Fehim TAŞTEKİN
Hakan Fidan 2017’de MİT Başkanı olarak gizli bir toplantıda “Aşırılıkçı gruplarla bağlarını kesmen lazım” diye akıl verdiğinde Ebu Muhammed el Colani, İdlib gibi bir yerde emirliğini koruyabilmek için El Kaide’den henüz yeni ayrılmıştı. Pragmatik bir boşanmaydı. Radikallerden uzaklaş denilen liderin kendi örgütü (Nusra) zaten IŞİD’in Suriye yapılanmasıydı. İdlib’teki müttefikleri de El Kaide ile bağlantılı örgütlerden oluşuyordu. Hedef tahtasından çıkmasını sağlayacak ‘değişen lider’ görüntüsüne ihtiyaç vardı. Gücü tekeline alabilmek için bu örgütlerden bir kısmını tasfiye etti. Kendini onlardan koparmadı, onları içine aldı. Colani rejimin yıkılmasını takiben Ahmed el Şera adıyla Halk Sarayı’na kurulduğunda Fidan'ın bu kez Dışişleri’nin patronu olarak eski IŞİD ve El Kaide militanına diplomasinin yolunu yordamını göstermesi gerekti. Bu değişim meşruiyet merdivenlerini adımlamasını da kolaylaştırdı. Artık o sadece İslamcı örgütlerin finansörlerinin değil Batılı ortaklarının gözünde de “Suriye Cumhurbaşkanı” idi. Küresel El Kaide ağından gelen yabancılar dahil cihatçı liderlere rütbeler verip yeni rejimin komutasına yerleştirmesi de sorun edilmedi. Yabancı milislere vatandaşlık da vaat etti. Lidere yapılan makyaj tutmuştu fakat değişim mühendislerinin tökezlediği yer, Colani’yi komutan bilen kadroların ve tekfirci müttefiklerinin inanç ve eylem bütünlüğünü korumadaki ortodoksluğuydu. Bu gerçeklik Suriye’ye Alevi katliamı olarak kendini hatırlattı.
***
Alevilere yönelik insanlık dışı suçlar her seferinde HTŞ’nin kurduğu Genel Güvenlik İdaresi ile ilgisinin olmadığı hikayesiyle geçiştirildi. Her melanet ‘bilinmeyen grupların işi’ ya da ‘bireysel taşkınlıklar’ yalanıyla hafifletildi. Humus’un batısındaki köylerde olduğu gibi bir yeri önden basan HTŞ güçleri ‘iyi polis’, aynı yere bir saat sonra gelip iğrenç suçlarla hayatları karartan güçler ‘kötü polis’ rolündeydi. 8 Aralık’tan bu yana Alevilere bedel ödettirmenin yolu buydu. Böylece HTŞ kazandığı meşruiyeti kaybetmeyecekti.
Üç aydır evleri basılan, gözaltına alınıp cesetleri yol kenarlarına atılan, sahada infaz edilen, hakaret işiten, azarlanan, tokatlanan, tekmelenen, köpekler gibi yerlerde süründürülüp havlamaya zorlanan ve cesetleri çiğnenen insanların görüntülerini ve hikayelerini takip ediyoruz.
Mezhepçi bir dille konuşup saldırmanın hazzını yaşayan güruhun yapıp ettikleri sonunda sahil bölgesini patlattı. Yağmur indirecek bulut kendini belli eder. Sahildeki operasyonu “Esad artıklarının güvenlik güçlerine saldırılarına” bağlayanlar bir önceki sahneyi karanlıkta bırakıyor. Hangi dış güce bağlanırsa bağlansın patlama bir birikimin sonucu. Ve bir de tetiklenme noktası var.
HTŞ güçleri 4 Mart’ta Lazkiye'nin Datur mahallesinde gürültülü bir operasyon yürüttü. Yani terör estirdi. “Domuz Aleviler; sizi öldürmeye geliyoruz, başlarınızı ezeceğiz” diyerek şehre girdiler. Rastgele ateş açtılar. Bir anne bebeği ile birlikte öldü. Ertesi gün yine geldiler; fırında ekmek kuyruğunda bekleyen 15 yaşında bir genç ve yaşlı bir adamın canını aldılar. Makineli tüfeklerle evlere ve arabalara rastgele ateş açarak yürüttükleri bu operasyonlara kendi ifadeleriyle “Devrik rejimin artıklarını avlama” diyorlar. O iki günde gözaltına alınanların hiçbiri silahlı değildi.
