Ferhat KENTEL
Türkiye siyasal kültürünün dönüşümünün önemli bir evresinden geçildiği sırada Selahattin Demirtaş, eş başkanlığını üstlendiği Halkların Demokratik Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı olarak kamuoyunun önüne çıktı. Bu evreyi, bir tarafıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çok uzun zamandır hayal ettiği kişisel kariyerini zirveye taşıma çabasıyla tanımlayabiliriz. Ya da Türkiye’de kutuplaşmanın, devlet içindeki çatışmaların yeni bir zirvesi olarak da görebiliriz. Ancak söz konusu evrenin başka bir veçhesini, Demirtaş vesilesiyle de okuyabiliriz.
Esasen bir Güneydoğu ya da Kürt partisi olan Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) tüm Türkiye’yi kucaklama hedefiyle Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) dönüşmesi, Türkiye’de uzun zamandır doğum sancıları çeken yeni bir zihniyetin somutlaşmaya başlamasına tekabül ediyor.
Kuşkusuz bu yeni zihniyet sadece BDP-HDP çizgisinin ortaya çıkardığı bir sonuç değil. İçinde bütün çoğulluğuyla İslami hareketin, Alevilerin, kadın hareketlerinin, çevreci hareketlerin ve tabii ki bizzat Kürt hareketinin ve Çerkesler gibi farklı etnik hareketlerin taleplerinin şekillendirdiği bir zihniyet.
Fakat Demirtaş’ın adaylığını açıklarken dile getirdiği “Yeni Yaşam” formülünün içerdiği gibi, söz konusu yeni zihniyet, Türkiye’nin ve dünyanın çok farklı coğrafyalarından çok farklı aktörlerin pratiklerinden süzülüp gelen bir birikim olarak nitelendirilebilir.
“Yeni Türkiye” yerine “Yeni Yaşam”
İçinde bulunduğumuz ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından sık sık “Yeni Türkiye” şeklinde adlandırılan yapı, gerçekten yenilikler taşıyor. Örneğin; AKP döneminde, Kemalist geleneğin otoriter devleti ve onun askeri vesayet yapıları büyük ölçüde geriletildi. 12 Eylül 2010 referandumuna gelinceye kadar, Avrupa Birliği (AB) sürecinde atılan adımlar ve toplumdaki uzlaşma havası da “Eski Türkiye” ile kıyaslandığında önemli farklılıklar getirdi.
Ancak oluşan yapının yeni olan başka bir boyut daha vardı: İslami ve sınıfsal içerik taşıyan bir toplumsal hareketin türevi olan AKP “iktidar” oldukça, “sınıfsal” özelliği çok daha fazla öne çıktı ve “Yeni Türkiye” esas olarak bu yeni sınıfın iktidarının konsolide edilmeye çalışıldığı bir Türkiye haline geldi.
“Yeni Türkiye”nin kuruluşu, büyük ölçüde klasik ya da eski Türkiye’nin siyasal kültür şemaları ve bir bakıma Soğuk Savaş dilleri içinde cereyan etti. Başka bir deyişle, toplumun Türkiye tarihi içindeki “yürüyüşü” hemen keskin bir kutuplaşmanın içine girdi. Her kimlik, kendi “özgürlükleri” ve/veya “çıkarları” peşinde mücadele ederken; başkaları düşman kampa itildi.
Demirtaş’ın sembolize ettiği tutum, davranış, dil, program ve talepler, bugün sadece Kürt siyasi hareketinin doğurduğu bir zihniyete işaret etmiyor. Potansiyelde çok daha geniş kitlelerin taşıdığı, gündelik hayatlarında tecrübe ettiği ve “yeni toplumsal hareket” olarak nitelendirilebilecek bir olgu söz konusu.
Dolayısıyla, bir yandan, önceleri İslami hareketin taşıdığı ve AKP’de somutlaşan mücadele; diğer yandan Kürt hareketinin mücadelesinin getirdiği “Yeni Türkiye” bugün başka bir evreye geçmiş durumda. AKP’nin inşa ettiği sınıfın taşıyamadığı “yenilik” başka bir dil arıyor ve Demirtaş bu dili sembolize ediyor. Demirtaş’ın adaylığı vesilesiyle formüle edilen ve bizzat kendisinin temsil ettiği tutum, düşünce ve varoluş hali, aslında bizzat AKP’nin de artık dahil olduğu “eski”ye karşı “yeni”yi anlatıyor.
Demirtaş’ın “yeni” kavramının çoğulcu içeriği
Demirtaş’ın anlattığı bu “yeni”nin içinde her şeyden önce “tevazu” var. Bu “yeni” açıkça kibre, paranın tahakkümüne, kentleri altüst eden betonlaşmaya karşı insani boyutu öne çıkarıyor. Dolayısıyla Demirtaş'ın söyleminde “kalkınma” yerine “adalet” çok daha fazla değer taşıyan bir kavram.
Sömürüye karşı mücadele eden işçi sınıfı hareketi, geçen yüzyılın en önemli toplumsal hareketi olmuş olsa da aradan geçen zaman içinde erozyona uğramıştı. İşte bugün “yeni” değerler ve kültürel haklar için mücadelelerin yanı sıra “sınıfsal adalet” tekrar gündemimize giriyor. Eski zamanlara itilip marjinalleştirilmiş “emekçiler, yoksullar, ezilenler” kavramları yeniden değer kazanıyor.
