarı da Türk kilidini açmak için devrede ki savunma ambargosunu ilk kaldıran da onlar oldu. Amerikalıların nasıl çalıştığına dair elimizde örnekler var. Işın Eliçin, Medyascope’daki yazısında hafızalarımızı tazeledi; Ankara’nın 2009’da Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasını önleyen vetosunu aşmak için Başkan Barack Obama, Türkiye gezisini koz olarak kullanmıştı. Halbuki Erdoğan, itirazlarını Obama’nın verdiği güvenceler üzerine geri çektiğini açıklamıştı. Erdoğan’ın bütün adamları Biden Türkiye’ye gelse de reisin kredisini yükseltse diye yırtınıyor. Biden, NATO’daki yeni hendeği aşmak için böyle bir incelik gösterir mi? Konu gündeme geldiğinde “Türkiye’yi ziyaret etmeyeceğim ama bence iyi olacağız” diyerek eski patronunun yolundan gitme niyetinin olmadığını gösterdi. Ya da Erdoğan’ın diretme kapasitesinin olmadığını düşünüyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya ile ilgili taleplerinin bir Amerikan sorunu olmadığını söyledi. Fakat top onların ayağında.
CEVAPSIZ SORULAR
ABD ile temasların nereye varacağı belirsiz. Biden’ın telaşlanmadığı da ortada. Erdoğan, Washington’daki bu havanın ardından İsveç ve Finlandiya liderleriyle telefonda görüştü. Ankara’nın kaygılarına hak veren bir alttan alma var. Bu noktada sorular sıraya giriyor: Türkiye’nin operasyonları sürerken AB üyeleri PYD-YPG’ye desteği keser mi? Bazı taahhütler Türkiye’nin operasyonlara son vermesi şartına bağlanır mı? Erdoğan bir al-ver sürecine girer mi? Silah ambargosuna son verilir mi? Türkiye’nin siyasi ve askeri gücü istediklerini almaya yeter mi? Belli düzeyde dikkate alınmak vetoyu kaldırır mı? Koşullar listesinin çok gerisinde bir sonuç bu kadar toz kaldırmaya değer mi?
ABD tarafında silah ambargosu kalkar mı? F-16 paketi ile ilgili Kongre’de yumuşama sağlanmışken NATO’daki bu sertleşme durumu tersine çevirir mi?
Türkiye’nin olası kısmi sonuçlara perde arkasındaki müzakerelerle ulaşabilecekken ülkenin ittifaktaki yerini tartışmaya açan aleni bir restleşmeyi irrasyonel bulanlar çok.
TALEPLER SAĞLAM MI?
Türkiye’de estirilen havanın ötesinde taleplerin haklılığına ve karşılanabilirliğine dair tartışma da var. Diyelim ki Türkiye’yi teskin için iade dosyası dahil bazı konularda sözler verildi. O vakit yargı süreçleri konuşacaktır ki bu alanda siyasilerin yapabileceği bir şey yok. Sözgelimi Rasmussen düğümünün açılmasında Roj TV’nin kapatılması söz konusuydu ama yargı süreci 2013’e kadar uzadı. Interpol’e verilen binlerce kişilik yakalama listesindeki temelsizliklerde olduğu gibi İsveç ve Finlandiya’ya sunulan 33 kişilik listenin de sorunlu olduğu söyleniyor. İsveç basınına göre yazar-yayıncı Ragıp Zarakolu da listede.
Diplomaside öyle bir savrulma var ki herkese el uzatıyor, had bildiriyor. İsveç medyasına göre Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Hakkı Emre Yunt, TT haber ajansına “PKK'nin bazı milletvekilleriyle bağlantıları var. Riksdag'da sürekli Türkiye aleyhine çalışıyorlar” dedikten sonra bağımsız milletvekili Amineh Kakabaveh'in adını veriyor. Ardından söz iade listesine gelince büyükelçiye “Kakabaveh iade edilmesini görmek istediğin kişilerden biri mi?” diye soruluyor. Yanıt; “Mümkünse, evet. Ama bilmiyorum, İsveç vatandaşı olmalı? Kendi vatandaşlarını sınır dışı etmek zor. Ama bu İsveç hükümetine bağlı.”
Tuhaf. Kakabaveh İsveç vatandaşı İranlı bir Kürt. Söz sırası Kakabaveh’te, o da gönderilmesi gereken kişinin büyükelçi olduğunu söylüyor. İsveç basını konuyu tartışmaya açınca Yunt “Yanlış anlaşılma olmalı” diyerek Kakabaveh’İn listede olmadığını belirtiyor. Çavuşoğlu, NATO toplantısında İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde'ye "Feminist politikanızdan sıkıldım" diyerek sesini yükseltebildiğine göre diplomatların siyasetin diline kapılmaları şaşırtıcı gelmiyor! Geçen yıl Magdalena Andersson hükümetinin güven oylamasından geçmesi Kakabaveh’in oyuna kalmıştı. O bir oy şarta bağlanmıştı: İsveç, Kürtlerin liderliğindeki özerk yönetimle ilişkiler geliştirmeli ve ülkedeki YPG/PYD üyelerini terörist ilan etmemeli. Kakabaveh tam da Türkiye’nin NATO çelmesinin ardından sözlerin tutulmadığını belirtip iktidara desteğini çekti. İktidardaki Sosyal Demokrat Parti, PYD-YPG ile ilgili pozisyonun değişmediğini söylüyor. Linde de "PKK'yla ilgili duruşumuz değişmedi" diyor. Bu ikilik Avrupa siyasetinde yaygın. YPG-PYD heyetleri pek çok yerde ağırlandı. Paris’te Elysee Sarayı, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu dahil. YPG’nin Prag’da açtığı ofis birkaç yıl açık kaldı. AB’de YPG ve PYD’yi terör örgütü olarak gören olmadığı gibi IŞİD’e karşı savaştan beri teveccüh kesilmedi. 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’na tepki olarak İspanya, Hollanda, Norveç ve Çek Cumhuriyeti ile birlikte İsveç, Finlandiya da Türkiye’ye tam silah ambargosuna gitmişti.
Sözün kısası Biden, Andersson ve Niinistö’yü 29-30 Haziran’da Madrid’deki NATO zirvesinde aile fotoğrafına almak istiyor. Artık ancak olumsuz gündem sayesinde kendisini zirvelere taşıyabilen Erdoğan pazarlık yapabiliyor olmaktan memnun. Madrid zirvesine kadar tablo değişir mi? Erdoğan sözlerle yetinir mi? ABD tarihi dönemeci almak isterken bunu sabote edecek bir vetoyu karşılıksız bırakır mı? Haziran epey sıcak geçecek anlaşılan.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025