Ardından 6 Mart’ta Ceble’de Esad dönemindeki çatışmalarda yıldızı parlayan Albay Süheyl Hasan’ın köyü Beyt Ana’ya baskın düzenlendi. Köye gelen HTŞ güçleri 20 yaşında bir genci sorgulamak için karakola götürmek istedi. Akrabaları genci karakola kendilerinin getireceğini, sorgulandıktan sonra geri alacaklarını söyledi. Anlaşmazlık çatışmaya döndü. HTŞ’den takviye güç istendi. Gelen konvoy yakındaki Daliye köyü tarafında pusuya düşürüldü ve 13 görevli öldürüldü.
İki köy helikopter ve toplarla bombalandı. Bazı yerlerde HTŞ kontrolü kaybetti. HTŞ’nin Savunma Bakanlığı sahile askeri güçler sevk etti. Çatışma sahil şeridindeki Lazkiye, Ceble, Tartus ve Banyas’ın yanı sıra iç kesimdeki Hama ve Humus’ta Alevi sivillere yönelik katliama dönüştü.
Suriye ve Diasporadaki Yüksek Alevi İslam Konseyi rejim kalıntıları bahanesiyle halkın terörize edildiğini, evlerin bombalandığını, masumların katledildiğini ve bunlardan HTŞ yönetiminin sorumlu olduğunu belirtip halkı meydanlara çağırdı. Ayrıca sahil bölgesine BM koruması talep etti.
Buna karşın HTŞ de Hama, Humus, Halep ve Deyr el Zor’da kendi taraftarlarını sokaklara döktü. İdlib’te camilerde hoparlörlerden cihat çağrısı yapıldı. İhvan’ın uzantısı Dünya Müslüman Alimler Birliği, Colani’den isyana bilgelikle ama sert bir şekilde tepki verilmesini istedi. Diğer kentlerden HTŞ ve müttefik güçler böylece Alevi avına çıktı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre çatışmalarda HTŞ güçlerinden 231 kişi, silahlı Alevi güçlerinden 250 kişi öldü.
Fakat çatışmalarla hiçbir ilgisi olmayan insanlar sokakta, evlerinde ya da bahçelerinde hedef alındı. Sivil kayıplar 973’ü buldu. Gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğu tahmin ediliyor. Köy ve şehirlerden kaçanlar korkudan dönemedikleri için cesetler alınmayı bekliyor.
Vilayetlere dağılım açısından Lazkiye'de 545, Tartus'ta 262, Hama'da 156 ve Humus’ta 10 sivil katledildi. Bazı evler yağmalandı, bazıları ateşe verildi.
Gözlemevi “Lazkiye ve Tartus kırsalındaki bölgeler tanklar ve SİHA’larla ağır bombardımana maruz kalıyor” diyor.
***
Gazeteci Jenan Musa, Banyas’ta katledilen bir ailenin hikâyesini yazdı. Musa’ya göre diş hekimi Ruba el Şeyh, kocası Dr. Bessam Subh, oğulları diş hekimliği öğrencisi Haydar ve 10. sınıf öğrencisi Vard evlerinde vahşice katledildi. Ruba’nın yeğeni gazeteci Hala Mansur anlatıyor:
"Bütün aile öldürüldü. Teyzem, kocası, iki oğulları. Soğukkanlılıkla öldürüldüler. Çatışmalarla hiçbir ilgileri yoktu. Onlar doktordu, öğrenciydi. Suriye'yi yeniden inşa etmeye yardım edebilecek insanlardı. Bunun yerine katledildiler. Teyzem bu korkunç ekonomik durumda hastalarına yardım etti. Kocası Suriyelileri bir araya getirmeye çalıştı. Oğulları bu ülkenin geleceği olabilirdi. Herkes dehşet içinde. Kimse cesetleri hastaneye taşımaya cesaret edemiyor. Bölgede kaç kişinin öldürüldüğünü bile bilmiyoruz. Tüm cesetler hala yerlerinde."