Lakin toplumsal meseleler artık sadece “insanların” meseleleri de değil;modernist kalkınmacı ideolojilerin yarattığı türler arası hiyerarşiye karşı da, tüm canlıların yaşam hakkını savunan yeni bir meydan okuma gerçekleşiyor.
“Katliamlar karşısında Kürt annelerinin intikam naraları atmadığını” ve “inatla barışı ve kardeşliği” konuşmak gerektiğini söyleyen Demirtaş, Kürt hareketinin olgunlaşma sürecini de özetliyor.
Türkiye demokrasisinin attığı ne kadar adım varsa, bu adımların içinde en güçlü paylardan birine sahip olan Kürt “kimlik” hareketi, kendisini de aşıyor. Sadece “kimliğe” kapandığında eksilme potansiyeli taşıyan bir hareket, bu vesileyle karmaşık toplumsal yapının içine giriyor. Kuşkusuz bu, riskli bir girişim; ancak bu kesinlikle “başka kesimlere açılmak ve Kürtleri ikinci planda bırakmak” anlamına gelmiyor. Tersine, Kürtlerin yepyeni bir sesle “birinci plana” çıkmasını beraberinde getiriyor.
Bu “birinci planda”, Kürt hareketinin içinden çıkmış olan bir aday olarak Demirtaş, örneğin “kadın özgürlüğü” meselesini gündeminin üst sıralarına taşıyor. Ya da mezhepçi tercihlere zorlanan Alevilerin meselelerini, zorunlu din dersleri ve Diyanet’in kaldırılmasını, anadilinde eğitim ve ibadet hakkını, nefret suçlarının somut bir şekilde yasalaştırılmasını, Hidroelektrik Santrali (HES) ve benzeri enerji çılgınlığının yarattığı doğa katliamlarını sırtlanıyor.
Bütün bu demokratikleşme talepleri, Demirtaş vasıtasıyla en güçlü şekilde dile getiriliyor. Bu da Türk devlet geleneğinin “tekçi” damarını geriletecek olan ve çoğulculuğu güçlü bir söylemle kuran ciddi bir adıma tekabül ediyor.
Demirtaş’ın adaylığı ve kampanyası, içinde bulunduğumuz konjonktüre başka yeni özellikler de sunuyor. Mütevazı kişiliği ve doğal “mizah” duygusu, (“Ben kazanır da cumhurbaşkanı olursam ve Başbakan da Erdoğan kalırsa Allah ona yardım etsin. Demokrasiye, çoğulculuğa alışacak!”) Türkiye’deki klasik “siyasetçi” profiline ve dolayısıyla siyasal kültüre karşı da bir alternatif getiriyor.
Gezi’ye eklenen bütünleştirici boyut
Demirtaş’ın temsil ettiği, taşıdığı dil ve zihniyet, bir bakıma 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’nda oldukça kaotik biçimde dile gelmiş olan ruhun, soğukkanlı ve sağduyulu bir şekilde somutlaşması olarak tanımlanabilir. Bu somutlaşma, dünyanın ve Türkiye’nin tecrübelerini kültürel sermayesinin içine yerleştiriyor ve bu sayede Gezi’nin ötesinde bir anlam daha taşıyor. Demirtaş, kutuplaşan ve bu yüzden başka mağdurların duyulamaz hale geldiği bir ortamda, uzlaşmacı ve bütünleştirici bir üslupla bunu yapıyor.
“Gezi ruhu”na eklenen ve inşa edilen bu yeni anlam, Kürt siyasetinin yanında Türkiye’ye de potansiyel olarak yeni bir parametre katıyor. Perde arkasında, kulislerde, devlet aktörleriyle sürdürülen “barış/çözüm görüşmeleri” toplumun gündemine yaklaşıyor. Dolayısıyla Demirtaş’ın adaylığının bizatihi kendisi, Çözüm Süreci’nin toplumsallaşmasına katkıda bulunuyor.
Tüm bunlar eşliğinde, bir tarafta “valinin, kaymakamın imkânları”nın, diğer tarafta mütevazı çabaların söz konusu olduğu gayet eşitsiz koşullarda seyreden bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz.
Mevcut şartlarda Erdoğan’ın devasa devlet makinası eşliğinde yürüttüğü kampanya ve muhalefet partilerin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu karşısında Demirtaş’ın şansının çok yüksek olmadığı söylenebilir. Fakat Demirtaş vesilesiyle ilk defa bu kadar net bir biçimde “yeni bir yaşam” talebi dile geliyor. Yeni bir dil, genel bir program dâhilinde, somut bir hareket altında ve bu kadar güçlü bir şekilde kamusal alana mal oluyor.
Kuşkusuz "yeni yaşam" talebi, uzun vadeli bir yürüyüş ya da bu yeni dili bir bakıma formülleştirme çabası... Var olan, sağa sola saçılmış, serpilmiş “iyilik” hallerinin derlenip toparlanması; sağduyunun siyasallaşması... Bu nedenle Demirtaş’ın adaylığının Türkiye toplumunun merkezine oturacak sonuçlarını esas olarak 2015 genel seçimlerinde göreceğiz.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/yeni-toplumsal-dilin-adayi-demirtas
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020