Banyas’ta Adnan Hassan da kendi akrabalarının başına geleni aktarıyor: “Banyas'ta sokağa çıkma yasağı vardı. Kimse sokakta yürüyemiyordu. Sonra yaklaşık 15 araçlık bir HTŞ konvoyu şehre girdi. Apartman apartman dolaştılar. Mezhebiniz nedir? Dininiz nedir? diye sordular. Verilen yanıt kimin yaşayıp kimin öldüğünü belirledi. Bir apartmanda yedi Alevi mühendis ve bir Hıristiyan mühendis infaz edildi. Binadaki tek Sünni mühendis kurtuldu. Yeğenimin kocası Sinan Cireva karısı ve çocuklarının önünde öldürüldü. Komşuları Alevi çift öldürüldü. İnfazdan sonra daireleri yağmaladılar, kadınlardan telefon, para ve altın çaldılar.”
Bunları anlatan kişi Esad döneminde hapis yatmış, sonra ülkeyi terk etmiş ve rejimin yıkılmasına destek vermiş eski bir muhalif.
Jenan Musa olup bitenleri “Azınlıkları hedef alan mezhepsel tasfiye” olarak niteliyor.
El Ahbar da Banyas'ın Kusur mahallesinde yaşayan Rima adlı kişinin yaşadıklarına yer veriyor. Rima diyor ki; “Genel Güvenlik Güçleri rejim kalıntılarını arama gerekçesiyle evimizi bastı. Aileme mezhepçi küfürler ettiler; ardından binaya rastgele kurşun yağdırdılar. Üst katta bir akrabamız yaralandı. Bu grup gitti; bir saat sonra maskeli 5 kişi geldi. Eve girip paramızı, altınlarımızı ve cep telefonlarımızı gasp ettiler. Giderken parktaki bir aracı ateşe verdiler, bir aracı da taradılar.”
Yine Banyas’ta bir evde mühendis Kamil Süleyman, öğretmen olan karısı Heba el Ali, 7 yaşındaki oğulları Ali ve 5 yaşındaki kızları Mella’yı katlettiler.
Cihatçıların kendi çektikleri videolar insanın kanını donduruyor.
***
Çatışmayı tetikleyen gelişmeler olurken Esad döneminin komutanlarından Ğıyas Süleyman Della bir askeri konsey kurduklarını ilan etti. Konsey hedeflerini Suriye topraklarını işgalci ve terörist güçlerden kurtarmak; HTŞ rejimini devirip mezhepçi baskı unsurlarını dağıtmak; vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak; ulusal, demokratik, egemen, birleşik ve eşit temeller üzerinde devleti yeniden inşa etmek diye sıraladı. Konseyde eski Çöl Şahinleri Komutanı Muhammed Mahrez Cabir ve eski saha komutanı Yaser Ramazan gibi isimlerin yer aldığı öne sürüldü ama bu yerel kaynaklar çok kalabalık olmadıklarını söylüyor.
Bunun yanı sıra “Suriye İslami Direniş Cephesi” adıyla bir grup adına bir bildiri yayımlandı. Dış destekli terör ve çoklu işgale karşı kurtuluş çağrısı yapıldı. Bildiride bu direnişe Fransız sömürgeci güçlerine karşı savaşan Alevi lider Şeyh Salih el Ali, Kürt lider İbrahim Hananu ve Dürzi lider Sultan Paşa el Atraş Suriye halkını birleştiren devrimci liderler olarak referans gösterildi.
Kendilerine Sahil Kalkanı adını veren bir grup da “HTŞ’ye karşı Kürtler, Şiiler, Dürziler ve onurlu Sünnileri ayaklanmaya davet eden bir video yayımladı. Bu grupların askeri gücü muamma.
Fakat silahlı oluşumlar potansiyel olarak Alevileri tamamen mezhepsel bir temizlikle karşı karşıya bırakma tehlikesi taşıyor. Bölge insanlarının başından beri istediği tek şey emniyet içinde yaşamak, fazlası değil.
El Cezire ve HTŞ’nin diğer propaganda aygıtları bu askeri oluşumları İran, Hizbullah, Iraklı Şii milisler ve Suriye Demokratik Güçleri'yle (SDG) ilişkilendirmeye çalışıyor. Fakat somut olarak ortaya konulan ne bir bilgi ne de bir bağlantı var. Mevcut koşullarda gerçekçi de değil. Dış destekçi diye adı geçenlerin her biri kendi dert ve açmazlarıyla meşgul. Elbette Alevilerin başına gelenler SDG’nin neden silahlara veda edemeyeceğine dair anlatısına güç katıyor. İsrail’e bağlayanlar da az değil. Fakat İsrail’in ilgisi Dürzilerin yaşadığı Süveyde’yi de içine alan güney Suriye’ye yönelik. Sahil şeridinde İsrail muhibbi de kolay kolay çıkmaz. İnfaz edilmek üzere olan bir insanın imdat demesini saymazsanız. İşte binlerce insan korunmak için Himeymim’deki Rus askeri üssüne sığındı. Çaresizce.
***
İnsanların üç aydır aradığı tek şey yeni yönetimle hesaplaşmak değil güvenceydi. HTŞ yetkilileri 8 Aralık sonrasında Alevi ileri gelenleriyle birkaç toplantı yapmıştı. Bu toplantılarda Aleviler “Şehirlerimizi, köylerimizi terörize eden operasyonlar yapmayın, aradığınız isimleri bize verin biz size teslim edelim” dediler. İşbirliğine hazır olduklarını söylediler. Ama tekfirci tayfa bildiği yolda devam etti.
Colani merkezle henüz anlaşamamış Kürtler ve Dürzilerle yaptığı üst düzey görüşmelerin bir benzerini Alevilerden esirgedi. Amerikan destekli SDG’yle savaşı göze alamıyorlar. Dürzilerle de günün sonunda anlaşabileceklerini düşünüyorlar. Ve tabii güneyde tampon bölge kurmaya çalışan İsrail faktörü de devreye girdi. Aleviler en kırılgan ve savunmasız halka. O tarafta atış serbest. Cihatçılar sahile inmek için can atıyor. HTŞ de devlet olmak için Alevileri kum torbası olarak kullanıyor. Gücünün yettiği yere gidiyor; bu şekilde ülkenin geri kalanına devlet dersi veriyor. Sahile sürdükleri hiçbir askeri gücü ve silahı Suriye’yi adım adım işgal eden İsrail’e doğrultamadılar.
Dış güçlerin parmağını arayanlar evvela iç savaşı kışkırtan mezhepçi şiddeti görmek zorunda. Çatışma beraberinde dış müdahaleleri de getirir. Bölünmüş, kana bulanmış ve zayıf düşmüş bir Suriye en fazla İsrail’in işine yarar.
***
HTŞ Alevileri eski rejimle özdeşleştirdiği için onlara reva görülen her türlü iğrençliğe hafifletici sebep ve taraftar bulabiliyor. Avrupa Birliği bile Alevi katliamını değil HTŞ’ye saldırıyı kınamayı tercih etti. Colani kendi meşruiyetine halel gelmesin diye ulusal birlik ve bir arada yaşamdan bahsetti. Hatta bir soruşturma komisyonu da kurdu. Fakat Alevileri mürted olarak gören kadrolarla hükmetmeye çalışıyor. Dava arkadaşları videolar çekiyor; alenen bütün sahili Alevilerden temizlemekten söz ediyor. Aleviler ve Şiileri Hıristiyan ve Yahudilerden daha şiddetli düşman addedip “Katli vaciptir” diyen İbn Teymiyye’nin çağdaş takipçileri “Emeviler döndü” diye avaz avaz bağırıyor.
Esad Alevi olmasaydı dahi mezhepçi düşmanlık değişmezdi. Alevilerin aşağılanıp, tehdit ve taciz edildiği tarih Baas döneminde kesintiye uğradı. Bu kesinti bile giden rejimin bütün günahlarının sırtlarına vurulmasına yetti. Fakat sanıldığı gibi Esad zamanında ayrıcalıklı değillerdi; paşa paşa da yaşamadılar. Sefalet sıralamasında bütün kesimlerin önündeydiler, Türkmenler hariç.
Hasılı çatışma zayıf olanın felaketidir. Nüfusun savunmasız halkaları için sürgün ve mezhebi temizlik demektir.
Ulusal birlik diye hassasiyeti olan herhangi bir güç mezhepçi saiklerle hareket etmez. Bu pratikler ülkeyi patlatır ki patlattı. Tescilli terör örgütleriyle Suriye yeniden kurulamaz. Kendinden olmayanların canlarını, mallarını ve ırzlarını helal sayanlarla toplumsal barış temin edilemez. Bunlarla gelecek kurulamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025